Translate

İNSANDA GÖRÜN

İNSANDA GÖRÜN

"Ölçü;
İnsanda görünmektir."

Hüseyin Çiftçi bir şairdi,bir şairin babasıydı,bir yayıncının babasıydı.
Fuat Çiftçi bir şair, bir şairin oğlu, bir yayıncıdır.

Oğul şairi özlemektedir. 
Oğul babayı özlemektedir, özlemi şiirsel bir kalıba henüz dökülmemiştir. 
Oğul babayı şair olarak sevmiştir, insan olarak sevmiştir, herkes bilsin istemektedir sevdiğini. Herkes kadar anlamak istemektedir duygularının gerçekliğini.
Oğul yayıncı olarak şairi anladığını duyurmak, anlayanlarla bir olup anıtlaştırmak ve kalıcı kılmak istemektedir onun şiirini, ona özlemini, sevgisini bir dosya kapsamında.

Çağrı çıkartmıştır bunun için yazı dünyasına:"Şair Hüseyin Çiftçi'yi siz nasıl bilirdiniz?

Uzaktan bakınca şair, yakından bakınca şair biliriz elbet.
Biliriz ki;"Bir basamaktır dokunduğu taşlar,sığda kürek çekmez derinlik."
Şair, baba ve yayıncı bir oğula sahip bir baba. Bize tek bir insan olarak görünür insanca baktığımız sürece.

İnsan olarak okurluğumuz, yazarlığımız eklenirse sürece bizim onu nasıl bildiğimiz değil bizde nasıl yansıdığı açıklanmalıdır bir dosya kapsamına sözümüz, sesimiz eklensin denilince. Bu nedenle her üç tanımında da insanda yansıması, insanda görünmesi üzerine bir kaç söz söylemeye çalışıyorum olabildiğince.
Çünkü ölçüyü kendisi koymuş Derinlikler'de; İnsanda görünmeli insan. Ölçü bu.

2006 yılından beri dergilerde yayımlanan şiirlerinden okuruyum şairin. Elbet 'Şiiri Özlüyorum' daha sık göründüğü yer. Bunda yayıncı oğulun etkisi var, torpili yok diye-bilirim; kendi ölçüsü ile şiirsel bulmadığı bir metni yayımlamayacağını düşünürüm oğulun çünkü.
Burada ( iyi bir şiir çıktığında babadan) bir şairin babası olmak ve bir şair olmak iç içe geçip gurur veriyordur şaire ve aynı gurur yansıyordur oğula; "Ben yazsaydım bunu!" kıskançlığı duymadan asla.
Buradan alınan yol yayımcı oğula bunu yayımlamalısın, herkes görmeli diyordur mutlaka.Yayımcı oğul elbet objektif bir bakışla da ölçüyordur oğul şaire yaşatılan gururu...İnsan olmak budur çünkü. İçinde ve dışında olabilmek aynı hüznün, aynı acının, aynı sevincin, aynı duygulanımın.
Bunları yazıyorum...Çünkü bunları hissediyorum. 
Çünkü bir dergide sık görünen isimler üzerine değinmeler okumalı insan, dokundurmalar, laf sokmalar, dedikodular değil.
Çoğu kez anlayamadığım bir dünya haline geliyor kavgalar başladığında edebiyat dünyası. İnsan diyorum, insana dair her şey, bu nedenle yabancımız olamaz insandan gelen. Ama kabullenmek zorunda değiliz anlasak da insana yakışmayan davranışları.

Ben bunları hissederken şair diyor ki Derinlikler'de: "Soyludur, öfke. Çakıllarını yığar göğe, çoğalırsa eziklik." Çünkü insana yakışan öfkesine bile sahip çıkmaktır, çoğaltıp, yenilerek ezilmek değil...Çünkü insana yakışan yaşadığı her şeye, her yere sahip çıkmaktır. İnsana yakışan tanımaktır insanı, yurdunu, yurttaşını. Tanımadığında "Peşimde eriyen gölge, yurdunu tanıyamamış şair..." der insana şair. "Yaşamın kendisi suç, var olma bir çatışma,kaynağı bozulmuş kimlikler..." der insan yurdunu tanımadığında kimliklerin nasıl da kaybolacağını imleyip. Ve haykırır şair ölçüsü insanlık olduğu için; " Arıtılmışlığa çekiyorum gözlerini kimlikler çağı","insanlığımı tepiniyorum ses, ölme! " diye.

Ölçüsü insandır ve insan doğadaki varlıklar arasında en meraklı olandır;şair ise en derinini sormuştur insanlık sorusunun, yanıtı bu güne dek bulunmayanın; "Yok olmanın çekiciliği var mıdır?" İnsan her zaman bu sorunun çekiciliğine, çağrısına kapılmaktadır.

Yok olmak bedenen bir başka dünyaya geçmektir, belki yeniden doğmak." Denge, çocuk, uygar tohum, belki de ölüm" derken şair denge yeniden kurulacak umudundadır ve "toprak neyi doğursa insan" derken yeniden doğuşun tohumunu şiire, şiirde 'Derinlikler'e saklamaktadır.

Bırakır gider şair bir gün. Arkasında kalan oğul babayı şimdi daha iyi anlamaktadır.

Gebze, 28.5.2014, Ünsal Çankaya.

( Alıntı dizeler şairin Derinlikler kitabındandır.)

Şiiri Özlüyorum Dergisi, Sayı 61. (İki aylık edebiyat dergisi.) Eylül-Ekim 2014.