Translate

KEDERLİYİM ATAM!

KEDERLİYİM ATAM!

Senin hiç rahat uyumadığını biliyorum. Üstelik; "Bu ülkeyi böyle mi bıraktım, bilimden niye saptınız siz?" dediğini de duyar gibiyken hepimize... Kederli olmak yetmez aslında, bilimden hiç ayrılmayanlar arasında olduğum halde.

KEDERLİYİM ATAM!

Kederliyim. Çünkü... 

Ülkenin gündemi yokluktan, yoksulluktan değil borç batağındaki insanların ölüm haberleriyle dolu...
Önceki gün Fatih ilçesinde dört yaşlı insan... Bugün Antalya. Dört ölüm daha.
Haber veriş tarzı tuhaf medyanın...  "Bir ailenin toplu intiharı!" diyorlar olaya. 

Oysa hiç ama hiç böyle denemez bu son olaya.
Çünkü bu sonuncuda, bilinçle, ölüm nedir bilip, isteyecek yaşta değil çocuklar. 
Öyleyse olay 'Çocuklarını öldüren baba ve annenin intiharı... ' ya da 'Karısı ve çocuklarını zehirleyen birinin intiharı.' diye verilmeli.

Diğer olayın da (İstanbul- Fatih ilçesindeki) büyük olasılıkla 'Toplu intihar!' dense de yine böyle (Bir tarafı cinayet-sonrası intihar) olduğunu sanıyorum. Belki ben sadece her iki olayın hukuksal yönüne değinmeden edemiyorum. Çünkü onlar büyük olasılıkla yazdığım gibi olmuştur. Başka türlüsü, hele de çocuklar söz konusu olunca, olanaksız.
(Gerçi çizgi oyunlardaki zihinsel saldırılardan kaçamayan çocukların da ölüme atladığı oluyor ya, orada da çocuk bilinçle istemiyor ölümü. İsteyemez de.) Hukukta bilme, anlama, isteme iradesi tam ise... vb. diyen kavramlarla yol alırız borçlanma ya da cezai ehliyet kurumlarına. Reşit olma hali de işte tam o nedenle on sekiz yaşa sabitlenmiştir yasalarımızda.

Haberin verilişindeki bu yanlışlık çok şeyi de yanlış yayacak topluma... Burada sorunlu değil sorumlu medya olunmalı. Ölümlerin nedenleri konusu sonuçla doğrudan bağlı değilse eğer, hepsine "toplu intihar!" vurgusu yapılması zor durumda. Bu yanlış vurgu sonrasında; borçlu, bunalmış, çok insana çıkar yol gibi görünecektir 'intihar öncesi yakınlarını da öldürme' ya da 'birlikte onları da ölüme götürme', olaydaki ölümler ve sonuçlar hakkında gerçek vurgulanmıyorsa...

Bu insanların borç batağında oldukları tartışmasız...
İcralar, ihtarnameler hepsi ile bir muhasebe kitabı dolar, bunu kimse yalanlayamaz yönetenler katında...

Ama niye borç batağında bu insanlar? Ülkede her şey güllük gülistanlık da bunlar kazanmayı bilmiyor ya da çok mu müsrifler acaba? Hayır... Ona da "İşte tam da bu yüzden!" diyemez hiçbir yöneten.

Öyleyse... Çıkıp halka gerçeği söylemeliler; "Ekonomimiz rayından çıktı, sorumlu biziz, yönetemedik, ama düzelteceğiz, filan gerçekçi programla, sıkın dişinizi...!" Demiyorlar...

Aksine dalga geçer gibi pazardaki enflasyonu değil hızardakini açıklıyorlar halka... Nasıl da kuşa dönmüş kesile, biçile o rakam... İnsan inanamıyor aslında...

Ama susuyor yönetenler...
Aymazlıklar ise diz boyu... İdare yerlerinde olanlar istatistiklerle oynayıp, kandıracağını sansa da insanlar mutfaktan biliyor, yangın büyüdü. Yalanla sönmez.

Yandaş medya, haciz üstüne haciz yemiş maaşın yüksek sayılacağından bahsediyor utanmadan... 
"Müsrif bunlar!" demeye getiriyor...  "Ekonomi tıkırında!" diyor her gün, her an... Yüzleri kızarmadan...

Bu insanlara, borç batağında, çok yakını insanlara karşı cinayeti ve sonrasında intiharı göze aldıranlar sustukça ve cinayetlere de değil sadece intihar sözüne, 'toplu' eklenerek vurgu yapıldıkça asıl sorun görülmeyecek, öldürümler, ölümlere neden olan asıl batak, ekonomik vurgun, bu vurgunda ihmalleri, basiretsizlikleri ile sorumlu olanların eylemi, eylemsizliği hafifletilmiş olacak.

Oysa birini öldürmek hafifletilemez. (Hafifsetilemez!)
İntihar da özenilecek, özendirilecek bir ölüm şekli olamaz.

(Özendirmek suçtur ayrıca, yeltenip, sonuçsuz kalana da ceza mı düşünmeli yasalar bilmiyorum...Çünkü çare gibi görünmemeli hiçbir insana.)

Bu 'toplumsal cinnet hali' yaygınlaşmadan, sosyal medya dahil her kanalda insanlara gerçeği, doğru tanımlarla veren, "Yapmayın, durun!" diyen, "Ekonomiyi düzelteceğiz, han, hamam yapmayacağız, bütçeyi harmanda savurmayacağız!" diyen yöneticiler çıkmalı ve sorumlu yayınlar yapılmalı.

Atam! Hâl bugün böyle!
İki gün önce de uzun bir yazı yazdım bu ölümler hakkında.
Dün başlamıştım bu yazıya... Bugün, gün aydınlanmadan tamamladım. Gün sensiz nasıl aydın olacaksa!

Kalbimdeki keder arttıkça artıyor.
Ülkemdeki bu ve benzeri ya da hiç benzemez ölüm haberlerinin artışının yarattığı keder koyulaştı.
Her on kasımda artıyor yokluğunun verdiği keder ile...
Hiç rahat uyuyamadığının bilinciyle...

Saygı ile... Özlem ile... Sevgi ile... Gebze, 10.11.2019

Kederliyim Atam!
İki yıl önce yazdığım yazı halen de güncel çünkü!
Üstelik epeyce de güncel kalacak gibi görünüyor her gününe daha da fakir uyandığımız ülkemizde...
Seni özlemek ise çok gerçek ve yakıyor yokluğun ülkemin her gününde!

 Gebze, 10.11.2021, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat.com, 10.11.2021