Translate

SUNAK DERGİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SUNAK DERGİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AYIŞIĞINDAN MARTI AĞIDI

AY IŞIĞINDAN MARTI AĞIDI

Yaralandığı avlak kurak gölün kıyısı.
Günü orda kaybetti zavallı ay ışığı.

Lodosla ağlıyorken çırpınıyor yüreği,
Usul usul yükseliyor acılı çığlıkları.
Yüreğinde bin ezgi dönüyor ağıtlara,
Ölen martılar için çıldıran dalgalara.

Dayanamaz ki insan varsa böyle acısı.
Şimşek olur yıldızlar çarpar hecelerine.
Gökyüzüne yükselir akamaz gözyaşları
Kanı toprakla karar özünü vuran avcı.

Esmesin, istemiyor ne fırtına ne imbat.
Hangi rüzgâr koşmadan yetişir düşlerine?
Sevgisiz zamanlara uçup giden bulutun
Beklediği yağmurlar inmiyor mevsimine.

Ay ışığı ağlıyor denizin üzerine,
Kırık kanatlarıyla düşüyorken martılar!

Gebze, 1.11.2008, Ünsal Çankaya
Sunak Dergi, Aralık 2021, Sayı:51

ÇINARLARIN ÖLÜMÜ

 ÇINARLARIN ÖLÜMÜ

( Y. Kemal, F. Otyam, M. Başaran, Tarık Dursun K, A. Sayılır, O. Akbal anısına)

-1-

Ülkenin dev çınarları

Birbiri ardına yıkılıyorlar.

Güzel atlara binip, güzel ülkelere gidiyor

Sevdiğimiz insanlar

Gidiyor, bir daha gelmiyorlar.

Güzel ülkeler diyorum, gülümsüyorum

Aslında buna hiç inanmıyorum.

Gidip dönen de olmadı, dönüp öyküleyen de

Bizim tüm bildiğimiz bu dünyada ölüm var.

Her ölenin ardında kalıp tümcelerimiz

Onlar nereye gitse ışıkları bizimle

Bütün çınarlar gibi kalbimizde yaşarlar!

Ah o güzel insanlar umutlanmayın

Sözümüz sonsuza kadar değil, umudumuz sonsuza

Kalbimiz sizi ancak ömrümüz kadar saklar.

İyi ki hep yazdınız, yazıldınız kitaba

Bir okuyan oldukça varsınız sonsuzluğa.

-2-

BU ÖLÜMLER İÇİN SAPTAMALAR

İlk saptama: Som damardı hepsi, vermeden son nefesi,

Aydınlatıp bizleri, aydınlığa aktılar.

İkinci saptama: Yalnız bir tuhaflık görüyorum hepsinin gidişinde, çok sakar bu çınarlar!

Ölüm öncesinde başlıyor olmalı o belleğin yitimi, hayatı ellerinde tutamıyorlar sanki.

Dünyayı, insanı bunca çoğaltıyorken kendi hayatlarını nasıl kaybediyorlar?

Haberlerde anlatım şu: "Nefes darlığı, kalp yetmezliği bir araya gelmişti. Tıpta çare tükendi, elden bir

şey gelmedi; Hayatını kaybetti!

Üçüncü saptama: Madem yaşayacaklar, unutmayalım, iyice saklayalım kalbimize gireni.

Gün gelir, bulurlar da izini, götürürler yerine vefasız kalbimizi!

28. 8. 2015. Gebze. Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Temmuz 2016, Sayı:46

NİSAN BİR

NİSAN BİR
Yıllarca çocuk kaldık yılda bir güne
değiyordu kahkahamız sevgiyle.
Arayıp 'seni seviyorum' diyordum
sonra 'Nisan bir', o liseli deyişle;
bunu her Nisan bilir.
Her söylediğimde 'aklımda' diyordu
'aklımda seni sevdiğim'
bunu da kalbim bilir.
Bile bile lades ayrıldığında yollar
say ki gözlerimdi akan ırmaklar.
Onu İstanbul almıştı beni Ankara
gelmişti ummadığın bir anda
güvercinler uçurmuştum havaya.
Kalbime geceler konmuştu
yalnız bıraktığında.
Sonbahar ve Bağcılar
bunu anımsar.
Sen de anımsa şimdi; plâtonikti sevgi
yaşanmazdı gerçekte, dile düşülemezdi.
Tam o söyleyecekken 'sus' demiştin.
Susup; 'mezara kadar' dedi.
O gün çıksaydık dağlara inmezdik hiç
o gün baksaydık göz göze
ayrılamazdık.
Çıkmadık ve bakmadık.
O öldü.
Tenime değmeden dökülür gözyaşlarım
pınarım kurudu donmaz dediğim
üşü yüreğim.
yanma, yansa gözlerin
ağlama, ağlasın şiir.
Gebze, 3.2.2013, Ünsal Çankaya.
SUNAK DERGİ-MART 2013, Sayı:38

ZAMANAŞIRI

ZAMANAŞIRI

Ödünç değildi canları,
Ne baç gerekti, ne haraç.
Şiir şiir yaşadılar,
Yazdılar güzel anları.

Sivas dediler vardılar,
Döndüler can semahını.

İnsanlığı terke pazar kuranlar
Bezirgânın pazarında baç diye
Madımağı ateşe boyadılar.

Oy anam oy!
Oy anam oy!

Yandılar!

Kor düştü içimize
O güzel bakan insanlar
Yandıkları kadar yaktılar.

Bu ateş sönmeyecek
İnce ince tütecek.

Zamanın gücü yener belleği,
Ama her zaman değil.

Zaman siler bazı izleri;
Boğazımıza takılan yumruyu değil,
Genzimize sinen kokuyu değil,
Gözlerimizden inen yaşları değil,
Sel oldu onlar!

İnsan olan şimdi
Sivas der
Durur!

Madımak der semahı!

Gebze, 13.3.2012, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Haziran 2015, Sayı:43

GEÇTİM

GEÇTİM

Deniz kızdım, ağ olmuştu gözleriniz pullarım dökülürken.
Ellerinizse dua.
(Bir kez dokunabilmek uğruna, ay ışığında yıkanan saçlarıma.)
Geçtim, dokunmadınız!

Bir elma, rengini buluyordu yaz dallarında, soldu, buruştu.
Çürüdü sonra.
Düştü, dönüştü yaşam suyuna, karıştı ezelden susuzluğuma.
Su olamadığınız yetmezdi sizin,
Susuz kaldınız!

Tüm sınavlarda puansız soruydu yaşadığımız,
Bilmeyen ne bilse yaşamından önemsiz!
Daha o soruda dalıp kaldınız.
Yanıtsız!

Yanıttım; sevinçli bir şeydim, unuttuğunuz.
Sonraki sorulara yetmedi zaman, aşamadınız.
Siz sınıfta kaldınız bayım, sınıfta kaldınız!
Ben sizden de geçtim, görmediniz mi?
Maviydim! Derin!
Tadamadınız!

Hem nasıl duymadınız bilmem; siren çaldı, dalga yükseldi.
En güzel şarkıyı söyledim, tuz gibiydi.
Ölümsüzlük çağrısıydı dilim.
O eski tanrıların. Sonsuzluk ve hiçlikti.
Anlamadınız!

Yine silinmişti düşlerinizin rengi. Karanlıktınız!
Ağlarınız, avlarınız tükendi.
Tükendi yanılıp yaşamak sandığınız!
O kıyıya çarptığınızda gördüm; halkalandı, büyüdü.
Büyüydü yalnızlığınız!

Gebze, 25.6.2010, Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Kültür Ve Yazın Dergisi, Şubat 2016. Yıl: 13. Sayı: 45.



GÜNDÜZ DİYEDİR

GÜNDÜZ DİYEDİR

Yaşadım diyebilmek için
Bir derin uyku gerek
Bir dalgın uyku.
Günler kovalarken günü
Seçilmeyecek!
Geceler boyu bitmeyecek!
Geceler, koyu
Karanlıktan kurtaran
Uyanılmadan!

Kıvrımında dudağın
Uçtu uçacak düşlerin sözü
Söylenmeyecek!
Güneş doğmadan
Hayra yorulsun diye
O karabasan!

Kara basmayan adım,
Yağmura değmeyen alın,
Rüzgârın dilini duymayan kulak,
Koklamayan gülleri sevdasıyla,
Sevdasına dokunmayan el utansın,
Solsun boyunca!

Ölümse ölüm, gelsin!
Başımız üstüne, gözümüz ferine,
Uykudan ağır düşecek gölge!
Ölmek bir şey değil ölürüz elbet,
Ölmeden ölmek var dertlerin soyu!
Ölmeden ölmek nemize gerek!

Gebze, 11.3.2012, Ünsal Çankaya
Sunak Dergi, Sayı:44. Yıl: 12. Ekim 2015