Acının dozu arttıkça mı yanıyor insan
Yandıkça mı artıyor dozu acının
Bunu bilmiyoruz
Ama ölmüyor acısından, dayanıyor,
Alışıyor zamanla en derin yaralara.
Yoğunluk deryasına yayılıyor acısı
Yarasını bağlıyor yepyeni bir kabuğa
Arada bir depreşip kanasa da
Yana yakıla ağlasa da
Taş basıyor bağrına, tuz basıyor,
İnsan dayanıyor yoğun acıya
Bunu hep biliyoruz!
Tuz bastıkça kavrulan yarasında
Dokunduğu yer mi aynalaşıyor
Eski bir yaranın depreşmesi mi
Kanatıyor o yüreği boyuna
Ama dayanıyor yoğunluğuna
Davranıp kalkıyor her yıkılışta
Nasıl başarıyor bunu bilemiyoruz!
Denize benziyor insan acıya dayancıyla.
Onun tuzu azaldıkça azalır yoğunluğu
Yakmaz, kavurmaz, içilmese de
İçine dalanı ölüme çeker
Derinlik değildir nedeni onun,
Yüzme bilmeyeni boğar oyunda
Bunu da yaşayıp, öğreniyoruz.
Yoğunluk arttıkça tuzu artıyor
Yakıp kavuruşu biraz ondandır
Biraz kumdan, biraz güneşten.
Ama içindeysen kaldırır seni
Ferah feza bilinmese de yüzme
Kulaçlar korkmadan atılabilir
İnsan yaşamayı sürdürebilir
Bu da bildiğimiz konular arasında.
Acıdan ölürüz sanıp, yaşıyoruz ya
Tadımız, tuzumuz hiç olmasa da
Yüreğimiz kanayıp savrulsa da
İçimizde insanlık duruyorsa
(Farkımızdır onu unutanlardan)
Çürüyüp kokmuyor insanlığımız
Bunu da biliyoruz.
Çünkü
Ağladıkça insanız, güldükçe insan
Bunlar bizim suyumuz, ırmağımız
Batağımız olmaz insan kaldıkça
Kendimize akar, deniz oluruz
Mavileşir o zaman gökyüzümüz.
Çünkü
Mavi gözümüzdür, mavi gönlümüz
Mavi kanat kanat özgürlüğümüz
Enginimiz de biz, limanımız da
Fırtınamız olsa, dalgamız olsa
Dibe batmıyoruz, boğulmuyoruz
Kendi denizimiz koruyor bizi.
Hepsi gözyaşının tuzu yüzünden
Bu kesin bilgiyi unutmuyoruz!
Gebze, 11.12.2016. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Şubat 2017, Sayı:133.