Translate

Tmolos Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tmolos Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AYIŞIĞINDAN

AYIŞIĞINDAN

Hangi mevsim olduğu önemsiz ey sevgili
Her gece hançer gibi yaralayan bir ayaz
Vuruyor yüreğimden, kanatıyor öylece
Yüreğini yüzüme kapatıp gittiğinde.

Sızıyorum umutla aralıksa penceren
Teselli oluyorum yüzün gülümseyince
Üşüyorum apansız perdeyi çektiğinde
Ağlıyorum gizlice sensiz gecelerime.

Bir başıma koyuşun değil beni ürküten
Dayanamayıp bir gün kapıma geldiğinde
Kalmayacak mecalim ve açılmaz belki de
Uçup gidiyor yıllar şu kocayan ömürde.

Özlemle bekliyorum bir gün gelsen sevgime
Hem kalırsın kim bilir ay düşürüp gönlüne
Çok bekletme ne olur kalmasın sensiz gece
Aykız'ım mavilenip şavkısın gökyüzünde.

Gebze, 1.1.2010, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2013, Sayı:15

BEKLEYEN

BEKLEYEN

Yaşlı bir ağaç rüzgârdan aldığı güçle silkeledi gözyaşlarını
Doğrultmaya çalıştı bükülen belini, omuzlarını dik tutmaya
Beklediği kuşlara yuva olsun diye biraz daha oydu bağrını
Yeniden barıştı içi içini yerken yine yardım eden kurduyla

Hep tek başınaydı, sessizce bekleyişi yüz yıla yaklaşmıştı
Uzaktan gelen bir atlı, mola verdiğinde dikivermişti oraya
Kara kışın ardından yeşerip uzandığında nasıl da şaşırmıştı
Göz alabildiğine ufka yaklaşan bozkırın ürküten yalnızlığına

Yağmurlar geldi sonra, karlar, arada güneş yakıp kavurdu
Her yıl rüzgâr kırdı dallarını, büktü belini tüm acımasızlığıyla
Kızmadı ona, sevdalı türküler getiriyordu her dokunuşunda
Ezgiler yüreğine doldukça gidesi geliyordu doğduğu diyarlara

Dost olmuştu büyüyen dallarının çatallarına yuva kuran kuşlarla
Onlardan öğrenmişti; anlatılmaz güzellikler yaşanırmış uzaklarda
Ben de görebilsem diye düşünmüştü, uçup gidebilsem kuşlarla
Uçmaya çabaladıkça kökleri daha sıkı sarılıyordu taşa - toprağa

Kalkmaya çalıştıkça uzuyordu boynu, nasıl da acıyordu kolları
Kucaklamaya çalıştığında gölgesine uzanıp kalan insanları
Büyüdükçe anladı, öyle sımsıkı sarılmıştı ki kökleri toprağına
Savrulup gidemezdi memleket türküleri söyleyen rüzgârla.

Gebze, 2009, ÜNSAL ÇANKAYA.
Tmolos Edebiyat, Ağustos 2013, Sayı:17

GEZİ ÇOCUĞU (BERKİN)

GEZİ ÇOCUĞU
(BERKİN)

her gün söylediğim ninniyi
dinlesin, uyusun isterdim çocuklar
güzel rüyalar görebilsinler diye
tanklar-tüfekler değil baharlar-yazlar
denizler-güneşler koyardım nağmelerine
dalında olmuş yemişler
uzanıp alıversinler diye
bir gülümseme yerleşirdi gül yüzlerine

şimdi susuyorum, uyumasınlar
uyuyanlar da uyanabilsin diye

haydi uyan,uyan artık çocuğum
önce bir gül neşeyle gerinerek
sonra zıpla yataktan
kırk günlük uykuda biriktirdiğin enerjinle
uyan artık diyorum, uyansana çocuğum
ömrün uykuda mı geçecek böyle
sen uyurken akıyor hayat
yetişeceğin günler var
yaşayacağın güzellikler
seni beklemez öyle

işte susuyorum tüm ninnileri
sen artık uyan diye.

Gebze, 29.08.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat , Ekim 2013, Sayı:19.


Yukarıda yayım bilgisi verdiğim şiirdeki çocuk halen uyumakta...
Bir sinerji olsun uyanması için, her okuyan paylaşsın uyan Berkin uyan diye...uyansın artık.

Yayım için gönderirken aşağıdaki yazıyı da eklemiştim altına, anneler hep barış ister çünkü çocukları kirli bir savaşta vurulup ölmesin diye, uyuyup kalmasın diye...

BARIŞ ANNE YÜREĞİNDEKİ SEVİNÇTİR.

Ülkemize barış dilemek için içimizde en küçük bir kırgınlık kalmamalı kimseye.
Oysa biz kırgınız kendi devletimize.
Çünkü korumuyor artık yaşamlarını çocuklarımızın.
Yaşamları her gün artarak tehlikede, devlet eliyle!
Devlet anlamsız bir kinle böldü yurttaşları GEZİ' de.
Nasıl gelir barış öyleyse yüreğimize?

BERKİN ELVAN...

Tam 75 gündür uyuyor... GEZİ' de polis başından vurdu . Dalgın uykuda yavrum.

Analar, babalar "uyusun da büyüsün" diler çocuklarını.
Ezgiler, ninniler, türküler ve şiirler hep bunun üstüne söylenegelir.
En güzel masallarda çocuklar mutlu uyur, mutlu uyanır öykülerin dilinde.

Oysa Berkin için uyusun demiyoruz artık; çok uyudun çocuğum, uyan diyoruz...
Hepimiz.

Çünkü uyanırsa bu yaşamla yeniden barıştı anlamına gelecek.
Yaşam savaşını kaybetti değil, ecelle savaşını kazandı demek istiyoruz.
O yaşarsa dünyada bir barış olacak.
O yaşarsa umut barışı mühürleyecek çocuk uyanışına.
O ise uykuda.
Kim bilir ne karabasanlar görüyor.
Günlerdir ölümün çağrısına karşı durmakta.

Biz kadınlar savaş sözcüğünü sevmiyoruz hiç.
Uyansın da yaşasın istiyoruz tüm anneler Berkin'in annesi gibi...
Uyansın artık; çok büyümese de, kısa kalsa da, cılız olsa da, çer çöp dense de.
Kara kuru lâkaplansa da uyansın artık.

Hiç enerjimiz kalmadı kimseyle abuk subuk şeyler için savaşmalara.
Tek isteğimiz barış için savaşabilmek, savaşın en güzeliyle.
Oysa gerçek ve tertemiz bir barış nasıl da zorlaştı !

Barış sözcüğünü de kirlettiler; süreçler ekleyerek-yalanla besleyerek.
Arınsın istiyoruz o yalanlardan.
Barış gelsin istiyoruz.
Kendiliğinden gelsin.
Tertemiz yüreklere gelsin
Tertemiz yüreklerle beslensin.
Berkin uyansın istiyoruz.
Annesi çok sevinsin.

BARIŞ BU İŞTE.
ANNE SEVİNCİ DOĞURMAK ONUN KANAYAN YÜREĞİNDE.

Gebze, 31.08.2013, Ünsal Çankaya.

YAĞMURUN SEVDİĞİ GÖL

Yağmurun Sevdiği Göl

Dur buradayken
Çok uzaklaşma
Yabancılaşma

Öfkem bulutta,
Bulut burnumda
Sabrımla besliyorum
Suskunluğumu
Canımla eğliyorum
Fırtınaları
Uçurduğunda
Gel kollarıma

Gönlüm bir nara düşer
Yağmur bir nara
Gönlüm kırılır
Nar tanelenir

Yağmur dökülür
Göl harelenir
Unuttuğunda

Göl unutsa
Ben unutmam
Sevdiğini
Yağmurun

Kalbimde üşüyen damlalarıyla

Gebze, 25.2.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mart 201 Sayı: 24

YALNIZLIK

YALNIZLIK

Yalnızlık böyle bir şey.
Avuçlarında titreyen kederlerle
Üşümesin diye hohladığın serçeler
Uçup da gidiveriyor ısındığında.
Çökekalıyorsun yüreğinde bin hüzün
Gel de uç uçabilirsen arkasından özgürce
Düşlerini takıp peşine.

Yalnızlık böyle bir şey
Kalakalıyorsun gözlerinde özlemle.
Kırpıştırmaya bile kıyamazken kirpiklerini
Gözlerini nakşederken yüreğe
Sesin üşüyüveriyor birden
Sedası tükenince.

Aynı göğün altında yağmur olunur mu ki
Aynı göğün altında bir çift kırlangıç
Aynı göğün mavisinde ak bulut.
Olunur mu bir gün bin umut
Değmeyecekse kendiliğinden sevgi
Bir esinti gibi ellerine.

Yalnızlık böyle bir şey işte.
Düşleyebilmek tüm güzellikleri onunla
Düşleyekalmak sevinci sisler içinde.
Aynı gökte sevişen iki yıldız olup
Aynı duraktan kalkan iki otobüste başlayıp
Yolculuğun bittiğini görüvermek farklı yönlerde.
Sonunda ağlayakalmak bir başına düşler yitince

Gebze, 8.7.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ekim 2014, Sayı:31

ÜŞÜRKEN

ÜŞÜRKEN

Üç gün ara ver diyordum dilimde türkü,
Üç gün ara ver,
Dayanma gücümüz kalmadı çünkü.

Şimdi hep Soma'dır ölüm, hem de çok Soma.
Acısı som, kendisi som, karası som a!
Altın değil sükut, konuşmak gümüş.

Kara elmas paramparça avuçlarımda,
Umut olur her parçası isyana.

Dayanmak zulüm!
Katlanmak zulüm!

Ölüm!
Eşitle kalbimde acıyı artık!

Gebze, 16.5.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2014, Sayı:27

KUŞLARLA BİR

KUŞLARLA BİR

Gökyüzü pus ağıyor denizin mavisine,
Martılar doymanın telaşı ötesine.
Kanat vuruyorlar rüzgârın ellerine,
Teşekkür niyetine.

Gün dönüyor geceye,
Mevsim dönüyor diğerine,
Kuşlar örnek oluyor yaşam gailemize.

Gözlerimiz dalıyor ufuklar ötesine,
Düşlerimiz yanıyor ömrün tez geçişine.

Aşk da bitiyor yazın bittiği gibi,
Özlem nüksediyor kış öncesinde.
Uçup da gitme özlemi çok uzaklara.

Uçmalı gerçekten, ezber edip göç yollarını.
Turnalarla yarışıp, geçip kırlangıçları,
Şeker söyler, bal söyleriz
Bulunca sılamızı.
Yâr karşılar, selam alır, kurduysak yuvamızı.

Kuşlarla bir, düşlerle bir uyusak,
Uyusak hiç uyanmasak...
Olmaz olmaz!
Düş bile çok,
Uyanırız çığlık çığlık,
Deniz üşümeye başlar.
Kuş olsak bahtımız yine karadır,
İlk karla düşeriz boş sahillere,
Sapanıyla vuracak çocuk kalmasa bile!

Gebze, 13.10.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Ocak 2015, Sayı:34

ÜLKE YANGIN YERİ

ÜLKE YANGIN YERİ

"Bu Yangın Yerinde" diyor şairim;
Madımak ve Temmuz
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Kor olup düştüğünde
Yüreğimize.
Başka bir sözcük tanıma yetmeyince.

"Bu yangın yerinde" diyor şairim;
Bin dokuz yüz doksan üç' te
Şairler küle dönünce.
Ya şiir?
Yakıldı mı o ateşle?
O yangın küllendi mi?

Ah şair! Şiiri yaşamayı özendiren şair!
Yangın yeri şimdi GEZİ PARK' tan Taksim'e!
"Toplanıyor ölü arkadaşlar"
Toplananlar şiire duracaklar.
Bir çağ yanacak yine,
Bir tarih düşülecek küle, savrulan dizelere.

Yıllarca döne döne yeniden okuyacağız bu şiiri;
Yaşananlar her devirde uyacak yaşananlara.

Her devirde yalanın arkasına saklanan zalimler olacak.
Her devirde zalime alkış tutan zalimler.
Her devirde susarak onaylayanlar.

Ama direnenler olacak yine her devirde.
Kazananlar olacak, gönüllerinde güneş,
Yaşayıp görenler olacak, yaşayıp görecekler.

Yaşadık, yaşayacağız;

"Yalanla kirli havada
Güçlükle nefes alarak
.....
Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak"

Ve elbet gün doğacak yeniden umutların üstüne.
Ve elbet kazanacak güneşi bekleyenler.

Çünkü;

"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak"

Gebze, 14.06.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Şubat 2014, sayı:23

(*Bu Yangın Yerinde= Ataol Behramoğlu)

ÖYLEYDİ

ÖYLEYDİ

İstiyordu ki kedersiz olsun günler;
Dünya barış dünyası olsun,
İnsanlar sevgi dolsun.
Değmesin kimsenin dizi taşlara,
Kader ağ örmesin yalnız kuşlara.

Olmadı!

Acımasızdı dünya;
"Taşa çaldı ayva ile narını"
Soldu rengi, ruhsarıysa kalmadı!

Öyleydi!

Acımasızdı dünya;
Vurdumduymazdı.
Aldırmazdı.

Aldırmadı!
İnanın aldırmadı!


Yalnız bir kuşun öldüğünü görmüştü keder;
Tuttu insan; gömdü kuşu yüreğine,
Yalnızlığı bekçi oldu mezara.

Olduğundan utanmayı düşünemedi kader.

Gebze, 7.4.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2014, Sayı:26

O SEVGİLİ

O SEVGİLİ

Dalgındı, dağınıktı, birden bırakıp gitti.
Şöyle bir fotoğrafı kaldı yine albümde.

Gülüşü bir masada, gittiği patikada,
Geldiğini unutmuş adımları var daha.
Saçlarını savuran rüzgâr hâlâ dönüyor,
Boşluğunu imleyen avludaki ağaçta.

Bilerek mi bıraktı her sözcüğü arkaya?
Böyle uğulduyorlar dipsiz uçurumlarda!

Kimse bu kadar dağınık olmasın artık!
Derlemesi ayrı zor, toparlaması ayrı.
Ayrılması daha zor kalan anılar için;
Akan gözyaşlarıyla!

Gebze, 8.12.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2014, sayı:33

YANSI

"sen beni gönlümce mutlu mu sandın
yalandan yüzüme gülen dünyada?"(Neşet Ertaş)

YANSI

Renkler hep soluyor aynalar kırık,
Ay yine karanlık gün yine soğuk.
Eller yine titrek dudaklar gibi;
Dökülmüyor hecelere sevgiler.

Ona baktığımız an kadar ayna,
Bir hayal koyuyor gözyaşlarına.
Bakmayınca yansımıyor dünyaya;
Geçilmiyor gecelere sevgiler.

Kimi keser arkasından sevdayı,
Kimi yüze güler sevmez gönülden.
Dokunsan el gibi baksan gül gibi;
Saçılmıyor üzenlere sevgiler.

Yalan diyor tüm şarkılar aşklara
Ağlasan da boşa, sızlasan boşa
Neşet Usta el vereydin Aykız'a;
Seçilmiyor tezenemde sevgiler.

Gebze. 24.12.2013. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat. Nisan 2014, Sayı:25

YAŞLANDIKÇA

YAŞLANDIKÇA

Aşkta heyecan arar insan başında,
Yaş demini aldıkça, yaşar, aşkınca.

Çaylaklık komedyası gönendiremez,
Drama dönüşür trajik hırslar.
Alkış almaz oyunlar duygular savaştığında.

İki tarafı da vurur keskin kılıcı aşkın.
Aşkta duygular yenilmezdirler oysa.

Yarışa sürülen atların gamsızlığında,
Tökezler ıslığıyla uçurumların.
Düştükçe düşer içine çıkmazların da,
Yenilir insan kazanmayı umdukça.

Pes ettiği oyunların arenasında
Durup, dinginliği arar sonunda.

Gebze, 28.3.2013, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2013, Sayı:14.


HIDRELLEZ MAVİLERİ

HIDRELLEZ MAVİLERİ

Gül dibinde sevda dilemek say ki;
Kırk Oluk' tan su içmeye benzesin!
Hızır ve İlyas'a ulaşmak vakti;
Allanan pullanan güle benzesin!

Sevgiyle başlasın son manisine;
Aykız'ımın mavilenirken gönlü.
Tanrıdan dilesin ölmeyen aşkı;
Yaşarken yaşatsın ona son günü.

Manilerden mani beğensin sevgi.
Mavisine rüzgâr değen gül gibi.
Gidip gelip sarmalasın sevdiği,
Sevdasıyla; soldurmasın el gibi!

Gebze, 6.5.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Mayıs 2015, Sayı:38

(*Kırk oluk Salihli tarafından Tmolos Dağı çıkışında, efsaneleşmiş bir dilek çeşmesi.)

ACI YEŞİL BİBER

ACI YEŞİL BİBER
(Fatma Ebemin anısına)

Kaç adımdı toprağının çevresi
Küçücük ayağımla
İncitmeden dolaşıp karığında yolduğum otlarını yabani
Tulumbamızdan suyu testime çekip hani
Ardından damla damla suladığım bahçende yeşerirken domates,
Ötesine diktiğin patlıcanlar salkımca
Tombulundan giyinmiş morunu bahçıvanın.

Ah yakıyor dillerimi yalan bilmeyen hani
Acısıyla yeşil biber maruluyla ezilirken dürümünde yufkamın
Emeğinle büyüdüğüm, emeğinle sevindiğim günlerimi özledim.

Bir haşlanmış yumurtanın sarısını eklediğin taze yeşil soğanlı
Tadımında iştah açan doymalara alıştırdığın çocuk
Günlerimi özledim bir de hani.

Uykusuz kalışıma yanıp her gecesinde azıtıp gitme diye
Er akşamdan tutunup, yalvarıp, eteğine
"Ne olur beni de al, imece gecesine!"diyerek yanağımdan
Dökerken gözyaşımı silişin de aklımda
"Ama bu son!"deyişin...

Aklımda işte hani, fildişi tarağınla kırk beliğe örüşün
Kınalı yapıncağa benzeyen saçlarımı
Diktiğin üç eteğim, sallanan beliklerle köylü güzeli eden
Yemenim oyalanmış salkım salkım üzümle,
Küçücük önlüğüme çerez saklamışım ya
Tadı damağımdadır kaynatılan hediğin
Kazanına ateşi çatmayı da özledim.

Ama asıl ben senin türkülü dilleriyle değirmeni çevirip
Bulguru ayıklarken imece kızlarına
Pişirdiğin pilavla köpürttüğün ayranın yanına yumruk vurup
Yakıştırdığın hani, soğanın cücüğünü verişini özledim
Yanışı gözlerimin, akışı yaşlarımın işte ol sebeptendir.

Gebze, 30.5.2006, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Temmuz 2015, Sayı: 40

RETİNAL BULUT

RETİNAL BULUT

Ay ışığım
Gözümün bebeği
Ayın gözünden bakıyorsun dünyama
Dünyamızda sonbahar
Yağmur dolu bulutlar
Ah! Yine de kelebekler var.

Yanılmış kelebekler,
Mevsimini şaşırmış
Durmaksızın uçarlar

Sakla gözünün bebeğine
Bulutların altına, yağmur damlalarına
Değmesin o kanatlar
Kırpma sakın kirpiğini
Çırpındıkça yaralanır
Çırpındıkça yaralar.

Yanılmış kelebekler
Mevsimini şaşırmış
Uçar. Gözüme konar.

Gebze, 28.11.2012, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Haziran 2016. Sayı:51

YAĞMURSUZ OLSA NİSAN

Ömrün zor günleri için tez geçsin isteriz hep. Nisan yağmuru kadar bile olmasın ömrü...
O zorluğu sevdiğimiz yaşarsa...
Hiç yağmuru olmasın nisanın demek nasıl da kocaman bir sevgiyi imler yaşamda.

Yine kazandık bir büyük savaşı.

O gün geldi ve geçti...
O gün yaşananı yazdım, ki unutulmaya.
Yazdım, yayınlandı... Aldım aşağıya. Gebze, 7 Eylül 2019.


YAĞMURSUZ OLSA NİSAN

" Bülbül kaça aldın gülün nargını,
Gül alıp satmanın aman zamanı değil"

O bir Divriği türküsü. Bugün eve dönerken, şehir mezarlığının da neredeyse dengine gelmişken arabanın radyosunda yükseldi.

Bir iç çekti... Divriği türküsü dedi. Sustu.
Bir iç çektim... Eşlik ettim türküye... “Gül alıp satmanın zamanı değil...”

Nasıl da yalnızız şu dünyada.

Bir sevinci, bir üzüntüyü onlara da yük olmasın diye paylaşmayı bırakalı çok olduk.
Ben arada dayanamıyorum, yine arıyorum Ali kardeşimi. Bugün o da bir diş operasyonu geçirmiş ve
perme perişan hâlde olsa da yetişti kuzusu, karısı, canı ile canıma.

İyi ki hiç olmazsa o yakınımda diyorum...
İyi ki ne zaman daralsam koşuyor imdadıma...

Nisan’ın ilk günü hep üzer. Artık çok geride, neredeyse kırk beş yıl geride kalan bir anıdır nedeni. Gülümserdim önceleri... Şimdi artık anıyı paylaştığım taraf kalmadı ve tek başına pek ağırmış anılar.

Ortası sevindirirdi hep. Yine öyle olsun dileğimi koyuyorum şuraya...
Çünkü Muzaffer ile 1988 yılı Nisan ayı ilk maaş günüydü karşılaşmamız... İlk bakış, ilk görüş, ilk ölçümleme... Sonra onunla Ankara, Eskişehir yolculukları hep ilk haftanın sonunda...

Bugün yine ağır bir ameliyat geçirdi ve evdeyiz şimdi.
Azıcık dinlendik. Azıcık kendine geldi... On gün sonra kontrol. Orada yeni ve derin bir kazı gereği doğmazsa eğer rahatlayacağız. Sonra üç ayda bir kontrol. Yeniden oluşmasın...

Tanrım… Duy beni! Tümörlerle sınayıp durma beni.

Benim ömrümü çalan tümörün ilki oğlumun doğumundan bir hafta önce saptanmıştı ve henüz
teskere almayan bir tabip teğmen olan asker Muzaffer Ankara Gata’da ameliyata girdiğinde iki gün kalmıştı oğul vermeme. O zaman da üçüncü gün çıkıp geldiydi, orada da daralmıştı yatmaktan.
Çünkü illâ evini ister, illâ o ev kendini en rahat hissettiği ev olacak ve bu ev tanımı dünyada çok az sayıda mekâna karşılık gelir... Haziran 8 dediğinde doğumevine gelip, oğlumla beni alıp çıkmıştık hastaneden. Yaşar ağabeyimin evinde almıştık soluğu. O zaman karnımdaydı oğul, her acımı, benimle, aynı anda, belki çok üzülerek, beraber yaşamıştı o yıl.

Bugün oğula haber vermedik. Bugün Muzaffer'in ağabeyine haber vermedik.
Bugün geceYaşar ağabeyim aradı, o yaralı bereli, hasta yattığı yerden "söyleme!" dedi, Ali ve ben söyleyemedik... O gün ömrümüzden çalınan ömür olmamış gibi köyden, oradan, buradan söyleştik.

Yazmasam öleceğim kahırdan. Yazıyorum an be an... Kendime hayrım yok benim, ona bir şey olmasın idi tek duam. O iyi olsun ve taşısın bizi taşıyabildiği kadar... İyi olacak inşallah diyor kalbimdeki mistik yan. Ömür işte böyle bir şey... Kendi taşına değil, bir başkasına dayıyorsan sırtını ve başını daha kolay yaşanıyor dünyada...

Tanrım... Orada mısın? Dokunma artık ona... Bu iki oldu... Uzak dur ya da uzak tut dertlerini...
Her dert Allahtan diyor çünkü insanlar... Derdi veren Allah dermanı da verir diyorlar...
Sen dert de verme ki uğraşımız olmasın derman arama. Yakma canını... Yakma canımı...
Nisan yağmurları eşlik etmesin yaşlarıma.

YAĞMURSUZ OLSA NİSAN

Yolumuza çıkan bir türkü oldu
Nisan dedim ömrün öte yanına.
Beri yanda ömrüm gül karışığı.

Kimse bilmez kimin ne yaşadığını.
Bir türküye yoldaş ettim yaşımı
Çağım gül kuruttu bağımda Aykız.

Gebze, 6.4.2019. Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Eylül-Ekim 2019, Sayı:80

(Dip Not: Kanserden değil geç kalmaktan, erken müdahalede ise düzenli kontrolü yaptırmamaktan korkmalı diyor tıp ilmi. Eşimin umudu, bizim sevgimiz eklendi erken müdahaleye, bir kez daha yendik kanseri. İlk üç ayın sonundaki kontrol sonucu: Tertemiz!
Bu bilginin yarattığı sevinci,  başa gelen deneyim ve sonucu ilk yazıya ek olarak, okuyacak herkesle paylaşmayı dileriz. Gebze, 27 Temmuz 2019)


SÖZ OLA

SÖZ OLA

Kimseyi kırmaya çaba gerekmez
Ölçmeden, biçmeden fırlarsa sözün
Kolayca kırılır can parçaları.

Zor olan başarmak kâlp kırmamayı.
Bu yüzden yüreğine barış ekmeli insan
Diline sevgiyi alıştırmalı.

Sevgisi tükenen tüketir dili,
Dilini sevgiyle barıştırmalı.
Küslüğün kahrına yeşermiyorsa
Dilini sevgiyle aşılamalı,
Bir dala aşılar gibi başka meyveyi.
Gönlünün kökünde özü olmazsa
Sevgiye aldanır aşı tutar mı?

Söz o ki aşk ile ede yarışı,
Söz o ki ahd olup, kura barışı.

Gebze, 25.6.2014, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat,  Temmuz 2016, Sayı:52

UNUTTUM EVET!

UNUTTUM EVET!

Çoktan unuttum senin için ağladığımı
Ölme diye dualarımdan önce,
Öldükten sonraki çaresizlikte.

Çoktan unuttum Ali İsmail bağışla beni,
Her gün bir başka yerde, başka nedenle
Öldürülen çocuklara ağlıyorum delice.

Seni unutmadım, ama bir düşün;
Ali ve İsmail yan yanaydı isminde,
Korkmaz' lığın yenilmişti kurbanlığa haliyle.

Parçalanmıştı adalet, koruyamadı yavrularını
Yerin dibine batsın siyaset, aç kurt gibiydi paryaları
Sırtlanlar masum sayılır iştahla kan içişlerinde.

Çoktan unuttum ağladığımı; ağlatanlarını görünce
İnsanlık utancından çıkamıyor yerin yüzüne.

Gebze, 11.7.2016, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Kasım 2016, Sayı:56

İÇİMDE

İÇİMDE

Nasıl yaktığını bilmediğim bu ateş
Yıllardır sıcağıyla alevlenir içimde.
Hangi sözün çırasıydı, köze döndü hangisi
Ayıramam düşündükçe her birini alevlerin içinde.

Ya gülen gözlerin tuttu, ya gülümsemen yüzde
Ellerim üşümez oldu, alevlerin içimde.
Isınıverdi yüreğim sesini duyduğum gün,
Yanıp yanıp tükensem de alevlerin içinde.

Hep bir güne bağladım ya gelecek umudumu
Bekliyorum yana - söne, alevlerin içimde.
Yitirmedim umudumu buluşacağız o gün,
Bakacağız geleceğe, yana yana, alevlerin içinde.

Gebze,14.3.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Aralık 2016, Sayı:57

KIŞ GELDİ YÜREĞİME

KIŞ GELDİ YÜREĞİME

Kirpiklerimin ucundaki acıyı yazabilir miyim
Değdikçe bir fırtına keskinliğinde
Yaralar açıyor gözbebeğimden
Dolup dolup boşalan nehre
Döküldükçe çağlayan
Düştükçe cemre.

Ağırlığımca acıyı yüklenmiş titreyen ellerimi yazabilir miyim
Gittikçe uzaklaşıyorken sevdiğim gölgeler hayalimde
Bir duvar oluyor bir duvar daha bir duvar daha
Uzanıp da tutamadığım yerlerde soluyorlar
Geçilmeyen engellerim içimde
Büyüdükçe büyüyorlar
Düştükçe cemre.

Yüreğimdeki karşılığını bulamayan sevgileri yazabilir miyim
Anlattıkça, yaşadıkça büyüdüğünü meyveler büyürcesine
Hiç kimseyle artık bir bağı kalmasa bile hissettiğimi
Sararıp solduğunu geçen her saniyemde
Çürüdüğünü yapraklar gibi
Öldüğünü her nefesimle
Düştükçe cemre.

Biliyor musun yokluğun da kar olup yağdı düşlerime
Yazdığım her şiire ince bir sızı bulaştı
Beyaz bu nedenle de kederli yine
Her mevsimi kış oldu yüreğimin
Düştükçe cemre

Gebze, 28.2.2008, Ünsal Çankaya.
Tmolos Edebiyat, Nisan 2017, sayı :61