Translate

İSTASYONCU BABA

İSTASYONCU BABA

Bir trenci kızı iseniz... Bir trenci çocuğu... Babanız Devlet Demir Yolları'nda memur değildir, işçi değildir, trencidir onun adı. O baba eve bazen gece gelir, bazen sabah... O babanın istasyoncu giysisi vardır yakışan. Şapkaları vardır yıldızlı aylı... Kimi zaman laciverttir o giysi , kimi bahar gibi ketenle gelir. Baba evde ise hep pijamalı, hep uykuda o baba... Nöbet sonrası, nöbet öncesi...Uykuyu alacak ki işini yaparken uyanık kalsın, zamanında indirsin raylara o makası, zamanında alsın istasyona treni, zamanında sallasın çığlıklandığında arkasına bayrağı...

Öldü benim babam...

Emekliydi. Sevdasını, türküsünü alıp getiren, taşıyan, sonra birden götüren o trenlerinden ayrılalı çok olmuştu. Ah babamın ciğerleri kara trenlerin kömür karası...Yetmezdi sanki, içtiği Birinci sigarası... Paket paket... Ucu ucuna... Ateşi ateşine...

Öldü benim babam...

Ne kadar az görmüştük çocuklukta... Ne kadar çok sevmiştik. Nasıl özlemiştik nasıl? Kocaman kocaman kucaklardı görünce istasyonunda; "hasta mı olmuş oğlum? " derdi , "hasta mı benim kızım..? "Trenleri seyrederdik doktor ilaç yazınca, eczaneden ilaçları alınca... Hele bir de iğne yapılmışsa canımız yanmışsa. Köfte yerdik istasyon lokantasında... Piyaz yerdik doyunca... Bir de kadayıf kaymaklıca.

Ah... Bir trenci çocuğuysanız... Özlem hiç bitmez... Kaç yıl doya doya yaşasanız da sonra - emekli olduğunda - anneniz ölüp o yapayalnız kaldığında - yanınızda kalınca... Çocukluğunuzu özlersiniz... İstasyonları... Kara trenleri... İçinizi titreten tren devrilmiş haberlerini yine endişeyle düşünürsünüz... Babanızın aslında hep istasyonda çalışması değiştirmez o endişeyi; çünkü evde çubuklu pijamadır babanın giysisi... Baba istasyoncu olunca kucaklar sizi...

Bir de üç yaşındadır kardeşin, o gün köfte yedirip seven babayı akşam pijamalı görür yemekte, henüz neden iki farklı kişi olarak algıladığı belli değildir ama paylaşır büyük haberi : " baba baba biliyor musun ben bugün' istasyoncu babamı' gördüm ?!". İşte o günden beri hepimiz için anlam kazanır o işin giysisinin kişiyi imlediği...

Özlenir istasyoncu baba...Özlenir kara trenler... Raylar... Vagonlar... Lokomotifler...

Şimdi bu özlemi bir de şiirlemeli... Yetmez anlatmaya özlemi; ama denedim der kızı, denedim...
İçinde tren düdükleri...

KARA TREN

bir çığlık daha
yükseliyor demirden
vurdukça ateş

ellerinde gün
aydınlığında güneş
raylarda tren

beklediğim sen
istasyoncu babamsın
çocukluğumla

ah babam benim
hangi tren avutur
küçük kızını

bindirmediğin
trenlerin getirmiş
kara haberin

lokomotifin
ardında katarından
ayır vagonu

bir çığlık daha
yükselsin yüreğimden
indir makası

tam tara tam
buharları saklasın
gözyaşlarımı

her istasyonda
seni beklerim artık
kara trenden

Gebze, 22.04.2012, Ünsal Çankaya.

1=) TEMMUZ. 2012. AKATALPA - 151.Sayısı
2=) Afyonkarahisar'da yayımlanan AFYON DENGE Gazetesi'nin 23 Temmuz 2014 tarihli nüshası

Hey babam...
Daha dün ..Nasıl da sıcaktı öldüğün gün, köy, yol...
Aynı sıcakları yaşıyoruz biz, yokluğunla kavrularak içimiz...
Sanki hep yanıyoruz... Bitmeyen bir yangınla..