Translate

ŞAİR BİR KAYMAKAMIN ROMANI-SARIŞIN ve KARA İÇİN-Cumhuriyet başyazı-Kitap Eki

2 Ocak 2020 saat 10.08. Cumhuriyet Kitap eki benim tanıtım yazımdan söz eden başyazısı aşağıdadır.

En altta başyazıda sözü geçen yazım var. Dergideki yazımın fotoğrafını eklemiyorum.

"Kitaplarla dolu mutlu bir yıl dileğiyle…" diye başlıyor...

"Cumhuriyet Kitap Eki’nin bugün 1559’uncu sayısında okurları, pek çok alandan yetkin yapıtlara ilişkin inceleme ve söyleşilerle karşılayacak.

1844’te Karl Marx ile birlikte yayımladıkları Komünist Manifesto ile insanlık tarihinde yeni bir çığır açan Friedrich Engels iki yüz yaşında. 2020 yılı boyunca yaşamı, yapıtları ve mücadelesiyle yeniden gündemde olacak. Bu sayıda Ali Mert’in değerlendirdiği Terrel Carver’ın Friedrich Engels - Yaşamı ve Düşüncesi (Yordam Kitap) de böyle bir kitap. Engels’i düşünceleri ve eylemi yanında kişilik özellikleriyle de öne çıkaran bir portre sunuyor.

Dünyada sosyalizmin ilk uygulamaları ne yazık ki, hayal edilen ütopik güzellikte bir toplum düzeni yaratmayı başaramadı. Buna karşın son iki yüz yıldır yeryüzündeki savaşlar, baskı, sömürü ve adaletsizlikler de azalmadı.

Bugünün dünyasına bakıp, kim, yaşadığı dünyadan mutlu olduğunu söyleyebilir?

Yeryüzünde savaşlar, sömürü düzenleri, açlık ve yoksulluk olduğu sürece bunların karşıtı olan sosyalizm de gündemde olacaktır.

Sosyalizm düşüncesi insanlığa savaşsız ve sömürüsüz, âdil, özgür bir dünyanın mümkün olabileceğini gösterdi.

İnsanlığın sermaye düzeninin sınır tanımaz kâr tutkusunun yol açtığı türlü doğa yıkımlarıyla yok oluşa sürüklenen dünyamızı kurtaracak yollar bulması gerekiyor.

Bu bağlamda bu sayımızda Korkut Akın’ın yazısıyla tanıttığımız Ömer Madra’nın, dünyayı yıkanlara karşı kaleme aldığı Kıyamet Tüccarlarına Karşı Kıyam Et (Kırmızı Kedi Yayınevi) kitabının da önemli bir karşı çıkış bayrağı yükselttiğini düşünüyoruz.

ÇUKUROVA’DA KİTABIN BAYRAMI

Yılın ilk büyük kitap buluşması 4-12 Ocak günleri arasında Adana’da gerçekleşecek. Çevre illerden de yoğun ilgi gören fuara bu yıl üç yüz yayınevi, yazar ve sivil toplum kuruluşu katılıyor. Fuar kapsamında düzenlenecek panel, söyleşi, atölye çalışmaları ve çocuk etkinliklerinden öne çıkanlar sayfalarımızda...

ZHENG MİN

Cevat Çapan, Şiir Atlası köşesinde bu hafta Zheng Min’in şiirleriyle karşılıyor okuru.

Çin’de felsefe, Amerika’da edebiyat alanında eğitim gören 1920 doğumlu Zheng Min, hem modern hem çağdaş şiire tanıklık eden şairlerden. İlk şiirleri 1940’larda yayımlanan şairin poetikasına gelince; lirizm, toplumsal gerçeklik ve felsefi düşünmeye dikkat çekiyor Cevat Çapan.

AKDENİZ’İN İKİ YAKASI

Akdeniz’in iki yakası bir araya getirilebilir mi? Bu soruya kimi Avrupalılar ‘Dalga mı geçiyorsun? Keşke Çin seddi gibi bir duvar örebilsek’ diye yanıt verebilir. Yazarımız Oğuz Demiralp, Okuyaz adlı köşesinde; Belçikalı tarihçi Henri Pirenne’nin Hz. Muhammed ve Charlemagne kitabı, Amin Maalouf’un Afrikalı Leo romanı ve Natalie Zemon Davis’in aynı başlığı taşıyan tarih kitapları üzerinde Akdeniz’e uzanıyor.

DAR YOL’DAN İZDÜŞÜMLER

“Benimle yaşıt Dar Yol’u 1960’ların sonunda, bütün kitapların benim olmasını istediğim o coşkulu günlerde, İnkılap Kitabevi’nin yarı depomsu arka odasında bulmuştum; Atmaca’yla birlikte. Yirmilerine bir iki yıl var: Hem Dar Yol’u hem Atmaca’yı çok severek okuduğumu hatırlıyorum.” Peride Celal’in ‘Dar Yolu’ (h2o Kitap) üzerine Selim İleri’nin değerlendirmesi...

İZMİR BASIN TARİHİ

1820’li yıllar, gazetenin yaygınlaşması ve gazetecilik açısından birçok bileşenin sonuçlarını taşır. Gazete, bilginin yayılmasında en önemli iletişim aracıdır artık. Efdal Sevinçli’nin kaleme aldığı İzmir Basın Tarihi (İzmir İBB Kent Kitaplığı) ülkemizde gazeteciliğin doğuş yıllarına bir yolculuk niteliğinde. Hidayet Karakuş’un söyleşisi...

‘ÖTEKİLEŞTİRİLEN DE BİZİM HİKÂYEMİZ!’

Ata Tuncer, yeni romanı Amenna Bulvarı’nda (Delidolu Yayınları); bir yandan yılankavi sokaklarıyla labirente benzer bir semtin gündelik yaşam dinamiklerini bir yandan da toplumun sıra dışı olarak nitelendirdiği, farklı renkler taşıyan bir topluluğun yaşama tutunma çabasını kaleme alıyor. Kentsel dönüşüm konusundan şiddete iç içe öyküleri, çok parçalı bir yapıda şiirsel bir üslupta sergiliyor. Tuncer ile Amenna Bulvarı’nı konuştuk. Gamze Akdemir’in söyleşisi...

ŞAİR BİR KAYMAKAMIN ROMANI

Ünsal Çankaya, İsa Küçük’ün Sarışın ve Kara (Arkeopera Yayınları) kitabını değerlendirdi. “Bize bu gömlek bol!” denip daraltılan bir anayasa öncesi ve sonrasında, roman kişisinin Daristan adını verdiği ilçede bir yıla yakın bir zaman dilimi, kişiler ve doğa yer alıyor Sarışın ve Kara’da.

Barış, özgürlük ve adalet içinde kitaplarla dolu mutlu bir yıl dileğiyle…"

Kitap eki 4. sayfa alt yarıda yer alan yazım ise şöyle:

İSA KÜÇÜK'TEN SARIŞIN ve KARA

ÜNSAL ÇANKAYA

Uyuyamayacaksın!demişti Melih Cevdet Anday.
*
Uyuyamadım…
Yazarına, olay, kişi, zaman ve mekân için şiirsel bir metin paylaştığında “Hepimiz taşrada
benzer şeyler yaşadık, yaşadıklarımız unutulmasın, onun da yaşadıkları unutulmasın,
bulabildiğin kadar belge ye ulaş!” demiştim şair kaymakam hakkında. Yanıtında “O
parçaların, eksik kalmış şeylerin peşindeyim!” demişti.
*
Bir solukta okudum. Boğazıma bir yumru yerleşti okumam ilerledikçe. Yaşadıklarıma benzer
sıkıntıların, gözlemlerin, izlemelerin ve neredeyse kalabalık içinde çırçıplak hissetmeyi duydum ilerleyen sayfalarda.
“Bize bu gömlek bol!” denip daraltılan bir anayasa öncesi, sonrası ve azıcık daha sonrasındaki
roman kişisinin Daristan adını verdiği ilçede bir yıla yaklaşan zaman dilimi ve kişiler ve doğa
yer alıyor kitapta.
*
2.Dünya Savaşı sonrası… Önceliği camiye verdirip, okula verdirmeyen
yapılanmaların da ülkenin her yerinde ortaya çıkmaya başladığı yıllar… O yılları, o yıllarda
yaşananları donmuş bir saat imgesiyle anlatmış İsa Küçük… Donduğu için mi durmuş zaman
yoksa durduğu için mi donmuş bilinemeyen…
Ben romanda anlatılan o yıllardan yirmi, yirmi beş yıl sonra bile aynı soğuk devlet yanıtlarına
muhatap olduysam… Aynı gözönünde yaşamın ağırlığını duymuşsam… Aynı kurumlar arası
ilişkilerin soğuk duvarlarına çarpmışsam başımı… Kırk yılda bir denecek şekilde ülke için
güzellikler düşleyen birkaç kişiye denk düşünce kendimi çölde vaha bulmuş saymışsam…
Romanın kaymakamı Çağlar bir benzerini yaşamıştı o yıllar…
İşte o nedenle bir solukta okudum, boğazıma takılan bir yumru ile. İyi bitse sonu diye diye.
Şiir kazansa diye. Olmadı!
Okuyanlar görecek ki basit bir kurgu öykü değil anlatılan. Yaşanan gerçeği, yazanın yıllar sonra onlarca, yüzlerce kez aynısını yaşamak zorunda kaldığı ülke gerçeği. Yaşamın ve koşullarının acımasızlığı belki.
Bu romandaki şair kaymakam ya da sonra bu gerçeği romanla vermeyi düşünen sevgili
arkadaşım ve diğerleri de çok iyi biliyorum ki o çocuksu yürekleriyle görev yaptıkları her
yerde aynı ya da benzeri acıları çekmiştir bu ülkede.
İşte bu nedenle yazar “Yaşanmış olaylar yazılmamışsa gerçekleşmiş sayılmaz” demiştir bence, belgelerini bulduğu olayları yaşamların savrulan yaprağından yazılı tarihin taşlarına kazırken.
Sarışın ve Kara sadece iki renk değil bu kitabın içinde. Kimdir bu kitapta anlatılan şair ruhlu kaymakam?
Şair mi önemli şiir mi, kimlik mi konu mu okuyucu karar verecek bölümler arasında
ilerledikçe. Herkes kendi arayacak şairini ve kitabı okurken bulacak izlerini.
Herkes kendi bulacak yazanın dilindeki, okurken kendi içinde dönen hiç yazılmamış şiirleri
........................................
SARIŞIN ve KARA
İsa Küçük
Arkeopera yayınları / 318 sayfa