Translate

SALKIM SÖĞÜTTE SAVRULAN

"Ağlama salkımsöğüt, ağlama, kara suyun aynasında el bağlama!
El bağlama! ağlama!" Nazım Hikmet RAN

SALKIM SÖĞÜTTE SAVRULAN

Bir rüzgâr kendini yineleye, ırgalaya dört dönüyor.
Savruluyor karanlık gecelerde.
Ayın halesinden aldığı ışıkları yitirdiğinden beri
Arıyor kanatlarının salınışını.
Esmenin öğrendiği ilk halini arıyor.

Ellerine çarptığında tuzla buz olmuş düşlerini
Avuçlarında yer etmiş kan kızılı yaraları
Açan tırnakları gördüğünde sersemleyişini.

Dalgınlığıyla biçilmesini gözlerinin
Çizgilerinde yılların izi derinleşen alnının aldırmayışını
Bozguna uğrayan okşayışını arıyor.

Arıyor çılgına dönüp terk ettiğinde
Tüm dinginliği yalan olan ırmaklarını.

Bilmiyor kaçıncı kez basa basa içine söndürdüğünü
Ardından kopan fırtınaları
Kaç fırtınanın yorgunluğunu yorgun ruhuna kattığını.

Sen bilirsin oysa
Bir rüzgâr üzerine kapatılan kapının
Paslı kilidinde dönerken hangi şarkıyı söyler.

Kim o rüzgârı yıllarca
Senin ıslığını duymayı beklediğin özlemle
Hiç bıkmadan, üşenmeden, yılmadan bekler.

Kuruduydu göz pınarların.
Ufku gözlemekten yorulduydu.
Ah!
Rüzgâr yetişti işte rüzgâr gibi.

Şimdi; estiği kadar yağsa!
Artık; estiği kadar yağsa!
Bu rüzgârın yüreğinde beklediğin yağmur var!

Gebze, 6.3.2009, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Haziran 2016, Sayı:125