HİROŞİMA SEVGİLİM

HİROŞİMA SEVGİLİM*

Ben henüz bir yaşında bile değilken çekilen bir film izlediğim... İnsanlık atom bombasında ve sonrasında neler yaşadı konusuna değinen ilk Fransız filmi... Fransız Sineması dendiğinde baş yapıtlar arasında. Anılar ve unutulanlar üzerine... Oyuncular, yönetmen, yapımcı konusuna girmeyeceğim ben... Beni savaşa karşı bir film olması ilgilendirdi.

Film arşivimizdeki vazgeçilmez CD'lerden birisi... Sanal Dünya her arama motoruna adı sorulduğunda çıkan aynı bilgiler özet olarak CD kapağında da var zaten...
Sinema Tarihinde üç açıdan önemli sayılıyor... Fransız Yeni Dalga Akımı'nın öncü filmlerindendir. Zamanının sinemasal anlatımına bir yenilik getirmiştir. İnsanlık tarihindeki en büyük ayıplardan biri olan Hiroşima'ya atılan atom bombasını konu edinmiştir.
İzlediğimde tüm duygusunu yansıtacak bir özetleme yapmamam gerektiğini bir kez daha anladım... Herkes kendisi izlemeli. Benim izlediğimden çıkardığım duyguya yakın çıkarımlara varanlar artmalı...

Filmdeki asıl kahramanlardan biri Fransız (aktrist) kadın diğeri Japon (mimar) erkek... İkisi de evlidir aslında... Kadın bir barış filmi çekimleri için Hiroşima'dadır. Erkek atom bombasından sonra geçen on dört yılda yaşananların dışındaki bir zamandan gelmiş gibidir, ama yaşananlara yabancı da değildir... "Hiroşima'da barış sözcüğü hiçbir zaman şaka konusu edilemez". der bir cümlesinde... Kadın Fransa'ya dönüşüne son iki gün kala tanışıp, birlikte olmuştur Japon mimarla. "Gitme, kal burada!" der erkek... Kadının ruh durumu gitmekle kalmak arasındaki o duvarda parça parçadır. Kadın son gün, Fransa’da doğduğu şehirde, 2. Dünya Savaşı sırasında aşık olduğu, birlikte olduğu ve ölen bir Alman askeri anımsar... Ondan söz ederken söz ettiği hem geçmişteki o sevgili hem sanki yatağındaki Japon mimardır... Savaşı, ailesinin bir Alman askerle birlikte olduğu için kapattığı mahzende yaşadıklarını anımsar ve anlatır mimarın sorularına yanıt olarak. Anımsadığı her ayrıntı acı vericidir, yaşadığı zamandaki kadar acıtıcıdır üstelik...

Mimar "Bu hikâyeyi unutmanın acısı olarak anımsayacağım" der bu kadının anımsadıklarının kadının kocasına, başkasına değil sadece kendisine anlatıldığını öğrendiğinde... Nasıl unutabildiğini anlamaz kadının. Niçin daha önce başkalarına anlatmadığını da... Unutmamak gerektiğini bilir yalnızca.
Biz de unuttuğunu sanırız onun iç konuşmasıyla… Oysa susmasının sebebi zaten hep anımsamaktır. Ama "İnsan sürekli olarak yaşadığı güçlüklerden söz etmemeli!" der kadın... "Yoksa kendisine saygısını yitirir!" der ardından... Anlarız ki insan önce kendini saymazsa başkasını da sevip sayamaz.

Savaşların insanlarda, ruhlarında yaptığı yıkımların tedavisi olmadığını, başlayan huzursuzlukta huzur arayışının kendi içinde yok olma hali ile eş olduğunda bir sona varacağını anlatır film...

"Gitmek kalmaktan daha mı mümkün?" sorusu "Ölüm olsaydı, geçmişte yaşanan acılar yerine geçmişte ölüm olsaydı daha iyi olurdu!" saptamasıyla geliyor anımsananların ardına... Geçmişteki o sevgiliden bir başkasıyla sevişebildiği için hem kendini suçluyor hem de geçmişini unuttuğu için sevişebildiğini sanıyor ama geçmişle günün aslında nasıl da bir arada olduğunu ve unutmadığını ayrımsıyor kadın... Yine de " Unuttum işte!" diyor geçmişine, "Şimdi unutuyorum seni!" diyor...
"Seni burada ve şimdi unutuyorum!" dediğinde kadın hem savaştaki Alman sevgilisini hem o çocuk denecek yaşında saçları kırpılarak ailesinin Fransa'nın Nuber şehrindeki evlerinde, nemli ve buz gibi olan mahzene kapattığı kızı ve acılarını unutacağını söylüyor aslında ama her şeyi bir kez daha anımsıyor her haykırışta. Bir kez daha yaşıyor.
Sonra... Uçağına binip ülkesine dönmesi gerekirken kadın Hiroşima'da Casablanca adlı bir kafe bar, yemek salonunda buluyor kendini. Erkek de kadının uçağının kalkmış olması gerektiği saatte aynı yere gidiyor nedense... Kadının yanına gitmez onu görse de ve karşısındaki bir masaya oturur erkek...
Kadının yanına başka bir Japon erkek yaklaşıp, " Oturabilir miyim?" der... Kadın konuşmadan başıyla kabul ederken bile karşı masadaki mimara bakmaktadır... Sonra hemen otel odasına döner yeniden...
Çalınan kapısından girecek olanı bilir, bakmadan açar, içeri giren erkeğe "Seni unuttum bile çoktan" der... Heceleyerek "Hİ RO Şİ MA!"der, " Senin adın Hİ RO Şİ MA". Erkek sarılıp " Evet! sevgilim" der, "Benim adım Hiroşima, seninki Nöuber". (Konuşmadan anladığım şehir adının okunuşu bu, Neuilly-sur-Marne şehrinin okunuşu olmalı.)

İkisi de savaşın yıkımı, acılarını anımsamaktan yorgun ruhlardır...
Film onların yeniden sarılmasıyla biter… Bu insanlar ancak biri diğerini tam anladığında belki acılarından uzaklaşacak ve onaracaktır diğerinin ruhundaki yarayı...

Dünyada barış nasıl sağlanacaktır peki?
Savaşın acılarını asla unutmamak için yazmalı, konuşmalı, film ve fotoğraflarla belgeleri aktarmalı her nesil... Çünkü sloganla savaş karşıtlığı yetmiyor barışı kurmaya, tüm insanlığın savaşın ölüm ve yaralılardan ibaret bir yıkımdan ötesi olduğunu anlaması gerek ve gerçekten anladığında kurmak için atılabilir temel...
Film içindeki "barış" filminin çoğu sahnelerini, şarkılarını, sloganları ve pankartlarını atom bombası sonrası Hiroşima'sının gerçek görüntülerden aldıklarını sanıyorum... O kadar gerçekçi "yıkım" fotoğrafları ki bazıları... İnsan asla savaşlar olmasın istiyor tüm dünya için, hem de kesinlikle...

Ama savaşlar sürüyor dünyanın çok yerinde...
Silahlı ya da ekonomik çökertme amaçlı ve çoğu da amacında başarılı...
Üçüncü Dünya Savaşı çığırtkanlığının da yükseldiği şu günlerde...
Haykırıyorum!
Savaşlar olmasın! Savaştan rant umanlar tükensin tüm dünyada!

Bunca acıyı yaşamak ve sonra da anımsama yükü yüklenmesin kimseye... İnsanlık Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları utancını unutmadı henüz, unutulamaz zaten.
Hidrojen bombasının gücünün atom bombasını kaç binlere katladığını asla öğrenmek istemeyiz hem.
Çernobil sonrası sürekli nükleer sızıntı riskleri ile dolu dünyada nükleer enerjinin insanlığın yaşamını kolaylaştırmak için kullanımı bile tehlikeliyken nükleer başlıklara sahip ülke sayısına da artık parmaklar yetişemiyor saymak için... Yani birileri Üçüncü Dünya Savaşı çıksın diye tırnaklarını sürtüyor kapıların ardında, şeytandan ilhamla...

Birlikte davranalım, kapalı kapılar ardında tırnak bileyenlerin üzerine kilitler vuralım, kapıyı, pencereyi bile lehimleyelim perçinle... Ki çıkamasın karanlık ruhları deliklerden...
Sonra birlikte haykıralım dileğimizi...

Savaşlar olmasın!
Barış içinde yaşamak hâlâ mümkünken.

Gebze, 27 Haziran 2024, Ünsal Çankaya.

* Hiroşima Sevgilim, Yönetmen Alain Resnais. 1959 yapımı filmde senaryo yazarı da Marguerita Duras.

Çağdaş Türk Dili, Ağustos 2024, Sayı:438