Translate

ÖYKÜ SEVGİDİR, SEVGİ EN GÜZEL ÖYKÜ.

ÖYKÜ SEVGİDİR, SEVGİ EN GÜZEL ÖYKÜ.

Rivayet muhtelif, Şubat'ın on dördü ya öykü günü sayılır dünyada ya sevgililer günü. Oysa kullandığımız takvimde dünya günlerinden sadece birisidir, kimi zaman tam yarısı, dört yılda bir yarıdan yarım gün eksiğidir Şubat'ın, ki bu en kesin bilgidir.
Ya kimseye aldırmadan kutlanacak her ikisi de, ya sadece birinden haberdardır kutlayan ya da kutlayamayan kişi. Ya karşı çıkılacak kutlamaya illaki; sevgililer günü pazar hesabı denecek ya da sadece öykü günü vurgusu yapılacak sayfalarda biliyorum...
Her yıl aynı karmaşa. Herkes diğerini anlamak ve sevmek yerine yarışacak kendini kanıtlamaya.
Amenna!
Pekâla sadece o bir gün mü yazılır öykü ya da bir günlük mü yaşandı ki o sevgi, bir güne sığar kutlaması? 
"Ol Hikayat" diye tanımlanan anlatılar, sevgiler yalnız bir günlüğüne midir insan yaşamında?
Bakalım şöyle bir; ikisi de bir düzlemde olsa ne olur dünya, anlamı bilinse, anlamıyla yaşanabilse her ikisi de aynı zamanda.
"Seni seviyorum!" iki sözcükten ibaret dünyadaki en gerçek öyküdür karşıdaki canlı, cansız varlık için ve çok içtendir içteki yansımasından akarak söylendiğinde.
"Seni seviyorum!" en güzel öyküdür aynı zamanda; şimdiki zamanı olan, yüze söylenen, ya da ulaştığı zaman karşıdakini sevindiren sesli ya da yazılı. Duyan da sevinir, okuyan da.
"Seni sevdim!" de öyle...
Ama bu öykü içinde bir öfke, bir istihza taşır, belki de kahır. Dili geçmiştir zamanın. Öykü bu nedenle şimdiki zamanda yaşanan değildir, yazıya, sese dönüştüğünde bilir ki muhatap bu öykünün sonu bir biçime yanlıştır, bir nedenle de güzel değildir.
"Sevmiştim!" kadar uzaktır çünkü "Sevmişti ya da sevmiştir!" derken anlatanın duygusu.
Tüm iyi duygusu eksilmiş, duygusuzluğu, bitmişliği anlatır o uzaklık. Olmazları anlatır yani… Başka insanlara, yerlere, canlı, cansız şeylere ve onlardaki geniş zamanlara dilini hiç acımadan ve ama çok acıtarak geçiren öykü.
"Ol hikayat!" diye girer dinleme, okuma, bilme zamanımıza tarihten bugüne kadar anlatan, aktaran ustaların bize bıraktıkları.
"Ol hikayat!" ki... Adı günde öyküdür.
Sadece şimdiki zamanda bize aittir öykü, dil o nedenle hep bizimdir, hep yenidir, anlaşılır ve gerçekten sevgi sevgidir, sevgili sevgilidir.
Anlatanı başkası, yazanı başkası, yaşayanı başkasıdır dili geçmişse, mişli geçmişlere gitmişse, hele de dili eskiyen geniş zamanlara sığındıysa öykünün.
O öykü biz olmaktan, gerçek olmaktan, güzel olmaktan, özenilir olmaktan çıkmıştır çoktan, ya da belki herkesin gerçek olsun dediği bir rüyadır da dil di'ye geçince, miş'lenince uyanılır acıyla o rüyadan... Yaşanmıştır, bitmiştir, güzeldir, çirkindir, belki de kurgusal bir geçmiştir. Ama artık o dilde bir kuraldır ve eskidir.
Dünya bu öyküler üzerine dönse ne güzel olur yine de...
Ölümler, savaşlar, kinler girmese öyküye. Bitmese sevgiler.
Dil kurallarını şimdiki zaman için ve sadece sevgiye kenetlese.
Kötülükler di ve miş dilinde geçirse zamanlarını; şimdiki zamanda hiç yaşanmasa, kurgulanmasa bile, en uzun, en kısa öykü bile hep mutlu yaşansa, hep mutlu sürse, bitmek bile güzel ve iyi bir son olsa öyküye.

Gebze, 13 Şubat 2016. Ünsal Çankaya.

TMOLOS EDEBİYAT
İki Aylık Edebiyat Dergisi
Mart-Nisan 2018, Sayı:71