Translate

ASANSÖR

ASANSÖR

Aniden bir fırtınaya yakalanmış gibi ürperdi. Hazırlıksızdı hep, nasıl hazır olunurdu ki zaten beklemediği şeyleri yaşamaya. Tüm yaşamını plânlamaya çalışmıştı özenle, alışmıştı tüm plânlarını sırayla, plânladığınca yaşamaya. Üşümekten daha fazla nedene bağlıydı sanki içinin titremesi." Bir şey olacak " diyordu, " şimdi nedenini çözemediğim, beklenmeyen, anlamsız, ama mutlaka ters bir şey, olacak!".

Buz gibiydi elleri, eldivenlerini nerede unutmuş olabileceğini düşündü." Tuhaf şey " dedi, " Bu mevsimde zaten eldiven taşınmaz ki nerden de aklıma geldi eldivenlerimi nerede unuttuğum şimdi? "

Diken üstünde geçirdi günü; tedirgin, kaygılı, her bakıştan şüpheli. İnsanlar olağan dışı davranmıyordu oysa. Her zamanki gibi rutinin sarmalında geçti zaman, karanlık geldi. Her şey yine kendi olağan akışında yürümüştü; kapıyı çalıp girenler "merhaba, iyi günler!", dileğini anlatıp, işi bitenler " sağ olun, iyi günler! " diyerek çıkanlar... En son gelenler de gittiğinde "iyi akşamlar! " dileğinin sedasıydı arkalarında kalan...

Masasını toplamaya başladı; not defterine sırayla ertesi gün yapacağı işleri plânladı, yazdı, dosyalarını yerine kaldırdı, kalemlerin kapaklarını kapattı. Gün içinde sık sık yaptığı gibi üfleyip püfleyerek uzaklaştırdı masasındaki son kalan tozları ..

Her akşam yaptığı gibi yine iki kez çevirerek kilitledi kapıyı anahtarıyla .

Eve dönüş yolunda sırasıyla manava , telefonla verdiği siparişi hazırlamış olan kasaba , hemen yanındaki fırına , en son da apartmanının altındaki kitapçıya uğradı .Abonesi olduğu gazeteler ve hiç bir zaman ayın ilk günü gelemeyen dergilerini aldı .

Elleri , kolları dolmuştu , merdivenlerden çıkmayı göze alamadı bu kez . Zaten spor olsun diye yürüyerek çıktığını söylüyordu hep. Önce bir ayağıyla kapıyı tuttu, torbalarını koydu asansöre, çekti kapısının arasından ayağını. Hangi düğmeye bastığının ayrımına varamayacak kadar daldığını anladı sonra.

Asansör hızla yükselirken " hiçbir şey olmadı, tuhaf! " dedi, " tuhaf!", " neydi o bütün gününü bir şey olacakmış gibi ikircikli geçirten ürperti? ".

Kendi katını geçtiğini fark etti sonra asansörün, kızdı kendine. " Sanki ömründe ilk kez biniyorsun asansöre, ne diye doğru düğmeye basmadın ki!"...

Birden sarsılarak durdu asansör, elektrikler kesildi, kalbi hızla çarptı; bir kez daha kalmıştı böyle karanlığında asansörün, yine aynı ürpertiyle anımsadı.

O zaman da yaptığı gibi kapıyı yumrukladı, sesi düğümlenirdi boğazına, hiç çıkmazdı böyle korktuğu anlarda. Yine sesi çıkmadı. Yarısından çoğu boşalmıştı apartmanın binaya taşındığından beri ..

" İlk katlarda bir daire tutsaydım keşke, ama o sırada bu kadar boş değildi ki, keşke ilk boşalan daireye taşınmaktan vazgeçmeseydim!" diye düşündüğünü, "korkularını yenmek için üstüne gitmelisin!" diyen o büyük lafı eden adamı, o kitabı yazdığı ve tesadüfen okuduğu bu sözlerle kendisini umutlandırdığı için inançla sevdiğini, yaşamı plânlarken kullandığı ilkeleri arasına yıllar sonra da olsa bir de bu sözü aldığını, tesadüfen karşılaştığı kitap fuarında bu defa başka bir kitabını da alıp, korkularını yenmesi için ilk kitabındaki öğütlerine teşekkür ederek imzalattığını teker teker anımsadı ..

Yazarın adını anımsayamadığını fark etti düşünceleri hızla kayarken. Kapıyı yumruklamayı sürdürdü nefesi korkuyla sıklaşırken, öleceğini düşündü. Sık sık değil arada bir de olsa bile ölümü düşünmezdi. "Daha yaşanacak ne güzel günler var!" derken bu kez niçin öleceğini düşündüğünü ayrımsadı; o ilk asansörde kalma olayının korkusuydu düşünmesine neden olan. Yine ürpertiyle anımsadı.

Tek başınayken asansöre binemeyişi, spor bahanesiyle merdivenleri tırmanışı, kendi kendine yetme telaşıydı. Korkularının üstünü örterek günleri plânlayışı, yaptığı plânlardan hiç sapmayışı, her şeyi kontrol ederse yaşam sorunsuzca böylece sürer gidere inanışı...

Cep telefonunu aradı karanlıkta telaşla, kimse yumruklanan kapıyı duymamıştı, buldu. Aklına arayacağı yakında oturan hiç kimse gelmedi. Acil numaraların hiçbiri kayıtlı değildi... Asansörde kalışının ne kadar sürdüğünü sordu kendine, geçen zamanı ayrımsayamadı. Her şeyi yazarak, kaydederek, yaptığı yazılı plânlara uyarak yaşamaya alıştığından dolayı hiçbir numarayı aklında, ezberinde tutmadığını yine ve daha da fazla ürpererek ayrımsadı.

Kalbindeki sıkışma arttıkça arttı, nefesi hızlandıkça hızlandı. Karanlıkta rastgele bastı hızlı aramaya kodladığı üstteki tuşlardaki herhangi bir numaraya. Çalmaya başladı telefon, saydı, saydı, saydı, korkuyla düşündü; açılmayacaktı…

Tam başka bir numara denemeye karar verdiğinde sevinçli bir ses "Merhaba!" dedi, hiç ara vermeden, yanıt beklemeden, heyecanla sürdürdü konuşmasını: "Uzun süredir aramanı bekliyordum! Neredeyse yine ben aramayı düşünüyordum. Birlikte gidelim dediğimde, bir ömür mutlu olacağız dediğimde sevgi biraz da her şeyi terk etmeyi bilmek, ileriye, bilinmeze gidebilmektir dediğimde gelmemiştin! Şimdi geleceksin değil mi? Geleceğini söylemek için aradın değil mi, söyle ne olur?"

Birden yıllar öncesine uzandı düşünceleri; gitmekle kalmak arasındaki mücadelesinde en sevdiği insan için bile terk etmeye kıyamadığı anlamsız işlerin nasıl kazandığını. Keşkelerle içini kaç kez yaktığını... Başka hiç kimseyi sevmediğini, sevemediğini... Gururunu yenip, binlerce kez " Ben gelmemiştim ama sen dön, sensiz yaşamak çok zor!" diyebilseydi onun her şeyi, hiçbir şey düşünmeden ardında bırakıp dönebileceğini bildiğini, ama arayamadığını. Ne kadar çok vazgeçmemek için hızlı arama tuşlarına kodladığını... Telefonu açıp, tam o tuşa basıp çaldıracakken telefonu kaç kez kapattığını anımsadı...

Karşıdan ses; " Konuş lütfen!" diyordu…, " Beni sevdiğini biliyorum, ben de hiç vazgeçmedim seni sevmekten, hiç vazgeçmedim!"

"Asansörde kaldım, yardım et, lütfen çabuk! " diyebilseydi gelinemeyecek kadar uzaktaydı o sesin sahibi... Onu sevmekten hiç vazgeçmediğini söyleyebilmeyi istedi, sesi hiç çıkmazdı böyle anlarda, yine çıkmadı. Kapıyı yumrukladı yere çömelerek, çaresiz, ağlayarak, kapıyı yumrukladı.

Sarsıldı asansör birden gelen elektrikle, telefon elinden kaydı, "Ne olur konuş!" diyordu, asansör hızla düşerken aşağıya kulağına ulaşan en sevdiği ses "Susma, ne olur konuş!"

"Tuhaf şey!" dedi yine asansörün yere çakıldığı en son anda; " Neydi o kitabı yazan adamın adı?"

(Gebze, 13.3.2009, SİNCAN İSTASYONU, Ağustos 2009, Sayı:24.)
(Not: Yazılan ve yayımlanan ilk öyküdür.)