Kalbimi deşiyor bu oklar her d-okunuşta
Sözcükler-in-den zehirlisi yok
Çare umup, uzanıp elini istediğim
Hançerliyor elimi, yetinmiyor itmekle.
Ah parmağım, yaralandım diyorum
(Kalbimden geçtim, o zaten kırık)
İşemiyor üstüne işemiyor merhem olurum diye
H-em olmaya niyeti, isteği yok mecali değil.
Yaşadım ve kanıyor kalbim
Mecazi değil.
Gebze, 1.1.2020, Ünsal Çankaya
4 Ocak 2020, Gerçek Edebiyat com
ANLASANA
Anladım ki
Seni bana kavuşturmuyor yaşam.
Ayrılığımıza eğiliyor boynum aslında
Kanıyor yüreğim dokunduğunda.
Ömrümüz yorulduğunda
Gideceğiz nasılsa
Ayakkabılarımızı koyup kapıya.
Giyinip gidecek
Bir küçük kız ayaklarına.
Küçücük bir kadın olacak birden
Çok uzaklarda değilsen eğer
Tıkırdayan topukları dinleyerek
Bekleyeceğiz
Adım adım yaklaşmasını.
Sakın korkma
Dokunduğunda sana.
Gözlerini kapatan
Ellerimden anlayacaksın
Geldiğimi son buluşmamıza .
Ah sevgili ah!
Yakında
Yolumuz düşecek bir mezarlığa.
Bizi ancak ölüm kavuşturacak
Anlasana!
Geldiğinde dinleneceğin
Bir tümsek bulacaksın başına.
Ölüm üzmüyor, tuhaftır
Korkutmuyor da ama
Beklemeye başlayınca gelmiyor,
Dileyip ölünmüyor
Ne zaman gelirse gelsin derken
Biliyoruz ki
Ne zaman gelse erken!
Gebze, 12.10.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2009, Sayı:45
AFYON DENGE Gazetesi, 21 Temmuz 2014
Seni bana kavuşturmuyor yaşam.
Ayrılığımıza eğiliyor boynum aslında
Kanıyor yüreğim dokunduğunda.
Ömrümüz yorulduğunda
Gideceğiz nasılsa
Ayakkabılarımızı koyup kapıya.
Giyinip gidecek
Bir küçük kız ayaklarına.
Küçücük bir kadın olacak birden
Çok uzaklarda değilsen eğer
Tıkırdayan topukları dinleyerek
Bekleyeceğiz
Adım adım yaklaşmasını.
Sakın korkma
Dokunduğunda sana.
Gözlerini kapatan
Ellerimden anlayacaksın
Geldiğimi son buluşmamıza .
Ah sevgili ah!
Yakında
Yolumuz düşecek bir mezarlığa.
Bizi ancak ölüm kavuşturacak
Anlasana!
Geldiğinde dinleneceğin
Bir tümsek bulacaksın başına.
Ölüm üzmüyor, tuhaftır
Korkutmuyor da ama
Beklemeye başlayınca gelmiyor,
Dileyip ölünmüyor
Ne zaman gelirse gelsin derken
Biliyoruz ki
Ne zaman gelse erken!
Gebze, 12.10.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2009, Sayı:45
AFYON DENGE Gazetesi, 21 Temmuz 2014
DİLEK ATEŞİ
Kimi zaman öğrenmek sırta ateşten gömlek...
Bilmek yaktığı için çoğu zaman gerçeği.
Canlıları kül eden kimi korkunç anları
Yaşamak da alev ateş, anmak da.
Nice umut közdür kül çekilse üstüne
Bitmez sıcaklığı, yitmez nüvesi.
Ülkeden bireye dileklerimiz
İyiliktir, güzelliktir, bitimsiz.
Bilsek olur muyduk gidiş yolunu
Bilmek mümkün olsa ateş olmanın?
Yanar mıydık, yakar mıydık sonsuzu,
Koru küle saklar mıydık,
Bilinmez!
Hem ateş de bilmez her yakışında
Biri bitse kötülüğün neden başlar diğeri.
Yine de ateşe okuruz kalp dileğini
Unutmak için acı gerçeği.
Gebze, 1.1.2019, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2019, Sayı:160
Bilmek yaktığı için çoğu zaman gerçeği.
Canlıları kül eden kimi korkunç anları
Yaşamak da alev ateş, anmak da.
Nice umut közdür kül çekilse üstüne
Bitmez sıcaklığı, yitmez nüvesi.
Ülkeden bireye dileklerimiz
İyiliktir, güzelliktir, bitimsiz.
Bilsek olur muyduk gidiş yolunu
Bilmek mümkün olsa ateş olmanın?
Yanar mıydık, yakar mıydık sonsuzu,
Koru küle saklar mıydık,
Bilinmez!
Hem ateş de bilmez her yakışında
Biri bitse kötülüğün neden başlar diğeri.
Yine de ateşe okuruz kalp dileğini
Unutmak için acı gerçeği.
Gebze, 1.1.2019, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2019, Sayı:160
YILDIZ GEÇTİ
(Yıldız Kenter anısına)
Ömrümüze milyon ışık yılı uzakta
Bir yıldız sağanağı düşünün...
Güzel duygular yaşatan Aydınlığıyla.
O öyleydi, öyle, aydın, kentli,
Yaşamlar özlüyorduk,
Mümkün dedi, başarın!
Başardıklarının tümüyle
Ağdıydı yaşamımıza.
Yağdı, geçti demez kimse, kaldı o.
Aydınlandık canının varlığıyla. '
Ben Anadolu'yum' dedi yıllarca.
Biz ana olduk yanı başında.
Şimdi doluyuz, ağacağız.
Sonbahar olacağız oyunlarına.
Son bakan olacağız oyunlarına.
Yağacağız ardına, yağmurumuzla.
Gebze, 17.11.2019, Ünsal Çankaya.
17.11.2019, Gerçek edebiyat com
Ömrümüze milyon ışık yılı uzakta
Bir yıldız sağanağı düşünün...
Güzel duygular yaşatan Aydınlığıyla.
O öyleydi, öyle, aydın, kentli,
Yaşamlar özlüyorduk,
Mümkün dedi, başarın!
Başardıklarının tümüyle
Ağdıydı yaşamımıza.
Yağdı, geçti demez kimse, kaldı o.
Aydınlandık canının varlığıyla. '
Ben Anadolu'yum' dedi yıllarca.
Biz ana olduk yanı başında.
Şimdi doluyuz, ağacağız.
Sonbahar olacağız oyunlarına.
Son bakan olacağız oyunlarına.
Yağacağız ardına, yağmurumuzla.
Gebze, 17.11.2019, Ünsal Çankaya.
17.11.2019, Gerçek edebiyat com
AY DOĞUNCA
Gündüz geceye evrilir
Gece gündüzden el alır şafak vakti
Bulutlara yükler müjdeli haberleri.
Özlenen sevgiliyi getirmediyse eğer
Yas tutar kendince zifir giyinir.
Beklenen haberi doğurmayan gün
Kararır, üzgün geceye özenciyle.
Ah o karanlığı yırtan gülüş duyulsa
Yıldız yıldız parlayıp söner giyit.
Bir de ay ışığı soyunur hemen
Uzak denizlerin maviliğine
Üşüyen gece.
Gebze, 27.1.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Mayıs 2013, Sayı:161
Gece gündüzden el alır şafak vakti
Bulutlara yükler müjdeli haberleri.
Özlenen sevgiliyi getirmediyse eğer
Yas tutar kendince zifir giyinir.
Beklenen haberi doğurmayan gün
Kararır, üzgün geceye özenciyle.
Ah o karanlığı yırtan gülüş duyulsa
Yıldız yıldız parlayıp söner giyit.
Bir de ay ışığı soyunur hemen
Uzak denizlerin maviliğine
Üşüyen gece.
Gebze, 27.1.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Mayıs 2013, Sayı:161
AYIŞIĞINDAN
Hangi mevsim olduğu önemsiz ey sevgili
Her gece hançer gibi yaralayan bir ayaz
Vuruyor yüreğimden, kanatıyor öylece
Yüreğini yüzüme kapatıp gittiğinde.
Sızıyorum umutla aralıksa penceren
Teselli oluyorum yüzün gülümseyince
Üşüyorum apansız perdeyi çektiğinde
Ağlıyorum gizlice sensiz gecelerime.
Bir başıma koyuşun değil beni ürküten
Dayanamayıp bir gün kapıma geldiğinde
Kalmayacak mecalim ve açılmaz belki de
Uçup gidiyor yıllar şu kocayan ömürde.
Özlemle bekliyorum bir gün gelsen sevgime
Hem kalırsın kim bilir ay düşürüp gönlüne
Çok bekletme ne olur kalmasın sensiz gece
Aykız'ım mavilenip şavkısın gökyüzünde.
Gebze, 1.1.2010, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2013, Sayı:15
Her gece hançer gibi yaralayan bir ayaz
Vuruyor yüreğimden, kanatıyor öylece
Yüreğini yüzüme kapatıp gittiğinde.
Sızıyorum umutla aralıksa penceren
Teselli oluyorum yüzün gülümseyince
Üşüyorum apansız perdeyi çektiğinde
Ağlıyorum gizlice sensiz gecelerime.
Bir başıma koyuşun değil beni ürküten
Dayanamayıp bir gün kapıma geldiğinde
Kalmayacak mecalim ve açılmaz belki de
Uçup gidiyor yıllar şu kocayan ömürde.
Özlemle bekliyorum bir gün gelsen sevgime
Hem kalırsın kim bilir ay düşürüp gönlüne
Çok bekletme ne olur kalmasın sensiz gece
Aykız'ım mavilenip şavkısın gökyüzünde.
Gebze, 1.1.2010, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2013, Sayı:15
NİSAN BİR
Yıllarca çocuk kaldık yılda bir güne
değiyordu kahkahamız sevgiyle.
Arayıp 'seni seviyorum' diyordum
sonra 'Nisan bir', o liseli deyişle;
bunu her Nisan bilir.
Her söylediğimde 'aklımda' diyordu
'aklımda seni sevdiğim'
bunu da kalbim bilir.
Bile bile lades ayrıldığında yollar
say ki gözlerimdi akan ırmaklar.
Onu İstanbul almıştı beni Ankara
gelmişti ummadığım bir anda
güvercinler uçurmuştum havaya.
Kalbime geceler konmuştu
yalnız bıraktığında.
Sonbahar ve Bağcılar
bunu anımsar.
Sen de anımsa şimdi; plâtonikti sevgi
yaşanmazdı gerçekte, dile düşülemezdi.
Tam o söyleyecekken 'sus' demiştin.
Susup; 'mezara kadar' dedi.
O gün çıksaydık dağlara inmezdik hiç
o gün baksaydık göz göze
ayrılamazdık.
Çıkmadık ve bakmadık.
O öldü.
Tenime değmeden dökülür gözyaşlarım
pınarım kurudu donmaz dediğim
üşü yüreğim.
yanma, yansa gözlerin
ağlama, ağlasın şiir.
Gebze, 3.2.2013, Ünsal Çankaya.
SUNAK DERGİ-MART 2013, Sayı:38
değiyordu kahkahamız sevgiyle.
Arayıp 'seni seviyorum' diyordum
sonra 'Nisan bir', o liseli deyişle;
bunu her Nisan bilir.
Her söylediğimde 'aklımda' diyordu
'aklımda seni sevdiğim'
bunu da kalbim bilir.
Bile bile lades ayrıldığında yollar
say ki gözlerimdi akan ırmaklar.
Onu İstanbul almıştı beni Ankara
gelmişti ummadığım bir anda
güvercinler uçurmuştum havaya.
Kalbime geceler konmuştu
yalnız bıraktığında.
Sonbahar ve Bağcılar
bunu anımsar.
Sen de anımsa şimdi; plâtonikti sevgi
yaşanmazdı gerçekte, dile düşülemezdi.
Tam o söyleyecekken 'sus' demiştin.
Susup; 'mezara kadar' dedi.
O gün çıksaydık dağlara inmezdik hiç
o gün baksaydık göz göze
ayrılamazdık.
Çıkmadık ve bakmadık.
O öldü.
Tenime değmeden dökülür gözyaşlarım
pınarım kurudu donmaz dediğim
üşü yüreğim.
yanma, yansa gözlerin
ağlama, ağlasın şiir.
Gebze, 3.2.2013, Ünsal Çankaya.
SUNAK DERGİ-MART 2013, Sayı:38
BEKLEYEN
Yaşlı bir ağaç rüzgârdan aldığı güçle silkeledi gözyaşlarını
Doğrultmaya çalıştı bükülen belini, omuzlarını dik tutmaya
Beklediği kuşlara yuva olsun diye biraz daha oydu bağrını
Yeniden barıştı içi içini yerken yine yardım eden kurduyla
Hep tek başınaydı, sessizce bekleyişi yüz yıla yaklaşmıştı
Uzaktan gelen bir atlı, mola verdiğinde dikivermişti oraya
Kara kışın ardından yeşerip uzandığında nasıl da şaşırmıştı
Göz alabildiğine ufka yaklaşan bozkırın ürküten yalnızlığına
Yağmurlar geldi sonra, karlar, arada güneş yakıp kavurdu
Her yıl rüzgâr kırdı dallarını, büktü belini tüm acımasızlığıyla
Kızmadı ona, sevdalı türküler getiriyordu her dokunuşunda
Ezgiler yüreğine doldukça gidesi geliyordu doğduğu diyarlara
Dost olmuştu büyüyen dallarının çatallarına yuva kuran kuşlarla
Onlardan öğrenmişti; anlatılmaz güzellikler yaşanırmış uzaklarda
Ben de görebilsem diye düşünmüştü, uçup gidebilsem kuşlarla
Uçmaya çabaladıkça kökleri daha sıkı sarılıyordu taşa - toprağa
Kalkmaya çalıştıkça uzuyordu boynu, nasıl da acıyordu kolları
Kucaklamaya çalıştığında gölgesine uzanıp kalan insanları
Büyüdükçe anladı, öyle sımsıkı sarılmıştı ki kökleri toprağına
Savrulup gidemezdi memleket türküleri söyleyen rüzgârla.
Gebze, 2009, ÜNSAL ÇANKAYA.
Tmolos Edebiyat, Ağustos 2013, Sayı:17
Doğrultmaya çalıştı bükülen belini, omuzlarını dik tutmaya
Beklediği kuşlara yuva olsun diye biraz daha oydu bağrını
Yeniden barıştı içi içini yerken yine yardım eden kurduyla
Hep tek başınaydı, sessizce bekleyişi yüz yıla yaklaşmıştı
Uzaktan gelen bir atlı, mola verdiğinde dikivermişti oraya
Kara kışın ardından yeşerip uzandığında nasıl da şaşırmıştı
Göz alabildiğine ufka yaklaşan bozkırın ürküten yalnızlığına
Yağmurlar geldi sonra, karlar, arada güneş yakıp kavurdu
Her yıl rüzgâr kırdı dallarını, büktü belini tüm acımasızlığıyla
Kızmadı ona, sevdalı türküler getiriyordu her dokunuşunda
Ezgiler yüreğine doldukça gidesi geliyordu doğduğu diyarlara
Dost olmuştu büyüyen dallarının çatallarına yuva kuran kuşlarla
Onlardan öğrenmişti; anlatılmaz güzellikler yaşanırmış uzaklarda
Ben de görebilsem diye düşünmüştü, uçup gidebilsem kuşlarla
Uçmaya çabaladıkça kökleri daha sıkı sarılıyordu taşa - toprağa
Kalkmaya çalıştıkça uzuyordu boynu, nasıl da acıyordu kolları
Kucaklamaya çalıştığında gölgesine uzanıp kalan insanları
Büyüdükçe anladı, öyle sımsıkı sarılmıştı ki kökleri toprağına
Savrulup gidemezdi memleket türküleri söyleyen rüzgârla.
Gebze, 2009, ÜNSAL ÇANKAYA.
Tmolos Edebiyat, Ağustos 2013, Sayı:17
CAN KULAĞIYLA
"dönersen ıslık çalarsın, yol uzun, su karanlık
otur bir çardak altına, bırak biraz yağmur yağsın."
Ergin Günçe.
Dinlerim, denerim , iki parmak iki elden
dil altına sıkışacak ve sonra dil yarım rulo
üfle haydi, sal ıslığı, sal dağlara.
Herkes yapar, herkes gider, herkes döner
çalar bilinen çığlıkla geldim diyen o ıslığı
oturur yağmuru bekler.
Ben hiç öğrenemedim ıslık çalmayı
suların akışı gibi adımlarım, giderim,
dönsem kimseler duymaz.
Beklerim o çardakta, suyum o testide soğur
şimşekler deler gökyüzünü, dikemem,
bilmez kimse nasıl ağladığımı.
Oturur günlüğüme bu yalnızlığımı yazarım
yazdıkça yabancılaşır bana yaşadıklarım
benden başka birisi okur bunu.
Kimse kim okur yazarlığım!
Gebze, 16.1.2013, Ünsal Çankaya.
1=Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Temmuz 2013, sayı:163
2=Afyon Denge Gazetesi, 2 Ağustos 2014 tarihli nüsha.
3=Edebi Fikir com
otur bir çardak altına, bırak biraz yağmur yağsın."
Ergin Günçe.
Dinlerim, denerim , iki parmak iki elden
dil altına sıkışacak ve sonra dil yarım rulo
üfle haydi, sal ıslığı, sal dağlara.
Herkes yapar, herkes gider, herkes döner
çalar bilinen çığlıkla geldim diyen o ıslığı
oturur yağmuru bekler.
Ben hiç öğrenemedim ıslık çalmayı
suların akışı gibi adımlarım, giderim,
dönsem kimseler duymaz.
Beklerim o çardakta, suyum o testide soğur
şimşekler deler gökyüzünü, dikemem,
bilmez kimse nasıl ağladığımı.
Oturur günlüğüme bu yalnızlığımı yazarım
yazdıkça yabancılaşır bana yaşadıklarım
benden başka birisi okur bunu.
Kimse kim okur yazarlığım!
Gebze, 16.1.2013, Ünsal Çankaya.
1=Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Temmuz 2013, sayı:163
2=Afyon Denge Gazetesi, 2 Ağustos 2014 tarihli nüsha.
3=Edebi Fikir com
GRİ KEDİLİ SOKAK
Her gün akşam kurşundan da ağırdır hava,
Gri bir sis, bungun bir pus, ıssızlık eşliğinde ağar sokağa.
Adımları yorulmuştur çocukların, kadınların, adamların.
Anahtarlar telaşla sokulur kilide kapılarda, aralanır,
Fırlar kediler sokağa, öfkeli, sarkık bıyıklarıyla.
Kediler mırlar, hırlar köpekler; başlar dağdağa.
Sonra dağdağa bunalır kendi dağından,
Sızar çatılardan kör odalara.
İçlenir devinim, yorulur kavga,
Azalır mırıltı, uslanır sevda.
Yorulur insan, yorulur insandan, geceye kaçar.
Gece karanlığı avutmaktadır,
Karanlık hayalleri.
Dönülmez akşamın ufku henüz yoktur sahada.
Yakamozlar ise yakamoz olamamıştır daha.
Sözlükler suskunlukları pazarlar yalnızlara.
Albümlerde sararır fotoğraflar, her geçen yılda,
Grileşir anılar, unutulur isimler, yüzler, ardı ardına.
Bir kez daha yenilir insan,
Bir kez daha, o eski yanılgısıyla.
Derlenir, toplanır ve kendi kalbine sığar,
Umutlarıyla.
Gökte yıldız, ay yoktur,
Göz çukurları da benzer dipsiz kuyuya.
Vakit geçtir, nasıl geçersen geçtir.
Sokak lambalarını kargalar yakar.
Gebze, 27.11.2015, Ünsal Çankaya.
KIYIDİLİ SANAT EDEBİYAT DERGİSİ,
Eylül-Ekim, Kasım,Aralık 2018, Sayı:7-8
Tefo ile İnsan, Veysel Gültaş, Sayfa:77
Gri bir sis, bungun bir pus, ıssızlık eşliğinde ağar sokağa.
Adımları yorulmuştur çocukların, kadınların, adamların.
Anahtarlar telaşla sokulur kilide kapılarda, aralanır,
Fırlar kediler sokağa, öfkeli, sarkık bıyıklarıyla.
Kediler mırlar, hırlar köpekler; başlar dağdağa.
Sonra dağdağa bunalır kendi dağından,
Sızar çatılardan kör odalara.
İçlenir devinim, yorulur kavga,
Azalır mırıltı, uslanır sevda.
Yorulur insan, yorulur insandan, geceye kaçar.
Gece karanlığı avutmaktadır,
Karanlık hayalleri.
Dönülmez akşamın ufku henüz yoktur sahada.
Yakamozlar ise yakamoz olamamıştır daha.
Sözlükler suskunlukları pazarlar yalnızlara.
Albümlerde sararır fotoğraflar, her geçen yılda,
Grileşir anılar, unutulur isimler, yüzler, ardı ardına.
Bir kez daha yenilir insan,
Bir kez daha, o eski yanılgısıyla.
Derlenir, toplanır ve kendi kalbine sığar,
Umutlarıyla.
Gökte yıldız, ay yoktur,
Göz çukurları da benzer dipsiz kuyuya.
Vakit geçtir, nasıl geçersen geçtir.
Sokak lambalarını kargalar yakar.
Gebze, 27.11.2015, Ünsal Çankaya.
KIYIDİLİ SANAT EDEBİYAT DERGİSİ,
Eylül-Ekim, Kasım,Aralık 2018, Sayı:7-8
Tefo ile İnsan, Veysel Gültaş, Sayfa:77
YİNE
Karanfiller kokuyor bu ülkede
Durmaksızın büyüyor karanfiller
Karanfiller pembe
Karanfiller beyaz
Ebruli karanfiller öylece
Kokuyorlar
Öylece
Karanfil güzelliğiyle
Ama yanıyor karanfiller ellerimizde
Saçımıza takılasıyken gonca
Yakamıza
Yakışacakken onca
Kızıl
Kan ağlıyor içimiz
Kan ağlıyor içimiz
Kan ağlıyor
Karanfil
Biteviye
Un ufak oluyor yaprakları
Yumrukların altında
Savuruyoruz
Gökyüzüne
Kanatlanıp kuş oluyor karanfiller
Karanfiller çığlık çığlığa serçe
Çığlık çığlık martılanıyor hepsi
Boyuna kanatlanıyor karanfiller
Saçak altlarında karışıyor ağıtları
Kırlangıç ağıdına.
Parklarda ceviz ağaçları, herkes,
Artık ceviz ağaçlarının farkında
Yanan karanfilleri tanıyor polis
Herkes biliyor durmanın şiirini
Şiirini yazıyor direnişin çocuklar
Ah ceberrut karanlığın kolları
Uçan kuşu vuruyor sopasıyla
Çocuklar düşüyor yere
Düşüyor çocukların gözlerine karanfil
Bakışlarına yangın
Tenlerine
Kül
Kokuyorlar
Kokuyorlar
Her biri
Kızıl gonca
Dayanılmaz kokuyor karanfiller
Avuçlarımızda kalıyor kokuları.
Gebze, 22.6.2013, Ünsal Çankaya.
Mühür Dergi, Eylül-Ekim 2013, Sayı:48
Durmaksızın büyüyor karanfiller
Karanfiller pembe
Karanfiller beyaz
Ebruli karanfiller öylece
Kokuyorlar
Öylece
Karanfil güzelliğiyle
Ama yanıyor karanfiller ellerimizde
Saçımıza takılasıyken gonca
Yakamıza
Yakışacakken onca
Kızıl
Kan ağlıyor içimiz
Kan ağlıyor içimiz
Kan ağlıyor
Karanfil
Biteviye
Un ufak oluyor yaprakları
Yumrukların altında
Savuruyoruz
Gökyüzüne
Kanatlanıp kuş oluyor karanfiller
Karanfiller çığlık çığlığa serçe
Çığlık çığlık martılanıyor hepsi
Boyuna kanatlanıyor karanfiller
Saçak altlarında karışıyor ağıtları
Kırlangıç ağıdına.
Parklarda ceviz ağaçları, herkes,
Artık ceviz ağaçlarının farkında
Yanan karanfilleri tanıyor polis
Herkes biliyor durmanın şiirini
Şiirini yazıyor direnişin çocuklar
Ah ceberrut karanlığın kolları
Uçan kuşu vuruyor sopasıyla
Çocuklar düşüyor yere
Düşüyor çocukların gözlerine karanfil
Bakışlarına yangın
Tenlerine
Kül
Kokuyorlar
Kokuyorlar
Her biri
Kızıl gonca
Dayanılmaz kokuyor karanfiller
Avuçlarımızda kalıyor kokuları.
Gebze, 22.6.2013, Ünsal Çankaya.
Mühür Dergi, Eylül-Ekim 2013, Sayı:48
BARBUNYA PİLAKİ
Hafta haberleri olsaydı şu medyada
Şunları duyacaktık belki de aynı anda.
Leyla Erbil bırakıp gittiğinde kitaplarını
Ardında kıskandıran bir ömür kaldı.
Tuhaf erkekler
Ve tuhaf kadınları dünyanın.
Üç başlı ejderhalar.
Gecede cüce kalan zihin kuşları.
Pembe kurdeleli aşk mektupları.
On iki yıl dayandı lenfomaya Sert Osman
Yollara bıçkın şoför, Ersun'un ağabeyi.
Bir güzel yazar öldü, bir de taksi şoförü,
Kim bunlardan haberli, dünya yine dönüyor
Gamsız eskisi gibi.
Gelecekten endişeli geceye not olanlar
Daha dün yazarının pamuk kedisi öldü
Ölümü büyütüyor gözlerinde sahibi.
Oysa çizme alırdı, masal bulurdu ona
Masalı kalmayanın anlatanı olmaz ki!
Bir gûna ağlamasın istiyorken analar
Dökülmedik yaş kalmaz ülkenin her yerinde.
Onca insan mahpus olur ölü geçmezse ele
Bilmem hangi yasayla, kanlı terörist diye.
(Elbette ki yatsınlar, kan içenler, vampirce.)
Ah! Çelişkiler ülkesi! Yargıya siga çeker
Ona bağlar umudunu adalet olsun diye.
Ortadoğu haritası cetvellenir bir gece
Savaşlar artık günün olağan gailesi.
Yurttan sesler haşlıyor açıp pencereleri
Tencereye vuranı vuruyorlar muhbire.
Anlaşılmaz oluyor yaşananlar Gezi'de.
Tükeniyor anlamlar insanlık sözlüğünde.
Ölen öldüğüyle kalıyor yine kalan sabrın ecriyle.
Hepsi hafta gündemine nokta bile olmuyor.
Ben barbunya ayıklıyorum beneklisinden
Yaşamaya alışıyorum, emeklisinden.
Gebze, 23.07.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Şiir ve Eleştiri Dergisi, Kasım 2013, sayı:167
Şunları duyacaktık belki de aynı anda.
Leyla Erbil bırakıp gittiğinde kitaplarını
Ardında kıskandıran bir ömür kaldı.
Tuhaf erkekler
Ve tuhaf kadınları dünyanın.
Üç başlı ejderhalar.
Gecede cüce kalan zihin kuşları.
Pembe kurdeleli aşk mektupları.
On iki yıl dayandı lenfomaya Sert Osman
Yollara bıçkın şoför, Ersun'un ağabeyi.
Bir güzel yazar öldü, bir de taksi şoförü,
Kim bunlardan haberli, dünya yine dönüyor
Gamsız eskisi gibi.
Gelecekten endişeli geceye not olanlar
Daha dün yazarının pamuk kedisi öldü
Ölümü büyütüyor gözlerinde sahibi.
Oysa çizme alırdı, masal bulurdu ona
Masalı kalmayanın anlatanı olmaz ki!
Bir gûna ağlamasın istiyorken analar
Dökülmedik yaş kalmaz ülkenin her yerinde.
Onca insan mahpus olur ölü geçmezse ele
Bilmem hangi yasayla, kanlı terörist diye.
(Elbette ki yatsınlar, kan içenler, vampirce.)
Ah! Çelişkiler ülkesi! Yargıya siga çeker
Ona bağlar umudunu adalet olsun diye.
Ortadoğu haritası cetvellenir bir gece
Savaşlar artık günün olağan gailesi.
Yurttan sesler haşlıyor açıp pencereleri
Tencereye vuranı vuruyorlar muhbire.
Anlaşılmaz oluyor yaşananlar Gezi'de.
Tükeniyor anlamlar insanlık sözlüğünde.
Ölen öldüğüyle kalıyor yine kalan sabrın ecriyle.
Hepsi hafta gündemine nokta bile olmuyor.
Ben barbunya ayıklıyorum beneklisinden
Yaşamaya alışıyorum, emeklisinden.
Gebze, 23.07.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Şiir ve Eleştiri Dergisi, Kasım 2013, sayı:167
ALIŞKANLIK
Öyle verdim ki sevgimi
İstemiyormuş gibi alışın
Bembeyaz keserken avucumu
Tırnak uçlarım
Yenilmiş
İm.
Yorgunum.
Di'li geçmiş zamanlarla
Anlatılmaz o yorgunluğum.
Yankılara gebe kırgınlığıma
Uçurumlar doğuruyorum.
Bozgunumu
İçimde başlatıyorum;
Yaşıyor sayılırken
Mecburiyetler çıkmazında
Beni unutsan diyorum
Unutsam seni.
Unuttuğunu
Unutup sevdiğimi
Kalbime bir şiir sürüyorum.
Çıt ediyor bam telim;
Başka bir dünyaya uyanıyor
Güneşli bir pazarın sabahı oluyorum.
Çömelip kerpiç bir duvarın alnına
'Bu kış da ölmedik!' diyen ihtiyarların
Bahtiyar mahmurluğuyla
Gerinip, kasılıyor,
Tutup sana yazılmış şiirlerimi
Bana yazmışsın gibi okuyor, seviniyorum!
Gebze, 5.3.2013, Ünsal Çankaya.
Kurşun Kalem, Ocak, Şubat 2014, Sayı: 27
İstemiyormuş gibi alışın
Bembeyaz keserken avucumu
Tırnak uçlarım
Yenilmiş
İm.
Yorgunum.
Di'li geçmiş zamanlarla
Anlatılmaz o yorgunluğum.
Yankılara gebe kırgınlığıma
Uçurumlar doğuruyorum.
Bozgunumu
İçimde başlatıyorum;
Yaşıyor sayılırken
Mecburiyetler çıkmazında
Beni unutsan diyorum
Unutsam seni.
Unuttuğunu
Unutup sevdiğimi
Kalbime bir şiir sürüyorum.
Çıt ediyor bam telim;
Başka bir dünyaya uyanıyor
Güneşli bir pazarın sabahı oluyorum.
Çömelip kerpiç bir duvarın alnına
'Bu kış da ölmedik!' diyen ihtiyarların
Bahtiyar mahmurluğuyla
Gerinip, kasılıyor,
Tutup sana yazılmış şiirlerimi
Bana yazmışsın gibi okuyor, seviniyorum!
Gebze, 5.3.2013, Ünsal Çankaya.
Kurşun Kalem, Ocak, Şubat 2014, Sayı: 27
UNUTURUZ UÇMAĞI
Ölüm girer araya, unuturuz
Yaşadığını onun
Yaşattığını
Ona
Ne varsa gülüşünde
Saptanmıştır fotoğrafında
Unuturuz onda kalanı, bizi yakanı
Baktıkça içimize alev düşüren anı
Adı kalır bir ah olarak aramızda
Unuturuz yaşananları
Yaşamayı unuttuğumuz gibi
Unuturuz yaşanacak olanı
Ölüm girer araya, sormayız
Uçmak sıralı mı,
Sırası mı?
Gebze, 24.6.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Kasım 2014, Sayı:179
Yaşadığını onun
Yaşattığını
Ona
Ne varsa gülüşünde
Saptanmıştır fotoğrafında
Unuturuz onda kalanı, bizi yakanı
Baktıkça içimize alev düşüren anı
Adı kalır bir ah olarak aramızda
Unuturuz yaşananları
Yaşamayı unuttuğumuz gibi
Unuturuz yaşanacak olanı
Ölüm girer araya, sormayız
Uçmak sıralı mı,
Sırası mı?
Gebze, 24.6.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Kasım 2014, Sayı:179
YAĞMURUN SEVDİĞİ GÖL
Yağmurun sevdiği göl
Dur buradayken
Çok uzaklaşma
Yabancılaşma
Öfkem bulutta,
Bulut burnumda
Sabrımla besliyorum
Suskunluğumu
Canımla eğliyorum
Fırtınaları
Uçurduğunda
Gel kollarıma
Gönlüm bir nara düşer
Yağmur bir nara
Gönlüm kırılır
Nar tanelenir
Yağmur dökülür
Göl harelenir
Unuttuğunda
Göl unutsa
Ben unutmam
Sevdiğini
Yağmurun
Kalbimde üşüyen damlalarıyla
Gebze, 25.2.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mart 201 Sayı: 24
Dur buradayken
Çok uzaklaşma
Yabancılaşma
Öfkem bulutta,
Bulut burnumda
Sabrımla besliyorum
Suskunluğumu
Canımla eğliyorum
Fırtınaları
Uçurduğunda
Gel kollarıma
Gönlüm bir nara düşer
Yağmur bir nara
Gönlüm kırılır
Nar tanelenir
Yağmur dökülür
Göl harelenir
Unuttuğunda
Göl unutsa
Ben unutmam
Sevdiğini
Yağmurun
Kalbimde üşüyen damlalarıyla
Gebze, 25.2.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mart 201 Sayı: 24
VAR OLMAYA ROMANTİK BİR ÖLMEYE İKİ KİŞİYİZ
Jean Paul Sartre ve Simone De Beauvoir
Bir ikiliydi benim'çin-ayrılamaz ama ayrı
Hem yaşarlardı her daim, hem de yaşayamazlardı
Bir çatı bir yastık bir bağımsızlık
Bir araya gelse bağdaşamazdı
Çünkü Simone bağımsız bir aşıktı.
Jean Paul Sartre varolmanın kitabını yaşamıştı.
Var olmaksa henüz o yıl dayanılmaz bulunmamıştı
Hafifsenmişti ama bu doğru da olamamıştı.
Biri varken diğeri olmazsa olmazdı ama
Yine yokken bir diğeri var olmuş da olamazdı.
Özeti bu ikiliğe ilişkin duygularımın ya;
Yaşasaydı bugün Simone yüz altı yaşa ulaşacaktı.
Olamadı çünkü tanrım onu yanına çağırdın
Ölmeseydi yine bugün Cemal Süreya şairim
'Üstü Kalsın!' demeseydi
Kırlangıç ömrün doğrusun
Bilse ve yaşayabilse
Ocak dokuz yıl doksanda uçmağa varmayacaktı,
Yirmi dört yıl fazladan beri şiirini yazacaktı.
Öldü ve üstünü sana bıraktı şiirin
Tanrım şimdi şiir dilin, şiir dilin.
Bu ölümlerde ne acelen,
Şiir kötülük bilmez ki.
Var olmaya romantik bir, ölmeye iki kişiyiz
Kaçınılmaz ve mutlakken sevmeye içten değiliz.
Yetinmeli değildenken gönülden geçilmeliye
Kurmaya sıcak yuvayı kuşların en dişisi de
Erini eşini kendisi bilip biliştirmeli tanrım;
Yarıştırma azraille, sırra yavaş ermeliyiz.
Kırlangıç bir mavi hızdır, onunla eşleşmeliyiz.
Ne yapsak olmuyor tanrım,
Yaşasalar kalmıyorlar, ölselerse gitmiyor hiç.
Dokunma kalacaklara, yol aç gits'olacaklara
Bu çelişik kırılmadır, benimse gücüm yetmiyor.
Pes edenler paslaşsınlar fazlası vardır ölümün
Darası alınmış ömür terazide tartılmasın
Kaybedenler ağlamasın, kazananlarsa alsınlar.
Ben demeyeceğim tanrım; üstü filan kalamasın.
Tam olsun yaşamak denen, tamamlansın sona kadar
Ve lütfen fişini de yaz;
KDV' si içindedir bu kahrolası hayatın.
Acelemiz de yok inan, defterim düzgün tutulsun.
Bakana ayan beyanım, ağyarım bile anlasın.
Aldısını ben alayım, vergisi kaçırılmasın.
Gebze, 09.01.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2014, Sayı:172
Bir ikiliydi benim'çin-ayrılamaz ama ayrı
Hem yaşarlardı her daim, hem de yaşayamazlardı
Bir çatı bir yastık bir bağımsızlık
Bir araya gelse bağdaşamazdı
Çünkü Simone bağımsız bir aşıktı.
Jean Paul Sartre varolmanın kitabını yaşamıştı.
Var olmaksa henüz o yıl dayanılmaz bulunmamıştı
Hafifsenmişti ama bu doğru da olamamıştı.
Biri varken diğeri olmazsa olmazdı ama
Yine yokken bir diğeri var olmuş da olamazdı.
Özeti bu ikiliğe ilişkin duygularımın ya;
Yaşasaydı bugün Simone yüz altı yaşa ulaşacaktı.
Olamadı çünkü tanrım onu yanına çağırdın
Ölmeseydi yine bugün Cemal Süreya şairim
'Üstü Kalsın!' demeseydi
Kırlangıç ömrün doğrusun
Bilse ve yaşayabilse
Ocak dokuz yıl doksanda uçmağa varmayacaktı,
Yirmi dört yıl fazladan beri şiirini yazacaktı.
Öldü ve üstünü sana bıraktı şiirin
Tanrım şimdi şiir dilin, şiir dilin.
Bu ölümlerde ne acelen,
Şiir kötülük bilmez ki.
Var olmaya romantik bir, ölmeye iki kişiyiz
Kaçınılmaz ve mutlakken sevmeye içten değiliz.
Yetinmeli değildenken gönülden geçilmeliye
Kurmaya sıcak yuvayı kuşların en dişisi de
Erini eşini kendisi bilip biliştirmeli tanrım;
Yarıştırma azraille, sırra yavaş ermeliyiz.
Kırlangıç bir mavi hızdır, onunla eşleşmeliyiz.
Ne yapsak olmuyor tanrım,
Yaşasalar kalmıyorlar, ölselerse gitmiyor hiç.
Dokunma kalacaklara, yol aç gits'olacaklara
Bu çelişik kırılmadır, benimse gücüm yetmiyor.
Pes edenler paslaşsınlar fazlası vardır ölümün
Darası alınmış ömür terazide tartılmasın
Kaybedenler ağlamasın, kazananlarsa alsınlar.
Ben demeyeceğim tanrım; üstü filan kalamasın.
Tam olsun yaşamak denen, tamamlansın sona kadar
Ve lütfen fişini de yaz;
KDV' si içindedir bu kahrolası hayatın.
Acelemiz de yok inan, defterim düzgün tutulsun.
Bakana ayan beyanım, ağyarım bile anlasın.
Aldısını ben alayım, vergisi kaçırılmasın.
Gebze, 09.01.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2014, Sayı:172
BERKİN BUNU HİÇ BİLMEYECEK
Rüzgâr söylüyor ölümün şarkısını
Dikkat et!
Berkin öldü ölecek !
Berkin öldü ölecek !
Bir ekmek alacaktı haziran sıcağından
Karnı doyacaktı güneşin sofrasında
Gülüşüyle aydınlanacaktı ev
Anne sevgi olacaktı yine baba hep güven
Doğrulup çalışacaktı
Çocukluğuyla
Oyunlar oynayacaktı çağdaşlarıyla
Bir zorba emir verdi;
Ağaçlar kesilecekti, oteller dikilecekti
Paralar istif istif
Cepliydi kefenleri!
İnsanlar olmaz dedi
Gaza boğdu insanlarını devlet
Çocukları hedefledi can yakmak için
Çünkü çocuklardı gelecek
Oy! Berkin'e isabet !
Vay! Berkin'e isabet !
Uyudu kaldı Berkin
Uyanırsa ekmeğini yiyecek
Yiyecek ve sevgiyle büyüyecek
Rüzgâr söylüyor ölümün şarkısını
Dikkat et!
Berkin öldü ölecek!
Berkin öldü ölecek!
Uyudu oysa Berkin
Uyudu kaldı işte;
Güzel rüyalar görecek,
Ölüm ona ilişmeyecek!
Yağmur gizlemiyor gözyaşlarını
Yağmur gizlemiyor gözyaşlarımı
Berkin bunu hiç bilmeyecek!
Gebze, 11.3.2014, Ünsal Çankaya.
Afyon Denge Gazetesi, 12 Mart 2014 tarihli nüsha
Dikkat et!
Berkin öldü ölecek !
Berkin öldü ölecek !
Bir ekmek alacaktı haziran sıcağından
Karnı doyacaktı güneşin sofrasında
Gülüşüyle aydınlanacaktı ev
Anne sevgi olacaktı yine baba hep güven
Doğrulup çalışacaktı
Çocukluğuyla
Oyunlar oynayacaktı çağdaşlarıyla
Bir zorba emir verdi;
Ağaçlar kesilecekti, oteller dikilecekti
Paralar istif istif
Cepliydi kefenleri!
İnsanlar olmaz dedi
Gaza boğdu insanlarını devlet
Çocukları hedefledi can yakmak için
Çünkü çocuklardı gelecek
Oy! Berkin'e isabet !
Vay! Berkin'e isabet !
Uyudu kaldı Berkin
Uyanırsa ekmeğini yiyecek
Yiyecek ve sevgiyle büyüyecek
Rüzgâr söylüyor ölümün şarkısını
Dikkat et!
Berkin öldü ölecek!
Berkin öldü ölecek!
Uyudu oysa Berkin
Uyudu kaldı işte;
Güzel rüyalar görecek,
Ölüm ona ilişmeyecek!
Yağmur gizlemiyor gözyaşlarını
Yağmur gizlemiyor gözyaşlarımı
Berkin bunu hiç bilmeyecek!
Gebze, 11.3.2014, Ünsal Çankaya.
Afyon Denge Gazetesi, 12 Mart 2014 tarihli nüsha
YALNIZLIK
Yalnızlık böyle bir şey.
Avuçlarında titreyen kederlerle
Üşümesin diye hohladığın serçeler
Uçup da gidiveriyor ısındığında.
Çökekalıyorsun yüreğinde bin hüzün
Gel de uç uçabilirsen arkasından özgürce
Düşlerini takıp peşine.
Yalnızlık böyle bir şey
Kalakalıyorsun gözlerinde özlemle.
Kırpıştırmaya bile kıyamazken kirpiklerini
Gözlerini nakşederken yüreğe
Sesin üşüyüveriyor birden
Sedası tükenince.
Aynı göğün altında yağmur olunur mu ki
Aynı göğün altında bir çift kırlangıç
Aynı göğün mavisinde ak bulut.
Olunur mu bir gün bin umut
Değmeyecekse kendiliğinden sevgi
Bir esinti gibi ellerine.
Yalnızlık böyle bir şey işte.
Düşleyebilmek tüm güzellikleri onunla
Düşleyekalmak sevinci sisler içinde.
Aynı gökte sevişen iki yıldız olup
Aynı duraktan kalkan iki otobüste başlayıp
Yolculuğun bittiğini görüvermek farklı yönlerde.
Sonunda ağlayakalmak bir başına düşler yitince
Gebze, 8.7.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ekim 2014, Sayı:31
Avuçlarında titreyen kederlerle
Üşümesin diye hohladığın serçeler
Uçup da gidiveriyor ısındığında.
Çökekalıyorsun yüreğinde bin hüzün
Gel de uç uçabilirsen arkasından özgürce
Düşlerini takıp peşine.
Yalnızlık böyle bir şey
Kalakalıyorsun gözlerinde özlemle.
Kırpıştırmaya bile kıyamazken kirpiklerini
Gözlerini nakşederken yüreğe
Sesin üşüyüveriyor birden
Sedası tükenince.
Aynı göğün altında yağmur olunur mu ki
Aynı göğün altında bir çift kırlangıç
Aynı göğün mavisinde ak bulut.
Olunur mu bir gün bin umut
Değmeyecekse kendiliğinden sevgi
Bir esinti gibi ellerine.
Yalnızlık böyle bir şey işte.
Düşleyebilmek tüm güzellikleri onunla
Düşleyekalmak sevinci sisler içinde.
Aynı gökte sevişen iki yıldız olup
Aynı duraktan kalkan iki otobüste başlayıp
Yolculuğun bittiğini görüvermek farklı yönlerde.
Sonunda ağlayakalmak bir başına düşler yitince
Gebze, 8.7.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ekim 2014, Sayı:31
DURGUN GÖLÜN UYKUSUZLUĞU
Uzak ve durgun
Bakıyorsun.
Sapanca
Durgun ve uzak bir göl gibi
Duruluyor ufukta.
Unutulmuş söz, sahipsiz bir saz,
Çöl olduğunu duyumsuyorsun
Bakılmayınca.
Yol, orman, bina.
Her binada insanlar, insanlar yapayalnız.
Şehir şehir çoğalıyor yalnızlık,
Yalnızlık koca dünya.
Dağlar yükseliyor umutlarına,
Umutlar hüzün kuyularına
Çekiyor.
Karadeniz elden çıkmış tabanca,
Yeşil hızla değiyor maviliğine,
Gölgesinde o dağların
Vuruluyor.
Göl durgun, yorgun, göl fazlasıyla umutsuz
Kavuşmayı unuttuğu denizi
Görmüyor rüyasında.
Bir çocuk gibi
Uyusun göl, uyusun, uyusun
Büyütsün nilüferleri.
Sapanca, Gebze, 6,8 Ekim 2011, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Temmuz 2014, sayı:175
Bakıyorsun.
Sapanca
Durgun ve uzak bir göl gibi
Duruluyor ufukta.
Unutulmuş söz, sahipsiz bir saz,
Çöl olduğunu duyumsuyorsun
Bakılmayınca.
Yol, orman, bina.
Her binada insanlar, insanlar yapayalnız.
Şehir şehir çoğalıyor yalnızlık,
Yalnızlık koca dünya.
Dağlar yükseliyor umutlarına,
Umutlar hüzün kuyularına
Çekiyor.
Karadeniz elden çıkmış tabanca,
Yeşil hızla değiyor maviliğine,
Gölgesinde o dağların
Vuruluyor.
Göl durgun, yorgun, göl fazlasıyla umutsuz
Kavuşmayı unuttuğu denizi
Görmüyor rüyasında.
Bir çocuk gibi
Uyusun göl, uyusun, uyusun
Büyütsün nilüferleri.
Sapanca, Gebze, 6,8 Ekim 2011, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Temmuz 2014, sayı:175
BÖLÜNME
İçimiz acıyor, kimliklerimiz sorgulanıyor, kişiliklerimiz bölünüyor, hırslarına esir dillerde.
Acılarımız ortada yaşanan acılara karışıyor, bütünleşiyor yaşanan günle.
Bölmek istedikçe bağlanıyoruz, bilmiyorlar mı?
Acılar ortak paydamızdır gözyaşı döktüğümüzde.
Bekliyoruz, bekleyelim, bitecek elbet bu oyun, sonsuzca sürmeyecek,
Perde diyeceğiz bir gün, perde!
Sonra biz yazacağız, biz oynayacağız hayatın her sahnesini, her perdesini.
İnsan gibi yaşamanın özlemiyle, insana yakışır düşlerimiz gerçekleşecek günde.
Coşkuyla sahneleyeceğiz, oynayacağımız tüm rollerde insan olacağız.
Tüm benliğimizle, sevgiyi böleceğiz gönüllere.
Alkış, övgü gerekmez hiçbirimize, el ele tutuşup selamlayabilsek bu hayatı,
Sevgi dolu yüreklerimizle...
Mutlu sonla güzelliğe açılırdı her perde!
Gebze, 6.2.2007. Ünsal Çankaya.
Afyon Denge Gazetesi, 9 Ekim 2014
Acılarımız ortada yaşanan acılara karışıyor, bütünleşiyor yaşanan günle.
Bölmek istedikçe bağlanıyoruz, bilmiyorlar mı?
Acılar ortak paydamızdır gözyaşı döktüğümüzde.
Bekliyoruz, bekleyelim, bitecek elbet bu oyun, sonsuzca sürmeyecek,
Perde diyeceğiz bir gün, perde!
Sonra biz yazacağız, biz oynayacağız hayatın her sahnesini, her perdesini.
İnsan gibi yaşamanın özlemiyle, insana yakışır düşlerimiz gerçekleşecek günde.
Coşkuyla sahneleyeceğiz, oynayacağımız tüm rollerde insan olacağız.
Tüm benliğimizle, sevgiyi böleceğiz gönüllere.
Alkış, övgü gerekmez hiçbirimize, el ele tutuşup selamlayabilsek bu hayatı,
Sevgi dolu yüreklerimizle...
Mutlu sonla güzelliğe açılırdı her perde!
Gebze, 6.2.2007. Ünsal Çankaya.
Afyon Denge Gazetesi, 9 Ekim 2014
ÜŞÜRKEN
Üç gün ara ver diyordum dilimde türkü,
Üç gün ara ver,
Dayanma gücümüz kalmadı çünkü.
Şimdi hep Soma'dır ölüm, hem de çok Soma.
Acısı som, kendisi som, karası som a!
Altın değil sükut, konuşmak gümüş.
Kara elmas paramparça avuçlarımda,
Umut olur her parçası isyana.
Dayanmak zulüm!
Katlanmak zulüm!
Ölüm!
Eşitle kalbimde acıyı artık!
Gebze, 16.5.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2014, Sayı:27
Üç gün ara ver,
Dayanma gücümüz kalmadı çünkü.
Şimdi hep Soma'dır ölüm, hem de çok Soma.
Acısı som, kendisi som, karası som a!
Altın değil sükut, konuşmak gümüş.
Kara elmas paramparça avuçlarımda,
Umut olur her parçası isyana.
Dayanmak zulüm!
Katlanmak zulüm!
Ölüm!
Eşitle kalbimde acıyı artık!
Gebze, 16.5.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2014, Sayı:27
KUŞLARLA BİR
Gökyüzü pus ağıyor denizin mavisine,
Martılar doymanın telaşı ötesine.
Kanat vuruyorlar rüzgârın ellerine,
Teşekkür niyetine.
Gün dönüyor geceye,
Mevsim dönüyor diğerine,
Kuşlar örnek oluyor yaşam gailemize.
Gözlerimiz dalıyor ufuklar ötesine,
Düşlerimiz yanıyor ömrün tez geçişine.
Aşk da bitiyor yazın bittiği gibi,
Özlem nüksediyor kış öncesinde.
Uçup da gitme özlemi çok uzaklara.
Uçmalı gerçekten, ezber edip göç yollarını.
Turnalarla yarışıp, geçip kırlangıçları,
Şeker söyler, bal söyleriz
Bulunca sılamızı.
Yâr karşılar, selam alır, kurduysak yuvamızı.
Kuşlarla bir, düşlerle bir uyusak,
Uyusak hiç uyanmasak...
Olmaz olmaz!
Düş bile çok,
Uyanırız çığlık çığlık,
Deniz üşümeye başlar.
Kuş olsak bahtımız yine karadır,
İlk karla düşeriz boş sahillere,
Sapanıyla vuracak çocuk kalmasa bile!
Gebze, 13.10.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ocak 2015, Sayı:34
Martılar doymanın telaşı ötesine.
Kanat vuruyorlar rüzgârın ellerine,
Teşekkür niyetine.
Gün dönüyor geceye,
Mevsim dönüyor diğerine,
Kuşlar örnek oluyor yaşam gailemize.
Gözlerimiz dalıyor ufuklar ötesine,
Düşlerimiz yanıyor ömrün tez geçişine.
Aşk da bitiyor yazın bittiği gibi,
Özlem nüksediyor kış öncesinde.
Uçup da gitme özlemi çok uzaklara.
Uçmalı gerçekten, ezber edip göç yollarını.
Turnalarla yarışıp, geçip kırlangıçları,
Şeker söyler, bal söyleriz
Bulunca sılamızı.
Yâr karşılar, selam alır, kurduysak yuvamızı.
Kuşlarla bir, düşlerle bir uyusak,
Uyusak hiç uyanmasak...
Olmaz olmaz!
Düş bile çok,
Uyanırız çığlık çığlık,
Deniz üşümeye başlar.
Kuş olsak bahtımız yine karadır,
İlk karla düşeriz boş sahillere,
Sapanıyla vuracak çocuk kalmasa bile!
Gebze, 13.10.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ocak 2015, Sayı:34
AYIŞIĞINDAN NİNNİ
Bir otel odasındasın.
Odanın yalnızlığından ürküyor şatafatı,
Şatafatından ben.
Sen gölü görmüyorsun, göl beni,
Ben seni özlüyorum,
Sen uykunu.
Yalnızlık gözlerini büyütüyor gölün derinliğine.
Sen uykunun derinine dalıyorsun yine de,
Rüyalar görüyorsun.
Gülümsüyorsun ürkmüşlüğüme,
Ben rüyanı izliyorum yüzünde.
O göl kadar umutsuz, karanfilim uykusuz,
Üç gün üç gecedir şehrazatım belki de.
Masal masal olalı dinlenemedi öyle,
Söylenmediği gece.
Gel dinle.
Hem sana yazmadan uyuyamam ben,
Seninle konuşmadan,
Biliyorsun iyice.
Dur diyorsun dur, o kadar ürkme,
Sabah seninle olsun, ısınsın gece,
Konuş benimle.
Nazla beni el yerine gümüşten ellerinle.
Ninniler söyle bana, ses olsun yad ellere.
Türkülensin yüreğim, el yansın simlerime;
Göl olsun gözyaşlarım, dolsun sakinliğine.
Uyusun göl, uyusun , uyusun.
Büyütsün nilüferleri
Gözlerinin yerine.
Sapanca- Gebze, 6,8 Ekim 2011, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Eylül 2014, Sayı:177
Odanın yalnızlığından ürküyor şatafatı,
Şatafatından ben.
Sen gölü görmüyorsun, göl beni,
Ben seni özlüyorum,
Sen uykunu.
Yalnızlık gözlerini büyütüyor gölün derinliğine.
Sen uykunun derinine dalıyorsun yine de,
Rüyalar görüyorsun.
Gülümsüyorsun ürkmüşlüğüme,
Ben rüyanı izliyorum yüzünde.
O göl kadar umutsuz, karanfilim uykusuz,
Üç gün üç gecedir şehrazatım belki de.
Masal masal olalı dinlenemedi öyle,
Söylenmediği gece.
Gel dinle.
Hem sana yazmadan uyuyamam ben,
Seninle konuşmadan,
Biliyorsun iyice.
Dur diyorsun dur, o kadar ürkme,
Sabah seninle olsun, ısınsın gece,
Konuş benimle.
Nazla beni el yerine gümüşten ellerinle.
Ninniler söyle bana, ses olsun yad ellere.
Türkülensin yüreğim, el yansın simlerime;
Göl olsun gözyaşlarım, dolsun sakinliğine.
Uyusun göl, uyusun , uyusun.
Büyütsün nilüferleri
Gözlerinin yerine.
Sapanca- Gebze, 6,8 Ekim 2011, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Eylül 2014, Sayı:177
SÜRGÜN UÇURUMDUR
Uzaklarda bulutlar
Bir bir savruluyor karanlıklara
Ah bu fırtına, yakıyor yıldızları
Her şimşek çakımında
Mıhlayarak semaya
Yaksa da gemileri yakmasa da
Fark etmiyor yaşamdan sürgün için
Bozkır da, çöl de, denizin kıyısı da
Yapayalnızlığı oturur kutuplarda
Bozkır onu değil ıssızlığı ağırlar güneşin yamacında
Çakırdikenlerinin savruluşuyla
Deniz ayışığı sarar kollarına ufukta
Güneşi savmadan daha ardına
Çöl kumundan geçmez
Kutup buzundan
Dokunduğunda
Ama yine de akşam olur
Hem akşamın hüznü her yerde aynı
Evli evine, köylü köyüne, deve çölüne
Umarsız dönerler sevdiklerine
Sürgün uçurumdur, savurur umudunu
Tutup kendi asılır sesinin yankısına
Ne bozkırın uçsuzluğu tabacıklanır
Ne denizin bucaksızlığı bozulur
Haykırdığında
Gebze, 26.08.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2014, Sayı:170
Bir bir savruluyor karanlıklara
Ah bu fırtına, yakıyor yıldızları
Her şimşek çakımında
Mıhlayarak semaya
Yaksa da gemileri yakmasa da
Fark etmiyor yaşamdan sürgün için
Bozkır da, çöl de, denizin kıyısı da
Yapayalnızlığı oturur kutuplarda
Bozkır onu değil ıssızlığı ağırlar güneşin yamacında
Çakırdikenlerinin savruluşuyla
Deniz ayışığı sarar kollarına ufukta
Güneşi savmadan daha ardına
Çöl kumundan geçmez
Kutup buzundan
Dokunduğunda
Ama yine de akşam olur
Hem akşamın hüznü her yerde aynı
Evli evine, köylü köyüne, deve çölüne
Umarsız dönerler sevdiklerine
Sürgün uçurumdur, savurur umudunu
Tutup kendi asılır sesinin yankısına
Ne bozkırın uçsuzluğu tabacıklanır
Ne denizin bucaksızlığı bozulur
Haykırdığında
Gebze, 26.08.2013, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2014, Sayı:170
ÜLKE YANGIN YERİ
"Bu Yangın Yerinde" diyor şairim;
Madımak ve Temmuz
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Kor olup düştüğünde
Yüreğimize.
Başka bir sözcük tanıma yetmeyince.
"Bu yangın yerinde" diyor şairim;
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Şairler küle dönünce.
Ya şiir?
Yakıldı mı o ateşle?
O yangın küllendi mi?
Ah şair! Şiiri yaşamayı özendiren şair!
Yangın yeri şimdi GEZİ PARK' tan Taksim'e!
"Toplanıyor ölü arkadaşlar"
Toplananlar şiire duracaklar.
Bir çağ yanacak yine,
Bir tarih düşülecek küle, savrulan dizelere.
Yıllarca döne döne yeniden okuyacağız bu şiiri;
Yaşananlar her devirde uyacak yaşananlara.
Her devirde yalanın arkasına saklanan zalimler olacak.
Her devirde zalime alkış tutan zalimler.
Her devirde susarak onaylayanlar.
Ama direnenler olacak yine her devirde.
Kazananlar olacak, gönüllerinde güneş,
Yaşayıp görenler olacak, yaşayıp görecekler.
Yaşadık, yaşayacağız;
"Yalanla kirli havada
Güçlükle nefes alarak
.....
Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak"
Ve elbet gün doğacak yeniden umutların üstüne.
Ve elbet kazanacak güneşi bekleyenler.
Çünkü;
"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak"
Gebze, 14.06.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Şubat 2014, sayı:23
(*Bu Yangın Yerinde= Ataol Behramoğlu)
Madımak ve Temmuz
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Kor olup düştüğünde
Yüreğimize.
Başka bir sözcük tanıma yetmeyince.
"Bu yangın yerinde" diyor şairim;
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Şairler küle dönünce.
Ya şiir?
Yakıldı mı o ateşle?
O yangın küllendi mi?
Ah şair! Şiiri yaşamayı özendiren şair!
Yangın yeri şimdi GEZİ PARK' tan Taksim'e!
"Toplanıyor ölü arkadaşlar"
Toplananlar şiire duracaklar.
Bir çağ yanacak yine,
Bir tarih düşülecek küle, savrulan dizelere.
Yıllarca döne döne yeniden okuyacağız bu şiiri;
Yaşananlar her devirde uyacak yaşananlara.
Her devirde yalanın arkasına saklanan zalimler olacak.
Her devirde zalime alkış tutan zalimler.
Her devirde susarak onaylayanlar.
Ama direnenler olacak yine her devirde.
Kazananlar olacak, gönüllerinde güneş,
Yaşayıp görenler olacak, yaşayıp görecekler.
Yaşadık, yaşayacağız;
"Yalanla kirli havada
Güçlükle nefes alarak
.....
Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak"
Ve elbet gün doğacak yeniden umutların üstüne.
Ve elbet kazanacak güneşi bekleyenler.
Çünkü;
"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak"
Gebze, 14.06.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Şubat 2014, sayı:23
(*Bu Yangın Yerinde= Ataol Behramoğlu)
GÜMÜŞTEN
Bağ bozumunda, şarabın Süryani’si can veriyordu
Midyat' tan bakıp, iç içe gümüş işler ördüğüm Estel
Gördüğümdü.
Acımasız hevesler, hırslar geldi - biçti insanları
Yaktı - yıktı ormanları, dağ - taş anadan üryan!
Ölmeden ölümdü.
Sürgün gönülden değil dostluktandı
Gönüller öldü
İsyan ölümden değil hoyratlıktandı
Parçalandı incelik
Suskunluğa ötelendi bakışlar kör bıçaklarda
Yurt dediler ağladılar giderken, Midyat duymadı
Yurt dediler ağladılar dönerken, umursamadı!
Yakıldıkça mum, Deyr - ul Umur, Zahfaran, Meryem, İsa ağladı
Süleyman'da kuşdilini çözenler, Hicaz'dan yol alanlar Midyat'a doğru,
Estel’de içe çöküp, oturup kaldı!
Musa'nın asası böldüğünde denizi, ağlattılar Süryani gelinini
Dinin dili böldüğüne bismillah, kıyım başladı!
İbranice ağıtlara taş duvardı sınırlar, dilin canı parça pinçik Allah'ım
Üzgündüler çok üzgün,
Kördüğümdü.
Midyat' tan bakıp, iç içe gümüş işler ördüğüm Estel bozdu bağını,
Şarabın Süryani’si kan ağlar oldu!
Gebze, 12.10.2010, Ünsal Çankaya.
1=Hukukçu yazar Veysel Gültaş tarafından derlenen Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi, - Aralık 2013'teki 3.basımla başlayıp, 4. ve 5. basımında da yer aldı.
2= Kıyıdili Sanat Edebiyat Dergisi, Kasım-Aralık 2015, Sayı:6.
Midyat' tan bakıp, iç içe gümüş işler ördüğüm Estel
Gördüğümdü.
Acımasız hevesler, hırslar geldi - biçti insanları
Yaktı - yıktı ormanları, dağ - taş anadan üryan!
Ölmeden ölümdü.
Sürgün gönülden değil dostluktandı
Gönüller öldü
İsyan ölümden değil hoyratlıktandı
Parçalandı incelik
Suskunluğa ötelendi bakışlar kör bıçaklarda
Yurt dediler ağladılar giderken, Midyat duymadı
Yurt dediler ağladılar dönerken, umursamadı!
Yakıldıkça mum, Deyr - ul Umur, Zahfaran, Meryem, İsa ağladı
Süleyman'da kuşdilini çözenler, Hicaz'dan yol alanlar Midyat'a doğru,
Estel’de içe çöküp, oturup kaldı!
Musa'nın asası böldüğünde denizi, ağlattılar Süryani gelinini
Dinin dili böldüğüne bismillah, kıyım başladı!
İbranice ağıtlara taş duvardı sınırlar, dilin canı parça pinçik Allah'ım
Üzgündüler çok üzgün,
Kördüğümdü.
Midyat' tan bakıp, iç içe gümüş işler ördüğüm Estel bozdu bağını,
Şarabın Süryani’si kan ağlar oldu!
Gebze, 12.10.2010, Ünsal Çankaya.
1=Hukukçu yazar Veysel Gültaş tarafından derlenen Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi, - Aralık 2013'teki 3.basımla başlayıp, 4. ve 5. basımında da yer aldı.
2= Kıyıdili Sanat Edebiyat Dergisi, Kasım-Aralık 2015, Sayı:6.
KARANFİL YANIĞI
(SEDEF YILDIRIM'A)
Bir sedef gibiydin sen
Yaşın gibiydin
Adın gibiydin.
Bir oda, bir mutfaktan ibaret evin.
Üç çocuk,
Bir koca, sarhoş,
Boşandığında tanığım..
Ezilmedin,
Yenilmedin,
El kapısı demedin,
Gavur kapısı demedin,
Ekmeğindi tek derdin, alın terindi...
Çalıştın, temizledin, kendince temizledin.
Ama bilmiyordun, bilemezdin,
Temizlenmez emperyalizmin kiri...
Silinmez yüreğimin kederi.
Sedef'im, anam benim!
Ayrımsız, ayrımsız sevdin!
"Çocuğumsunuz dedin, yavrumsunuz!"
"Sıcak tuttun çayımızı" gece dönüşümüze,
"Okuyun, okuyun!" dedin "Ben beklerim yerinize!"
Ekmek kuyruğumuzda sen, tüp kuyruğumuzda...
Ah be Sedef anam!
Yaz günüydü,
Bir sigara yakıp sen,
Bahçende karanfil sulasaydın!
Bir kardeş kavgasının ortasında
Yanacak kadın mıydın?
Hangi hain ellerdir, fırlatmış o bombayı?
Sen kavrayıp elinle... "Yavrularım ölmesin!"
Beyninde son düşünce... Patlamış ellerinde!
Ben bir kış günü gittim
Girilmeyen o eve...
Duvarlarında kanın,
Yandım!
Yandım be anacığım!
Bahçende karanfil sulasaydın...
Sen keşke karanfil sulasaydın!
bir karanfil yanığıdır şimdi içimde adın !
Gebze, 5.7.2007, Ünsal Çankaya.
1: Ekin Sanat, Ekim 2009, Sayı: 44
2: Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi- 3. basım.
Sahife: 584-585. TBB Yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
3=) Afyon Denge Gazetesi, 25 Temmuz 2014 tarihli nüsha.
Bir sedef gibiydin sen
Yaşın gibiydin
Adın gibiydin.
Bir oda, bir mutfaktan ibaret evin.
Üç çocuk,
Bir koca, sarhoş,
Boşandığında tanığım..
Ezilmedin,
Yenilmedin,
El kapısı demedin,
Gavur kapısı demedin,
Ekmeğindi tek derdin, alın terindi...
Çalıştın, temizledin, kendince temizledin.
Ama bilmiyordun, bilemezdin,
Temizlenmez emperyalizmin kiri...
Silinmez yüreğimin kederi.
Sedef'im, anam benim!
Ayrımsız, ayrımsız sevdin!
"Çocuğumsunuz dedin, yavrumsunuz!"
"Sıcak tuttun çayımızı" gece dönüşümüze,
"Okuyun, okuyun!" dedin "Ben beklerim yerinize!"
Ekmek kuyruğumuzda sen, tüp kuyruğumuzda...
Ah be Sedef anam!
Yaz günüydü,
Bir sigara yakıp sen,
Bahçende karanfil sulasaydın!
Bir kardeş kavgasının ortasında
Yanacak kadın mıydın?
Hangi hain ellerdir, fırlatmış o bombayı?
Sen kavrayıp elinle... "Yavrularım ölmesin!"
Beyninde son düşünce... Patlamış ellerinde!
Ben bir kış günü gittim
Girilmeyen o eve...
Duvarlarında kanın,
Yandım!
Yandım be anacığım!
Bahçende karanfil sulasaydın...
Sen keşke karanfil sulasaydın!
bir karanfil yanığıdır şimdi içimde adın !
Gebze, 5.7.2007, Ünsal Çankaya.
1: Ekin Sanat, Ekim 2009, Sayı: 44
2: Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi- 3. basım.
Sahife: 584-585. TBB Yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
3=) Afyon Denge Gazetesi, 25 Temmuz 2014 tarihli nüsha.
AH ÜLKEM
Şiiri vurdular daha demin, şairi
Görmediniz mi?
Kanıyor, kandırıyor, damla damla yağınca
Toprağın suya doyması ne ise şiirin kanı o
Şairin kanı o.
Akıyor hece hece yüreğime
Doluyorum.
İçtikçe içiyorum
Doymuyorum yine de ağıtın ezgisine, katılıyor
Çağırıyorum.
Duymuyorlar; daha da çok
Dizelensin sözcükler dediğimde, duymuyorlar.
Yetişin birer dize koyun dediğimde, şiir örelim, şiir
Yükselsin bağımsızlık ateşi, şiirle besleyelim ateşi dediğimde
Duyuyorlar "ah ülkem!" deyişimi ama, durup beni de vuruyorlar gün indiğinde
Şili'yi kurtaran emekçinin dilindeydi Neruda
Ülkemize o şiiri kim yazar Nazım'dan sonra ?
Gebze, 12.2.2011, Ünsal Çankaya.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi - 3. basım.
Sahife: 586. TBB. yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
Tefo ile İnsan, Veysel Gültaş, 2022, 2. Baskı, sayfa:78
Görmediniz mi?
Kanıyor, kandırıyor, damla damla yağınca
Toprağın suya doyması ne ise şiirin kanı o
Şairin kanı o.
Akıyor hece hece yüreğime
Doluyorum.
İçtikçe içiyorum
Doymuyorum yine de ağıtın ezgisine, katılıyor
Çağırıyorum.
Duymuyorlar; daha da çok
Dizelensin sözcükler dediğimde, duymuyorlar.
Yetişin birer dize koyun dediğimde, şiir örelim, şiir
Yükselsin bağımsızlık ateşi, şiirle besleyelim ateşi dediğimde
Duyuyorlar "ah ülkem!" deyişimi ama, durup beni de vuruyorlar gün indiğinde
Şili'yi kurtaran emekçinin dilindeydi Neruda
Ülkemize o şiiri kim yazar Nazım'dan sonra ?
Gebze, 12.2.2011, Ünsal Çankaya.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi - 3. basım.
Sahife: 586. TBB. yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
Tefo ile İnsan, Veysel Gültaş, 2022, 2. Baskı, sayfa:78
GÖLGESİNDEN KAYBOLAN
Neredeyse çocuktum, masallara inanan
Her masalın sonuyla delice mutlu olan
O beyaz atlı prensti,
Atıyla gelmemişti.
Sevdim,
Seviyorum,
Seveceğim dedi
Gösterdi;
Gökyüzünü kaplıyordu elleri.
Masal aşıkların yeryüzü temsiliydi.
Prensestim, uykulardan uyandım,
Anlattığı her masala inandım.
Öğle vaktini kucaklıyordu zaman,
Arkasına koşuyordum durmadan.
Uzundu uzun; bir ömre bedel gibi,
Upuzun bir aşkın gölgesiydi,
Aşk için söyledikleri.
Hem sabah hem de akşam
Boyunu aşıyordu bu aşk.
Uzun uzun anlatsa da
Kısaydı masal.
Aşktı, mutlu başlardı.
Mutlu yaşanacaktı,
Hiç bitmeyecekti,
Öyle demişti.
Yine inandım.
Güneş battı,
Ay çıktı!
Gebze, 2.11.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Ocak 2015, Sayı:181
Her masalın sonuyla delice mutlu olan
O beyaz atlı prensti,
Atıyla gelmemişti.
Sevdim,
Seviyorum,
Seveceğim dedi
Gösterdi;
Gökyüzünü kaplıyordu elleri.
Masal aşıkların yeryüzü temsiliydi.
Prensestim, uykulardan uyandım,
Anlattığı her masala inandım.
Öğle vaktini kucaklıyordu zaman,
Arkasına koşuyordum durmadan.
Uzundu uzun; bir ömre bedel gibi,
Upuzun bir aşkın gölgesiydi,
Aşk için söyledikleri.
Hem sabah hem de akşam
Boyunu aşıyordu bu aşk.
Uzun uzun anlatsa da
Kısaydı masal.
Aşktı, mutlu başlardı.
Mutlu yaşanacaktı,
Hiç bitmeyecekti,
Öyle demişti.
Yine inandım.
Güneş battı,
Ay çıktı!
Gebze, 2.11.2014, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Ocak 2015, Sayı:181
AYIŞIĞI ÖLÜNCE
Deseler Aykız alıp da başını gitmiş yıldızsız gecelere
içinizde bir yerler kanar mı ince ince?
Duyar mısınız sesini yitirince?
Bulur musunuz dizelerini
şiiri tükenince,
öldüğünde,
bedeni
ölmese
de.
Bir küçücük sevdaydı büyüdükçe büyüyen,
dünyaya sunabilmek erekti yüreğinde,
şiirleri sevgiye, şiirleri sevgiyle.
İstedi ki kalabilsin
şiir yüreğinizde;
yalnızlığı,
acıları,
hüznüyle.
İstedi
kalabilsin
istedi işte
şiir yüreğinizde
sevdaları, sevinçleri
tükenmeyen ebruli düşleriyle.
Yaşanan, unutulan, anımsanan ne varsa
yazdı acemilikle, yazdı dizelerine, yazdı şiire.
Siz
nereye
gizlersiniz
ayışığı ölünce
akacak yaşlarınız
varsa gözlerinizde?
Aykız size doğmuştu;
çağladı, coştu sevginizle,
dönüştü aşka, döndü sevgiye.
Öyle zenginleşti ki şiirini verdikçe
saklıyor yedeğini yüreğinde, gizlice.
Tükenmeyecek sevgi birikti denizinde.
Gebze, 12.1.2007, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2015, Sayı:182
içinizde bir yerler kanar mı ince ince?
Duyar mısınız sesini yitirince?
Bulur musunuz dizelerini
şiiri tükenince,
öldüğünde,
bedeni
ölmese
de.
Bir küçücük sevdaydı büyüdükçe büyüyen,
dünyaya sunabilmek erekti yüreğinde,
şiirleri sevgiye, şiirleri sevgiyle.
İstedi ki kalabilsin
şiir yüreğinizde;
yalnızlığı,
acıları,
hüznüyle.
İstedi
kalabilsin
istedi işte
şiir yüreğinizde
sevdaları, sevinçleri
tükenmeyen ebruli düşleriyle.
Yaşanan, unutulan, anımsanan ne varsa
yazdı acemilikle, yazdı dizelerine, yazdı şiire.
Siz
nereye
gizlersiniz
ayışığı ölünce
akacak yaşlarınız
varsa gözlerinizde?
Aykız size doğmuştu;
çağladı, coştu sevginizle,
dönüştü aşka, döndü sevgiye.
Öyle zenginleşti ki şiirini verdikçe
saklıyor yedeğini yüreğinde, gizlice.
Tükenmeyecek sevgi birikti denizinde.
Gebze, 12.1.2007, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2015, Sayı:182
KARGIŞLAMA -1-
Ben Ağustos şairiyim biliyor musunuz ?
Kimse okumaz beni
Yaylada yıldız saymak
Bulutlarla uçmak varken başaklı ovalarda .
Ben vazgeçmem kalacağım demekten,
Elinoğlu bir kalemde vazgeçer Ağustos Böceği'nden
Saz çalıp oynasa da, tuz yutup kavrulsa da.
Ben Ağustos şairiyim biliyor musunuz?
Başka aylar hiç tutmaz yüreğimden.
Her Temmuz yanıyorum her Eylül donuyorum
Bir iki sayıyorum, bir de on ikisini
Ah içim hep zemheri!
Kimse okumaz beni Ağustos şairi olalı beri
Öl Ağustos Böceği, öl, öl, karınca yesin seni!
Gebze, 15.6.2010, Ünsal Çankaya.
1: Koridor Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi, Temmuz, Ağustos, Eylül 2010, sayı:14
2Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi- 3. basım.
Sahife: 584. TBB. yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
Kimse okumaz beni
Yaylada yıldız saymak
Bulutlarla uçmak varken başaklı ovalarda .
Ben vazgeçmem kalacağım demekten,
Elinoğlu bir kalemde vazgeçer Ağustos Böceği'nden
Saz çalıp oynasa da, tuz yutup kavrulsa da.
Ben Ağustos şairiyim biliyor musunuz?
Başka aylar hiç tutmaz yüreğimden.
Her Temmuz yanıyorum her Eylül donuyorum
Bir iki sayıyorum, bir de on ikisini
Ah içim hep zemheri!
Kimse okumaz beni Ağustos şairi olalı beri
Öl Ağustos Böceği, öl, öl, karınca yesin seni!
Gebze, 15.6.2010, Ünsal Çankaya.
1: Koridor Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi, Temmuz, Ağustos, Eylül 2010, sayı:14
2Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi- 3. basım.
Sahife: 584. TBB. yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
YANGIN OLUNCA
Kaplumbağalar
Saklanıp kabuğuna
Kurtulmuş olsa.
Biliyorum ki olmaz,
İglo değil, korumaz.
Kuşlar uçsa da
Yuvalar ve yavrular
Kalır yangına.
O Temmuz bizi yaktı
Kurtlar kuşlar yakmasa.
Gebze, 1.7.2019, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ekim 2019, Sayı.158
Saklanıp kabuğuna
Kurtulmuş olsa.
Biliyorum ki olmaz,
İglo değil, korumaz.
Kuşlar uçsa da
Yuvalar ve yavrular
Kalır yangına.
O Temmuz bizi yaktı
Kurtlar kuşlar yakmasa.
Gebze, 1.7.2019, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ekim 2019, Sayı.158
ÖYLEYDİ
İstiyordu ki kedersiz olsun günler;
Dünya barış dünyası olsun,
İnsanlar sevgi dolsun.
Değmesin kimsenin dizi taşlara,
Kader ağ örmesin yalnız kuşlara.
Olmadı!
Acımasızdı dünya;
"Taşa çaldı ayva ile narını"
Soldu rengi, ruhsarıysa kalmadı!
Öyleydi!
Acımasızdı dünya;
Vurdumduymazdı.
Aldırmazdı.
Aldırmadı!
İnanın aldırmadı!
Yalnız bir kuşun öldüğünü görmüştü keder;
Tuttu insan; gömdü kuşu yüreğine,
Yalnızlığı bekçi oldu mezara.
Olduğundan utanmayı düşünemedi kader.
Gebze, 7.4.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2014, Sayı:26
Dünya barış dünyası olsun,
İnsanlar sevgi dolsun.
Değmesin kimsenin dizi taşlara,
Kader ağ örmesin yalnız kuşlara.
Olmadı!
Acımasızdı dünya;
"Taşa çaldı ayva ile narını"
Soldu rengi, ruhsarıysa kalmadı!
Öyleydi!
Acımasızdı dünya;
Vurdumduymazdı.
Aldırmazdı.
Aldırmadı!
İnanın aldırmadı!
Yalnız bir kuşun öldüğünü görmüştü keder;
Tuttu insan; gömdü kuşu yüreğine,
Yalnızlığı bekçi oldu mezara.
Olduğundan utanmayı düşünemedi kader.
Gebze, 7.4.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2014, Sayı:26
BUNALAN OZAN İLAHİSİNE ŞERH
-Gülten Akın’a
Akarsular akıp yatağın bulsa, çarkı kırılmadan yola varılsa
Gönlümüzce yaşansaydı umurda, bağımız bahçemiz ihya olurdu
Sarmaşıktan gül sarardı dalımız
İster döne ister duraydı dünya, kıtlık kıran girmeseydi hasada
Yükünü taşırdık yükten ağırda, sazımız sözümüz derya olurdu
Kırlangıçtan renk alırdı hızımız
Ah oğul bu devran döner mi ola, hallerimiz sığmaz oldu kâğıda
Gölgeler düşmese her gün umuda, günümüz gecemiz şeyda olurdu
Karanlıktan köz bulurdu gönlümüz.
Gebze, 12.5.2010, Ünsal Çankaya.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi, - 3. basım.
Sayfa: 591. TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
.....................
BUNALAN OZAN İLAHİSİ
Darıdan ufağım da
Dünya sığar içime
Dünyalara sığamam
Sığamam oğul
Bulut olsam olurum
Göğe ağsam ağarım
Güzleleri gezerim
Yağamam oğul
Atmacam bukağılı
Ağzında karanfili
Bu yaman çelişkiyi
Çözemem oğul
Ozanım düşe geldim
Dönüp uğraşa geldim
Astım işlek kalemim
Yazamam oğul
Gülten AKIN
AĞITLAR VE TÜRKÜLER / 1972 - 1983
TOPLU ŞİİRLER - II - Sayfa: 119
Akarsular akıp yatağın bulsa, çarkı kırılmadan yola varılsa
Gönlümüzce yaşansaydı umurda, bağımız bahçemiz ihya olurdu
Sarmaşıktan gül sarardı dalımız
İster döne ister duraydı dünya, kıtlık kıran girmeseydi hasada
Yükünü taşırdık yükten ağırda, sazımız sözümüz derya olurdu
Kırlangıçtan renk alırdı hızımız
Ah oğul bu devran döner mi ola, hallerimiz sığmaz oldu kâğıda
Gölgeler düşmese her gün umuda, günümüz gecemiz şeyda olurdu
Karanlıktan köz bulurdu gönlümüz.
Gebze, 12.5.2010, Ünsal Çankaya.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi, - 3. basım.
Sayfa: 591. TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
.....................
BUNALAN OZAN İLAHİSİ
Darıdan ufağım da
Dünya sığar içime
Dünyalara sığamam
Sığamam oğul
Bulut olsam olurum
Göğe ağsam ağarım
Güzleleri gezerim
Yağamam oğul
Atmacam bukağılı
Ağzında karanfili
Bu yaman çelişkiyi
Çözemem oğul
Ozanım düşe geldim
Dönüp uğraşa geldim
Astım işlek kalemim
Yazamam oğul
Gülten AKIN
AĞITLAR VE TÜRKÜLER / 1972 - 1983
TOPLU ŞİİRLER - II - Sayfa: 119
BASAMAK
İlk basamaktaymışçasına
Yeniden başlıyorum saymaya.
Çıkarken çakıl taşları boyadığım,
Yitirmemek adına izlerini.
Sevdalarımın.
Bir sen kalıyorsun.
Bütün bütüne,
Yitiyor yaşadıklarım.
Kimsenin
Ellerini unutmayacağım sanmıştım.
Adını...
Çıktığım kadar ineceksem, uzun,
Basamaklı bir yoldayım,
Ağır adımlarım.
Ağır!
Ağır geliyor yaşamak.
Yeri geliyor bulutlar bile ağır.
Ağdığında yüreğim ıslansa da,
Bakamıyorum maviliğine gökyüzünün.
Bakamıyorum aydınlığına yüzünün.
Duruluğuna.
Gölgelenmesine dayanmak zor geliyor.
Geliyor ve dayanıyor yüreğime elleri sevginin.
Ellerin geliyor aklıma ağır ağır, gözlerin.
Yüreğime ağır geliyor yokluğu ellerinin.
'Haydi gel, kollarımı açtım, bekliyorum'
Desen bir kez!
Desenlerinden renk uçurur,
İnerdim yelden hızlı, çıkışımdan hızlı.
İnişimle çıldırırdı ağır basamaklar.
Kahkahalar sinerdi.
Hiç ağır basmazdı sokaklar,
Yalnızlıklar, yabancılıklar!
Ağır basamazdı
Yüklerim,
Gündeliklerim.
Bırakıverirdim soluğumu özgür, çığlığımı sevinç.
Tutar
Ağırlığınca kucaklardım sevgilim sözlerini.
İlk kez sevileceğim için;
İlk basamaktaymışçasına!
Gebze,10.9.2007, Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2015, Sayı:184.
Yeniden başlıyorum saymaya.
Çıkarken çakıl taşları boyadığım,
Yitirmemek adına izlerini.
Sevdalarımın.
Bir sen kalıyorsun.
Bütün bütüne,
Yitiyor yaşadıklarım.
Kimsenin
Ellerini unutmayacağım sanmıştım.
Adını...
Çıktığım kadar ineceksem, uzun,
Basamaklı bir yoldayım,
Ağır adımlarım.
Ağır!
Ağır geliyor yaşamak.
Yeri geliyor bulutlar bile ağır.
Ağdığında yüreğim ıslansa da,
Bakamıyorum maviliğine gökyüzünün.
Bakamıyorum aydınlığına yüzünün.
Duruluğuna.
Gölgelenmesine dayanmak zor geliyor.
Geliyor ve dayanıyor yüreğime elleri sevginin.
Ellerin geliyor aklıma ağır ağır, gözlerin.
Yüreğime ağır geliyor yokluğu ellerinin.
'Haydi gel, kollarımı açtım, bekliyorum'
Desen bir kez!
Desenlerinden renk uçurur,
İnerdim yelden hızlı, çıkışımdan hızlı.
İnişimle çıldırırdı ağır basamaklar.
Kahkahalar sinerdi.
Hiç ağır basmazdı sokaklar,
Yalnızlıklar, yabancılıklar!
Ağır basamazdı
Yüklerim,
Gündeliklerim.
Bırakıverirdim soluğumu özgür, çığlığımı sevinç.
Tutar
Ağırlığınca kucaklardım sevgilim sözlerini.
İlk kez sevileceğim için;
İlk basamaktaymışçasına!
Gebze,10.9.2007, Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2015, Sayı:184.
O SEVGİLİ
Dalgındı, dağınıktı, birden bırakıp gitti.
Şöyle bir fotoğrafı kaldı yine albümde.
Gülüşü bir masada, gittiği patikada,
Geldiğini unutmuş adımları var daha.
Saçlarını savuran rüzgâr hâlâ dönüyor,
Boşluğunu imleyen avludaki ağaçta.
Bilerek mi bıraktı her sözcüğü arkaya?
Böyle uğulduyorlar dipsiz uçurumlarda!
Kimse bu kadar dağınık olmasın artık!
Derlemesi ayrı zor, toparlaması ayrı.
Ayrılması daha zor kalan anılar için;
Akan gözyaşlarıyla!
Gebze, 8.12.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2014, sayı:33
Şöyle bir fotoğrafı kaldı yine albümde.
Gülüşü bir masada, gittiği patikada,
Geldiğini unutmuş adımları var daha.
Saçlarını savuran rüzgâr hâlâ dönüyor,
Boşluğunu imleyen avludaki ağaçta.
Bilerek mi bıraktı her sözcüğü arkaya?
Böyle uğulduyorlar dipsiz uçurumlarda!
Kimse bu kadar dağınık olmasın artık!
Derlemesi ayrı zor, toparlaması ayrı.
Ayrılması daha zor kalan anılar için;
Akan gözyaşlarıyla!
Gebze, 8.12.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2014, sayı:33
YANSI
"sen beni gönlümce mutlu mu sandın
yalandan yüzüme gülen dünyada?"(Neşet Ertaş)
Renkler hep soluyor aynalar kırık,
Ay yine karanlık gün yine soğuk.
Eller yine titrek dudaklar gibi;
Dökülmüyor hecelere sevgiler.
Ona baktığımız an kadar ayna,
Bir hayal koyuyor gözyaşlarına.
Bakmayınca yansımıyor dünyaya;
Geçilmiyor gecelere sevgiler.
Kimi keser arkasından sevdayı,
Kimi yüze güler sevmez gönülden.
Dokunsan el gibi baksan gül gibi;
Saçılmıyor üzenlere sevgiler.
Yalan diyor tüm şarkılar aşklara
Ağlasan da boşa, sızlasan boşa
Neşet Usta el vereydin Aykız'a;
Seçilmiyor tezenemde sevgiler.
Gebze. 24.12.2013. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat. Nisan 2014, Sayı:25
yalandan yüzüme gülen dünyada?"(Neşet Ertaş)
Renkler hep soluyor aynalar kırık,
Ay yine karanlık gün yine soğuk.
Eller yine titrek dudaklar gibi;
Dökülmüyor hecelere sevgiler.
Ona baktığımız an kadar ayna,
Bir hayal koyuyor gözyaşlarına.
Bakmayınca yansımıyor dünyaya;
Geçilmiyor gecelere sevgiler.
Kimi keser arkasından sevdayı,
Kimi yüze güler sevmez gönülden.
Dokunsan el gibi baksan gül gibi;
Saçılmıyor üzenlere sevgiler.
Yalan diyor tüm şarkılar aşklara
Ağlasan da boşa, sızlasan boşa
Neşet Usta el vereydin Aykız'a;
Seçilmiyor tezenemde sevgiler.
Gebze. 24.12.2013. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat. Nisan 2014, Sayı:25
YAŞLANDIKÇA
Aşkta heyecan arar insan başında,
Yaş demini aldıkça, yaşar, aşkınca.
Çaylaklık komedyası gönendiremez,
Drama dönüşür trajik hırslar.
Alkış almaz oyunlar duygular savaştığında.
İki tarafı da vurur keskin kılıcı aşkın.
Aşkta duygular yenilmezdirler oysa.
Yarışa sürülen atların gamsızlığında,
Tökezler ıslığıyla uçurumların.
Düştükçe düşer içine çıkmazların da,
Yenilir insan kazanmayı umdukça.
Pes ettiği oyunların arenasında
Durup, dinginliği arar sonunda.
Gebze, 28.3.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2013, Sayı:14.
Yaş demini aldıkça, yaşar, aşkınca.
Çaylaklık komedyası gönendiremez,
Drama dönüşür trajik hırslar.
Alkış almaz oyunlar duygular savaştığında.
İki tarafı da vurur keskin kılıcı aşkın.
Aşkta duygular yenilmezdirler oysa.
Yarışa sürülen atların gamsızlığında,
Tökezler ıslığıyla uçurumların.
Düştükçe düşer içine çıkmazların da,
Yenilir insan kazanmayı umdukça.
Pes ettiği oyunların arenasında
Durup, dinginliği arar sonunda.
Gebze, 28.3.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2013, Sayı:14.
ÖLÜM VARKEN ÖLDÜRMEK NE?
İyiler tez ölür, göğnür özümüz,
Göğ ekine yanan Yunus dilinde.
Anayı atayı yakar o ateş;
Adı zulümdür.
Ne erkek arıyordur ne de derdi dişidir,
Bilmeden gidilir hep, bir tuhaftır o ülke.
Sınırda parolaya zaman deyip geçilir.
Yine de iyilerden sona kalır kötüler.
Ata binmek bilmeyip atlarını vuranlar,
Türkü yakamayınca söyleyeni yakanlar,
Ayın şavkını görüp onu pula sayanlar,
Günü sayılıyorken ölümsüzlük umanlar.
Çünkü insan ölümlüdür alna yazılmıştır yasa,
Hükmü veren doğa ana kırar kalemi canlara.
Oysa kadınlarımız daha çok öldürülür,
Ruhları param parça edilir yaşıyorken,
Bedenlerle düşleri ellerinde değildir.
Giden de kalan da çoktan ölüdür,
Düşleri gülüşleri katledilmiştir.
Anladığımız çaresizlikte
Vuran kıran ise düşman yarımız.
Bu yüreğimizin unutmayan yanıdır.
Sımsıkı bağlanan gözler ağlasın.
Gebze, 21.2.2015, Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2015. Sayı: 186.
Gerçek Edebiyat com, 30.5. 2015.
Göğ ekine yanan Yunus dilinde.
Anayı atayı yakar o ateş;
Adı zulümdür.
Ne erkek arıyordur ne de derdi dişidir,
Bilmeden gidilir hep, bir tuhaftır o ülke.
Sınırda parolaya zaman deyip geçilir.
Yine de iyilerden sona kalır kötüler.
Ata binmek bilmeyip atlarını vuranlar,
Türkü yakamayınca söyleyeni yakanlar,
Ayın şavkını görüp onu pula sayanlar,
Günü sayılıyorken ölümsüzlük umanlar.
Çünkü insan ölümlüdür alna yazılmıştır yasa,
Hükmü veren doğa ana kırar kalemi canlara.
Oysa kadınlarımız daha çok öldürülür,
Ruhları param parça edilir yaşıyorken,
Bedenlerle düşleri ellerinde değildir.
Giden de kalan da çoktan ölüdür,
Düşleri gülüşleri katledilmiştir.
Anladığımız çaresizlikte
Vuran kıran ise düşman yarımız.
Bu yüreğimizin unutmayan yanıdır.
Sımsıkı bağlanan gözler ağlasın.
Gebze, 21.2.2015, Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2015. Sayı: 186.
Gerçek Edebiyat com, 30.5. 2015.
HIDRELLEZ MAVİLERİ
Hıdrelleze yaraşır manileme Tmolos'un doruğuna yakın Kırkoluk Çeşmesi bizzat görülüp, her oluğundan bir yudum su içilerek yazılmıştır... Salihli tarafından Tmolos Dağı tepesindeki o güzelim gölün kenarına kadar çıkılırken bir mola verilmişti çeşme başında... Gidenler Ödemiş yanından çıkarsa diğer yandan inip görsünler ve manileme geleneğine ve de Hıdrellez geleneğine bir selam verebilsinler dileğiyle, teşekkürler Tmolos Edebiyat.
Madem manilerim yayımlandılar, yazılışın anısı da gelsin paylaşım haberine... Şu hıdrellez... çocukluğum... bahar pikniği...ailelerin bir araya geldiği... komşuların, çocukların sevindiği...
Afyonkarahisar'da o Karahisar Kalesi'nin hemen eteklerinde badem ağaçları altında, çağlalar toplayarak sevinç demekti bana.
Sonra çok üzüldüm bir radyo haberiyle...Astılar diyordu spiker. İnsanın asılmasını anlayamadım... Nasıl olurdu ki ? Ölümle - gerçek anlamıyla ama- ilk tanışmamdı. Hiç tanımadığım o gencecik insanlar için ağladım.
Öfkeyle vatanı yıkacaklardı diyen de vardı, oh olsun diyen de... Ama saklıca ağlayan da vardı, yazık oldu diyen de...Ben ağladım. Nedenini bilmeden. Şimdi iyi biliyorum... Hiçbir şey eskisi gibi olmadı ondan sonra...
6 Mayıs...
Çok çok eskiden bu yana hıdrellez günü olarak kutlanırdı.
Dilekler dilenirdi bahardan.
Sevdadan yana, umuttan yana, işten yana, düşten yana...
Sonra onu kana buladılar.
Üç fidan.
İçimizi yakar durur.
Üç fidan.
Can yakmadılar.
Cana kıymadılar.
"ekmek kadar temiz, su gibi aydı" hepsi.
Tek dilekleri "Bağımsız Türkiye" ülküsü.
Yaşım küçüktü astıklarında, anlamadım ama ağladım.
Yaşasalar yaşatırlardı insanı ilkeleriyle, ülküleriyle.
Okudum ve anladım.
Genç okuyucuların çoğu bu tarihi bilmez.
Doğumlarından çok önce olup-bitmişti her şey.
İnsanca yaşamayı dilemek var ya...
İnsan onuruyla yaşamak-insanı onuruyla yaşatmak.
İşte oydu rüyaları.
Oydu sevdaları.
Onlara diledik, yaşatmadılar.
Bize insanca yaşamayı dilemek için.
Günü manilemeli.
Manileri yüksek sesle dilleyip.
Sevgiyle."
Demiştim üç yıl öncesi....6 Mayıs 2012 tarihinde.
Şimdi : Mani böyle mi olur denmezse...
HIDRELLEZ MAVİLERİ
Gül dibinde sevda dilemek say ki;
Kırk Oluk' tan su içmeye benzesin!
Hızır ve İlyas'a ulaşmak vakti;
Allanan pullanan güle benzesin!
Sevgiyle başlasın son manisine;
Aykız'ımın mavilenirken gönlü.
Tanrıdan dilesin ölmeyen aşkı;
Yaşarken yaşatsın ona son günü.
Manilerden mani beğensin sevgi.
Mavisine rüzgâr değen gül gibi.
Gidip gelip sarmalasın sevdiği,
Sevdasıyla; soldurmasın el gibi!
Gebze, 6.5.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2015, Sayı:38
(*Kırk oluk Salihli tarafından Tmolos Dağı çıkışında, efsaneleşmiş bir dilek çeşmesi.)
Madem manilerim yayımlandılar, yazılışın anısı da gelsin paylaşım haberine... Şu hıdrellez... çocukluğum... bahar pikniği...ailelerin bir araya geldiği... komşuların, çocukların sevindiği...
Afyonkarahisar'da o Karahisar Kalesi'nin hemen eteklerinde badem ağaçları altında, çağlalar toplayarak sevinç demekti bana.
Sonra çok üzüldüm bir radyo haberiyle...Astılar diyordu spiker. İnsanın asılmasını anlayamadım... Nasıl olurdu ki ? Ölümle - gerçek anlamıyla ama- ilk tanışmamdı. Hiç tanımadığım o gencecik insanlar için ağladım.
Öfkeyle vatanı yıkacaklardı diyen de vardı, oh olsun diyen de... Ama saklıca ağlayan da vardı, yazık oldu diyen de...Ben ağladım. Nedenini bilmeden. Şimdi iyi biliyorum... Hiçbir şey eskisi gibi olmadı ondan sonra...
6 Mayıs...
Çok çok eskiden bu yana hıdrellez günü olarak kutlanırdı.
Dilekler dilenirdi bahardan.
Sevdadan yana, umuttan yana, işten yana, düşten yana...
Sonra onu kana buladılar.
Üç fidan.
İçimizi yakar durur.
Üç fidan.
Can yakmadılar.
Cana kıymadılar.
"ekmek kadar temiz, su gibi aydı" hepsi.
Tek dilekleri "Bağımsız Türkiye" ülküsü.
Yaşım küçüktü astıklarında, anlamadım ama ağladım.
Yaşasalar yaşatırlardı insanı ilkeleriyle, ülküleriyle.
Okudum ve anladım.
Genç okuyucuların çoğu bu tarihi bilmez.
Doğumlarından çok önce olup-bitmişti her şey.
İnsanca yaşamayı dilemek var ya...
İnsan onuruyla yaşamak-insanı onuruyla yaşatmak.
İşte oydu rüyaları.
Oydu sevdaları.
Onlara diledik, yaşatmadılar.
Bize insanca yaşamayı dilemek için.
Günü manilemeli.
Manileri yüksek sesle dilleyip.
Sevgiyle."
Demiştim üç yıl öncesi....6 Mayıs 2012 tarihinde.
Şimdi : Mani böyle mi olur denmezse...
HIDRELLEZ MAVİLERİ
Gül dibinde sevda dilemek say ki;
Kırk Oluk' tan su içmeye benzesin!
Hızır ve İlyas'a ulaşmak vakti;
Allanan pullanan güle benzesin!
Sevgiyle başlasın son manisine;
Aykız'ımın mavilenirken gönlü.
Tanrıdan dilesin ölmeyen aşkı;
Yaşarken yaşatsın ona son günü.
Manilerden mani beğensin sevgi.
Mavisine rüzgâr değen gül gibi.
Gidip gelip sarmalasın sevdiği,
Sevdasıyla; soldurmasın el gibi!
Gebze, 6.5.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2015, Sayı:38
(*Kırk oluk Salihli tarafından Tmolos Dağı çıkışında, efsaneleşmiş bir dilek çeşmesi.)
ACI YEŞİL BİBER
(Fatma Ebemin anısına)
Kaç adımdı toprağının çevresi
Küçücük ayağımla
İncitmeden dolaşıp karığında yolduğum otlarını yabani
Tulumbamızdan suyu testime çekip hani
Ardından damla damla suladığım bahçende yeşerirken domates,
Ötesine diktiğin patlıcanlar salkımca
Tombulundan giyinmiş morunu bahçıvanın.
Ah yakıyor dillerimi yalan bilmeyen hani
Acısıyla yeşil biber maruluyla ezilirken dürümünde yufkamın
Emeğinle büyüdüğüm, emeğinle sevindiğim günlerimi özledim.
Bir haşlanmış yumurtanın sarısını eklediğin taze yeşil soğanlı
Tadımında iştah açan doymalara alıştırdığın çocuk
Günlerimi özledim bir de hani.
Uykusuz kalışıma yanıp her gecesinde azıtıp gitme diye
Er akşamdan tutunup, yalvarıp, eteğine
"Ne olur beni de al, imece gecesine!"diyerek yanağımdan
Dökerken gözyaşımı silişin de aklımda
"Ama bu son!"deyişin...
Aklımda işte hani, fildişi tarağınla kırk beliğe örüşün
Kınalı yapıncağa benzeyen saçlarımı
Diktiğin üç eteğim, sallanan beliklerle köylü güzeli eden
Yemenim oyalanmış salkım salkım üzümle,
Küçücük önlüğüme çerez saklamışım ya
Tadı damağımdadır kaynatılan hediğin
Kazanına ateşi çatmayı da özledim.
Ama asıl ben senin türkülü dilleriyle değirmeni çevirip
Bulguru ayıklarken imece kızlarına
Pişirdiğin pilavla köpürttüğün ayranın yanına yumruk vurup
Yakıştırdığın hani, soğanın cücüğünü verişini özledim
Yanışı gözlerimin, akışı yaşlarımın işte ol sebeptendir.
Gebze, 30.5.2006, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Temmuz 2015, Sayı: 40
Kaç adımdı toprağının çevresi
Küçücük ayağımla
İncitmeden dolaşıp karığında yolduğum otlarını yabani
Tulumbamızdan suyu testime çekip hani
Ardından damla damla suladığım bahçende yeşerirken domates,
Ötesine diktiğin patlıcanlar salkımca
Tombulundan giyinmiş morunu bahçıvanın.
Ah yakıyor dillerimi yalan bilmeyen hani
Acısıyla yeşil biber maruluyla ezilirken dürümünde yufkamın
Emeğinle büyüdüğüm, emeğinle sevindiğim günlerimi özledim.
Bir haşlanmış yumurtanın sarısını eklediğin taze yeşil soğanlı
Tadımında iştah açan doymalara alıştırdığın çocuk
Günlerimi özledim bir de hani.
Uykusuz kalışıma yanıp her gecesinde azıtıp gitme diye
Er akşamdan tutunup, yalvarıp, eteğine
"Ne olur beni de al, imece gecesine!"diyerek yanağımdan
Dökerken gözyaşımı silişin de aklımda
"Ama bu son!"deyişin...
Aklımda işte hani, fildişi tarağınla kırk beliğe örüşün
Kınalı yapıncağa benzeyen saçlarımı
Diktiğin üç eteğim, sallanan beliklerle köylü güzeli eden
Yemenim oyalanmış salkım salkım üzümle,
Küçücük önlüğüme çerez saklamışım ya
Tadı damağımdadır kaynatılan hediğin
Kazanına ateşi çatmayı da özledim.
Ama asıl ben senin türkülü dilleriyle değirmeni çevirip
Bulguru ayıklarken imece kızlarına
Pişirdiğin pilavla köpürttüğün ayranın yanına yumruk vurup
Yakıştırdığın hani, soğanın cücüğünü verişini özledim
Yanışı gözlerimin, akışı yaşlarımın işte ol sebeptendir.
Gebze, 30.5.2006, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Temmuz 2015, Sayı: 40
ZAMANAŞIRI
Ödünç değildi canları,
Ne baç gerekti, ne haraç.
Şiir şiir yaşadılar,
Yazdılar güzel anları.
Sivas dediler vardılar,
Döndüler can semahını.
İnsanlığı terke pazar kuranlar
Bezirgânın pazarında baç diye
Madımağı ateşe boyadılar.
Oy anam oy!
Oy anam oy!
Yandılar!
Kor düştü içimize
O güzel bakan insanlar
Yandıkları kadar yaktılar.
Bu ateş sönmeyecek
İnce ince tütecek.
Zamanın gücü yener belleği,
Ama her zaman değil.
Zaman siler bazı izleri;
Boğazımıza takılan yumruyu değil,
Genzimize sinen kokuyu değil,
Gözlerimizden inen yaşları değil,
Sel oldu onlar!
İnsan olan şimdi
Sivas der
Durur!
Madımak der semahı!
Gebze, 13.3.2012, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Haziran 2015, Sayı:43
Ne baç gerekti, ne haraç.
Şiir şiir yaşadılar,
Yazdılar güzel anları.
Sivas dediler vardılar,
Döndüler can semahını.
İnsanlığı terke pazar kuranlar
Bezirgânın pazarında baç diye
Madımağı ateşe boyadılar.
Oy anam oy!
Oy anam oy!
Yandılar!
Kor düştü içimize
O güzel bakan insanlar
Yandıkları kadar yaktılar.
Bu ateş sönmeyecek
İnce ince tütecek.
Zamanın gücü yener belleği,
Ama her zaman değil.
Zaman siler bazı izleri;
Boğazımıza takılan yumruyu değil,
Genzimize sinen kokuyu değil,
Gözlerimizden inen yaşları değil,
Sel oldu onlar!
İnsan olan şimdi
Sivas der
Durur!
Madımak der semahı!
Gebze, 13.3.2012, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Haziran 2015, Sayı:43
DÜĞÜMLÜ
Herkes kendine yaşıyor acılarını
Kendinde taşıyor, bilirim,
Çaresiz.
Bir araya gelişimiz
Tesadüflerin bilgisidir, okunur
Düğümlerimiz.
Kurşunlar seker
Özlediğimiz dünyaya, düş kurmaktan
Ürkeriz.
Uçmayı dilediğimiz özgürlüğü
Bile isteye yok ettiysek eğer kendimiz
Safi kederiz.
Çünkü yalnızız bu acımasız dünyada kederimizle.
Çünkü o kederi gören yüreklerimiz
Tertemiz.
Bu bir keder bilgisidir ki avutulmuyor kalbimiz.
Gebze, 18.5.2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Ağustos 2015, Sayı:188.
Kendinde taşıyor, bilirim,
Çaresiz.
Bir araya gelişimiz
Tesadüflerin bilgisidir, okunur
Düğümlerimiz.
Kurşunlar seker
Özlediğimiz dünyaya, düş kurmaktan
Ürkeriz.
Uçmayı dilediğimiz özgürlüğü
Bile isteye yok ettiysek eğer kendimiz
Safi kederiz.
Çünkü yalnızız bu acımasız dünyada kederimizle.
Çünkü o kederi gören yüreklerimiz
Tertemiz.
Bu bir keder bilgisidir ki avutulmuyor kalbimiz.
Gebze, 18.5.2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Edebiyat Eleştiri Dergisi, Ağustos 2015, Sayı:188.
YAZIDA VE YABANDA
Ay küstü, aldı başını gitti
Mavisini yitirmiş gökyüzü gibiyim şimdi.
Yeniden boyamalıyım hepsini
Gününü, gecesini.
Söyleseydi bir gün gideceğini
Tutardım aklımda
Unutmazdım
Belirsizliği
Böyle kırılmazdım belki.
Söyleseydi gideceğini
Saklamazdım
Söylerdim
Belki
İçime kurduğum cümleleri.
Her gece
Ay gitmese, şiirle büyürdü, her gece
Işığına tutunup, direnerek ölüme.
Bilinen sonu gizleyen olsa bile
Ay ışığın sakınmaz
Ulaşırdı herkese.
Her gece, her gece,
Kendisi ölesiye.
Ölüm varsa gecede
Ölünür bir şiire.
Öyleyse
Beklenir de
Her gece,
Beklenir ay
Şiirle.
Bağışlar
Döner bir gün belki de
Dönerse
Ne iyi.
Ne iyi
Yazılır bu dönüşün hikayesi.
Ya bir şiire başlama hali
Bir iç çekişi gibi
Ya da dökülmüş gibi sanki içi
Yükselir.
Hafifliği.
Sevinci.
Yükselirse ay
Aydınlanır yazılar
Yabanda bir gülüş bulmuş gibi.
Gebze, 13.7.2015, Ünsal Çankaya.
Afrodisyas Sanat, Edebiyat, sanat ve Kültür Dergisi, Eylül, Ekim 2015, Sayı:53
Mavisini yitirmiş gökyüzü gibiyim şimdi.
Yeniden boyamalıyım hepsini
Gününü, gecesini.
Söyleseydi bir gün gideceğini
Tutardım aklımda
Unutmazdım
Belirsizliği
Böyle kırılmazdım belki.
Söyleseydi gideceğini
Saklamazdım
Söylerdim
Belki
İçime kurduğum cümleleri.
Her gece
Ay gitmese, şiirle büyürdü, her gece
Işığına tutunup, direnerek ölüme.
Bilinen sonu gizleyen olsa bile
Ay ışığın sakınmaz
Ulaşırdı herkese.
Her gece, her gece,
Kendisi ölesiye.
Ölüm varsa gecede
Ölünür bir şiire.
Öyleyse
Beklenir de
Her gece,
Beklenir ay
Şiirle.
Bağışlar
Döner bir gün belki de
Dönerse
Ne iyi.
Ne iyi
Yazılır bu dönüşün hikayesi.
Ya bir şiire başlama hali
Bir iç çekişi gibi
Ya da dökülmüş gibi sanki içi
Yükselir.
Hafifliği.
Sevinci.
Yükselirse ay
Aydınlanır yazılar
Yabanda bir gülüş bulmuş gibi.
Gebze, 13.7.2015, Ünsal Çankaya.
Afrodisyas Sanat, Edebiyat, sanat ve Kültür Dergisi, Eylül, Ekim 2015, Sayı:53
SÜMBÜL ANILAR
Sümbülün içli bir ezgi olduğunu Aragon’dan öğrendim;
Geziyordu sümbül teber Granada yolunda.
Aklında Elsa’dan gözler, gözlerinde kor hülya.
Çokça an saklamıştı dokunduğu sümbülün morlarına.
Anımsadıkça büktü boynunu; kederle ve acıyla.
Toprağa gün vurunca soluverdi sümbüller,
Kökledi baltanın ucu, acımadı muhayyere, ezgiye.
Buzlanmıştı gökyüzünün mavisi, kısalmıştı gün,
Çözülmeden yaşamak mümkün olmaz aşk ile.
Toprak sardı sarmaladı soğanları kalbine.
Sonra birden göverdiler Şubat' a, karanlık çatlayınca.
Büyüdüler gün be gün, renk saldılar doğaya, anılar çağladıkça.
‘Elsa’nın gözleri’dedi Aragon, sonra; ‘Granada, sevgilim, Granada’
Ne zor şeymiş çocuk kralın kovulması saraydan tarlalara.
Hüzün yürüdü damarlarına, biraz daha, biraz daha.
Misk amberin kokusuydu ulaşan notalardan makama,
Makam makam olalı öyle muhayyer olmamıştır doğaya.
Anladım ki sümbüller artık hep içli şarkılar söyleyecekler bana.
Endülüs' te raks bitip, ‘zil, şal ve gül’ yanacak,
Boynu bükük sümbüllerin kokuları sinecek avuçlarıma.
Gebze, 2.2.2009, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir Ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2016, Sayı: 194.
Geziyordu sümbül teber Granada yolunda.
Aklında Elsa’dan gözler, gözlerinde kor hülya.
Çokça an saklamıştı dokunduğu sümbülün morlarına.
Anımsadıkça büktü boynunu; kederle ve acıyla.
Toprağa gün vurunca soluverdi sümbüller,
Kökledi baltanın ucu, acımadı muhayyere, ezgiye.
Buzlanmıştı gökyüzünün mavisi, kısalmıştı gün,
Çözülmeden yaşamak mümkün olmaz aşk ile.
Toprak sardı sarmaladı soğanları kalbine.
Sonra birden göverdiler Şubat' a, karanlık çatlayınca.
Büyüdüler gün be gün, renk saldılar doğaya, anılar çağladıkça.
‘Elsa’nın gözleri’dedi Aragon, sonra; ‘Granada, sevgilim, Granada’
Ne zor şeymiş çocuk kralın kovulması saraydan tarlalara.
Hüzün yürüdü damarlarına, biraz daha, biraz daha.
Misk amberin kokusuydu ulaşan notalardan makama,
Makam makam olalı öyle muhayyer olmamıştır doğaya.
Anladım ki sümbüller artık hep içli şarkılar söyleyecekler bana.
Endülüs' te raks bitip, ‘zil, şal ve gül’ yanacak,
Boynu bükük sümbüllerin kokuları sinecek avuçlarıma.
Gebze, 2.2.2009, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir Ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2016, Sayı: 194.
DÜĞÜM GORDİON DEĞİL DE ÇÖZEN İSKENDER
Bak bu taş ömrümüze kılıç kesmez ilk düğümü bağlayan zorbaların kalıtı.
Bu taş akına düşer gözlerimizin, yaşlarımız nasıl gizlenir, sırlar nasıl izlenir?
İnsan insanlığını mermi çukurlarında saklıyor, duygusallığını kuyularında.
Saysalar ki hiçliğimizin değeri sıfır, son saydam taş yüreğimde törpüdür!
Özgürlüktür diye beklediğimiz yarın, gel ah benim yarım acım, gel, yakın!
Dinmiyor yüreğimde dinmiyor sızı, insanlığımızı çalıyor derinleştikçe sanrı.
Tüm oyunlarda geçemediğimiz çizgilerin berisinde ebedir hep cinsiyetimiz,
Ki yenilgilerimizin zemherisi sunaklarında, kan gölümüzden ötesi buz!
-tekerleme yakışır avazımıza; takılıyor taşlar parmağımıza,
tek değil beştaş oynayacağız, sattık çocukluğumuzu hevalarına -
Bedenimizle basılacak mezarımızda taşlar bağırlarına,
Ön yargılarıyla çarpılacak utançlar;
Suratlarına!
Oğluna söylemesin madem Ali Asker; düşe yazılsın,
Acı küçük iken derin,
Büyürse ağrı.
Anlamadıkları şu; aykırılıkların insancıllığı nasıl gizlenir insandan?
İnsanın insandan yalnızlığı barut tozunda patlıyor!
Aşk acısı Kibele'nin göğüslerinde düğümlenen süte yazılsın;
Hiçbir aşka acımıyor doyuramadığımız karanlığın tanrısı!
Gebze, 6.10.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Mayıs 2016, Sayı:124
Bu taş akına düşer gözlerimizin, yaşlarımız nasıl gizlenir, sırlar nasıl izlenir?
İnsan insanlığını mermi çukurlarında saklıyor, duygusallığını kuyularında.
Saysalar ki hiçliğimizin değeri sıfır, son saydam taş yüreğimde törpüdür!
Özgürlüktür diye beklediğimiz yarın, gel ah benim yarım acım, gel, yakın!
Dinmiyor yüreğimde dinmiyor sızı, insanlığımızı çalıyor derinleştikçe sanrı.
Tüm oyunlarda geçemediğimiz çizgilerin berisinde ebedir hep cinsiyetimiz,
Ki yenilgilerimizin zemherisi sunaklarında, kan gölümüzden ötesi buz!
-tekerleme yakışır avazımıza; takılıyor taşlar parmağımıza,
tek değil beştaş oynayacağız, sattık çocukluğumuzu hevalarına -
Bedenimizle basılacak mezarımızda taşlar bağırlarına,
Ön yargılarıyla çarpılacak utançlar;
Suratlarına!
Oğluna söylemesin madem Ali Asker; düşe yazılsın,
Acı küçük iken derin,
Büyürse ağrı.
Anlamadıkları şu; aykırılıkların insancıllığı nasıl gizlenir insandan?
İnsanın insandan yalnızlığı barut tozunda patlıyor!
Aşk acısı Kibele'nin göğüslerinde düğümlenen süte yazılsın;
Hiçbir aşka acımıyor doyuramadığımız karanlığın tanrısı!
Gebze, 6.10.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Mayıs 2016, Sayı:124
AHDE VEFA ESKİ AHİT
İcaptı oğul yerine bir koç istemek,
Kabul oğul canını canla ödemek.
Eşitler arası değildi kavil;
Lütuftu, kabulle kuruldu akit.
Ah bu tanrıların kurban arzusu!
İnsanlığın metafizik korkusu!
Bilinmezle ürküp, varlıkla diyet;
Verdikçe isteyen en eski illet!
Diyorsa ki tanrı hem oğul, hem koç;
Bozulmuş sözleşme, bozulmuş ahit!
Gebze, 18. 9. 2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Aralık 2015, Sayı:192
Gerçek Edebiyat com, 20.6.2024
Kabul oğul canını canla ödemek.
Eşitler arası değildi kavil;
Lütuftu, kabulle kuruldu akit.
Ah bu tanrıların kurban arzusu!
İnsanlığın metafizik korkusu!
Bilinmezle ürküp, varlıkla diyet;
Verdikçe isteyen en eski illet!
Diyorsa ki tanrı hem oğul, hem koç;
Bozulmuş sözleşme, bozulmuş ahit!
Gebze, 18. 9. 2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Aralık 2015, Sayı:192
Gerçek Edebiyat com, 20.6.2024
ÇARPAN ETKİSİ -1-
Bağdat’a gitmeye gerek kalmasın,
Yeter dört işlemim hesaplamaya,
Benim şu yalnızlığım
Nasıl da yanlış,
Durdukça çarpıyor ay ışığıma.
Gebze, 9.10.2012, Ünsal Çankaya.
Koridor, Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi, Ocak 2016, Sayı:22
11.6.2022, Gerçek Edebiyat com
Yeter dört işlemim hesaplamaya,
Benim şu yalnızlığım
Nasıl da yanlış,
Durdukça çarpıyor ay ışığıma.
Gebze, 9.10.2012, Ünsal Çankaya.
Koridor, Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi, Ocak 2016, Sayı:22
11.6.2022, Gerçek Edebiyat com
YAŞLANDIKÇA -2-
Siyah beyaz çekime
Değen o suretlerin
Sarardı baskıları.
Gelecektir sırayla,
Unutuşlar,
Hüzünler,
Ölüm.
Dalma!
Dalarsın, çıkamazsın,
Derindir kuyusu anıların!
İnsan en çok kendi gidişini görüyor, sonsuzluğa,
Gözlerini yakan fotoğraflarda.
İçini sızlatıyor gülümsemeler, bakışlar, dokunuşlar
Anımsadıkça.
Ellerinin sıcak dokunuşları
Olanların da hiçbiri kalmadıysa yanında,
Ağlarsın, yalnızlığına.
Dalma!
Dalarsan ıslanacaksın,
Çatlayacak aynası kuyunun, her parçada bir anın,
Yağmurdur çoğu anımsamanın.
Gebze, 12.12.2015, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aralık 2015.Sayı: 119.
Değen o suretlerin
Sarardı baskıları.
Gelecektir sırayla,
Unutuşlar,
Hüzünler,
Ölüm.
Dalma!
Dalarsın, çıkamazsın,
Derindir kuyusu anıların!
İnsan en çok kendi gidişini görüyor, sonsuzluğa,
Gözlerini yakan fotoğraflarda.
İçini sızlatıyor gülümsemeler, bakışlar, dokunuşlar
Anımsadıkça.
Ellerinin sıcak dokunuşları
Olanların da hiçbiri kalmadıysa yanında,
Ağlarsın, yalnızlığına.
Dalma!
Dalarsan ıslanacaksın,
Çatlayacak aynası kuyunun, her parçada bir anın,
Yağmurdur çoğu anımsamanın.
Gebze, 12.12.2015, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aralık 2015.Sayı: 119.
DALGACI
Zifir bir gece;
Ay da, ışığı da çoktan kayboldu.
Uyumak gerek.
Yağmur var.
Her damla çarpa çarpa
Doluyor yüreğime.
Taştım, galiba taştım
Uyunmuyor denizde.
Gebze,13.7. 2015, Ünsal Çankaya.
Koridor, Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi.
Ocak 2016. Sayı:22.
Ay da, ışığı da çoktan kayboldu.
Uyumak gerek.
Yağmur var.
Her damla çarpa çarpa
Doluyor yüreğime.
Taştım, galiba taştım
Uyunmuyor denizde.
Gebze,13.7. 2015, Ünsal Çankaya.
Koridor, Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi.
Ocak 2016. Sayı:22.
GEÇTİM
Deniz kızdım, ağ olmuştu gözleriniz pullarım dökülürken.
Ellerinizse dua.
(Bir kez dokunabilmek uğruna, ay ışığında yıkanan saçlarıma.)
Geçtim, dokunmadınız!
Bir elma, rengini buluyordu yaz dallarında, soldu, buruştu.
Çürüdü sonra.
Düştü, dönüştü yaşam suyuna, karıştı ezelden susuzluğuma.
Su olamadığınız yetmezdi sizin,
Susuz kaldınız!
Tüm sınavlarda puansız soruydu yaşadığımız,
Bilmeyen ne bilse yaşamından önemsiz!
Daha o soruda dalıp kaldınız.
Yanıtsız!
Yanıttım; sevinçli bir şeydim, unuttuğunuz.
Sonraki sorulara yetmedi zaman, aşamadınız.
Siz sınıfta kaldınız bayım, sınıfta kaldınız!
Ben sizden de geçtim, görmediniz mi?
Maviydim! Derin!
Tadamadınız!
Hem nasıl duymadınız bilmem; siren çaldı, dalga yükseldi.
En güzel şarkıyı söyledim, tuz gibiydi.
Ölümsüzlük çağrısıydı dilim.
O eski tanrıların. Sonsuzluk ve hiçlikti.
Anlamadınız!
Yine silinmişti düşlerinizin rengi. Karanlıktınız!
Ağlarınız, avlarınız tükendi.
Tükendi yanılıp yaşamak sandığınız!
O kıyıya çarptığınızda gördüm; halkalandı, büyüdü.
Büyüydü yalnızlığınız!
Gebze, 25.6.2010, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Kültür Ve Yazın Dergisi, Şubat 2016. Yıl: 13. Sayı: 45.
https://www.facebook.com/624657947/videos/10154135296412948/
Ellerinizse dua.
(Bir kez dokunabilmek uğruna, ay ışığında yıkanan saçlarıma.)
Geçtim, dokunmadınız!
Bir elma, rengini buluyordu yaz dallarında, soldu, buruştu.
Çürüdü sonra.
Düştü, dönüştü yaşam suyuna, karıştı ezelden susuzluğuma.
Su olamadığınız yetmezdi sizin,
Susuz kaldınız!
Tüm sınavlarda puansız soruydu yaşadığımız,
Bilmeyen ne bilse yaşamından önemsiz!
Daha o soruda dalıp kaldınız.
Yanıtsız!
Yanıttım; sevinçli bir şeydim, unuttuğunuz.
Sonraki sorulara yetmedi zaman, aşamadınız.
Siz sınıfta kaldınız bayım, sınıfta kaldınız!
Ben sizden de geçtim, görmediniz mi?
Maviydim! Derin!
Tadamadınız!
Hem nasıl duymadınız bilmem; siren çaldı, dalga yükseldi.
En güzel şarkıyı söyledim, tuz gibiydi.
Ölümsüzlük çağrısıydı dilim.
O eski tanrıların. Sonsuzluk ve hiçlikti.
Anlamadınız!
Yine silinmişti düşlerinizin rengi. Karanlıktınız!
Ağlarınız, avlarınız tükendi.
Tükendi yanılıp yaşamak sandığınız!
O kıyıya çarptığınızda gördüm; halkalandı, büyüdü.
Büyüydü yalnızlığınız!
Gebze, 25.6.2010, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Kültür Ve Yazın Dergisi, Şubat 2016. Yıl: 13. Sayı: 45.
https://www.facebook.com/624657947/videos/10154135296412948/
RETİNAL BULUT
Ay ışığım
Gözümün bebeği
Ayın gözünden bakıyorsun dünyama
Dünyamızda sonbahar
Yağmur dolu bulutlar
Ah! Yine de kelebekler var.
Yanılmış kelebekler,
Mevsimini şaşırmış
Durmaksızın uçarlar
Sakla gözünün bebeğine
Bulutların altına, yağmur damlalarına
Değmesin o kanatlar
Kırpma sakın kirpiğini
Çırpındıkça yaralanır
Çırpındıkça yaralar.
Yanılmış kelebekler
Mevsimini şaşırmış
Uçar. Gözüme konar.
Gebze, 28.11.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2016. Sayı:51
Gözümün bebeği
Ayın gözünden bakıyorsun dünyama
Dünyamızda sonbahar
Yağmur dolu bulutlar
Ah! Yine de kelebekler var.
Yanılmış kelebekler,
Mevsimini şaşırmış
Durmaksızın uçarlar
Sakla gözünün bebeğine
Bulutların altına, yağmur damlalarına
Değmesin o kanatlar
Kırpma sakın kirpiğini
Çırpındıkça yaralanır
Çırpındıkça yaralar.
Yanılmış kelebekler
Mevsimini şaşırmış
Uçar. Gözüme konar.
Gebze, 28.11.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2016. Sayı:51
ACININ TUZU
Gebze - Üsküdar, Üsküdar - Gebze,
Bu yıl Salacak seferi eksilmek üzerine.
Başlarken bildiğimiz, hüzünlü bir hikâye
Bölüyor üçümüzü üç ayrı sessizliğe.
Oğul orada kalıyor karşıya geçmek için,
Arkaya bakmıyoruz hangi motorda diye.
Öylece çöküyoruz suskunun eşiğine.
Her Pazartesi böyle!
Son seferinde değişti, renk geldi o dönüşe.
Ayasofya yeni bir ay yakaladı minare âlemine,
Bütün katları boşalmış vapurların önünde.
Büyüdü gözlerimiz büyülü güzelliğe,
Durduk, çakıldık sahile!
Bulutlar karanlıktı, gölgeleri üşüyordu denizde.
Yıldızlar… Yıldızlar…
Birden bire!
Gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi durakladı dalgalar,
Serildiler peş peşe boğaz serinliğine.
Hayaller geldi dile, dilime bir hikâye.
Cinayet saatiydi, ustadan şiir gibi, önümüzde o kör balıkçı öldü!
Sandalı parçalandı, yırtıldı tüm ağları, yelkeni, feneriyle,
Battığından eminim Marmara’nın dibine.
Yakamozca işlendi balıkların puluna, ama okunmaz yine!
Çünkü balıklar dilsiz, anlatamaz kimseye,
Gecenin belleği yok, su verildi tarihe!
Kimse görmedi bu kez, biz de görmezden geldik.
Acımızın tuzunu döktük orda denize!
Gebze, 18.11.2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir Ve Eleştiri Dergisi.
Nisan. 2016. Sayı: 196.
Bu yıl Salacak seferi eksilmek üzerine.
Başlarken bildiğimiz, hüzünlü bir hikâye
Bölüyor üçümüzü üç ayrı sessizliğe.
Oğul orada kalıyor karşıya geçmek için,
Arkaya bakmıyoruz hangi motorda diye.
Öylece çöküyoruz suskunun eşiğine.
Her Pazartesi böyle!
Son seferinde değişti, renk geldi o dönüşe.
Ayasofya yeni bir ay yakaladı minare âlemine,
Bütün katları boşalmış vapurların önünde.
Büyüdü gözlerimiz büyülü güzelliğe,
Durduk, çakıldık sahile!
Bulutlar karanlıktı, gölgeleri üşüyordu denizde.
Yıldızlar… Yıldızlar…
Birden bire!
Gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi durakladı dalgalar,
Serildiler peş peşe boğaz serinliğine.
Hayaller geldi dile, dilime bir hikâye.
Cinayet saatiydi, ustadan şiir gibi, önümüzde o kör balıkçı öldü!
Sandalı parçalandı, yırtıldı tüm ağları, yelkeni, feneriyle,
Battığından eminim Marmara’nın dibine.
Yakamozca işlendi balıkların puluna, ama okunmaz yine!
Çünkü balıklar dilsiz, anlatamaz kimseye,
Gecenin belleği yok, su verildi tarihe!
Kimse görmedi bu kez, biz de görmezden geldik.
Acımızın tuzunu döktük orda denize!
Gebze, 18.11.2015, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir Ve Eleştiri Dergisi.
Nisan. 2016. Sayı: 196.
ÜŞÜSE DE
Umutla çıkılan dağlar tepeler
Yormaz ki çıkanı çığralarında,
Zirveye bir gölge bırakır bulut.
El ele tutuşsa tüm sevdalılar,
İniş, çıkış kolaylaşır yaşamda,
Zorları sitemsiz dağıtır bulut.
Üşüse rüzgârda, akı, karası,
Şimşek çeker, haykırır gürültüyle,
Biraz kaçar, az oynaşır göğünde.
O bir yudum sevincinden utanır,
Unutur ağlamak neydi bilen yaşını,
Gülerek koşturur yağmur olmaya.
Sadece kendini düşünmez çünkü.
Anımsar özünü, yumar gözünü,
Her damlada ölüp, sökülür bulut!
Gebze, 7.10.2019, Ünsal Çankaya.
Sarmal Çevrim, Ocak-Şubat 2021, Sayı:19
( Son dizede bağ fiili sonrası virgül olması yanlış deyip sadece virgülü kaldırmak yerine editör 'onayımı alıp', "her damlada ölüp ölüp sökülür bulut" yapmıştı son dizeyi, yayımlanmış halindeki biçim bozulmasını gördüğümde o kadar üzüldüm ki... Çünkü gelen öneri iletisindeki dizede ölüp ölüp var, virgül yoktu ve benim yolladığım hali "ölüp ölüp" sandım galiba ve yayında aradan virgül çıkacak sandım geceyi ikinci yarılamışken... Dalgınlık benim... Olan oldu tabi.. Değişmez dergideki.. Ancak bir kitaba girerken aslını koymalıyım, bu yüzden buraya alırken doğru halini aldım, ben kitap yapmasam bile bir yapan çıkacaktır nasıl olsa bunları.
Sonra...
Bir daha abonelik yenilemedim ve yayımlanacak denen bir başka şiiri de sonraki sayılarda yayımlamadıkları için bir daha ürün de yollamadım dergiye...
Bağ fiil konusunu araştırdım sonra, virgül koyulduysa öncelerinde sonrasına da virgül gelebiliyordu ve...
Şiirimde ortadaki dizede iki virgül olduğundan benim yazımım doğruydu, ayrıca şiirimde ikileme olmayan bir dizeye ikileme yapacak bir sözcük eklenmesi de bence yanlıştı.
Size sordum diyecek, niye böyle yaptınız desem, o dizeye sözcük eklediğini fark etmediğimi, sadece virgülü kaldırmak istediğini sandığımı ise bilmeyecek editöre de siz bağ fiil konusunu da yanlış biliyormuşsunuz diye geri dönmedim.)
Yormaz ki çıkanı çığralarında,
Zirveye bir gölge bırakır bulut.
El ele tutuşsa tüm sevdalılar,
İniş, çıkış kolaylaşır yaşamda,
Zorları sitemsiz dağıtır bulut.
Üşüse rüzgârda, akı, karası,
Şimşek çeker, haykırır gürültüyle,
Biraz kaçar, az oynaşır göğünde.
O bir yudum sevincinden utanır,
Unutur ağlamak neydi bilen yaşını,
Gülerek koşturur yağmur olmaya.
Sadece kendini düşünmez çünkü.
Anımsar özünü, yumar gözünü,
Her damlada ölüp, sökülür bulut!
Gebze, 7.10.2019, Ünsal Çankaya.
Sarmal Çevrim, Ocak-Şubat 2021, Sayı:19
( Son dizede bağ fiili sonrası virgül olması yanlış deyip sadece virgülü kaldırmak yerine editör 'onayımı alıp', "her damlada ölüp ölüp sökülür bulut" yapmıştı son dizeyi, yayımlanmış halindeki biçim bozulmasını gördüğümde o kadar üzüldüm ki... Çünkü gelen öneri iletisindeki dizede ölüp ölüp var, virgül yoktu ve benim yolladığım hali "ölüp ölüp" sandım galiba ve yayında aradan virgül çıkacak sandım geceyi ikinci yarılamışken... Dalgınlık benim... Olan oldu tabi.. Değişmez dergideki.. Ancak bir kitaba girerken aslını koymalıyım, bu yüzden buraya alırken doğru halini aldım, ben kitap yapmasam bile bir yapan çıkacaktır nasıl olsa bunları.
Sonra...
Bir daha abonelik yenilemedim ve yayımlanacak denen bir başka şiiri de sonraki sayılarda yayımlamadıkları için bir daha ürün de yollamadım dergiye...
Bağ fiil konusunu araştırdım sonra, virgül koyulduysa öncelerinde sonrasına da virgül gelebiliyordu ve...
Şiirimde ortadaki dizede iki virgül olduğundan benim yazımım doğruydu, ayrıca şiirimde ikileme olmayan bir dizeye ikileme yapacak bir sözcük eklenmesi de bence yanlıştı.
Size sordum diyecek, niye böyle yaptınız desem, o dizeye sözcük eklediğini fark etmediğimi, sadece virgülü kaldırmak istediğini sandığımı ise bilmeyecek editöre de siz bağ fiil konusunu da yanlış biliyormuşsunuz diye geri dönmedim.)
SÖZÜN HÜKMÜ
Söz içimdeydi, saklıydı, dili yitik, kime verdimse almadı, anlamadı.
Sözü ortaya koydum!
Bir benim bildiğimdi; bir senin dilin, anlayan olmadı, alan olmadı,
Tanıyan olmadı bildik hecelerimizi, yitirdik gecelerimizi,
Gündüzümüzdü yiten, yitirdik tüm ışıkları, dillerimizdi biten
Sözü sonraya koydum!
Bedelsizdi sözüm, tuttum, zamansız bir geleceğe verdim, hep bekleyecek,
Benim gibi bekleyecek, ölüm gibi bekleyecek, zamanı bileyerek.
Bir gün dedim, evet dedin, bir gün, elbet, o gün gelecek, çözülecek dilimiz,
Masmavi bir gökyüzü olacak ellerimiz,
Konuşurken dilince çözülecek sözü bulan gecemiz.
Sözümüz şuradaydı, anlayan olmadı, uzattık geleceğe, bekledik, bekliyoruz,
Bekleyeceğiz.
Bir gün, sözümüz yüzünü zamana dönecek, dağıtacak yoksunluğumuzu.
Aydınlık yanacak ışıl, ışıl gözlerimizde, ufuktan bir meltem esecek,
Dağılacak saçlarımız, tenlerimiz gün yanığı sarmaşıklar gibi solsa da sarılırken
Yalnızlıklarımızın hüznü silinecek yüreğimizden, dudağımızda o eski sevda
Her hücremiz unuttuğu tek dili bulmuş gibi konuşkan, akacak birbirine,
Tutunacak heceler birleşerek, söz hükmünü verecek, yankımızda buluşup,
Söz hükmünü verecek!
Sözü sevdaya koydum!
Gebze, 22.11.2007, Ünsal Çankaya
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi - 3. basım.
Sahife: 590. TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ
Sözü ortaya koydum!
Bir benim bildiğimdi; bir senin dilin, anlayan olmadı, alan olmadı,
Tanıyan olmadı bildik hecelerimizi, yitirdik gecelerimizi,
Gündüzümüzdü yiten, yitirdik tüm ışıkları, dillerimizdi biten
Sözü sonraya koydum!
Bedelsizdi sözüm, tuttum, zamansız bir geleceğe verdim, hep bekleyecek,
Benim gibi bekleyecek, ölüm gibi bekleyecek, zamanı bileyerek.
Bir gün dedim, evet dedin, bir gün, elbet, o gün gelecek, çözülecek dilimiz,
Masmavi bir gökyüzü olacak ellerimiz,
Konuşurken dilince çözülecek sözü bulan gecemiz.
Sözümüz şuradaydı, anlayan olmadı, uzattık geleceğe, bekledik, bekliyoruz,
Bekleyeceğiz.
Bir gün, sözümüz yüzünü zamana dönecek, dağıtacak yoksunluğumuzu.
Aydınlık yanacak ışıl, ışıl gözlerimizde, ufuktan bir meltem esecek,
Dağılacak saçlarımız, tenlerimiz gün yanığı sarmaşıklar gibi solsa da sarılırken
Yalnızlıklarımızın hüznü silinecek yüreğimizden, dudağımızda o eski sevda
Her hücremiz unuttuğu tek dili bulmuş gibi konuşkan, akacak birbirine,
Tutunacak heceler birleşerek, söz hükmünü verecek, yankımızda buluşup,
Söz hükmünü verecek!
Sözü sevdaya koydum!
Gebze, 22.11.2007, Ünsal Çankaya
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi - 3. basım.
Sahife: 590. TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ
KUŞ DİLİM
" Bir mavi kuş var yüreğimde. "
Bukovski değilim elbette;
Sigarayı bıraktım, viski sevmezdim zaten,
Boğmuyor, zehirlemiyorum onu, ancak
geceleri konuşuyor, uyuyorum birlikte...
" Bir mavi kuş var yüreğimde. "
Kanadı kırık, gagası bağlı, uçmayı unuttuydu zaten
İçime tünediğinde.
Çoktandır, ah çoktandır benimle ağlamayı biliyor,
Biliyor çağlamayı benim bilgime özge
Kanıyorum sessizliğinde, kanıyor sessizliğime
Çırpınıp duruyor kendi dilince
"Bir mavi kuş var yüreğimde."
Beni saklayacak bir gün rengine!
Gebze, 13.2.2010, Ünsal Çankaya.
1=) Koridor, Kültür-sanat-Edebiyat Dergisi, 2010, sayı:15
2=) Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojis- 3. Basım.
Sahife: 583, TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ
Bukovski değilim elbette;
Sigarayı bıraktım, viski sevmezdim zaten,
Boğmuyor, zehirlemiyorum onu, ancak
geceleri konuşuyor, uyuyorum birlikte...
" Bir mavi kuş var yüreğimde. "
Kanadı kırık, gagası bağlı, uçmayı unuttuydu zaten
İçime tünediğinde.
Çoktandır, ah çoktandır benimle ağlamayı biliyor,
Biliyor çağlamayı benim bilgime özge
Kanıyorum sessizliğinde, kanıyor sessizliğime
Çırpınıp duruyor kendi dilince
"Bir mavi kuş var yüreğimde."
Beni saklayacak bir gün rengine!
Gebze, 13.2.2010, Ünsal Çankaya.
1=) Koridor, Kültür-sanat-Edebiyat Dergisi, 2010, sayı:15
2=) Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojis- 3. Basım.
Sahife: 583, TBB Yayın No:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ
GEÇME
Uykundan geç, rahatından,
Keyfinden, lezzetinden,
Yemişlerin.
Dünyandan geç, kendinden,
Başkasının yaşamadığı,
Öfkelerden, kedersiz,
Gülümseyişten.
Acılardan geçme, hiç!
Acının ilmini hatim gerekmez,
Geçilecek yol değil acı,
Bilinecek dil değil,
Derilecek gül,
Değil!
Geçme çığrasından,
Geçme rayından!
Asfaltından,
Toprağından, hanından, sarayından!
Bir küçücük sevinç uçurmuyorsa mavi,
Tutarak ellerini.
"Geçme namert köprüsünden,
koy aparsın su seni!"
Gebze, 22.3.2012. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Eylül 2019, Sayı:158, 159
Keyfinden, lezzetinden,
Yemişlerin.
Dünyandan geç, kendinden,
Başkasının yaşamadığı,
Öfkelerden, kedersiz,
Gülümseyişten.
Acılardan geçme, hiç!
Acının ilmini hatim gerekmez,
Geçilecek yol değil acı,
Bilinecek dil değil,
Derilecek gül,
Değil!
Geçme çığrasından,
Geçme rayından!
Asfaltından,
Toprağından, hanından, sarayından!
Bir küçücük sevinç uçurmuyorsa mavi,
Tutarak ellerini.
"Geçme namert köprüsünden,
koy aparsın su seni!"
Gebze, 22.3.2012. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Eylül 2019, Sayı:158, 159
DÜZ VE ÇAPRAZ OKUNASI ŞİİRLER -3- HER ŞEYİ KARIŞTIRMAK
3-HER ŞEYİ KARIŞTIRMAK
Nefreti yaşamak
Mutluluğu yenmek
Korkularımla el ele tutuşmak
Sevgimle yüzleşmek
Yalanları bilmek
Bilinmeyeni söylemek
Alışkanlıkları tanımak
Değerlerimizi terk etmek
Kaderi hatırlamak
Sorumlulukları boş vermek
Cesareti unutmak
Çaresizliği toplamak
Rüyalara uğramak
Hüsrana ulaşmak
Kötülüğü tatmak
İyiliği bitirmek
Aşkı duymak
Pişmanlığı tanımak
Geçmişi kabullenmek
Hatayı görmek
Yaşama katılmak
Toprağa sarılmak
Hepsini bırakmak
Hiçliği hissetmek istiyorum
Gebze, 2.12.2009, Alican Onur Çankaya.
Ekin Sanat, Ağustos 2019, Sayı:157
1- BİR DOST
Bir dost, beni bir başıma bırakmayan
Bir dostluk, verdiği güvenle her an sakinleştiren
Bir dost, beni benden bile koruyan
Bir dostluk, kaybetmekten korkulan
Bir dost, beni tamamlayan
Bir dostluk, yarattığı sevgi aşktan büyük
Bir dost, beni benden iyi tanıyan
Bir dostluk, yarattığı bağlılık her şeyden güçlü
Bir dost, ebediyete kadar dost kalacak
Bir dostluk, bir ömür öteye taşacak
Bir dost…
Dilovası, 26.4.2006, Alican Onur Çankaya.
2-DERİN BİLGİ
Büyük hatalar, derin yaralar, ömre bedel bir kefaret.
Dayan, ölüm kendisine ait olanı almaya gelecektir.
Ortaköy, 2.1.2010, Alican Onur Çankaya.
Nefreti yaşamak
Mutluluğu yenmek
Korkularımla el ele tutuşmak
Sevgimle yüzleşmek
Yalanları bilmek
Bilinmeyeni söylemek
Alışkanlıkları tanımak
Değerlerimizi terk etmek
Kaderi hatırlamak
Sorumlulukları boş vermek
Cesareti unutmak
Çaresizliği toplamak
Rüyalara uğramak
Hüsrana ulaşmak
Kötülüğü tatmak
İyiliği bitirmek
Aşkı duymak
Pişmanlığı tanımak
Geçmişi kabullenmek
Hatayı görmek
Yaşama katılmak
Toprağa sarılmak
Hepsini bırakmak
Hiçliği hissetmek istiyorum
Gebze, 2.12.2009, Alican Onur Çankaya.
Ekin Sanat, Ağustos 2019, Sayı:157
1- BİR DOST
Bir dost, beni bir başıma bırakmayan
Bir dostluk, verdiği güvenle her an sakinleştiren
Bir dost, beni benden bile koruyan
Bir dostluk, kaybetmekten korkulan
Bir dost, beni tamamlayan
Bir dostluk, yarattığı sevgi aşktan büyük
Bir dost, beni benden iyi tanıyan
Bir dostluk, yarattığı bağlılık her şeyden güçlü
Bir dost, ebediyete kadar dost kalacak
Bir dostluk, bir ömür öteye taşacak
Bir dost…
Dilovası, 26.4.2006, Alican Onur Çankaya.
2-DERİN BİLGİ
Büyük hatalar, derin yaralar, ömre bedel bir kefaret.
Dayan, ölüm kendisine ait olanı almaya gelecektir.
Ortaköy, 2.1.2010, Alican Onur Çankaya.
OLMADI GAZELİ
Çiçek dalında güzelken söze itimat olmadı
Kavim kardaş beraberken nifak oldu tad kalmadı
Fariside gülzâr idim arabi gülzâr olmadı
Dalımdayken kopardılar gülüme gülzâr kalmadı
Gebze, 8.1.2013, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ocak 2016, Sayı: 120.
Kavim kardaş beraberken nifak oldu tad kalmadı
Fariside gülzâr idim arabi gülzâr olmadı
Dalımdayken kopardılar gülüme gülzâr kalmadı
Gebze, 8.1.2013, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ocak 2016, Sayı: 120.
SALKIM SÖĞÜTTE SAVRULAN
"Ağlama salkımsöğüt, ağlama, kara suyun aynasında el bağlama!
El bağlama! ağlama!" Nazım Hikmet RAN
Bir rüzgâr kendini yineleye, ırgalaya dört dönüyor.
Savruluyor karanlık gecelerde.
Ayın halesinden aldığı ışıkları yitirdiğinden beri
Arıyor kanatlarının salınışını.
Esmenin öğrendiği ilk halini arıyor.
Ellerine çarptığında tuzla buz olmuş düşlerini
Avuçlarında yer etmiş kan kızılı yaraları
Açan tırnakları gördüğünde sersemleyişini.
Dalgınlığıyla biçilmesini gözlerinin
Çizgilerinde yılların izi derinleşen alnının aldırmayışını
Bozguna uğrayan okşayışını arıyor.
Arıyor çılgına dönüp terk ettiğinde
Tüm dinginliği yalan olan ırmaklarını.
Bilmiyor kaçıncı kez basa basa içine söndürdüğünü
Ardından kopan fırtınaları
Kaç fırtınanın yorgunluğunu yorgun ruhuna kattığını.
Sen bilirsin oysa
Bir rüzgâr üzerine kapatılan kapının
Paslı kilidinde dönerken hangi şarkıyı söyler.
Kim o rüzgârı yıllarca
Senin ıslığını duymayı beklediğin özlemle
Hiç bıkmadan, üşenmeden, yılmadan bekler.
Kuruduydu göz pınarların.
Ufku gözlemekten yorulduydu.
Ah!
Rüzgâr yetişti işte rüzgâr gibi.
Şimdi; estiği kadar yağsa!
Artık; estiği kadar yağsa!
Bu rüzgârın yüreğinde beklediğin yağmur var!
Gebze, 6.3.2009, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Haziran 2016, Sayı:125
El bağlama! ağlama!" Nazım Hikmet RAN
Bir rüzgâr kendini yineleye, ırgalaya dört dönüyor.
Savruluyor karanlık gecelerde.
Ayın halesinden aldığı ışıkları yitirdiğinden beri
Arıyor kanatlarının salınışını.
Esmenin öğrendiği ilk halini arıyor.
Ellerine çarptığında tuzla buz olmuş düşlerini
Avuçlarında yer etmiş kan kızılı yaraları
Açan tırnakları gördüğünde sersemleyişini.
Dalgınlığıyla biçilmesini gözlerinin
Çizgilerinde yılların izi derinleşen alnının aldırmayışını
Bozguna uğrayan okşayışını arıyor.
Arıyor çılgına dönüp terk ettiğinde
Tüm dinginliği yalan olan ırmaklarını.
Bilmiyor kaçıncı kez basa basa içine söndürdüğünü
Ardından kopan fırtınaları
Kaç fırtınanın yorgunluğunu yorgun ruhuna kattığını.
Sen bilirsin oysa
Bir rüzgâr üzerine kapatılan kapının
Paslı kilidinde dönerken hangi şarkıyı söyler.
Kim o rüzgârı yıllarca
Senin ıslığını duymayı beklediğin özlemle
Hiç bıkmadan, üşenmeden, yılmadan bekler.
Kuruduydu göz pınarların.
Ufku gözlemekten yorulduydu.
Ah!
Rüzgâr yetişti işte rüzgâr gibi.
Şimdi; estiği kadar yağsa!
Artık; estiği kadar yağsa!
Bu rüzgârın yüreğinde beklediğin yağmur var!
Gebze, 6.3.2009, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Haziran 2016, Sayı:125
GELMEZ ARKAMIZDAN
O şehir unutur bizi günü gelince,
Düşmez peşimize, gelmez arkamızdan, ağlamaz bize.
Yaşadığımızı, öldüğümüzü, ağladığımızı, güldüğümüzü
Konuşup sustuğumuzu, unutur düşündüğümüzü.
Sevdiğimiz caddeler, bulvarlar, meydanlar,
Kavşaklar unutur dönüp dönüp durduğumuzu.
Çıkmaz çıkmaz sokaklar yine çıkmaz bir yere
Unutur her yanılgıyı
Yanılıp yenildiğimiz gibi unutur kavgamızı.
Gün gelir, eskir o şehir.
Yama tutmaz boyunca boyalara saklanan duvarları
Eskir belleği, anımsamaz sevdiklerini
Çok sevenleri.
Yok sayar tüm fotoğrafları, albümleri yok sayar
Yok sayar hüzünle saydığımız tüm kederli yılları
Kaldırımlarında eskiyen ayakkabıları
Küçük adımlarla dolaşılan parkları
Büyüdükçe büyüyen sevdaları
Kavgaları, ayrılıkları
Anımsamaz olur birden çocuk kahkahaları.
Bahçeleri, yazlık sinemaları
Mevsimlik aşkları, vefalı arkadaşlıkları
Unutur mezarlığındaki o isimsiz taşları
İsimli anıtları, toprağa karışanları
Köşelerde çöp tenekelerini karıştıran evsizleri
Sokak kedilerini, köpeklerini
Dilencileri, zenginleri, memurları, amirleri
Kendini bir şey sananları, hiç olduğundan kuşkulanmayanları
Ölümü düşünenleri, yaşama tutunanları unutur.
Yaşlanır birden, yıkılır birden gönlümüzdeki yeri
Daralır içimiz, darlanır gökyüzümüz
Altında sevişilen yıldızlar yoktur, o eski şarkılar da
O şarkılardaki ağaçların altı da, ağaçlar da
Sığmayız küçülen bedenimizle kuytularına
Kaçma isteği dolar damarımıza
Bir öfke oluruz şehre; küs, kırgın, dargın
Safra oluruz unutulan her yerde.
Rantçılar yeniden yapılandırır şehri
Yapılar yükselir gökyüzüne, kanatlanır betonlar
İlk atılan oluruz o şehirden ağırlık niyetine
İlk ayrılan belki de, küsüp tüm çiçeklere.
Gebze, 31.3.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2016, Sayı: 198
Düşmez peşimize, gelmez arkamızdan, ağlamaz bize.
Yaşadığımızı, öldüğümüzü, ağladığımızı, güldüğümüzü
Konuşup sustuğumuzu, unutur düşündüğümüzü.
Sevdiğimiz caddeler, bulvarlar, meydanlar,
Kavşaklar unutur dönüp dönüp durduğumuzu.
Çıkmaz çıkmaz sokaklar yine çıkmaz bir yere
Unutur her yanılgıyı
Yanılıp yenildiğimiz gibi unutur kavgamızı.
Gün gelir, eskir o şehir.
Yama tutmaz boyunca boyalara saklanan duvarları
Eskir belleği, anımsamaz sevdiklerini
Çok sevenleri.
Yok sayar tüm fotoğrafları, albümleri yok sayar
Yok sayar hüzünle saydığımız tüm kederli yılları
Kaldırımlarında eskiyen ayakkabıları
Küçük adımlarla dolaşılan parkları
Büyüdükçe büyüyen sevdaları
Kavgaları, ayrılıkları
Anımsamaz olur birden çocuk kahkahaları.
Bahçeleri, yazlık sinemaları
Mevsimlik aşkları, vefalı arkadaşlıkları
Unutur mezarlığındaki o isimsiz taşları
İsimli anıtları, toprağa karışanları
Köşelerde çöp tenekelerini karıştıran evsizleri
Sokak kedilerini, köpeklerini
Dilencileri, zenginleri, memurları, amirleri
Kendini bir şey sananları, hiç olduğundan kuşkulanmayanları
Ölümü düşünenleri, yaşama tutunanları unutur.
Yaşlanır birden, yıkılır birden gönlümüzdeki yeri
Daralır içimiz, darlanır gökyüzümüz
Altında sevişilen yıldızlar yoktur, o eski şarkılar da
O şarkılardaki ağaçların altı da, ağaçlar da
Sığmayız küçülen bedenimizle kuytularına
Kaçma isteği dolar damarımıza
Bir öfke oluruz şehre; küs, kırgın, dargın
Safra oluruz unutulan her yerde.
Rantçılar yeniden yapılandırır şehri
Yapılar yükselir gökyüzüne, kanatlanır betonlar
İlk atılan oluruz o şehirden ağırlık niyetine
İlk ayrılan belki de, küsüp tüm çiçeklere.
Gebze, 31.3.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2016, Sayı: 198
İÇİMDEKİ
Dağını kaybetmiş kar oldum babam,
Çaydere'den Suvermez'e akarım.
Köyünü kaybetmiş bir yolum şimdi,
Giderim giderim dur diyen olmaz,
İçimdeki yetim kızla ağlarım.
Bağını kaybeden gül oldum babam,
Her gün solar, her gün yaprak dökerim.
Özleminle yanan bağrım bir kordur,
Seni getirmez ki hiç bir yol şimdi,
Yanar, ağlar, yanar, ağıt yakarım.
Nasıl da terk ettin kaç yıl öncesi,
İnsan ölmeden mi unutur beni?
Bin umutla baktım hep gözlerine,
Koymamışsın kızım diye resmimi,
Yüreğine saklasaydın ismimi.
İnan bir kerecik kırmadın beni,
Bağımdın, dağımdın, yücelttin hemi?
Hani sağlık babam, hani esenlik ?
Bir tek bu konuda çok üzdün beni,
Dinlemedin ne beni, ne annemi .
Öleceksem böyle öleyim dedin!
Ah babam, ah, öyle değil, hiç değil,
İsteyince ölünmüyor bilseydin !
Ölmeden öldün de öldürdün beni,
Parça parça ölüp soldurdun beni.
Kaçıncı gidişim Emirdağ' ına,
Annem gel mi dedi, gel şu yanıma?
Yaralarım ince ince kanıyor,
Annemle bir olup sar şu yaremi,
Kızımsın deyip de yine sar beni..
Eskişehir, 29.7.2007, Ünsal Çankaya.
İçinde yer aldığı kitap: SUVERMEZ KÖYÜ, Sahife:77-78,
Yazarı: ŞÜKRÜ TÜRKMEN, Temmuz 2015, 1. Baskı.
ISBN:978-605-65776-0-4, Özbaran Ofset Yayıncılık.
Çaydere'den Suvermez'e akarım.
Köyünü kaybetmiş bir yolum şimdi,
Giderim giderim dur diyen olmaz,
İçimdeki yetim kızla ağlarım.
Bağını kaybeden gül oldum babam,
Her gün solar, her gün yaprak dökerim.
Özleminle yanan bağrım bir kordur,
Seni getirmez ki hiç bir yol şimdi,
Yanar, ağlar, yanar, ağıt yakarım.
Nasıl da terk ettin kaç yıl öncesi,
İnsan ölmeden mi unutur beni?
Bin umutla baktım hep gözlerine,
Koymamışsın kızım diye resmimi,
Yüreğine saklasaydın ismimi.
İnan bir kerecik kırmadın beni,
Bağımdın, dağımdın, yücelttin hemi?
Hani sağlık babam, hani esenlik ?
Bir tek bu konuda çok üzdün beni,
Dinlemedin ne beni, ne annemi .
Öleceksem böyle öleyim dedin!
Ah babam, ah, öyle değil, hiç değil,
İsteyince ölünmüyor bilseydin !
Ölmeden öldün de öldürdün beni,
Parça parça ölüp soldurdun beni.
Kaçıncı gidişim Emirdağ' ına,
Annem gel mi dedi, gel şu yanıma?
Yaralarım ince ince kanıyor,
Annemle bir olup sar şu yaremi,
Kızımsın deyip de yine sar beni..
Eskişehir, 29.7.2007, Ünsal Çankaya.
İçinde yer aldığı kitap: SUVERMEZ KÖYÜ, Sahife:77-78,
Yazarı: ŞÜKRÜ TÜRKMEN, Temmuz 2015, 1. Baskı.
ISBN:978-605-65776-0-4, Özbaran Ofset Yayıncılık.
SÖZ OLA
Kimseyi kırmaya çaba gerekmez
Ölçmeden, biçmeden fırlarsa sözün
Kolayca kırılır can parçaları.
Zor olan başarmak kâlp kırmamayı.
Bu yüzden yüreğine barış ekmeli insan
Diline sevgiyi alıştırmalı.
Sevgisi tükenen tüketir dili,
Dilini sevgiyle barıştırmalı.
Küslüğün kahrına yeşermiyorsa
Dilini sevgiyle aşılamalı,
Bir dala aşılar gibi başka meyveyi.
Gönlünün kökünde özü olmazsa
Sevgiye aldanır aşı tutar mı?
Söz o ki aşk ile ede yarışı,
Söz o ki ahd olup, kura barışı.
Gebze, 25.6.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Temmuz 2016, Sayı:52
Ölçmeden, biçmeden fırlarsa sözün
Kolayca kırılır can parçaları.
Zor olan başarmak kâlp kırmamayı.
Bu yüzden yüreğine barış ekmeli insan
Diline sevgiyi alıştırmalı.
Sevgisi tükenen tüketir dili,
Dilini sevgiyle barıştırmalı.
Küslüğün kahrına yeşermiyorsa
Dilini sevgiyle aşılamalı,
Bir dala aşılar gibi başka meyveyi.
Gönlünün kökünde özü olmazsa
Sevgiye aldanır aşı tutar mı?
Söz o ki aşk ile ede yarışı,
Söz o ki ahd olup, kura barışı.
Gebze, 25.6.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Temmuz 2016, Sayı:52
SEVMEYİ UNUTANLAR İÇİN*
Sevmeyi unuttular
Unuttular insanlığı da
Sivas oldu unutuş
Unutkanlık Madımak.
Oysa biz sevmeyi hiç unutmadık
Sevgisiz de kalmadık hiç
Bu kesin!
Sıcacıktır gülümsememiz
Aydınlanır yüzümüze değen göz
Aydınlanır dünya yansılanınca.
Ah sevgili Behçet Aysan
Sizi yakışları ondan,
Bizi yakışları ondan,
Alışkanlıkları
Kal u belâdan.
Gülmeceden şiire,
Destandan semahlara
Gencinden yaşlısına
Derlenince bayraklar
Gün o gün oluyor
Ay yine Temmuz
Çağ yine kara.
Yıl bin dokuz yüz doksan üçe duruyor
Duranlar seyre
Seyir yangına dönüyor,
Yangın acıya.
Yangın utanıyor yaktıklarından
Yakanlar utanmıyor o yıldan beri
Yalana saklıyorlar zulümlerini
Zulümleri sığmıyor çuvallara
Gerçeğin mızrağı delip geçiyor.
Diyor ki insanlık insan olana
İnsan olan yakmaz insanı ama
Sözdeymiş sizdeki
Anlayamadık!
İçimizde sevgi vardı
Sevgimiz dünya kadardı
Var olanı bölecektik
Pay olanı verecektik
Almadınız;
Dar ettiniz sevgimize dünyayı
Dara çekildi ömrümüz
Yalım oldu, nar oldu, külüne saklandı kor.
Gayri dayanılmaz bu ataşlara
Yazılanlar gelemesin başlara.
Temmuz vurunca ikiyi birin kalbi dağlanır
"Bir incecik duman tüter bacadan"
"Bir de bulut kaynar yine Sivas'tan"
Yananlar yazılır yağmura yaşa!
Yakanlar
"Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!"
Gebze, 1.7.2013, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat,Temmuz 2016, Sayı:126
( * şiir başlığı Behçet Aysan şiirinden ödünçtür. )
Unuttular insanlığı da
Sivas oldu unutuş
Unutkanlık Madımak.
Oysa biz sevmeyi hiç unutmadık
Sevgisiz de kalmadık hiç
Bu kesin!
Sıcacıktır gülümsememiz
Aydınlanır yüzümüze değen göz
Aydınlanır dünya yansılanınca.
Ah sevgili Behçet Aysan
Sizi yakışları ondan,
Bizi yakışları ondan,
Alışkanlıkları
Kal u belâdan.
Gülmeceden şiire,
Destandan semahlara
Gencinden yaşlısına
Derlenince bayraklar
Gün o gün oluyor
Ay yine Temmuz
Çağ yine kara.
Yıl bin dokuz yüz doksan üçe duruyor
Duranlar seyre
Seyir yangına dönüyor,
Yangın acıya.
Yangın utanıyor yaktıklarından
Yakanlar utanmıyor o yıldan beri
Yalana saklıyorlar zulümlerini
Zulümleri sığmıyor çuvallara
Gerçeğin mızrağı delip geçiyor.
Diyor ki insanlık insan olana
İnsan olan yakmaz insanı ama
Sözdeymiş sizdeki
Anlayamadık!
İçimizde sevgi vardı
Sevgimiz dünya kadardı
Var olanı bölecektik
Pay olanı verecektik
Almadınız;
Dar ettiniz sevgimize dünyayı
Dara çekildi ömrümüz
Yalım oldu, nar oldu, külüne saklandı kor.
Gayri dayanılmaz bu ataşlara
Yazılanlar gelemesin başlara.
Temmuz vurunca ikiyi birin kalbi dağlanır
"Bir incecik duman tüter bacadan"
"Bir de bulut kaynar yine Sivas'tan"
Yananlar yazılır yağmura yaşa!
Yakanlar
"Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!"
Gebze, 1.7.2013, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat,Temmuz 2016, Sayı:126
( * şiir başlığı Behçet Aysan şiirinden ödünçtür. )
RÜYASIZ UYKULARDA
Bütün leylekler duruyor ya da yürüyordu.
Yuvada olanları görmedim zaten,
Havada uçanı da,
Ağzını açanı da.
Hava deli sıcaktı, iki çift laf edemiyordu kuşlar,
Duyamadım aşk şarkılarını o bozkırda.
Leyleği havada görmek çok gezmeye delâlet.
Herkes mi böyle bilir, yoksa ben mi böyle anımsıyorum?
Onları ta köyümün kırlarında görmüyor muydum,
Yoksa gezmiyor da rüyada mıydım acaba, bilemedim ki.
Anlamaya çabalıyordum, benzetince seviniyor,
Tarlaya bir evlek leylek ekilmiş sanıyordum.
Bir aracın ön sağından boşluğa bakınıyordum,
Hayal meyal bir huzur doluyordu göğün maviliğine.
Issızlık çağırıyordu dinginliğine.
Bozkır gel, kaybol diyordu başakların içine.
Durma koş diyordum kalbime,
Aracı durduramıyordum.
Yuva kurmalarına yardım etmeliydim varıp da yanlarına,
Olmuyordu, çok yanıyordu içim.
Uzuyordu bacakları, çalı çırpı sanıyordum,
Alev alıp bir yangın oluyordum çırpı bacaklarında.
Bulutları gölgeliyordu isim, dumanım. “Külüm havaya savrulup”,
"Sonbahar oluyordum" birden, "Sonrası hiç!" oluyordum.
Hiçliğin ucu, bucağın fenerimle dolaşıyor,
Deli deli tepeliyken iplere un seriyordum.
Uç uç uçamayan böceklere kimse terlik almıyormuş,
Unumu, eleğimi pabuçlara saklıyordum.
Yolu yordamınca yürü, yoldaşını yorma diyen
Boşluğun tam ortasında eski aylar buluyordum.
Kırpıp kırpıp gökyüzüne yıldız diye savururken,
Leylekler kehanetlerini güze yazıp gidiyordu.
Gebze, 7.7.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ağustos 2016, Sayı: 200
Yuvada olanları görmedim zaten,
Havada uçanı da,
Ağzını açanı da.
Hava deli sıcaktı, iki çift laf edemiyordu kuşlar,
Duyamadım aşk şarkılarını o bozkırda.
Leyleği havada görmek çok gezmeye delâlet.
Herkes mi böyle bilir, yoksa ben mi böyle anımsıyorum?
Onları ta köyümün kırlarında görmüyor muydum,
Yoksa gezmiyor da rüyada mıydım acaba, bilemedim ki.
Anlamaya çabalıyordum, benzetince seviniyor,
Tarlaya bir evlek leylek ekilmiş sanıyordum.
Bir aracın ön sağından boşluğa bakınıyordum,
Hayal meyal bir huzur doluyordu göğün maviliğine.
Issızlık çağırıyordu dinginliğine.
Bozkır gel, kaybol diyordu başakların içine.
Durma koş diyordum kalbime,
Aracı durduramıyordum.
Yuva kurmalarına yardım etmeliydim varıp da yanlarına,
Olmuyordu, çok yanıyordu içim.
Uzuyordu bacakları, çalı çırpı sanıyordum,
Alev alıp bir yangın oluyordum çırpı bacaklarında.
Bulutları gölgeliyordu isim, dumanım. “Külüm havaya savrulup”,
"Sonbahar oluyordum" birden, "Sonrası hiç!" oluyordum.
Hiçliğin ucu, bucağın fenerimle dolaşıyor,
Deli deli tepeliyken iplere un seriyordum.
Uç uç uçamayan böceklere kimse terlik almıyormuş,
Unumu, eleğimi pabuçlara saklıyordum.
Yolu yordamınca yürü, yoldaşını yorma diyen
Boşluğun tam ortasında eski aylar buluyordum.
Kırpıp kırpıp gökyüzüne yıldız diye savururken,
Leylekler kehanetlerini güze yazıp gidiyordu.
Gebze, 7.7.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ağustos 2016, Sayı: 200
KANITSIZ GECE
Kadre mutlak olanın kadri maruftur, belki.
İnanan kalbinde bunu biliyor.
El açıp, yalvaran, umutlanan çok.
Sakınmadan işlediği cürme bile mağfiret
Dilemekte iki yüzle kul olan,
Yüzüne yüz isteyip, astarını da alan.
Bin geceden hayırlı bir geceye sığanı;
Oynuyor gösterişle perde yapıp yalanı.
Sürdürüyor kabaca tinsel, cinsel talanı.
Bu öyle bir dünya ki şaşırıyor iyiler,
Tanrının yarattığı acep başka dünya mı?
Savaşlar sürüyor, sömürü gani.
Her yerde çocuklar katlediliyor;
Ne amacı belli, ne de nedeni.
Melekler ağlıyor inerken gece;
Çocuk gelinlere, aç bebeklere.
Baktıkça yitiyor insana inanç,
Karanlık diyorlar,
Karanlık korkunç!
Aydınlanamaz ki zifir ruhları.
Yerle yeksan oluyor ışıkları.
Kırılmış kalplerle kaçıyorlar yukarı.
(Melekler gökte yaşar, öyle der masalları)
Ya biz ne yapalım gerçek dünyada;
Bunu bilmeyenin zulmü sürerken.
Tanrım var mı buna yanıtın
Derken… Soru değil sorum,
Sorumluluğum.
Olmadığın bilirim. Olmadığın bilirsin.
Sürüyor artıp giden umutsuzluğum.
Düşünüyor, bulamıyorum.
Kanıtsız gecede kadrin marufsa,
Bunca açılan el, bunca duaya,
Niye bitmez bu dünyada bu zulüm?
Gebze, 3.8.2013, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat.com, 10 Ağustos 2016.
İnanan kalbinde bunu biliyor.
El açıp, yalvaran, umutlanan çok.
Sakınmadan işlediği cürme bile mağfiret
Dilemekte iki yüzle kul olan,
Yüzüne yüz isteyip, astarını da alan.
Bin geceden hayırlı bir geceye sığanı;
Oynuyor gösterişle perde yapıp yalanı.
Sürdürüyor kabaca tinsel, cinsel talanı.
Bu öyle bir dünya ki şaşırıyor iyiler,
Tanrının yarattığı acep başka dünya mı?
Savaşlar sürüyor, sömürü gani.
Her yerde çocuklar katlediliyor;
Ne amacı belli, ne de nedeni.
Melekler ağlıyor inerken gece;
Çocuk gelinlere, aç bebeklere.
Baktıkça yitiyor insana inanç,
Karanlık diyorlar,
Karanlık korkunç!
Aydınlanamaz ki zifir ruhları.
Yerle yeksan oluyor ışıkları.
Kırılmış kalplerle kaçıyorlar yukarı.
(Melekler gökte yaşar, öyle der masalları)
Ya biz ne yapalım gerçek dünyada;
Bunu bilmeyenin zulmü sürerken.
Tanrım var mı buna yanıtın
Derken… Soru değil sorum,
Sorumluluğum.
Olmadığın bilirim. Olmadığın bilirsin.
Sürüyor artıp giden umutsuzluğum.
Düşünüyor, bulamıyorum.
Kanıtsız gecede kadrin marufsa,
Bunca açılan el, bunca duaya,
Niye bitmez bu dünyada bu zulüm?
Gebze, 3.8.2013, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat.com, 10 Ağustos 2016.
KEDİLERİN GERÇEĞİ
‘hiçbir şey dindiremez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü kadar’ N.H.R.
Yanlış anılardayım; belleğim yanlışta kaldı,
Çağırdım, gelmem diyor!
Hem bir kara kedi hali var sanki,
Bugünüm dünümle, dahası her günümle,
Dünüm bu günümle konuşmam diyor!
El ele tutuşsa, barışsa oysa
Gücü güçten öte olur da inan
Yarına kurulur şenlik yolları!
Ah bir anımsasa bu günüm dünü,
Tutsa ellerinden bilge günümün.
Bir olup, güç olup, hiç dağılmasak;
Kim korkuturdu ki benim gözümü,
Kim tutabilirdi arzularımı,
Kim engel olurdu gülüşlerime,
Kim set çekerdi ki bu düşlerime?
Gerçeğin kendisi gelecek elbet,
Çarelerin yolu kesilmeyecek!
Bir olun dünümle tek olun günüm,
Birlik olun hemen, çok olun bugün;
Bu sıkıntı içimizden gidecek,
Gürül gürül gelecektir gelecek!
Gücümüzle belirecek bu gerçek,
Sevgimizle büyüyecektir elbet!
Gebze, 4.2.2006, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ağustos 2016, Sayı:127
memleketimin şarkıları ve tütünü kadar’ N.H.R.
Yanlış anılardayım; belleğim yanlışta kaldı,
Çağırdım, gelmem diyor!
Hem bir kara kedi hali var sanki,
Bugünüm dünümle, dahası her günümle,
Dünüm bu günümle konuşmam diyor!
El ele tutuşsa, barışsa oysa
Gücü güçten öte olur da inan
Yarına kurulur şenlik yolları!
Ah bir anımsasa bu günüm dünü,
Tutsa ellerinden bilge günümün.
Bir olup, güç olup, hiç dağılmasak;
Kim korkuturdu ki benim gözümü,
Kim tutabilirdi arzularımı,
Kim engel olurdu gülüşlerime,
Kim set çekerdi ki bu düşlerime?
Gerçeğin kendisi gelecek elbet,
Çarelerin yolu kesilmeyecek!
Bir olun dünümle tek olun günüm,
Birlik olun hemen, çok olun bugün;
Bu sıkıntı içimizden gidecek,
Gürül gürül gelecektir gelecek!
Gücümüzle belirecek bu gerçek,
Sevgimizle büyüyecektir elbet!
Gebze, 4.2.2006, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ağustos 2016, Sayı:127
SAHİCİ
Yara kabuğu
Kaşıyınca kanarsa
Ölmez çocukluk
Hep dönülen tek mevsim
Olmasaydı olmazdık
Gamsızlık da o
Yılların içindedir
Kaygısızlık da
Ne sevdası tükenir
Ne kahra boğar günü
Fotoğrafların
Anımsattığı kadar
Sayar ömrünü
Baktıkça dökülen yaş
Sayılmaz yaşlanmaya.
Gebze, 26.4.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ekim 2016, Sayı:202
Kaşıyınca kanarsa
Ölmez çocukluk
Hep dönülen tek mevsim
Olmasaydı olmazdık
Gamsızlık da o
Yılların içindedir
Kaygısızlık da
Ne sevdası tükenir
Ne kahra boğar günü
Fotoğrafların
Anımsattığı kadar
Sayar ömrünü
Baktıkça dökülen yaş
Sayılmaz yaşlanmaya.
Gebze, 26.4.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ekim 2016, Sayı:202
AĞIRLIĞIYLA
Gelip oturuyor Ağustos, ağırlığıyla.
Atomlarımız bölünüyor.
Parçalarımız tarihte Japon.
Dünde Çernobil.
Günde…
Direnemezsen yenil.
Ezilsin cinsin.
Çünkü
Bağnaz kinci racon kesiyor:
"Kadınsan gülme!",
"Eksiksin, insan değil!"
Kahkahalarımıza göz dikince karanlık
Gel de insan olduğuna üzülme!
Kadın olduğuna üzülme ama;
Temeli insanlığın
Kadın varlığın.
Bunu iyi bil!
Yerin yüzü utansın.
Üreten ve üreyen eş değilse,
Eşit değilse.
Oysa
Doğuran yanımızla
Doyuran yanımızla
Yaşamakta tüm nesil;
Bilmeyene bildirmek gerek,
Bildirmek ve direnmek.
Yoksa…
İnsan yarımıza kırılıyoruz,
İnsan yanımızla kırılıyoruz.
Daralıp, daralıp soluyor yürek.
Kahreden günlerin
Sıcaklığıyla
Gamsızlığına el alan böcek
Durmadan çalıyor sazını, durmadan,
Neşeli türküler söyleyerek.
Kim dinleyecek?
Gebze, 30.7.2014, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ekim 2016, Sayı:129
Atomlarımız bölünüyor.
Parçalarımız tarihte Japon.
Dünde Çernobil.
Günde…
Direnemezsen yenil.
Ezilsin cinsin.
Çünkü
Bağnaz kinci racon kesiyor:
"Kadınsan gülme!",
"Eksiksin, insan değil!"
Kahkahalarımıza göz dikince karanlık
Gel de insan olduğuna üzülme!
Kadın olduğuna üzülme ama;
Temeli insanlığın
Kadın varlığın.
Bunu iyi bil!
Yerin yüzü utansın.
Üreten ve üreyen eş değilse,
Eşit değilse.
Oysa
Doğuran yanımızla
Doyuran yanımızla
Yaşamakta tüm nesil;
Bilmeyene bildirmek gerek,
Bildirmek ve direnmek.
Yoksa…
İnsan yarımıza kırılıyoruz,
İnsan yanımızla kırılıyoruz.
Daralıp, daralıp soluyor yürek.
Kahreden günlerin
Sıcaklığıyla
Gamsızlığına el alan böcek
Durmadan çalıyor sazını, durmadan,
Neşeli türküler söyleyerek.
Kim dinleyecek?
Gebze, 30.7.2014, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ekim 2016, Sayı:129
UNUTTUM EVET!
Çoktan unuttum senin için ağladığımı
Ölme diye dualarımdan önce,
Öldükten sonraki çaresizlikte.
Çoktan unuttum Ali İsmail bağışla beni,
Her gün bir başka yerde, başka nedenle
Öldürülen çocuklara ağlıyorum delice.
Seni unutmadım, ama bir düşün;
Ali ve İsmail yan yanaydı isminde,
Korkmaz' lığın yenilmişti kurbanlığa haliyle.
Parçalanmıştı adalet, koruyamadı yavrularını
Yerin dibine batsın siyaset, aç kurt gibiydi paryaları
Sırtlanlar masum sayılır iştahla kan içişlerinde.
Çoktan unuttum ağladığımı; ağlatanlarını görünce
İnsanlık utancından çıkamıyor yerin yüzüne.
Gebze, 11.7.2016, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Kasım 2016, Sayı:56
Ölme diye dualarımdan önce,
Öldükten sonraki çaresizlikte.
Çoktan unuttum Ali İsmail bağışla beni,
Her gün bir başka yerde, başka nedenle
Öldürülen çocuklara ağlıyorum delice.
Seni unutmadım, ama bir düşün;
Ali ve İsmail yan yanaydı isminde,
Korkmaz' lığın yenilmişti kurbanlığa haliyle.
Parçalanmıştı adalet, koruyamadı yavrularını
Yerin dibine batsın siyaset, aç kurt gibiydi paryaları
Sırtlanlar masum sayılır iştahla kan içişlerinde.
Çoktan unuttum ağladığımı; ağlatanlarını görünce
İnsanlık utancından çıkamıyor yerin yüzüne.
Gebze, 11.7.2016, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Kasım 2016, Sayı:56
ANIMSAMALI
Oradaydık, uzak değil.
Maviydik, gök yüzümüzdü.
Aydınlık. Duru.
Pınarın ilk haliydik, gözeydik.
Tertemiz. Arı.
Sonra aktık coşkunca, deliydi kanımız.
Havalanıp uçuyorduk göklere.
Bulutlar yastığımız.
Oldururduk olmazı hayallerde.
Umutlarımızla yeşildik.
Bahardı bakışımız.
Ayağımız basmazdı yere.
Güz olup unuttuk baharı.
Güzeldi bahar, gençlikti, güzellikti.
Anımsamalı.
Gebze, 21.5.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Aralık 2016. Sayı:204
Maviydik, gök yüzümüzdü.
Aydınlık. Duru.
Pınarın ilk haliydik, gözeydik.
Tertemiz. Arı.
Sonra aktık coşkunca, deliydi kanımız.
Havalanıp uçuyorduk göklere.
Bulutlar yastığımız.
Oldururduk olmazı hayallerde.
Umutlarımızla yeşildik.
Bahardı bakışımız.
Ayağımız basmazdı yere.
Güz olup unuttuk baharı.
Güzeldi bahar, gençlikti, güzellikti.
Anımsamalı.
Gebze, 21.5.2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Aralık 2016. Sayı:204
İÇİMDE
Nasıl yaktığını bilmediğim bu ateş
Yıllardır sıcağıyla alevlenir içimde.
Hangi sözün çırasıydı, köze döndü hangisi
Ayıramam düşündükçe her birini alevlerin içinde.
Ya gülen gözlerin tuttu, ya gülümsemen yüzde
Ellerim üşümez oldu, alevlerin içimde.
Isınıverdi yüreğim sesini duyduğum gün,
Yanıp yanıp tükensem de alevlerin içinde.
Hep bir güne bağladım ya gelecek umudumu
Bekliyorum yana - söne, alevlerin içimde.
Yitirmedim umudumu buluşacağız o gün,
Bakacağız geleceğe, yana yana, alevlerin içinde.
Gebze,14.3.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2016, Sayı:57
Yıllardır sıcağıyla alevlenir içimde.
Hangi sözün çırasıydı, köze döndü hangisi
Ayıramam düşündükçe her birini alevlerin içinde.
Ya gülen gözlerin tuttu, ya gülümsemen yüzde
Ellerim üşümez oldu, alevlerin içimde.
Isınıverdi yüreğim sesini duyduğum gün,
Yanıp yanıp tükensem de alevlerin içinde.
Hep bir güne bağladım ya gelecek umudumu
Bekliyorum yana - söne, alevlerin içimde.
Yitirmedim umudumu buluşacağız o gün,
Bakacağız geleceğe, yana yana, alevlerin içinde.
Gebze,14.3.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2016, Sayı:57
BUGÜN DE
Şükür günlerindeyiz
Karanlık, gri ya da aydınlık
Karlı, yağmurlu, puslu
Güneşli ya da fırtınalı olsa da
Gözümüzü açınca, bu dünyaya
Uyandığımız için.
Kalktığımız, giyindiğimiz
Yüzümüzü yıkayıp, baktığımız aynaya
Yine ben, eski ben, buradayım diyerek
Mutfağa gidebildiğimiz,
Demlediğimiz çayı, yaptığımız kahveyi
Kederle ya da keyifle içe de bildiğimiz
Yalnızlık günlerindeyiz
Yaşlılık demlerindeyiz.
Yıllarca önce doğup, bugünlere gelirken
Hep uzak, çok uzak , hep başkasına
Sandığımız o ölüm her yatışta
Aklımızdan çıkmazken
Şükür günlerindeyiz annem
Bugün de, bugün de, bu gün de
Ölmediğimiz için.
Gebze, 29.11.2016. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aralık 2016, Sayı:131
Karanlık, gri ya da aydınlık
Karlı, yağmurlu, puslu
Güneşli ya da fırtınalı olsa da
Gözümüzü açınca, bu dünyaya
Uyandığımız için.
Kalktığımız, giyindiğimiz
Yüzümüzü yıkayıp, baktığımız aynaya
Yine ben, eski ben, buradayım diyerek
Mutfağa gidebildiğimiz,
Demlediğimiz çayı, yaptığımız kahveyi
Kederle ya da keyifle içe de bildiğimiz
Yalnızlık günlerindeyiz
Yaşlılık demlerindeyiz.
Yıllarca önce doğup, bugünlere gelirken
Hep uzak, çok uzak , hep başkasına
Sandığımız o ölüm her yatışta
Aklımızdan çıkmazken
Şükür günlerindeyiz annem
Bugün de, bugün de, bu gün de
Ölmediğimiz için.
Gebze, 29.11.2016. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aralık 2016, Sayı:131
ZAMANSIZ DÖNÜŞ
Böyle uzağa gideceğimi bilmiyordum
Bilmediğim gibi bir gün döneceğimi
Aşkın harmanına savrulunca düşlerim
Düşünce gülüşlerim samanlar arasına
Döndüm işte içime
Bulmayı düşünerek gövermiş ekinleri.
En uzak seferinde umarken yeni liman
Yelkenleri yırtılıp fırtınada, borada
Çarptığı kayalardan derin yaralar alan
Dümensiz gemilerin yorgun dönüşü gibi
Döndüm işte içime
Bulmayı düşünerek yolcu edenlerimi.
En büyük savaşını kazanmayı umarken
Kalleşçe oyunlarda ordusunu yitirmiş
Erler kadar utanmış, tedirgin ve şüpheli
Karşılanmaz sanarak sağlam bir kale gibi
Döndüm işte içime
Yitirmemiş sayarak hiç bir muharebeyi.
Oysa durulmuş değil denizimde dalgalar
Başaklarım her zaman tarlada kalmış gibi
Sanki vurulmuş gibi burcumun her kulesi
Bir kez daha sevmeyi, sevilmeyi unutup
Döndüm işte içime
Umutlar yenilince ömrün sonuymuş gibi.
Gebze, 1.2.2009. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ocak 2017, Sayı:132.
( Kapak sırtı yanlış basılı bir dergi olmuş, Aralık 2016, Sayı:131 mükerrer gibi oldu bu nedenle,
ama ayrım zor değil, Ocak Sayısı kapağında Nazım Hikmet şiiri var.)
Yanıtlarım:
Dön baba dönelim derdik olmaz işlerde.
İçimize döne döne...
İçimizde döne döne...
Başı döndü içimizin
Düştü içine.
Dönsün demiştik zaten
Döndü. Dönebildiğince.
Düşsün düşerse.
Devran da dönüyor be...
Devran da.
Dünya gibi..
..............................................................üç yıl sonra.
"...
En büyük savaşını kazanmayı umarken
Kalleşçe oyunlarda ordusunu yitirmiş
Erler kadar utanmış, tedirgin ve şüpheli
Karşılanmaz sanarak sağlam bir kale gibi
Döndüm işte içime
Yitirmemiş sayarak hiç bir muharebeyi.
............................................................... dört yıl sonra...
Bilmediğim gibi bir gün döneceğimi
Aşkın harmanına savrulunca düşlerim
Düşünce gülüşlerim samanlar arasına
Döndüm işte içime
Bulmayı düşünerek gövermiş ekinleri.
En uzak seferinde umarken yeni liman
Yelkenleri yırtılıp fırtınada, borada
Çarptığı kayalardan derin yaralar alan
Dümensiz gemilerin yorgun dönüşü gibi
Döndüm işte içime
Bulmayı düşünerek yolcu edenlerimi.
En büyük savaşını kazanmayı umarken
Kalleşçe oyunlarda ordusunu yitirmiş
Erler kadar utanmış, tedirgin ve şüpheli
Karşılanmaz sanarak sağlam bir kale gibi
Döndüm işte içime
Yitirmemiş sayarak hiç bir muharebeyi.
Oysa durulmuş değil denizimde dalgalar
Başaklarım her zaman tarlada kalmış gibi
Sanki vurulmuş gibi burcumun her kulesi
Bir kez daha sevmeyi, sevilmeyi unutup
Döndüm işte içime
Umutlar yenilince ömrün sonuymuş gibi.
Gebze, 1.2.2009. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ocak 2017, Sayı:132.
( Kapak sırtı yanlış basılı bir dergi olmuş, Aralık 2016, Sayı:131 mükerrer gibi oldu bu nedenle,
ama ayrım zor değil, Ocak Sayısı kapağında Nazım Hikmet şiiri var.)
Yanıtlarım:
Dön baba dönelim derdik olmaz işlerde.
İçimize döne döne...
İçimizde döne döne...
Başı döndü içimizin
Düştü içine.
Dönsün demiştik zaten
Döndü. Dönebildiğince.
Düşsün düşerse.
Devran da dönüyor be...
Devran da.
Dünya gibi..
..............................................................üç yıl sonra.
"...
En büyük savaşını kazanmayı umarken
Kalleşçe oyunlarda ordusunu yitirmiş
Erler kadar utanmış, tedirgin ve şüpheli
Karşılanmaz sanarak sağlam bir kale gibi
Döndüm işte içime
Yitirmemiş sayarak hiç bir muharebeyi.
............................................................... dört yıl sonra...
UMUTLU TÜRKÜ
Kurşunun kaç para olduğunu bilmiyorum
Obüslerin kaç dolar ettiğini öğrenmem gerekmedi
Havan denen topun nasıl mermiler attığını bilmesem de
İlköğretim çocuğuyla biliyorum sınır illerde
Kaçıp gelen mültecilerle biliyorum
Ülkemin her yerinde.
Savaşın ölüm dilini
Kaç ülkede birden her yaştan insanla öğrendim
İçimiz kavrulurken zamansız ölümlere
Yaşadığımız acıya kimlerin timsah gözyaşı döktüğünü
Biliyorum yüreği yanan her anne ile ben de.
Çünkü uzağında değilim acıların içinde değilsem de
Unutmadım Bedrettin Cömert'in vurulduğu yılı
Sokaklarından korkmadan geçilemediğini ülkemin
Biliyorum onu vuran karanlığın koyulaşırken
Dil, devrim ve insanlığı yok etmek isteğini.
Biliyorum çokça yenildiğimizi de
Yıllar içinde.
Ama umudum var işte, umudum yine içimde.
Yine dilimde türküm var ağıtlardan öteye
Bitecek bu karanlık, elbet bitecek gece
Gün doğacak şafağın ertesine.
Gebze, 20.6. 2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2017, Sayı:206
Gercek Edebiyat.com-14 Şubat 2017.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi,
Obüslerin kaç dolar ettiğini öğrenmem gerekmedi
Havan denen topun nasıl mermiler attığını bilmesem de
İlköğretim çocuğuyla biliyorum sınır illerde
Kaçıp gelen mültecilerle biliyorum
Ülkemin her yerinde.
Savaşın ölüm dilini
Kaç ülkede birden her yaştan insanla öğrendim
İçimiz kavrulurken zamansız ölümlere
Yaşadığımız acıya kimlerin timsah gözyaşı döktüğünü
Biliyorum yüreği yanan her anne ile ben de.
Çünkü uzağında değilim acıların içinde değilsem de
Unutmadım Bedrettin Cömert'in vurulduğu yılı
Sokaklarından korkmadan geçilemediğini ülkemin
Biliyorum onu vuran karanlığın koyulaşırken
Dil, devrim ve insanlığı yok etmek isteğini.
Biliyorum çokça yenildiğimizi de
Yıllar içinde.
Ama umudum var işte, umudum yine içimde.
Yine dilimde türküm var ağıtlardan öteye
Bitecek bu karanlık, elbet bitecek gece
Gün doğacak şafağın ertesine.
Gebze, 20.6. 2016, Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Şubat 2017, Sayı:206
Gercek Edebiyat.com-14 Şubat 2017.
Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi,
UNUTMAK DEĞİL
Geçip gittiğimiz yoldan dönmüyorsak bir daha
Yoktur dönülecek yerde bekleyen bir can
O zaman, silinir izimiz, geçer yazımız.
Geçeriz dünyamızdan, geçeriz mülk ve maldan
Ömür eklemeyen can, çalarsa canımızdan
Bu yüzden, tükenir ömrümüz, susar sazımız.
Vazgeçeriz kırandan, sözü aşk da olmasa
Unutup güzelliği yağmur yağdıranlardan
O zaman, çekilir gönlümüz, küser özümüz.
Vazgeçmek unutmak değil de yine
Geçen yaz, susan saz, küsen öz aynı can içindedir
Bu yüzden, barışır dilimiz, güler yüzümüz.
Nisyanla yoğrulmuş kalbimiz, sevgimizle döner çıkrık
Dolar boşalır kovamız, kuyumuzdur, kuytuda ağıdımız
Özümüzden yakılır, söylenir sözümüz, kalır türkümüz.
Gebze, 4.2.2017. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aylık Edebiyat ve Düşün Dergisi, Mart 2017, Sayı:134
Yoktur dönülecek yerde bekleyen bir can
O zaman, silinir izimiz, geçer yazımız.
Geçeriz dünyamızdan, geçeriz mülk ve maldan
Ömür eklemeyen can, çalarsa canımızdan
Bu yüzden, tükenir ömrümüz, susar sazımız.
Vazgeçeriz kırandan, sözü aşk da olmasa
Unutup güzelliği yağmur yağdıranlardan
O zaman, çekilir gönlümüz, küser özümüz.
Vazgeçmek unutmak değil de yine
Geçen yaz, susan saz, küsen öz aynı can içindedir
Bu yüzden, barışır dilimiz, güler yüzümüz.
Nisyanla yoğrulmuş kalbimiz, sevgimizle döner çıkrık
Dolar boşalır kovamız, kuyumuzdur, kuytuda ağıdımız
Özümüzden yakılır, söylenir sözümüz, kalır türkümüz.
Gebze, 4.2.2017. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aylık Edebiyat ve Düşün Dergisi, Mart 2017, Sayı:134
YOĞUNLUK BİLGİSİ
Acının dozu arttıkça mı yanıyor insan
Yandıkça mı artıyor dozu acının
Bunu bilmiyoruz
Ama ölmüyor acısından, dayanıyor,
Alışıyor zamanla en derin yaralara.
Yoğunluk deryasına yayılıyor acısı
Yarasını bağlıyor yepyeni bir kabuğa
Arada bir depreşip kanasa da
Yana yakıla ağlasa da
Taş basıyor bağrına, tuz basıyor,
İnsan dayanıyor yoğun acıya
Bunu hep biliyoruz!
Tuz bastıkça kavrulan yarasında
Dokunduğu yer mi aynalaşıyor
Eski bir yaranın depreşmesi mi
Kanatıyor o yüreği boyuna
Ama dayanıyor yoğunluğuna
Davranıp kalkıyor her yıkılışta
Nasıl başarıyor bunu bilemiyoruz!
Denize benziyor insan acıya dayancıyla.
Onun tuzu azaldıkça azalır yoğunluğu
Yakmaz, kavurmaz, içilmese de
İçine dalanı ölüme çeker
Derinlik değildir nedeni onun,
Yüzme bilmeyeni boğar oyunda
Bunu da yaşayıp, öğreniyoruz.
Yoğunluk arttıkça tuzu artıyor
Yakıp kavuruşu biraz ondandır
Biraz kumdan, biraz güneşten.
Ama içindeysen kaldırır seni
Ferah feza bilinmese de yüzme
Kulaçlar korkmadan atılabilir
İnsan yaşamayı sürdürebilir
Bu da bildiğimiz konular arasında.
Acıdan ölürüz sanıp, yaşıyoruz ya
Tadımız, tuzumuz hiç olmasa da
Yüreğimiz kanayıp savrulsa da
İçimizde insanlık duruyorsa
(Farkımızdır onu unutanlardan)
Çürüyüp kokmuyor insanlığımız
Bunu da biliyoruz.
Çünkü
Ağladıkça insanız, güldükçe insan
Bunlar bizim suyumuz, ırmağımız
Batağımız olmaz insan kaldıkça
Kendimize akar, deniz oluruz
Mavileşir o zaman gökyüzümüz.
Çünkü
Mavi gözümüzdür, mavi gönlümüz
Mavi kanat kanat özgürlüğümüz
Enginimiz de biz, limanımız da
Fırtınamız olsa, dalgamız olsa
Dibe batmıyoruz, boğulmuyoruz
Kendi denizimiz koruyor bizi.
Hepsi gözyaşının tuzu yüzünden
Bu kesin bilgiyi unutmuyoruz!
Gebze, 11.12.2016. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Şubat 2017, Sayı:133.
Yandıkça mı artıyor dozu acının
Bunu bilmiyoruz
Ama ölmüyor acısından, dayanıyor,
Alışıyor zamanla en derin yaralara.
Yoğunluk deryasına yayılıyor acısı
Yarasını bağlıyor yepyeni bir kabuğa
Arada bir depreşip kanasa da
Yana yakıla ağlasa da
Taş basıyor bağrına, tuz basıyor,
İnsan dayanıyor yoğun acıya
Bunu hep biliyoruz!
Tuz bastıkça kavrulan yarasında
Dokunduğu yer mi aynalaşıyor
Eski bir yaranın depreşmesi mi
Kanatıyor o yüreği boyuna
Ama dayanıyor yoğunluğuna
Davranıp kalkıyor her yıkılışta
Nasıl başarıyor bunu bilemiyoruz!
Denize benziyor insan acıya dayancıyla.
Onun tuzu azaldıkça azalır yoğunluğu
Yakmaz, kavurmaz, içilmese de
İçine dalanı ölüme çeker
Derinlik değildir nedeni onun,
Yüzme bilmeyeni boğar oyunda
Bunu da yaşayıp, öğreniyoruz.
Yoğunluk arttıkça tuzu artıyor
Yakıp kavuruşu biraz ondandır
Biraz kumdan, biraz güneşten.
Ama içindeysen kaldırır seni
Ferah feza bilinmese de yüzme
Kulaçlar korkmadan atılabilir
İnsan yaşamayı sürdürebilir
Bu da bildiğimiz konular arasında.
Acıdan ölürüz sanıp, yaşıyoruz ya
Tadımız, tuzumuz hiç olmasa da
Yüreğimiz kanayıp savrulsa da
İçimizde insanlık duruyorsa
(Farkımızdır onu unutanlardan)
Çürüyüp kokmuyor insanlığımız
Bunu da biliyoruz.
Çünkü
Ağladıkça insanız, güldükçe insan
Bunlar bizim suyumuz, ırmağımız
Batağımız olmaz insan kaldıkça
Kendimize akar, deniz oluruz
Mavileşir o zaman gökyüzümüz.
Çünkü
Mavi gözümüzdür, mavi gönlümüz
Mavi kanat kanat özgürlüğümüz
Enginimiz de biz, limanımız da
Fırtınamız olsa, dalgamız olsa
Dibe batmıyoruz, boğulmuyoruz
Kendi denizimiz koruyor bizi.
Hepsi gözyaşının tuzu yüzünden
Bu kesin bilgiyi unutmuyoruz!
Gebze, 11.12.2016. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Şubat 2017, Sayı:133.
BİR MAYIS İÇİN
"Mayıs ayların gülüdür"*
Goncaya durur dalımız
Dalda büyür yaprağımız
Damar damar olur bahar
Damardan suca akarız
Ya nicedir hallerimiz
Bilen var mı?
Soran var mı?
Dermanlığa talip değil
Dermanın yolun kesenler
Yolumuza yoldaş değil
Önümüze bent olurlar
Tutar kırarlar dalımızı
Kurur gülümüz.
Gebze, 1.5.2013. Ünsal Çankaya.
(*Sabahattin Ali)
Ekin Sanat, Mayıs 2017, Sayı:136
Goncaya durur dalımız
Dalda büyür yaprağımız
Damar damar olur bahar
Damardan suca akarız
Ya nicedir hallerimiz
Bilen var mı?
Soran var mı?
Dermanlığa talip değil
Dermanın yolun kesenler
Yolumuza yoldaş değil
Önümüze bent olurlar
Tutar kırarlar dalımızı
Kurur gülümüz.
Gebze, 1.5.2013. Ünsal Çankaya.
(*Sabahattin Ali)
Ekin Sanat, Mayıs 2017, Sayı:136
TANRISAL DÜZEN
Tanrım üşüyor
Kiraz çiçekleriyle
Düşen kelebek
Sahip ol yarattığın dünyanın süremine
Kelebek ömürlerin keyfine değme!
Mevsimine bak
Aldandıkça aldanan
Sevdalı dolu
Buz tutan dallarında küsüyor tomurcuklar
Yol almıyor tohuma, meyveye dönmüyorlar!
Bademler çağla
Çağlalar badem olsun
Bozma döngüyü
Emeğin teri alsın kurumadan ödülü
Toprağa dönüp gözler beklemesin ölümü!
Sabır koruktan
Geçtiğinde üzümdür
Geçmeyen sirke
Emdir ateş ehline, ama şarap değildir
Ser-hoşun kadehine ezilen üzüm dolar!
Ağız tadını
Bozdurmayan iklimi
Sen biliyorsun
Kurduğun bu düzenin çomak sokma çarkına
Yanmasın yeşil dallar ateşinde, narında!
Gebze, 26.4.2016. Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2017, Sayı:208
Kiraz çiçekleriyle
Düşen kelebek
Sahip ol yarattığın dünyanın süremine
Kelebek ömürlerin keyfine değme!
Mevsimine bak
Aldandıkça aldanan
Sevdalı dolu
Buz tutan dallarında küsüyor tomurcuklar
Yol almıyor tohuma, meyveye dönmüyorlar!
Bademler çağla
Çağlalar badem olsun
Bozma döngüyü
Emeğin teri alsın kurumadan ödülü
Toprağa dönüp gözler beklemesin ölümü!
Sabır koruktan
Geçtiğinde üzümdür
Geçmeyen sirke
Emdir ateş ehline, ama şarap değildir
Ser-hoşun kadehine ezilen üzüm dolar!
Ağız tadını
Bozdurmayan iklimi
Sen biliyorsun
Kurduğun bu düzenin çomak sokma çarkına
Yanmasın yeşil dallar ateşinde, narında!
Gebze, 26.4.2016. Ünsal Çankaya
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Nisan 2017, Sayı:208
YAZICILAR
İçeride yüreğini sıcak tutan biri var.
İçeride çayını sıcak
Şiirini
Üşümez o bu anlamsız fırtınada
Koğuşuna ulaşıyor çocuklar
Dolu kızaklar
Topları
Kar
Yıkacaklar korkuları, korkulukları
Yıkacaklar
Her biri şiire sarılmış dostlar
Dize dize çoğaltıyor sevgiyi
Dize dize yükseliyor umutlar
Karlar da erir, güneşler doğar
Hey şair, unutma günü
İçeride, dışarıda
Haykırıyor kırlangıçlar
Geçirsinler tutanağa yazıcılar
'Bugün Halim'e beş var!'
'Bugün Halim'e beş var!'
Eriyecek parmaklıklar
Arkasına saklayanlar
Utansınlar, utansınlar
Şiir tutsak edilir mi sandılar!
Gebze, 4.2.2012, Ünsal Çankaya.
Temren Dergi, Haziran, Temmuz, Ağustos 2012, Sayı 9
'Şair Halim Yazıcı için dayanışma dosyası' içindeydi.
Yayımlandığından sonra salıverildi şair, okuyacaktır bunları.
Aklanması dileğim de aynı anda not düşülsün buraya.
(Not: yıl oldu 2018, Şair AKLANDI, yıllar sonra...)
İçeride çayını sıcak
Şiirini
Üşümez o bu anlamsız fırtınada
Koğuşuna ulaşıyor çocuklar
Dolu kızaklar
Topları
Kar
Yıkacaklar korkuları, korkulukları
Yıkacaklar
Her biri şiire sarılmış dostlar
Dize dize çoğaltıyor sevgiyi
Dize dize yükseliyor umutlar
Karlar da erir, güneşler doğar
Hey şair, unutma günü
İçeride, dışarıda
Haykırıyor kırlangıçlar
Geçirsinler tutanağa yazıcılar
'Bugün Halim'e beş var!'
'Bugün Halim'e beş var!'
Eriyecek parmaklıklar
Arkasına saklayanlar
Utansınlar, utansınlar
Şiir tutsak edilir mi sandılar!
Gebze, 4.2.2012, Ünsal Çankaya.
Temren Dergi, Haziran, Temmuz, Ağustos 2012, Sayı 9
'Şair Halim Yazıcı için dayanışma dosyası' içindeydi.
Yayımlandığından sonra salıverildi şair, okuyacaktır bunları.
Aklanması dileğim de aynı anda not düşülsün buraya.
(Not: yıl oldu 2018, Şair AKLANDI, yıllar sonra...)
KIŞ GELDİ YÜREĞİME
Kirpiklerimin ucundaki acıyı yazabilir miyim
Değdikçe bir fırtına keskinliğinde
Yaralar açıyor gözbebeğimden
Dolup dolup boşalan nehre
Döküldükçe çağlayan
Düştükçe cemre.
Ağırlığımca acıyı yüklenmiş titreyen ellerimi yazabilir miyim
Gittikçe uzaklaşıyorken sevdiğim gölgeler hayalimde
Bir duvar oluyor bir duvar daha bir duvar daha
Uzanıp da tutamadığım yerlerde soluyorlar
Geçilmeyen engellerim içimde
Büyüdükçe büyüyorlar
Düştükçe cemre.
Yüreğimdeki karşılığını bulamayan sevgileri yazabilir miyim
Anlattıkça, yaşadıkça büyüdüğünü meyveler büyürcesine
Hiç kimseyle artık bir bağı kalmasa bile hissettiğimi
Sararıp solduğunu geçen her saniyemde
Çürüdüğünü yapraklar gibi
Öldüğünü her nefesimle
Düştükçe cemre.
Biliyor musun yokluğun da kar olup yağdı düşlerime
Yazdığım her şiire ince bir sızı bulaştı
Beyaz bu nedenle de kederli yine
Her mevsimi kış oldu yüreğimin
Düştükçe cemre
Gebze, 28.2.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Nisan 2017, sayı :61
Değdikçe bir fırtına keskinliğinde
Yaralar açıyor gözbebeğimden
Dolup dolup boşalan nehre
Döküldükçe çağlayan
Düştükçe cemre.
Ağırlığımca acıyı yüklenmiş titreyen ellerimi yazabilir miyim
Gittikçe uzaklaşıyorken sevdiğim gölgeler hayalimde
Bir duvar oluyor bir duvar daha bir duvar daha
Uzanıp da tutamadığım yerlerde soluyorlar
Geçilmeyen engellerim içimde
Büyüdükçe büyüyorlar
Düştükçe cemre.
Yüreğimdeki karşılığını bulamayan sevgileri yazabilir miyim
Anlattıkça, yaşadıkça büyüdüğünü meyveler büyürcesine
Hiç kimseyle artık bir bağı kalmasa bile hissettiğimi
Sararıp solduğunu geçen her saniyemde
Çürüdüğünü yapraklar gibi
Öldüğünü her nefesimle
Düştükçe cemre.
Biliyor musun yokluğun da kar olup yağdı düşlerime
Yazdığım her şiire ince bir sızı bulaştı
Beyaz bu nedenle de kederli yine
Her mevsimi kış oldu yüreğimin
Düştükçe cemre
Gebze, 28.2.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Nisan 2017, sayı :61
NİSAN YAĞMURU
İlk damla:
Suya da yazsan... Kuma da...
Taşa yazmadıktan sonrası hiç!
Belki bir kalbe?
Belki!
İkinci damla:
Dağların
Yalnızlığına bakışım değdiği an
Kuruyan pınarlar canlanır, coşar.
Üçüncü damla:
Pınardır donmaz dersin, pınardır ölmez.
Oysa mevsimler şaştı ısınınca küremiz
Ne dere kaldı ne deniz!
Yağmur da biter:
Nisan'ın ilk günü bitmeden yazılmaz kimi şiirler.
Kimi şiirler yalnız Nisan'ı bekler!
Gebze, 2.4.2017. Ünsal Çankaya.
Akatalpa ,Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2017, Sayı:210.
Suya da yazsan... Kuma da...
Taşa yazmadıktan sonrası hiç!
Belki bir kalbe?
Belki!
İkinci damla:
Dağların
Yalnızlığına bakışım değdiği an
Kuruyan pınarlar canlanır, coşar.
Üçüncü damla:
Pınardır donmaz dersin, pınardır ölmez.
Oysa mevsimler şaştı ısınınca küremiz
Ne dere kaldı ne deniz!
Yağmur da biter:
Nisan'ın ilk günü bitmeden yazılmaz kimi şiirler.
Kimi şiirler yalnız Nisan'ı bekler!
Gebze, 2.4.2017. Ünsal Çankaya.
Akatalpa ,Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Haziran 2017, Sayı:210.
NERGİSLER TEZ BİTMESE BÖYLE
Buralara kar yağmadı. Kar! Ah ne yazık! Ne yazık!
Oysa benden fazla sever nergisler!
Yitiyor kokuları, dayanmıyor tomurcukları,
Ah nergisler ah, gelir gelmez biterler!
Solmayın derim onlara, solmayın lütfen!
Unutmayıp, bu yıl da geldiniz madem,
Buzlu su koyarım vazonuza,
Kar getiririm yücelerden. Hemen!
Ah nergisler ah! Siz geldiniz, yine,
Otobüs durakları gelir aklıma, Güven Park gelir.
Buz tekneleri içindeyken saçtığınız kokular gelir.
Cezbeden!
Harçlığımın sonudur elimdeki, acımadan alır, yürürüm,
Ellerim cebimde, karlar üzerinde, Ankara gecelerinde,
Mutluyum, sıcacık içim, mutluyum delice.
Nergislerimi koklarım her yıl, sızlayan burun direğimdir,
Bulut iner gözlerime.
Buz kesilir yüreğim, buz kesilir! Nergislere can diye.
Ölmesin nergislerim, ölmesin, yaşasın, hayal ile düş gelir
Nergislerimi taşıyan, gözlerinin içiyle gülen biri yine!
Nergisler tez bitmese böyle! Koklasam… Koklasam!
Özlemesem gençliğimi, ömrün geçtiğini bilmesem,
O hayal gitmese gözlerimden, çözülmesem,
Dökülmese yaşlarım inci gibi yerlere.
Gebze, 15.1.2007, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Nisan 2017, Sayı:135
Oysa benden fazla sever nergisler!
Yitiyor kokuları, dayanmıyor tomurcukları,
Ah nergisler ah, gelir gelmez biterler!
Solmayın derim onlara, solmayın lütfen!
Unutmayıp, bu yıl da geldiniz madem,
Buzlu su koyarım vazonuza,
Kar getiririm yücelerden. Hemen!
Ah nergisler ah! Siz geldiniz, yine,
Otobüs durakları gelir aklıma, Güven Park gelir.
Buz tekneleri içindeyken saçtığınız kokular gelir.
Cezbeden!
Harçlığımın sonudur elimdeki, acımadan alır, yürürüm,
Ellerim cebimde, karlar üzerinde, Ankara gecelerinde,
Mutluyum, sıcacık içim, mutluyum delice.
Nergislerimi koklarım her yıl, sızlayan burun direğimdir,
Bulut iner gözlerime.
Buz kesilir yüreğim, buz kesilir! Nergislere can diye.
Ölmesin nergislerim, ölmesin, yaşasın, hayal ile düş gelir
Nergislerimi taşıyan, gözlerinin içiyle gülen biri yine!
Nergisler tez bitmese böyle! Koklasam… Koklasam!
Özlemesem gençliğimi, ömrün geçtiğini bilmesem,
O hayal gitmese gözlerimden, çözülmesem,
Dökülmese yaşlarım inci gibi yerlere.
Gebze, 15.1.2007, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Nisan 2017, Sayı:135
VEDA MI?
Hazan veda mı
Çala kalem yaşamalara?
Alışamadım zorlu ayrılıklara
Sevmem dedim, sevmem hiç!
Geride bıraktığım her kapı açık aslında
Yürek aydınlığımca.
Ay doğan hanelere veda edersem
Ay mı doğar bir daha yalnızlığıma?
Gebze, 29.9.2006. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, İki Aylık Edebiyat Dergisi, Mayıs-Haziran 2018, Sayı:72
Çala kalem yaşamalara?
Alışamadım zorlu ayrılıklara
Sevmem dedim, sevmem hiç!
Geride bıraktığım her kapı açık aslında
Yürek aydınlığımca.
Ay doğan hanelere veda edersem
Ay mı doğar bir daha yalnızlığıma?
Gebze, 29.9.2006. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, İki Aylık Edebiyat Dergisi, Mayıs-Haziran 2018, Sayı:72
YELKENİNE KÜSEN DALGA GAZELİ
Uzak rüzgârların peşinde bulacaktı sonsuzluğu, ölümsüzlüğü,
Kaybolunca derinliğin içinde, kırıldı kolları yalıyara erince…
Su maviydi, bulutsuz gök maviydi, kuşların kanatları, sesleri hep maviydi,
Sonsuz umudunu yitirdiği gün, mavisiz limanına döndü son gayretiyle.
Hayli kırgın günlerle geçiyor ömrü, unuttuğu kadar değil arzuladığı,
Umudun rengini soldurdu küslük, palamar halkasını sabitledi demire.
Ağları, tahtaları çürüdü, yıkıldı serenleri, paslandı o yelkenli, yosunlarla bezendi,
Ölme diye çarptıkça çarptığı omurgası, kırılarak battı birden limanın ortasına.
Balıklar çok ürktü, planktonlar da, beyaz yelkenlinin son vuruşuyla,
Bulandı mendirek içinde yaşam, inciler döküldü, darıldı istiridye.
Küstü herkes, kırıldı ama alıştılar vuruşkan dalganın hoyratlığına,
Bir bağışlamayan dalgalar kaldı, dalganın küslüğü kendi içine.
Gebze,14.11. 2016. Ünsal Çankaya
Tmolos Edebiyat, Eylül 2017, Sayı:66
Kaybolunca derinliğin içinde, kırıldı kolları yalıyara erince…
Su maviydi, bulutsuz gök maviydi, kuşların kanatları, sesleri hep maviydi,
Sonsuz umudunu yitirdiği gün, mavisiz limanına döndü son gayretiyle.
Hayli kırgın günlerle geçiyor ömrü, unuttuğu kadar değil arzuladığı,
Umudun rengini soldurdu küslük, palamar halkasını sabitledi demire.
Ağları, tahtaları çürüdü, yıkıldı serenleri, paslandı o yelkenli, yosunlarla bezendi,
Ölme diye çarptıkça çarptığı omurgası, kırılarak battı birden limanın ortasına.
Balıklar çok ürktü, planktonlar da, beyaz yelkenlinin son vuruşuyla,
Bulandı mendirek içinde yaşam, inciler döküldü, darıldı istiridye.
Küstü herkes, kırıldı ama alıştılar vuruşkan dalganın hoyratlığına,
Bir bağışlamayan dalgalar kaldı, dalganın küslüğü kendi içine.
Gebze,14.11. 2016. Ünsal Çankaya
Tmolos Edebiyat, Eylül 2017, Sayı:66
ANMALIK -1-
(Cemal Süreya için)
9 Ocak zor zemheri
Bir şairin ölüm günü
"Üstü kalsın!" demişti ya
Kimseye kalmadı üstü
Yalnızca o ölüp gitti
Teberiği bir y harfi.
Gebze, 9.1.2013, Ünsal Çankaya
Tmolos Edebiyat, Şubat 2013, Sayı:11
9 Ocak zor zemheri
Bir şairin ölüm günü
"Üstü kalsın!" demişti ya
Kimseye kalmadı üstü
Yalnızca o ölüp gitti
Teberiği bir y harfi.
Gebze, 9.1.2013, Ünsal Çankaya
Tmolos Edebiyat, Şubat 2013, Sayı:11
ANMALIK -2-
Bir Ağır Roman yazmıştı
Tinerci çocuklara çizdi
Metin Kaçan; yaş elli iki
Yetti dedi köprü altı,
Ömrü bitti.
İstediği yere gitti!
Kimseye kalmadı bir şey.
Gebze, 9.1.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Şubat 2013, Sayı:11
Tinerci çocuklara çizdi
Metin Kaçan; yaş elli iki
Yetti dedi köprü altı,
Ömrü bitti.
İstediği yere gitti!
Kimseye kalmadı bir şey.
Gebze, 9.1.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Şubat 2013, Sayı:11
HAVADA BAHAR SESİ.
(Kar sesi duyan Leyl-i Zey için)
Havada bahar sesi, baharda neşe,
Çık diyor dağlara, dağ aldırmıyor,
Yücelerden yüce başı kar ağırlıyor.
Göğermiş yanları, dağlar meşeli,
Bir türkü tuttursam sevdadan yana,
Hangi derde düşolursan düş diyor.
Engin olma gönül, dağ engin değil,
Derdine yandığın başında değil,
Bir koşuya düşülmüyor aşkına.
Deli dolu çıvgalanan pınardan
Mordağlara selam taşır turnalar,
Açar gülü vardığında ellerin.
Turnalar göçüne dayanmaz sıla
Kaçıncı selamdır, kaçtır fasıla
Yangını taşımak aşktır vasıla.
Özlemden ölmeye yatmak yerine
Kuş olup uçmayı diler,
Kanatlanır da.
Ah! Serap bu!
Zey kar sesi duyar, o serap değil!
Gebze, 4.2.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Nisan 2013, Sayı:13
Havada bahar sesi, baharda neşe,
Çık diyor dağlara, dağ aldırmıyor,
Yücelerden yüce başı kar ağırlıyor.
Göğermiş yanları, dağlar meşeli,
Bir türkü tuttursam sevdadan yana,
Hangi derde düşolursan düş diyor.
Engin olma gönül, dağ engin değil,
Derdine yandığın başında değil,
Bir koşuya düşülmüyor aşkına.
Deli dolu çıvgalanan pınardan
Mordağlara selam taşır turnalar,
Açar gülü vardığında ellerin.
Turnalar göçüne dayanmaz sıla
Kaçıncı selamdır, kaçtır fasıla
Yangını taşımak aşktır vasıla.
Özlemden ölmeye yatmak yerine
Kuş olup uçmayı diler,
Kanatlanır da.
Ah! Serap bu!
Zey kar sesi duyar, o serap değil!
Gebze, 4.2.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Nisan 2013, Sayı:13
ÖYLEDİR ÇÜNKÜ
Kötüyüz çok, çokça ya da oldukça, Havva'dan, Adem'den gelip,
Adımız kadın, erkek, insan olalı beri, ağlayalı, güleli, yenilip,
Yenmeyi öğreneli, kalmadı yakıp yıkmadığımız gemi.
Kalmadı ağlamayan tek iyi kimse,
Gözyaşının anlamca öze değinmediği.
Dünyamızı kötülük bizle ele geçirdi, kimiz biz diyeni de
Kötüler öteledi, kötülük çok kolay yapılır şeydi.
Yaptık en dibini, ya da ehveni...
Her birisi iyi anlam arkasına gizlendi, iyi ve kötü neydi
Bilenleri kestiler, anlamlar işte o günden beri tükendi.
Öyledir, öyledir, çünkü anlamı da ağlatır insan evladı,
İçine oturmuştur doğarken ağladığı.
Ne kadar ağrısı varsa anlamın, tam o kadar derindir iç yangısı.
Yüklendikçe yüklendik üzerine, didikledik içini, dışını,
Kıyı ve köşesini, parça pinçik ettik göğünü, ruzigârını,
Zehir saçtık sularına, ağaçlarına.
Dayandı, direndi, yeniledi kendini, hep yeniden üretti.
Önce güzelliği, masumluğu kaybetti, empatiyi, sempatiyi.
Sonra kaybetti yaşama sevincini.
Öylesine dar ettik ki yenini, yelkenini
Kalmadı hiç kimseye derman olacak hali.
Durmadık, duraksamadık, ezilsin, tükensin, bitsin istedik sanki.
Kötülüğün bin türünü keşfedip, bin bir türünü üstüne sergiledik,
Üzüldü, sustu anlam, hepimize gücendi.
Ne kadar çok ağrısı var anlamın, anlamın aynasında çatlattığı ahları
Biçiyor çiğnendikçe kırıklar, biçiyor ah deyip, sustuğu dudakları
Bir avuç toprağa bakıyor şimdi, alıp götürecek sözcüklerini,
Herkesin eskittiği, söyleyerek derdini.
Gebze, 25.11.2016. Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ağustos 2017. Sayı:212.
Adımız kadın, erkek, insan olalı beri, ağlayalı, güleli, yenilip,
Yenmeyi öğreneli, kalmadı yakıp yıkmadığımız gemi.
Kalmadı ağlamayan tek iyi kimse,
Gözyaşının anlamca öze değinmediği.
Dünyamızı kötülük bizle ele geçirdi, kimiz biz diyeni de
Kötüler öteledi, kötülük çok kolay yapılır şeydi.
Yaptık en dibini, ya da ehveni...
Her birisi iyi anlam arkasına gizlendi, iyi ve kötü neydi
Bilenleri kestiler, anlamlar işte o günden beri tükendi.
Öyledir, öyledir, çünkü anlamı da ağlatır insan evladı,
İçine oturmuştur doğarken ağladığı.
Ne kadar ağrısı varsa anlamın, tam o kadar derindir iç yangısı.
Yüklendikçe yüklendik üzerine, didikledik içini, dışını,
Kıyı ve köşesini, parça pinçik ettik göğünü, ruzigârını,
Zehir saçtık sularına, ağaçlarına.
Dayandı, direndi, yeniledi kendini, hep yeniden üretti.
Önce güzelliği, masumluğu kaybetti, empatiyi, sempatiyi.
Sonra kaybetti yaşama sevincini.
Öylesine dar ettik ki yenini, yelkenini
Kalmadı hiç kimseye derman olacak hali.
Durmadık, duraksamadık, ezilsin, tükensin, bitsin istedik sanki.
Kötülüğün bin türünü keşfedip, bin bir türünü üstüne sergiledik,
Üzüldü, sustu anlam, hepimize gücendi.
Ne kadar çok ağrısı var anlamın, anlamın aynasında çatlattığı ahları
Biçiyor çiğnendikçe kırıklar, biçiyor ah deyip, sustuğu dudakları
Bir avuç toprağa bakıyor şimdi, alıp götürecek sözcüklerini,
Herkesin eskittiği, söyleyerek derdini.
Gebze, 25.11.2016. Ünsal Çankaya.
Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ağustos 2017. Sayı:212.
O YANGIN
"Yaz günü...Temmuz'da…"
Türkü söyleyemedik.
Silinecek yaşımız
Sel olup aktı ama
Söndürmedi ateşi
Üşüdük o yangında!
Üşüdük
Sevgisizlikten.
Üşüdük
İnsafsızlıktan.
Salınmıştı kavaklar,
Salınmıştı rüzgârla.
Buza kesti yüreğimiz
Küstü kör insanlığa.
Elimiz tutmaz oldu,
Dizimizse dermansız
Yanıp duruşumuz ondan
Göynüyüşümüz hâlâ!
Savrulsa da külümüz,
Yine üşür ömrümüz;
Çünkü insanlık öldü,
Sivas'ta, Madımak'ta!
Gebze, 2.7.2012. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Eylül 2017, Sayı:140
Türkü söyleyemedik.
Silinecek yaşımız
Sel olup aktı ama
Söndürmedi ateşi
Üşüdük o yangında!
Üşüdük
Sevgisizlikten.
Üşüdük
İnsafsızlıktan.
Salınmıştı kavaklar,
Salınmıştı rüzgârla.
Buza kesti yüreğimiz
Küstü kör insanlığa.
Elimiz tutmaz oldu,
Dizimizse dermansız
Yanıp duruşumuz ondan
Göynüyüşümüz hâlâ!
Savrulsa da külümüz,
Yine üşür ömrümüz;
Çünkü insanlık öldü,
Sivas'ta, Madımak'ta!
Gebze, 2.7.2012. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Eylül 2017, Sayı:140
HAIKUMSAL NAZİRE
Gece güneşin
Aya göz kırpmasından
Başka nedir ki?
Karanlık ayın
Giydiği kara hırka
Tülden örülü
Yıldızlar için
Gecenin çakır gözü
Menevişlenir
Samanyolunda
Gök kubbeye asılır
Deniz feneri
Kuyruklu yıldız
Kuyruklu yalan atar
Gaz ve tozundan
Tan ağarması
Güne gebe gecenin
Doğum sancısı
Aydınlık sabah
Lohusalık dönemden
Kiremit şeker
Öğle vaktinin
Kızgınlığı güneşe
İnsana değil
Öfkelenince
Yuttuğu gölgesidir
Dilleri değil
Şair acılarını
Gökkuşağı aşırmaz
Uçurumlardan
Şiirlere denk
Boynu bükük resimler
Fırçalanırken
Gölge Sinop’ta
Diyojen’e ağırlık
Bulutlanıyor
Büyüklük değil
İskender’in gördüğü
Düğümlerdeki
İkindi vakti
Müjdecidir akşamcı
Yorgun postaya
Parlatan olur
Güneşin efkarını
Çilingir sofra
Akşam yıldızı
İki tek attığında
Esriyor zaman
Yıldız mavisi
Şairin yüreğinde
Nazar boncuğu
Gebze, 6.5.2012, Ünsal Çankaya.
Afrodisyas Sanat, Yıl 6. Temmuz 2012. Sayı:34
Şair A. Uğur Olgar Haikuya öykünmeler çalışması ile birlikte yayımlandı.
Aslı ve Nazire'si aynı dergide, bir arada yayımda olduğu için daha anlamlı.
Aya göz kırpmasından
Başka nedir ki?
Karanlık ayın
Giydiği kara hırka
Tülden örülü
Yıldızlar için
Gecenin çakır gözü
Menevişlenir
Samanyolunda
Gök kubbeye asılır
Deniz feneri
Kuyruklu yıldız
Kuyruklu yalan atar
Gaz ve tozundan
Tan ağarması
Güne gebe gecenin
Doğum sancısı
Aydınlık sabah
Lohusalık dönemden
Kiremit şeker
Öğle vaktinin
Kızgınlığı güneşe
İnsana değil
Öfkelenince
Yuttuğu gölgesidir
Dilleri değil
Şair acılarını
Gökkuşağı aşırmaz
Uçurumlardan
Şiirlere denk
Boynu bükük resimler
Fırçalanırken
Gölge Sinop’ta
Diyojen’e ağırlık
Bulutlanıyor
Büyüklük değil
İskender’in gördüğü
Düğümlerdeki
İkindi vakti
Müjdecidir akşamcı
Yorgun postaya
Parlatan olur
Güneşin efkarını
Çilingir sofra
Akşam yıldızı
İki tek attığında
Esriyor zaman
Yıldız mavisi
Şairin yüreğinde
Nazar boncuğu
Gebze, 6.5.2012, Ünsal Çankaya.
Afrodisyas Sanat, Yıl 6. Temmuz 2012. Sayı:34
Şair A. Uğur Olgar Haikuya öykünmeler çalışması ile birlikte yayımlandı.
Aslı ve Nazire'si aynı dergide, bir arada yayımda olduğu için daha anlamlı.
BİR AVUÇ YILDIZ
Tüm sokaklar kaybolsa, adımız unutulsa,
Sevinçle parlıyorsa gülen bakışlarımız,
O sevincin içinde kendi çocuk yansımız,
Aradığımız elbet ayna gibi çağımız.
Kaç numara takılsa da gözlükler,
Bir bakışta buluyorsak çocukluk izlerini,
Yaşlara sakladığımız bakışlar gizlemiyor,
Gizlemiyor sevinci gözümüzün dalışı.
Hayır, bu yaşlılar biz değiliz arkadaş,
Ak saçımız altında oynar çocukluğumuz.
Üç beş beden genişleyen endam değil yaramız,
Ancak sığıyor içine an ve anılarımız.
Gebze, 18.2.2017. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Kasım 2017; Sayı:68.
Sevinçle parlıyorsa gülen bakışlarımız,
O sevincin içinde kendi çocuk yansımız,
Aradığımız elbet ayna gibi çağımız.
Kaç numara takılsa da gözlükler,
Bir bakışta buluyorsak çocukluk izlerini,
Yaşlara sakladığımız bakışlar gizlemiyor,
Gizlemiyor sevinci gözümüzün dalışı.
Hayır, bu yaşlılar biz değiliz arkadaş,
Ak saçımız altında oynar çocukluğumuz.
Üç beş beden genişleyen endam değil yaramız,
Ancak sığıyor içine an ve anılarımız.
Gebze, 18.2.2017. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Kasım 2017; Sayı:68.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)