Translate

ADALET İSTEMİ, SAVUNMANIN KUTSALLIĞI

ADALET İSTEMİ
SAVUNMANIN KUTSALLIĞI

Evrensel hakları sayın derseniz yaşama hakkından başlarım, yaşamak hakkı da güven içinde yaşama hakkına, eşitlik, adalet içinde ve özgürce yaşama hakkına kadar bin türlüdür ve tümü temel haklardandır.

Bir ülkede hukuk olmalı, o hukuk evrensel hukukun parçası olarak çağdaşlığı seçmiş ve onaylamışsa hele o çağdaşlıktan artık bir adım geri atılmamalı.

Üç yıl önce yazmışım.

Ankara'da Hürriyet Heykeli var, üç yıl önce kimse dibinde oturamasın diye duvar ördüler çevresine.
Adalet istemi bir tehlike olarak görüldü bu sembol heykel önünde. İnsanların adalet istemi hakkıdır.Haklı olup olmadıklarına da ülke yasaları ile bağımsız yargı karar verir.
Bağımsız yargının olmazsa olmazları çağdaş, eşitlik, genellik içeren ceza ve hukuk yasaları, herkese eşit, sık oynanmayan ve islah edici infaz ve icra sistemi ve tabi ki sav, savunma ve karar yerinde bağımsız, tarafsız ve yasalara uyarken bile başkalarının baskılarını düşünmeyen karar makamıdır.
Sav ve savunma kamu görevi yapar karar yeri kadar.
O nedenle savunma bugün yürüyorsa eğer bana dokunma diye...Bu birey olarak kişilere değil halka hak olarak verili bir kamu görevine sahip çıkmadır.
Yargının hangi ayağını kısaltmaya kalkarsanız Adalet=Devlet diye kısaca formüle edilebilecek üst kurum yıkılır ve kısaltanlar dahil herkes altında kalır bu göçüğün.

O yüzden adalet istemi haktır... Savunma kutsal.

DOKUNMAYIN!

Gelelim üç yıl önceki yazıma, sonra fikri takibim olan iki yıl önceki iki paragraf olarak eklenen yanıtıma ve bugünkü olaylar sonrası yazdığım son bölüme...
Ben savunmayı hep yargının bir parçası ve vazgeçilmezi gördüm onca yıl kürsüde emek verirken.
Onların olmadığı zamanlarda yurttaşın hak kayıpları olduğunu gördüğüm için elbette...

Neyse...
Sırasıyla okumaya başlayalım şimdi...
Uzun ama uzun da olsa okuyanlar olacaktır mutlaka.
Çünkü adalet birilerinin iki dudağı arasından gelmez kimseye, Damdan düşenin halini de en iyi damdan düşen bilir ve adalet herkese ve her zaman gereklidir diyorsak bunu da en iyi en tepedeki insan dahi bilir.

Gebze, 23.6.2017, "Gözden ırak olan gönülden de ırak mı?

Gözleri önünde ölsünler diye hürriyet, iş, ekmek isteyenleri gözümüzün önünden alıp gittiler. Hürriyet Heykeli etrafına duvar ördüler.

Ölüme varacak bir öz kıyım eylemini onaylamıyorum kişisel vicdanımda...
Toplum ise bu çığlığa ses vermeli diye düşünüyorum, elbette, saltanat sofralarına baş konuk olarak oturmuyorsa...

Bir günlük orucun-gösterişin-ardına gösterişten öte eskilerin deyimiyle görmemişin saltanat ziyafetinde doyanlar ise yüz günü aşan orucun ölüm olduğunu nasıl anlasın?
Anlasa bile niye umruna alsın?

Bu toplum bu kadar mı ürkütüldü acaba ki sesi soluğu çıkmıyor ve acaba bu iki insan haklı olabilir mi diye düşünmüyor hiç?

Oysa daha yirmi yıl bile olmadı, ki ölüm orucunun geri dönüşsüz zamanlarını izledi zamanında bu toplum... Bir bir öldüler ya da hastalıklarla yaşıyor, çoğu bellekleri gitmiş yaşıyor o yıllarda ölüme yatanlar...
Ki ben bir insan olarak o zaman da onaylamadım ölüm orucu denen eylemi.

Alıştı belki ya da umursamıyor bu duyarsız halk insanlar açlıktan ölse de devlet katından umursanmayışı ve seslerinin duyulmayışını...

Bayram geliyor...
Bayram insanlığa ve özelinde toplumumuza gelmeyecekse eğer...
Gönüller bayram etmeyecekse eğer...
Bu ölümler, zulümler bitmeyecekse eğer...
Bayram gelmiş, kime ne?"
....................

"26 Oca 2018 -
OHAL Komisyonu'nun işe dönüş talebini reddetmesi üzerine açıklama yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevini sonlandırdı...."

Fikri takip olsun.
Kimse açlık grevi ile ölmesin.
Ülke -onaylamadığım- açlık grevleri ile hukuksuzluklara direnecek bir hale gelmesin. Hukuksuzluklar devlet katından gelmesin. Yurttaşlar arası hukuksuzluğu çözmek içinse yargı bağımsız olsun.
.......................

Sonra öldü insanlar...

Daha geçendi. Üç genç insan. İkisi müzisyendi.

Şimdi yine sürüyor...
Hukukçu, genç insanlar.

Bugüne kadar bu ülkenin 'yargı kara tarihi' yalancı tanıklar, gizli emirler ve düzmece yargılarla kirletilmemiş gibi "bizimkisi öyle olmasın!"diye çığlık atan genç insanları yine gizli tanıklarla suçlayıp, yargılıyorlar...

"Adalet istiyoruz, adalet diye diye öleceğiz!" diyenlere yine duyarsız bu toplum...
O yüzden 'ölüme yatmayı' bıraksınlar ve yaşasınlar inadına...

Bugünlerde...
Savunmayı da bölüp parçalama inadına girdiler.
Olacak iş değil bu.
Haklı olarak karşı çıkılır bu oyuna.

Yürüyor savunma...
Polis barikatları kesiyor yine önlerini..
Anayasal bir hak.
Evrensel bir hak barışçıl bir yürüme...

Barışı değil savaşı arzuluyor onlar.
Şiddetle kuşatıyorlar yine...
Ali İsmail'e saldıran sade yurttaşları nasıl kışkırttılarsa yine kışkırtıyorlar akşama eve ekmek götürme telaşı olan inşaatta asgari ücretle, belki de sigortasız , güvencesiz çalışanları...

Savunmaya saldırıyorlar..
Bölük pörçük görünmeleri için de içlerindeki baltayla kesiyorlar birazını... (Bazı başkanları kandırıp TBB ile beraber Anıtkabir'de görüntüleyenler o başkanların bir kısmının derhal barikattaki diğer baro başkanlarına katılacağını düşünmediler demek. Savunmayı bölük pörçük etmek, ülkedeki adaleti sıfırlamak demokratik hukuk devletinde halktan da oy sandığında bir cevap alacaktır.)

Yazık oluyor ülkeme..
yazık...
Adalet aramak insani bir hak, savunma kutsaldır.

SAVUNMAYA DOKUNMAYIN!

Gebze, 23.6.2020, Ünsal Çankaya.