(12.9.1990 yılı, kına gecemde, elleri kınalanıp sarılmış bir ben var fotoğraf karesinde.)
O güzel kıyafet Sabahat annemin kendi annesinden, düğününden
bana... Babaanne kıyafeti benden de oğlumun gönlüne girecek olana... Bazı
şeyler çok özeldir... Bir kez giydim... Özenle saklıyorum... Anılar
konuşuldukça, paylaşıldıkça… Emekler değerini bilende muhafaza ve değer
bileceğe aktarılarak... Kendi el emeğimi de çoğu kez sakınmadan yeğenlere,
arkadaşlara dağıttım... Bir gün "Onun eli değdi, dikti, ördü, işledi…
Atmayalım..." derlerse... Huzur olur, huzur verir içime her iki dünya.
12.9.1990-
Avuçlarımda kına… O şiir dosyası da yarım duruyor hâlâ.
19.6.2018
‘AĞARŞAK’ nedir? Türkmen kültürünün vazgeçilmezi. Unutulmuştur. “Bilenlere
benden bir kıta hediye" diye sordu sayfasında S. Sırrı Karanfil ağabey...
Babamın teyze oğludur. Ben, ebem öğretti diye köyde, ta beş yaşımdayken
kullanmıştım onu. Onun sayfasında Doğan
dayımla, Özcan ağabeyle güzel bir sohbet oldu tarihten anımsadıklarımız...
Ödülümü şuraya saklayayım da kayıtlarda kalsın böylece.
"Aykız bacım tevşi büker yazlıkta,
Ağarşağı ağır gelmiş gördün mü?
Yapağılar gürem gürem dizlikte,
İkide bir yere düşer gördün mü?”
Evet! Dolmuştu gözlerim... Ama akmayacak diye direnmiştim...
Öyleydi...
Avuçlarım hep kına! Ömür geçiyor böyle! 19.6.2019
“Say ki; bir alıç ağacısın çıplak, boz tepenin üzerinde” demiş bir ozan.
Bir alıç ağacının yalnızlığı, kederi ve direnci gibi yaşamdaki tutunmaya
çalışışımız… Tüm duygusunu yaşayarak. 29.8.2008
Avuçlarımda kına.
Bu başlıkla bir yazı yazdım ve Patika Dergi 114. Sayısı içinde yayımlandı o.
Bir de şiirim var diye belirtmiştim ilk paragraf içinde. Bir ağıt şiir. Bir
trafik kazasında ölen, yüzünü bile görmediğim bir genç için, annesi çocukluk
arkadaşım bir kuzen diye. Onun acısını duyarak yüreğimin içinde.
Kimi zaman sağlık için ele, ayağa, saça kimi zaman ölüme
feda etmiyorum, süsledim bak, tanıma ve alma demek için askere yollanan oğula
ve kimi zaman sevinç için evlenen çiftlere ve o sevince tanıklık edenlere
yakılır kına... Kınalı kuzular bir hiç uğruna kurban olmasın diye... 14 Temmuz
2021
Bazen diyecek söz kalmıyor, yapacak yorum. Kader diyorlar genç ölümlerine
bile…Hiç kader olur mu, böyle kötüyse, böyle yaralıyorsa insanı, deliyorsa
anasının bağrını... Bu şiir Nurten Köse’ye, Kınalı Kuzusu için. Sabrı bol olup
bu acıya dayanabilsin diye.
Avuçlarımda Kına
Hüzün dolunca yüreği insanın, özler çocukluğundaki can
arkadaşını.
Unutalım her şeyi, yine gülelim diye, eşlik etmek için söylediği türküye.
Upuzun saçlarımı örgülüyorken ebem Nurten'in saçları da
yarışırdı benimle.
Kıvır kirpi, çalı çırpı ellerimiz kollarımızla nasıl da oynardık bostan
başında.
Sel gelirdi Emirdağ'ın üstünden, biz koşardık ondan önce Çay derenin içinden
Yara dolu dizlerimizle köye.
Kınalardı büyükler kaşımıza-kirpiğimize kadar, yanmasın
tenimiz güneşte öyle.
Avuçlarımızaydı kına, bayramlarımıza, bayramlık süslerimize eş olsun diye.
Asker oğlun kınalardı anneler, kınalı kuzuya kıymasın kimse.
Ah canım arkadaşım unuttun mu sen, Yıldırım oğlunu yola salarken
Kınalar koysaydın ağ ellerine, görse bile kıyamazdı Azrail,
Canını almazdı gurbet ellerde, gönlü şen dönerdi kuzun evine.
Nasıl dayanırsın giden kuzuna, gurbet kanı ile yakmış
kınayı!
Şimdi hanginize yansın içimiz, doldu yüreğimiz taştı yaşımız!
Gebze, 18 Ağustos 2013
Ellerimi kınalayalı -evlilik için- otuz üç yıl oldu. Oğlumu askere kınalamadan
yolladım, kalbim ağzımdaydı yine de, gidişinden iki gün sonra Edremit’te ağır
bir deprem oldu ve sadece bir gün haber alamadım diye! Ah hiçbir ana artık
ağlamasa oğulları ardından ülkemizde.
Hep söylüyorum… Öyle bir ülke düşlüyorum ki hiçbir anne ağlamasın evladının
ardından…
Bu yüzden benzeyen her yazımı aynı cümle tamam eder elbette.
Anaların diline ağıt düşürmeyecek bir ülke özlemiyle. Gebze, 3.12.2023, Ünsal Çankaya.