(Cuma Dalgıç Anısına)
Kaç şiir döküldü gül çalımına
Her gülün dikeni kendi dalına
Takanlar gidiyor kendi yoluna
Duranları her gün Cuma bağlıyor
Eski zamanlardan bir şarkı gibi
Kaç bülbül ağladı gül çalımına
Her gülün kokusu kendi balına
Yananlar biliyor feryad figana
Salanları her gün Cuma dağlıyor
Eski zamanlardan bir şarkı gibi
Kaç gönül kapıldı gül çalımına
Her gülün saklısı kendi falına
Bakanlar geçiyor köşe başına
Kalanları her gün Cuma çağlıyor
Eski zamanlardan bir şarkı gibi.
Kaç ömür harcandı gül çalımına
Her gülün kurusu döndü toprağa
Ah ne çok azaldık yalan dünyada
Artanları her gün Cuma söylüyor
Eski zamanlardan bir şarkı gibi
Dinleyip ağlayıp ölmesek bugün!
Gebze, 4.3.2010, Ünsal Çankaya.
Sincan İstasyonu, Aylık Edebiyat Dergisi, Temmuz 2010, Sayı:35
Sincan İstasyonu Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sincan İstasyonu Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KINALI
Sel... Sel çılgınca sürüklerken dağları
Koşa koşa kaçışım, atlayıp taştan taşa
Boy yine bir parmakçık, yaş altı, bacak çırpı
Sırılsıklam oluşum, gök boşalırken hızlı.
Kucak kucak sevinçle, biraz kurumam için
Yün yorgana tam rulo, yüklüğe koydu ninem.
Çığlıklar büyüdükçe, çaresizlik içinde
Koşturdukça anneler, babalar ses olmuşken
İrileşen gözlerle, anlam arayışlarım...
Çalıp götürmüş sular karagözlü kuzumu
Ceylan emmim dövünür, tutamamış kızını
Ağıt ağıt anası, yaşla döver dizini.
Unutmuştum, çocuktum, unutmuştum adını
Kumru; kınalı kuzumun hiç bulunmadı izi.
Sel bir zaman durulmuş, koyda bulmuşlar seni
Bir mezarın var köyde, içinde çocukluğum
Ağlıyorum sessizce!
Gebze, 7.5.2008, Ünsal Çankaya.
Sincan İstasyonu, Ağustos 2008, Sayı:12
Şiirde adı geçen Kumru.
Baba adı Mazhar'dır, Ceylan onun amcası.
Amca oğlu küçüktü, kaza ile, av tüfeğiyle vurdu onu..
Şiir...Yaylaya özlemdir...
Ebemin beni hasta olmamam için yün yorganla yüklüğe sarıp kaldırışı gerçektir, sel ile yitip gitmemem için... Hayal ve masal... Hayat ve ölüm yan yana... Kumru işte bu fotoğraftan biraz sonra vuruldu.
Ardındaki onun teyzesi, yanındaki babamın...
Koşa koşa kaçışım, atlayıp taştan taşa
Boy yine bir parmakçık, yaş altı, bacak çırpı
Sırılsıklam oluşum, gök boşalırken hızlı.
Kucak kucak sevinçle, biraz kurumam için
Yün yorgana tam rulo, yüklüğe koydu ninem.
Çığlıklar büyüdükçe, çaresizlik içinde
Koşturdukça anneler, babalar ses olmuşken
İrileşen gözlerle, anlam arayışlarım...
Çalıp götürmüş sular karagözlü kuzumu
Ceylan emmim dövünür, tutamamış kızını
Ağıt ağıt anası, yaşla döver dizini.
Unutmuştum, çocuktum, unutmuştum adını
Kumru; kınalı kuzumun hiç bulunmadı izi.
Sel bir zaman durulmuş, koyda bulmuşlar seni
Bir mezarın var köyde, içinde çocukluğum
Ağlıyorum sessizce!
Gebze, 7.5.2008, Ünsal Çankaya.
Sincan İstasyonu, Ağustos 2008, Sayı:12
Şiirde adı geçen Kumru.
Baba adı Mazhar'dır, Ceylan onun amcası.
Amca oğlu küçüktü, kaza ile, av tüfeğiyle vurdu onu..
Şiir...Yaylaya özlemdir...
Ebemin beni hasta olmamam için yün yorganla yüklüğe sarıp kaldırışı gerçektir, sel ile yitip gitmemem için... Hayal ve masal... Hayat ve ölüm yan yana... Kumru işte bu fotoğraftan biraz sonra vuruldu.
Ardındaki onun teyzesi, yanındaki babamın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)