Translate

eliz edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eliz edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SEN YOKKEN KARANLIKTIR

SEN YOKKEN KARANLIKTIR

Dünya deyip geçiyoruz olana olmayana,
Olmayanı oldurmayan dehrin kırık çarkına.
Bir kırlangıç hüznü taşan ömrün sayfalarına,
Konar göçerlik biçseler çığlığını sakınma!

Kuşlar geçe uçamaz diyenlere inanma,
Ayla yıldız yoldaş olur gece yol alanlara.
O nasıl dönüyorsa dünyanın yamacında,
Ebabiller de dönermiş, göğümüzde, boyuna!

Aşklarını masmavi yapmayı hiç unutma,
Karanlık gecemize dolunay ol Aykız'ım.
Ol ki çobanaldatan ya da keçisağanlar,
Dağ kırlangıcı olsun eleğimsağmalarda!

Haydi gel, umutlara ışığın kanat olsun,
Kelebekler ölmesin, ağlamasın gelincik.
Gel yürüsün can suyun can ol yuvalarına,
Sevgini almadıkça kuşlar bile ötmüyor!

Hem yıldızlar üzülüyor sensiz gecelerinde,
Gel de ışığını dök, göğümüz aydınlansın.
Sonsuzluğu umarken gök kubbenin altında,
Yorgun maviliğinle ellerimiz boyansın.

Beyaz hep kederlidir biliyorsun değil mi,
Biliyorsun elbette, doğmadığın her gece.
Gel boynunu bükmesin seni özleyen güller,
Yokluğunla kaybolmasın gece içinde renkler.

Sensizken zifirlerden daha karanlık dünya,
Hep gökkuşağı boya yağmurların ardına.
Ne çok şiirler yazdım ay aydın olsun diye,
Okundukça okunsun, sevgiyle, kaldığında.

Gel ki apaydın olsun, yaşanır olsun çağ da,
Çünkü kırlangıçlara yetmiyor artık dünya!

Gebze, 29.9.2007-2020 Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Mart 2024, Sayı:183

TERZİ DEĞİLİZ AMA

TERZİ DEĞİLİZ AMA

Terzi değiliz ama dikiyoruz boyuna gökyüzümüzü,
Yırttığında şimşekler maviliğini.
Yamalar gibi teyellenmişken ömrümüz ömrümüze,
Ayrılık olmasın diye ellerimizde.
Dilimize dişimizle hapsedilen sözlerimizi,
Söküyoruz ağzımızdan iğne oyası işçiliğiyle.

Dağlar kavuşsun diye dikiyoruz vadi ve ırmakları,
Dünya hep yeşil kalsın diye dökülen yaprakları.
Sevgisizlik ölüm diye eşleyip insanları,
Sevelim ve koruyalım diye doğuruyoruz çocukları.

Bunca özen sonrası yine de deliniyorsa gök
Boşalıyorsa yağmurlar ömrümüzün üstüne,
Yaprakları çalıyorsa sonbahar,
Yamalar sırıtıyorsa aynı kumaşı bulmadık diye,
Çocuklarımızın geleceğini çalıyorsa siyaset,
Duracak mıyız?

Kan içinde bile kalsa dilimiz haykıracağız,
Yırtıp dudağımızı bir ıslık salacağız göğün yüzüne.
İşte o zaman işe yarayacak terzilik hevesimiz,
İnsanlığımız tam olacak, diktiğimiz eksiksiz!

Sonra oyun sayacağız gölge teyellemeyi.
Dağda taşta izi kalmayan sözümüzü,
Hiçbir kalpte izi kalmayan yüzümüzü,
Yüksüğümüze doldurup düğmelerken maviye
Ustalığımızı çekeceğiz insanlık gönderine,
Sonsuzluğa ulaşıp yenilmez kalsın diye!

Gebze, 24.10.2021, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Ocak 2024, Sayı:181

 


AĞITLAR DA AĞLARDA

AĞITLAR DA AĞLARDA

Kimse bilmez denizlerin nice eskidiğini,
Nasıl yıkanacağını dalgaların.

Denizatlarına binip gitmez iyi balıklar,
Kötüleri yutsa da kendinden küçükleri
Hiçbir balığın gözyaşı parlamaz yakamozda.

Yıldızlar yandığında aydınlanıyor gece,
Ay düşünce denize, ağıyor gün ışığı terazi kefesiyle.
Sabahlar dökülünce maviliğin üstüne,
Gün ve gece dengesiyle buluşuyor denizde.

Fırtınalar çıkmayan aylarında yılların,
Sevinçle uğurluyor gidenleri kalanlar.
Dönsünler umuduyla sallanıyor mendiller,
Yol alıyor tekneler, ağlarını salıyor derinliğe avlakta.

Balığa çıkan sağ dönse sevindirir bekleyeni,
Ya da uzaklara çakar umuttan yorgun gözleri.
Azıcık bir esintide elleri boş gelinmez de,
Fazlasında hem açlık var hem de yokluğun kaygısı,
Büyük küçük diyemeden hepsi düşerler kedere.

Sorulur mu tekne batsa nerede yatar batığı,
Atılan ağlar dolduysa, toplanmazsa zamanında,
Balıklar da ölür mü ki unutulan ağlarında?
Ya da ağıtlar çıkar mı balıkların avazından,
Sessizliğini yırtar mı koyulaşan derinlerin?
Ağlar mı deniz anası ağları yırtıldığında,
Sarılır mı birbirine ağ içinde ahtapotlar?

Bu denizler niye eski, niye kirlendiler birden,
Sorular yanıtsız artık, bilen tüm balıklar ölmüş,
Belleğimizi çalmışlar, ben bile yaşlandım zaten.

Nice zaman geçmiş çünkü denizlerin denizliği üstünden,
Yamaları bile yama istiyor minicik derelerden!

Gebze, 5.2.2022, Ünsal Çankaya.



.......................

Yayıma giden hali aşağıda:

AĞITLAR DA AĞLARDA

Kimse bilmez denizlerin nice eskidiğini,
Nasıl yıkanacağını dalgaların.
Denizatlarına binip gitmez iyi balıklar,
Denizanaları ağlamaz yakamozda.

Yıldızlar yanınca sönüyor karanlığı gecenin,
Ay düşüyor denize, çıkarıyor güneşi teraziye.
Sabahı döküyor maviliğin üstüne,
Gün ve gece dengesiyle buluşuyor böylece.

Sessizliği parçalayan fırtınalar çıkmayan zamanlarda,
Sevinçle uğurluyor gidenleri kalanlar, dönsünler umuduyla.
Yol alıyor tekneler açıklara, ağlar salınıyor avlakta derinliğe.

Azıcık bir esinti habercisi değildir elleri boş gelmenin,
Fazlasıysa hem açlık hem de belki yokluktur,
Büyük küçük demeden düşerler kederlere.
Balığa çıkanlar döner, sevindirir bekleyeni,
Ya da uzaklara çakar umuttan yorgun gözleri.

Sorulur mu tekne batsa nerede yatar batığı,
Atılan ağlar dolduysa, toplanmazsa zamanında,
Balıklar da ölür mü ki unutulan ağlarında?
Ya da ağıtlar çıkar mı balıkların avazından,
Sessizliğini yırtar mı koyulaşan derinlerin?
Ağlar mı deniz anası ağları yırtıldığında,
Sarılır mı birbirine ağ içinde ahtapotlar?

Kimse bilmez eskiliği, ben de yaşlandım zaten,
Nice zaman geçti denizlerin denizliği üstünden,
Yamaları bile yama istiyor minicik derelerden!

Gebze, 5.2.2022, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Kasım 2023, Sayı:179

EL İZİM OKUNUR MU?

EL İZİM OKUNUR MU?

Alın yazısı mı varmış, yazılır da kalır mıymış, okunmuyor ki yine de okumayı öğrensek de.
Ve ayak izimiz nerde, sağlam mı basmıyoruz ki, kalmıyor izler geride?

Emekle yaşıyor insan, emeğimiz elimizde, büyüttüğümüz umutlar kırılır el kapısında.
Nice baksak  kör aynaya yansımızı almıyorsa kalır mı ki el izimiz aynamızın ayasında?
Kalsın dileğimi tutup basıyorum avucumu, minicik bir esinti var siliyor tüm buharını,
Aynalar bile almıyor el izimin taslağını.

Bahar olsun istiyordum, bademler çiçek açsın, elmalar, ayvalar da.
Ama yazlar gecikiyor kışlar çokça uzasa da buharlaşınca dileğim,
Üstüne yazdığım değil kederim kalmış aynada.

Ey dünya! Yetmedi mi yıkıldığın, yıktığın,
Yetmedi mi çektiğimiz acılar, doymadın mı ölüme?
Kiraz mevsimi geliyor, geçene dek dursana!

Gebze, 14.3.2023, Ünsal Çankaya

Eliz Edebiyat, Ekim 2023, Sayı:178

ÇOCUKLAR ÇİÇEK OLSUN

ÇOCUKLAR ÇİÇEK OLSUN

Şuraya şiir koyalım evi bahçeli olsun,
Panjurları kuş gözü uykusu serçe.
Çatısı yağmur yüklü örtüsü bulut,
Gölgeler yalnız girsin iç içe odalara,
Anahtarlar uymasın açık kapılarına,
Kilit vurmaya.

Şiirli bahçeye kuyu, çektikçe taşarken suyu, 
Deresine asma köprü, başına bir Deli Dumrul.
Günışığı geçmez desin güneşi alsın, 
Geçer desin dolunaylı geceyi.
Masal dinlesin çocuklar, masallarla gelsin uyku,
Huzur bulmaya.

Saksıya çiçek dikelim, gümüş değsin yaprağına, 
Suyunu çocuklar versin korkusuz avuçlarıyla.
Pembeyi unutsun kızlar kanmasın toz hayallere,
Eğer özgürlükse mavi ayırmasın çocukları,
Gülüşler eklesin ressam hepsinin gül yanağına,
Gamze gamze dağılmaya.

Ne savaşlar sürsün ne aymazlıklar;
"İnsanın insana bitsin kulluğu."
Yaşanası olsun artık yıkım olmasın,
Ölmesin çocuklar, ölmesin artık,
Oyunlu bahçeler çocukla dolsun,
Durmasın dünya!

Gebze, 19.12. 2017, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Mart 2023, Sayı:171


NEYE BENZER

NEYE BENZER?

Mevsimler kuşlara benziyor diyor kalbim,
Yaşamak dediğin kış mevsimine!
Elma şekeridir diyor bilge insanlar,
En çok benzediği yaşamak denen şeyin.

Yanıltıyor insanları bu benzetmeli tanım,
Şekeri ve elmayı hem bulsa hem bitirse,
Şu dünyaya kazık çakmak mesele!

Kış dediğin çok üşütür insanı,
Yaz dediğin özlemindir denize.
Mevsimleri karıştırıp uçmazsan,
Ne tat kalır ağızda ne de tuz değer tene!

Kimi zaman aldırmazsın elmaya ve şekere,
Kimi zaman kıyamazsın yemeye.
Kimi zaman bulamazsın aradığın meyveyi,
Kimi zaman kurtlar gezer elmaların içinde.

Şeker biter, elma biter, uçar gider yılların,
Kuşlar gibi geri dönmez ömürler.
Göçeniyle kalanıyla son mevsimin topraktır,
Çubuk geçmez kazma kürek yerine.

Gebze, 10.7.2021, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Ocak 2023, Sayı:169

GÜZEL KEDİLİ ŞİİR

GÜZEL KEDİLİ ŞİİR

Ortaköy'le yarışıyor kedinin resimleri
Kuyruğundan havalı bıyıkları neşeli.
Pek bir zarif gülüşü, pozlarıysa sahici
Martının gagasına deniz takılmış mavi. 

Güneşi bekliyorken dalga kırmış yüreği 
Bulmuş gözyaşlarını ağlamış sarı kedi.
Solmuş lacivert teni yosun kesmiş elleri
Denizin balığı yok, balıkçı çoktan gitti.

Tezgahta dizi dizi yeşim taşı biblolar
Yerde bulup gökte say yedi fil yedi kedi.
Satan al bunları der, alanın oldu evi 
Gülümser bıyık altı, gülümser kedileri.

Alalım der görenler sar alalım hepsini 
Uzun tüylü kediyle gözleri som maviyi.
Martının kanadına bağlanınca mor kedi
Sanırsın belleği fil, hiç unutmaz denizi.

Ortaköy'le müsemma, Ortaköy Kedileri
Unutulursa küser martıyla ağlar hepsi.
O kadar emek verip severek yazdım ya ben
Korkarım beğenmezler kendi şiirlerini.

Gebze, 26.11.2009, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Ekim 2022, Sayı:166


ŞAHİT

ŞAHİT

Gülüyoruz kor güneş, soluyoruz, gece oluyor, aysız.
Ağlıyoruz gözyaşımız bulut oluyor, bulutlar yağmur,
Yağmurlardan sel oluyor inanmazsınız!

İşimiz ki gökyüzüymüş, onu mavi boyamışız,
Kendimizi yok sayarken ak bulutlara sarmışız,
Unutmaktan gayrısı boş umutları çok saymışız!

An gelip devran devrilmiş, toprakta harman hasatsız,
Devranda teker çomaksız, gökyüzü bulutsuz kalmış.
Darmadağın olmuş her şey, ne güneş ne umut kalmış,
Bir bakmışız, arpa boyu yol almışız!

Arpalar ki hep şırasız, şıralarsa çok bozasız,
İşsiz kalmış yalancılar, yabancılar aşa dalmış,
Yerliye yer bulunmamış!

Gelen atmış giden satmış, yüzümüz dayanmamış ki,
Ömür deyip katlanmışız, ömür deyip aldanmışız!
El elde başta kalmışız, işsiz, güçsüz ve parasız!

Madem ki gökyüzümüz yok, madem yenmeye gücümüz,
Elden gelen dilden gelen bu yokluğa derman olur,
Gönlümüzle, yazımızla çağa şahitlik yaparız!

Gebze, 14.2.2010, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Haziran 2022, Sayı:162

SIRLAR DÖKÜLÜR

SIRLAR DÖKÜLÜR

İğde ağacına aşıladım özlemi, çiçeklenince,
Anneme döndü her bahar beklediğim rengiyle.
O öğretti bir kokuyu saklamanın sırrını belleğime.

Sığdırmaya çalıştım düşlerimi güllerin gölgesine,
Ah düşlerim, bulut ağdı güneş battı sığmadı içlerine!
Uçup uçup gidiyorlar kimse bilmez nereye!

Şiir olsam okunmazdım belki de dedim yazabilirim,
Sıraladım sözcükleri, yakalayıp, peş peşe...
Kimi dümdüz yazı bile olmadı, kimine el durur berceste dize!

Böyle böyle geçti ömür, ümitlerle oyalarken günleri,
Aynalara sakladıydım yüzümü, aradım, aradım da delice,
Sırlarımı dökmüş, belli, benzemiyor gördüğüm suretime!

Gebze, 26.9.2019, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Şubat 2022, Sayı:158

BEYAZ, SOĞUK VE KİRLİ

BEYAZ, SOĞUK VE KİRLİ

Kar beyazken güzel, ama soğuktur yine.
Dünya buza keserken uçuşarak yağsa da
İnsafsızdır keskide, vurur evsiz olanı.

Güzelliği tez geçer, çünkü kısadır ömrü.
Asaf demişti hani 'birincilik beyazın!!
Kirle kapar zirveyi tüm renklerin içinde!

Kar beyaz kalacak kadar güçlü değildir.
Basıldıkça çıkar karanlıkları,
Basan ayak donar yoksa botları.

Evi barkı olmayan yoksullar çaresizdir,
Gönülleri yalnızdır, sevgisiz şu dünyada,
Sıcak çorbayı geçin su bile bulamazlar.

Onlar donar yalnızca uzayan zemheride,
Terk edilen canlarla, saçakların altında,
Evliya Çelebi der ki buzken uçar kediler.

Üşümez markaya, kürke bürünen sırtlar,
Üşümez fıçıya dönen yağlı suratlar.
Zemheri üşütmez evi olanı!

Üşüyen sokaktır kar altındaki
Üşüyen yürektir kar altındaki.
Beyaz, soğuk ve kirli!

Gebze, 11.12.2013, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Aralık 2021, Sayı:156


FESLEĞENLER UNUTUR

"Bir çiçek mi koparacaksın,
Çiçekle vedalaşmalısın." İhsan Üren

FESLEĞENLER UNUTUR

Her gün konuştum onunla, çabucak büyü diye
Okşadım yaprağını, avucumla, sıkmadan.
Yerleşti saksı boyunca, uzandı göğe dalı,
Kıyamazken dokunmaya çiçeğe durdu biraz.

Susuz kaldığında yandım, nasıl unuttum diye,
Sevincimdi fesleğen, vedasız soldu gitti.
Toprağında kuru dallar, yaprakları çürüdü.
Saksısıyla ağladım kırılıp, dökülünce.

İnsan öldüğü zaman da işte böyle oluyor.
Ardında ürkek bakışlı fotoğraflar kalıyor.
Yaşamla değil de sanki bağı bizle kopuyor,
Kalan ölüm denen şeye bu yüzden inanmıyor.

Son bir diyeceği bekler artta kalan kim ise,
Bir gülüşe eklenecek sevgi, özür ve bakış.
Birçok soru kalır sonra keşke ile büyüyen,
Giden sonsuza uçmadan sorulsaydı denilen.

Özledikçe bilenen bir hançerdir eldeki,
Anımsanır ukdeler, bellektir yenilenen.
Oysa zaman galiptir, insanın soruları
Unutulur zamanda, mevsimlik çiçek gibi!

Fesleğenler tez küsermiş susuz kaldıklarında.
Kokusunu yitirirmiş, unuturmuş seveni.
İnsanlar da unutuyor son sözler edilmezse,
Vedasız unutuyor, hançer kalbe girmeden!

Gebze, 12.10.2014, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Ekim 2021, Sayı:154


GİBİ

GİBİ

Sanki günün aydınlığı güneşin gitmesine bağlı.
Değilmiş gibi üşüyor gece!
Titriyor bir serçenin suya değen gagası,
Ne zaman ki buluyor ellerini, ısınıyor tünekte!

Sanki denizin güzelliği ırmağın gelmesine bağlı.
Değilmiş gibi azalıyor renkleri!
Soluyor ufkun kırıldığı noktada ışık,
Ne zaman ki buluyor gözlerini, mavileşiyor yine!

Sanki yağmurun inişi bulutların ağmasına bağlı.
Değilmiş gibi duruluyor fırtına!
Sessizce yaprakları düşüyor ağaçların,
Ne zaman ki duyuyor nefesini, çıldırıyor sevinçle!

Sanki ayrılıkların hüznü umutların tükenmesine bağlı.
Değilmiş gibi saklanıyor yalnızlık!
Anlamsızlık yankılıyor uçurumdaki güller,
Ne zaman ki görüyor geldiğini, kayboluyor sesinle!

Gebze, 11.1.2009, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Eylül 2021, sayı.153

MENEKŞE YILLARIN ANIMSADIĞI

MENEKŞE YILLARIN ANIMSADIĞI

Her tomurcuğunu gözlüyorum gizlice,
Mırıldanarak açıyor çiçeğini menekşe.
Güneşe uzanıyor, aydınlığa, özlemle.
Doğam doğallık diyor çiçekliğin diliyle.
Boynum bükülüyor deyişlerine.
Kuralların hiçlendiği ülkemde.

Karanlığa asfaltlandı sokaklar.
Ön tekerin peşinde zıplıyor arka teker,
Ana kural kitabına uymaya en yeminli
Baş çekiyor o kitabı delmede!

Git gide zorlaşıyor ülkemizde yaşamak
İnsan değil, hayvan olsan, bitki de...
Doğayı unutanlar artıyor yükseklerde.
İnsanı unutanlar artıyor hükümlerde…

Zamanaşıyor karanlık aydınlığın üstünden,
Zamanla tükeniyor yürekteki umutlar
Fer kalmıyor gözlerde.

Menekşelerimin çıldırdığı bir zamanda oluyor bunlar
Menekşelerimin rengarenk açtığı mevsimlerde.

Bu yüzden unutuyorum yalnızlığımı,
Solarken gün sarısı, eriyorum maviliğin içine.
Ben yabanım, menekşem hercai değil, her deminde,
Çok mahzun ve anımsıyor bunu yıllar geçtikçe.

Gebze, 15. 8 2020, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Haziran 2021, Sayı:150

ORMANDA

ORMANDA

Dikili ağaçların ormanlığı tevatür. 
Kolay mıdır ormanlık birey olunmadıysa?
Başı dik kökü sağlam birlik olmalı önce!

Birliğin özgürlüğü çokluğun dirliğidir.
Dirlik ise kurallı yaşamaktır birlikte.
Üretip bölüşmeye hazır olmaktır orman.!

Dervişliğin zirvesi bir hırkaya bir lokma.
İnsanda töz aramak kusur, günah değildir.
Orman sadeliğini seçmek yürekliliktir!

Bunca yılda parça pinçik olup da,
Kaynayan kazana tuz olmadıysak,
Küllenen ocağa köz olmak gerek!

Yaşamaya değmeyecek ömürler,
Kaybolmayı bilmiyorsa ormanda,
Kaydolmayı ummasın tarihine!

Gebze, 26.10.2020, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, 2021 Şubat, Sayı.146 

KUŞLAMA -2-

KUŞLAMA -2-

Şuraya bir kuş koyalım şakıyan, oğulları asker olan annelere teselli,
Onları sağ görünce yaşanacak sevince eşlik diye!

Şu martının çığlığını silelim, annelerin gözyaşıyla beraber,
Oğulları el almasın, tüm çocuklar okusun, yaşasınlar sevgiyle.

Şurdaki kuş havalansın, şiir yazan kadınların şiirine konsun da,
Yazıldıkça güller açsın, hasetlensin bülbüller, sığmasın kafeslere.

Toprak sıcak, dal yeşil, gökyüzümüz masmavi olacaktır o zaman.
Olmasın mı bir daha, dolmasın mı maviler umutlara?

Olsun, hem de çabucak olsun!
Kızlar, oğullar gülsün, sevinsin anneleri!

Gebze, 21.7.2019, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Aralık 2020, Sayı:144

 


KARANTİNA GARANTİYSE

KARANTİNA GARANTİYSE

Gün ortası güneş almalı insan
Sabahın mahmurluğunu üstünden atıp
Gecenin esrikliğine prim vermeden.
Sevinçler taşımalı ki odalarına
Duvarlar ve tavan büyüklenmesin
İsteyen bölüşsün sevdiği ile.

Çünkü herkesin gecesi kendine artık
Kederi ve mutsuzluğu kendine.
Çünkü herkes bilmiyor çoğaltmayı umudu
Çoğaltıp da koymayı kederlerin önüne
Herkese dağıtmayı çıkan seher yeliyle.

Bir türkü uydurayım bilmezlerin yerine
Ezgilenip ırlansın ninniler niyetine.
Çünkü uyanmak çok zor karabasan bastıysa
Uyutmak daha da zor masal öğrenmeyeni.

Esme bre deli rüzgâr gönül hoş değil
Gönlü hoş eyleyen günler tükenmiş.

Karanlığın elleri uzanıyor her ana
Günler ve gecelerin farkı güneşte değil.

Karanlığın elleri uzanıyor uzaya
Uzay bile hem uzak hem de boşlukta değil.

Anasının ninnisini zaten unutur çocuk
Masal masal matitastan geçmediyse gecesi
Irladığı ezgi der ki annem, gönlüm hoş değil.!

Gebze, 16.4.2020, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Temmuz 2020, Sayı:139