Çağdaş Türk Dili Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çağdaş Türk Dili Dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KİRAZ KIZ*


Hasat zamanı
En sevdiğin mevsimdir
Aylar içinde.

Karakışlar yok,
Mevsimlerse şaşıyor
Yıllar geçtikçe.

Dengeler altüst
Sanki bilmiyor insan
Kırık fayları.

Nice baharın
Yeşilliğine inat
Kiraz dalları.

Ah Kiraz kızım
Alsam kirazlarını
Yüreğin sızlar.

Pembeleşmezse
Yanağındaki gamze
Suç saklıdadır.

Kimse utanmaz
Çığ, heyelan, sel olsa,
Sorumsuzluktan.

Sen gülümse ki
Erisin güneşinden
Kalplerde buzlar.

Çok dik kirazı
Dünya yıkılsa bile
Kızarsın dallar.

Gebze, 20. 2. 2012- 12.2.2024, Ünsal Çankaya, 
(*Kiraz Kız Muzaffer İzgü kitap adı.)
Çağdaş Türk Dili Dergi, Temmuz 2024, Sayı:437

YANKISI ULAŞIR MI?

YANKISI ULAŞIR MI?

Sesimiz hep ötelerden duyuldu,
Ötelerde, ötelerden yankılar bekleyene,
Ses oldu, yankı oldu.
Bekleyip gelmeyene, eşlik edemeyene,
Ulaşmadı sesimizin ne aslı ne yankısı,
Ötekiyiz çoktandır ülkemizde.

Berilere ulaşmayan sesimiz, ulaşsa,
Kesinlikle gürültüye boğarlar ilk avazda,
Ezber ettik bunu her denemede.
Duymadılar, duymayacaklar.
Görüp bilmeyecekler,
Düşmanız kalplerinde.

Yine de susmayacak kalbimiz, çarpacak.
Ötelerden berilere yankıyı sürdürecek,
Duyulsun, görülsün diye, bilinsin diye.
Yankılanıp uzaklardan yakınlara,
Yankılanıp ötelerden berilere,
Kesin kere, keskin sefer, yol diye.

Yol olursa her defada yorulmaz,
Yankısıyla söyleşirken durulmaz,
Uçurumlar sesimizi unutmaz.
Öteki sayılmayana dek, hem de artık
Öteki kalmayana dek düşlerimizde.

Ülkemizi kuran ve yaşatan bizdik,
Özü ve yankısı bir seslerimizle.
Gelin artık!
Haykırın!
Haykıralım!

Haykırın, ama haykırdığımız gibi,
Özlemlerimiz bir, arzularımız bir,
Karışsın sesiniz sesimize.
Duyulsun artık!
Görülsün artık!
Bilinsin artık!

Biz kalmayı isterken böldüler kan emenler,
Ayırdılar sesimizle yankımızı,
Duymasın kimse diye.
Gelin artık!
Yitmeyin!
Çoğalalım!

Sesimizi birleyelim yine,
Yankısı bir olana, yankısı duyulana,
Bir olanı kalbiyle herkes anlayana dek.
Biz olmayı deneyip, biz olmayı başarıp,
Biz insanız, insan kalırız diyen,
İnsanlık yerleşene dek zalimlerin kalbine.

Gebze, 23.1.2024, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili, Mayıs 2024, Sayı:435


IHLAMUR KOKUSU

Yenilme dediğimde hep başaran kardeşim Ali Türkmen'e. Bir kez daha sesleniştir, son çaba...

IHLAMUR KOKUSU

Bahçemizde bir ağaç var, pencereme çok da yakın,
Onca yılda ne kokladım ne de gördüm çiçeğini.
Kocaman yaprakları var, çiçeğini saklıyorlar,
Getirmedi hiç odama kokusunu çalan rüzgâr.

Dündü, parkın bir ucunda bir ağaçta bir adam var,
Elinde çok uzun çubuk, ucunda bağlı bıçaklar.
Dokundukça dallarıyla yere iniyor yapraklar.
İşte o an kokusuyla burdayım dedi ıhlamur,
Şehriniz çaldı kokumu, gelemedim sana kadar.

Birkaç dalı aldım yerden, üstünde çiçekleri var.
Tek tek ayırdım dalından, koydum serdiğim örtüye,
Sabaha dek kokusuyla mutlu etti ıhlamurlar.

Benim kazanç hanem zengin, evimde çiçekleriyle
Kokusuyla sarhoş eden taze ıhlamurlarım var,
Park kamuya ait elbet, ben bir kamu üyesiyim,
Her dal her çiçeği zaten helâl anam sütü kadar.
Hem de biraz budanınca küsmüyormuş ıhlamurlar.

İntizar söylüyor hâlâ, kalbe dokunuyor hâlâ,
Çok yıllar geçti albümden, 'nazar boncuğu' çatladı,
Eskisi gibi huzurla dinlenmiyor ki şarkılar.

Dizi dizi ağlıyordu, üzülüyordu insanlar,
Diziye özel şarkılar, dizilere dertli aşklar...
Çünkü yalnız dizilerin, filmlerin yönetmeni var,
Son yazmadan son sahneye mutluluğu onlar koyar,
Yönetmenin istediği mutlu sonda ödüller var.

Artık ayrılıklara değil sevince söyle İntizar!
"Kar tanesi gibi nazlı, kuş kanadı gibi kırık..."
Koptular ya ağacından, düşüp orda kalmadılar.
Her ayrılıkta hüzün yok, sevdiğine kavuşma var,
Sevincimizi artırsa evimize dolan bahar.

Gebze, 27.6.2023, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili Dergi, Mart 2024, Sayı:433

Not 1: Kardeşciğim bu kez de direndi çok... Ne çok umudu, hayali vardı gerçekleşecek. Ama Kansere değil hastane enfeksiyonlarına yenildi. Dergiye onun yoğun bakıma girdiği gün, erken saatte yollanmıştı bu şiir :"Kardeşciğim hastanede, kanser... Son demleri belki de...İçimden ona bir bahar sevinci yollamak geliyor... Dayansın diye... Dirensin diye... Bir kez daha kazansın diye..." notu eklenip.
Sonrasında haber geldi, aceleyle yola çıktık, yetiştik hastaneye, bizim gidişimizden az sonra girdi yoğun bakıma, veda için gittiğimi bilmiyordum o zaman, ama son dokunuşummuş meğer yanaklarına... Son öpüşümmüş elinden, uyu, dinlen, çok yoruldun deyişim... Huzurla uykuya dalışı da bu cümlemden sonraydı...
Not 2: İntizar, Nazar Boncuğu albümünden bir şarkı, aynı adla bir televizyon dizisi ve o dizide jenerik müziği.

DELİCE- ACININ ŞİİRİ-

Yeteneği yaşamaya ait sınırlar içindeyse insanın, yaşaması zor olmaz.
Zor olan yeteneği sınırlayıp yaşamaktır, ardından mutsuzluk gelir,
Böyle anlar çoğaldıkça aylar, yıllar, bütün yollar acıya anlam ararlar.

Ayrık değilsen herkesten, çoğun anlamı sendeyken,
Delice uçmayı unut, kendi masalını dinle.
Anlamıyla koy kalbini, yeteneğinin içine,
Koymadığında olanlar geliyor sözün peşinde.

Susuz ırmağa dönersin, çoraklaşırken toprağın, kalakalırsın çöllerde vahan bile olmaksızın.
Yolların yola bağlanmaz, akar yıllar, akar yollar, kapanır tüm kapıların.
Kalakalırsın kapanda, kalakalırsın çıkmazda, kilitlerin olmaksızın.
Kapanın elinde kalmaz sende kalır yalnızlığın!

Bütünüyle çıkmaz olur umar umduğun sokaklar.
İçine oturur durur bu kapana kısılışın.
İçinde kalanlar derttir, derttir orda yaşattığın, 
Engellenen, es geçilen, unutuşa hapsedilen düşlerindir hep delice.
Belleğini tazele ve unutuşuna yenilme!

Delice sözcüğü rehber, her anlamı senin olsun,
Bu dünyada var olmanın süreci de süremi de gizli sözcüğün içinde. 

(Delice diye köylerde at arabası ardına, sadece harman zamanlarında, tarladaki biçilen sapları ve hayvanlar için kurutulacak yonca ve biçili otları yükleyip, sapların saman ve tahıl olacağı harman yerine, otları kışın kullanmak için dam üstlerine yığmak için taşımakta kullanılan özel yapım geniş ve parmaklık kıyılı yük aracına denirdi. Yaşayan, modern hali kamyon ya da römorklarda aynı amaçla kenarlarında yükselen tahtalardır.)

Bir tür sınır denilebilir deliceye, açıkça bir tür sınır!
Yeteneğin sınırlanması değil ama amacı.
Çünkü taşımak eylemi insanlar için kurallara bağlıdır da sap ve saman için de vardır aynı sınırlar.
Tüm dünyada en, boy, yükseklik gibi ortak istiab sözcüğüyle yasalarda tanımlıdır.
Güncel dilde biraz varken şiirde yer almayandır.
Ancak insan her sınırı zorlayan ve başarandır.
Deliceyi yedeğine alışı da sadağına koyuşu da bundandır.

Delice bazı ağaçların, aşılanmamış yabani hallerine de denir.
Bilirsiniz, melodisiyle eşlik edin hemen!
Boşuna mı "Delice, delice, delice zeytin!" der Ezginin Günlüğü ile sevdiğimiz türküler.
Ahlat da öyle! Delicedir ağacı, dirençli ve özgürce.

Delice aynı zamanda yararlı otlar içinde büyüyen dikene denir.
Delice biraz bu tanımından el alarak toplumsal yaşamın içindeki aykırılıkların her türüne ad olur.
Delice iş, delice hareket tanımında olduğu gibi normalin dışı, cüretli olana denir...

Normalin ne olduğu kadar delice olmasının ne olduğu da farklı farklıdır.
Muhteşem mi yoksa küçümsenen mi, inanılamayan mı olduğu zamana, zemine ve bakışa göre şekillenir.
Örneğin Hezarfen'in uçmayı denemesi delicedir.
Kimi inanılmaz bulduğundan der, kimi küçümsediği için, kimi muhteşem bulduğundan o delice uçuşu.
Ancak uçmasını ve rasathaneyi yasaklatmak da o dönemin kıskanç bağnazlarının en delice eseridir.
Acıdır bu. İnsanlıktan çağlarca geri kalışın nedenidir.
Matbaanın gecikmesi aynı acılıktan beslenmiş, kalbimizdeki kederle acısının yeri berkitilmiştir.

Kimi şiirler delice yazıldığından başa döne döne okunmalıdır.
Döne döne, sonu ile başı birbirine dönüşene dek.
Yüksek sesle ve vurguları güzel Türkçemiz ile.

Bu okuma böyle delice yapıldığında çoğu şiir acının şiiridir.
Normale isyanın şerh düşülmesi.
Çıkmazlara yol açmak, peynirini çaldığın kapandan kurtulmaktır.

Çünkü delice olan gereksiz değil, tam yerinde, tam zamanında gerekendir belki de.
İnsanı insan eden de şiirine vardıran da bu yol ve akan zamandır.
Akan zaman durana dek delice olan ne varsa yaşanmalıdır.

Öyleyse yaşanmayan hiçbir şey kalmasın, kapılar kapanmasın.
İçlerinde yalnızlıklar, yılgınlıklar, umutsuzluklar birikemesin,
Delice zeytinler, ahlatlar rant için aşılanıp dönüşmesin iyiye.

Armudun iyisini ayılar yerken küsmesin doğa.
Yenileyip dursun kendini düşlendiğince.
Kapanlara kısılıp tükenmeyelim diye!

Mutluluksa amaçlanan, huzursa ömür adanan,
Delice yükselsin umut, korusun kendini gerçekleşene dek,
Dikenleriyle!

Gebze, 12.11.2006- 2023, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili Dergi, Ocak 2024, Sayı:431

GEÇMEMİŞ ZAMAN*

Zaman diyorum... Ne çok girdi şiirime.
Gelmişi geçmişiyle. Olmuşu olacağıyla.
Dönüp bakıyorum. Geçmemiş sanki.

Geçseydi böyle olmazdı diyorum.
Ne yaşanmışı ne yaşanacağı ne de şu anı.
Dönüp bakıyorum, özlemiş gibi.

Oradaki insanların hepsi (mi) iyiydi.
Orada yaşanan günler (mi) iyi.
Ama artık oralar çok değişti,
Orası bile orada değil belki.

'Geçmemiş Zaman' diyor İsa, son kitabında.
Ah arkadaşım, durgun göl mü bu,
Orada takılıp kalan zaman mı söyle?
Bellediğimiz gibi mi ezgi,
Belleğimizde gibi mi yaşananların hepsi?

Ne bir roman bu kurguladığın,
Ne öykü, abartısı yalanı olan.
Şiirdi yazdığın, gelip buldum dünlerimizi.
Yaşandı bunlar, yaşandı diyor, her dizesi.

Orası gerçekti, oralarda insan her şeydi.
Sözler duruyordu, aşklar da, taşlar da,
Verildiği gibi, yaşandığı gibi, atıldığı gibi.
Hiçbir şey değişmiyordu, durulmuş gibi.

Bu çağın acıları o zaman vurdu bizi.
Şimdiyse didikliyor yüreğimizi.
Ne çözebildik gönlümüzce,
Ne çözüldüler dünler bittikçe.

Çıktık, geldik bugüne, unutalım diyebilsek,
Çıkıp gelmiyor kalbimizde olanlar.
O günler ve insanlar o zaman çok gerçekti.
Yaşananlar, yaşanmayanlar gerçek.

Bakıyorum, içindeyim. Bakıyorum içimde.
Zaman diyorum, durup durup akıyor belki,
Belki hiçbir şey geçmiyor geldiği gibi!

Gebze, 4.6.2023, Ünsal Çankaya.

Çağdaş Türk Dili, Eylül 2023, Sayı:427
*İsa Küçük kitabı.

ÖZLEMİN KALDI

Iraksadıkça kalbin özlemin dağ oluyor,
Niye ıraksadığın çözümsüz tek sorunum.
Ağlamadan da olur, haydi dene diyorum,
Deniyorum, olmuyor, figana başlıyorum.

“Yine mi sen!” vurgulu o ıraksı duvarı,
Neden yükselttiğini inan anlamıyorum.
Deneyip yenildikçe doymuyorum acına,
Belki yenilmem deyip bir daha arıyorum,
Şimşeğinle çarpılıp, çakılıp kalıyorum.

Bitmeyen umuduma şaşıyorum yeniden,
"İyiyim" den sonranda sel olup taşıyorum.
Selim dağ aşırıyor, ben orda kalmıyorum,
Akıp gittiğim yere kalbimi taşıyorum.

Bu yüzden duymuyorum eklediğin sözleri,
Bu yüzden kızma canım, anlamıyorum sanıp.
Bil bunu,
Kalbine yaz,
Bana yaşattığını tarihe kazıyorum.

"Ne Kaldı?" sorusunu alıyorum şiirin,
Gidenler gitti kardeşim, inadını kırmaya,
Özlemin kaldı diyen şiiri yazıyorum.
Yaz bunu da kalbine,
Yaz ki unutma beni,
Unuttuğunda eski şarkımla ağlıyorum.

Gebze, 21. 3.2023, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili, Haziran 2023, Sayı:424

Ömrümün hem kardeş hem de üniversite yillarımda arkadaş olanı, annemin sarı kuzusu. Annemin sarı kuzusuna diye ithaf ettiğim şiirim Ankara, şiirin yüzleri albümünde fotoğrafımla yer aldı.

O uzakta. Hep uzakta. Ölümden ölüme akraba mezarlarında buluşur olduk.
Telefonla arası yok, kimseyi aramaz. Cep telefonu bile yok hâlâ. Arayanla uzun konuşmayı sevmez, benim her şeyi yazmamı sevmez. Onun hakkında yazmamı hiç sevmez.
E.. o sevmiyor diye vaz mi geçeyim onu özlemekten, aramaktan, yazmaktan... sevmekten... geçemiyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Bu da yetiyor artık.

KÖPRÜ YA DA SALINCAK

Yettiği yere dek uzanan ipin
Ucu bağlanır mı dala ağaca?
Gerektiği kadar uzun olmalı,
Uzun olmak işe yarar olmalı,
Güvenle inmeye dipsiz kuyuya.

Cambazın ipiyle inilmez elbet,
Kim bilir ne ile kirlidir suyu,
Arsızın hırsızın bitmez oyunu.
Oysa abdal kendi örer ipini,
Dünyalıkla alamazsın bu huyu.

İp dediğin nice derde dermandır,
Çul olur dokunur altına belki,
Üstünden geçmeye klaptan köprü,
Çocukça uçmaya kurma salıncak,
Köprüden geçerken kopsa olur mu?

Salım salım sallanırsa dünyamız,
İçmeden serhoşluk olmaz mı adı?
Döndüğü bir yana öldürüyorsa,
Düşmeden yerlere aysın başımız,
Enkazında kalmasın enkazımız!

Gebze, 12.2.2021, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili, Nisan 2023, Sayı:422

(Yalnız şiir var dergide, yazı ise bu blogda eklendi altına.)

İki yıl önce...
Herkesin ipiyle inilmez kuyulardan söz ederken, ip işe yarar olmalı demişim minicik şiirimde.
Sanki dünyanın başımıza bir kez daha yıkılacağını öngörmüş şiir.

İnsanlarımızı göz göre göre ölüme terk edenlerin ülkesindeyiz biz, Tezer Özlü'nün "bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi" tanımı gerçekleşiyor.
İlk gün bu kadar insan ve alet ile girişilseydi göçüklere... en az yüz bin kişi olacaktı kurtulan... Ölen değil.
Şimdi ise gizliyorlar ölümleri bile ve denetimle veriyorlar rakamları yine, her konudaki istatistik yalanlarını burada da geçerli kılıyorlar.

Üzgünüm, ülkemin yüzde doksanı üzgün, ama son yılların yüzde onu olan yönetim kademesinde beslediklerimiz ne üzgün ne becerikli işlerinde...
Ölsünler, ölsünler de kurtulalım diye bakıyorlar belki diye düşünüyorum, kurtarma çalışmalarına bile bu kadar geç başlayıp, çabalayanları engelledikçe.
Afad başkanı olarak görevlendirdikleri insan ilahiyatçı...
Dünyasıyla ilgilenmiyor insanın, ahiretine ahkam kesiyor eğitimiyle.
Sonraki düşüncem belki kısmını yazmasan da olurdu dedirtiyor önceki düşüncemde.
Bu yüzden onların ne yaptık dediğine inanıyoruz ne de yapacağız dediklerine.
Onların ipiyle ne salıncak kuracağız artık ne köprü.
Ne kuyuya ineceğiz güvenle.
Sevgiye, iyiliğe, güzelliğe değil yolları.

Üzülürken yalnız olmadığımızı biliyorum yine de... Az değiliz. İnsan kalan biziz...
Acılarımızı çeke çeke kuracağız aydınlığa köprüyü. İpi yeterli olan, sağlam olan biziz çünkü ülkemde.

VEREVİNE

Dizelerim tuğla değil, örülünce duvar olmaz,
Bir boy ve ende değiller özleri biçime uymaz.

Pıtır çıtır adımları duyulmaz yaklaştığında,
Çarpışır dururlar çünkü salınıyorken ortada.
Film icabı olsa bile dublörü yok, suflörü yok,
Kavrulur dururlar öyle batıp kendi yağlarına.

Tığ oyası örtülerin boncuğu da sayılmazlar,
Rengarenk ip üstüne örülmezler bin şekille.

Lego oyunu değil ya sözcüklerimi eklerken,
Eşsiz yapılar oluşsun istiyorum her birinde.
Parçalarım yetmiyor ki şiirimi bitirmeye,
Hiçten yana kaçışıyor dizideki harfler bile!

Bombeler oluşuyor söz söze eklenince,
Pililere benziyor eğilip bükülünce.

Verevine iğne gibi sözcükler saplıyorum,
Kaçıyor şirazesi, tutmuyor terazisi.
Ne inşaat ustasını izlemem, ne usta bir terziyi
Dört göz olup gözlemem yetmiyor!

Elimde bir kesik kumaş, provaları eksik,
Terzi ilham randevuya gelmiyor!

Dilim şekil bilmiyor, ben biçmeyi, dikmeyi,
Bekliyorum vursun diye oku teğet geçiyor.
Bu yüzden yazdıklarım yarım ve de yamalak,
Bu yüzden diyorum ki hiçbiri şiir değil.

Kalbimin bildiğini okuyan mı bilmesin!

Gebze, 9.8.2006, 28.11.Ünsal Çankaya
Çağdaş Türk Dili Dergi, Ocak 2023, Sayı:419