Translate

Afyon Kültür Sanat com etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afyon Kültür Sanat com etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

BENDE YALAN YOK


 Çocukluk özlemle dönülen tek adres, herkes için.


 
BENDE YALAN YOK.

Ortanca dayım Doğan öğretmen okulunu kazandı, yatılı, bir iki yıl da okudu, dedem onu ödüllendirdi galiba, isteğini kırmayıp, o yaz fotoğraf makinesi ile geldiydi köye.
Anlaşılacağı üzere annemin köyündeyim.
Bu cümleyi özellikle kurdum böyle; bu her zaman olmazdı çünkü. Kırk yılda bir, bayrama, seyrana, düğüne filan... Çünkü genellikle ben babamın köyündeyim, babaannem beni bırakmadı ilkokula başlayana dek. Anneye, babaya, kardeşlere özlem ile büyüdüm. Onlar 'İstasyoncu babamız' ile şehirdeydi hep.

Neyse... Fotoğrafın hikayesine döneyim.
Görüldüğü üzere beş, en fazla altı yaşındayım. Bir eşeği yularından tutuyorum. Fotoğraftan çekim ve aslı da avuç içi kadar olduğundan fotoğrafın, ancak bu kadar netleştirebildim.
Fotoğrafın bana göre solu, fotoğraftaki benimse sağımda, o eşek niye uzakta duruyor izah etmeliyim.
Yakınında değilim çünkü, hani ikimizin bir pozu çekilsin filan diyebilecek durumda değilim. O yaşta, onca büyüğüm varken sıra bana gelene dek söz hakkım olmadığı kadar o yaşlarda konuşkan da hiç değilim.
Ablam dört yaş büyüğüm, dayım da ondan üç dört yaş büyük. Yani öğretmen okuluna yatılı gidişinin ilk yılları olmalı, ya da biz öyle bilelim.
Fotoğrafı çeken benimle akran kuzenim, büyük dayımın oğlu.
Makineyi şimdi bile anımsıyorum, sonra edindiklerimle karşılaştırıyorum da Rus yapımı olmalı, kahverengi deri bir kılıfı vardı, objektifi demeyi o yıllar nereden bileceğim tabi, ama amatör çekimler için ideal, otuz altı siyah-beyaz poz çekebilen bir mucize...
Eminim.

Bakıyorsun ve o küçük camın ardında nereyi görmek istiyorsan görüyorsun, onu hapsedip, kağıda basılacak ve elimde tutacakmışım, onu öğrendim. Ben dokunamadım, herkes dokunursa bozulur diye de o film dolduğunda dayım yüklükte muhafaza etti, söz verdi herkese gönderecekti, ama ancak okul açılınca ve ancak banyo ve tabedilip gelecekti bize fotoğraflar...

Sonra babamın köyüne döndüm ben, anne dedem at arabasıyla ilçe pazarına giderken beni babaanneme bırakıp geçti. Bu fotoğrafı ilkokula başlamak için şehre gittiğimde görebildim. Dayım hatıra olsun demiş, mektup yazmış, çok güldüm demiş ve yollamış.

Ha... Niye uzakta bu eşek? Yine mi söylemedim?
Söyleyeyim...

Ben fotoğraf çekilene dek eşeğin kıpırdamadan durmasını sağlama görevindeyim. Üzerine atılan çulun kayma riski var, çulun da üzerinde yan yana oturan (semere ise ikisi dilediklerince oturamıyor diye indirildi kıyıya, o nedenle her ikisinin de ayakları eşeğin bu yanında sarkan) dayım ve ablam var... Tam oturup bacaklarını iki yana sarkıtsaydılar aynı güneş, aynı poz olmayacaktı, eşek sahipsiz dursa ve kıpırdasa ikisi de arka üstü yere düşecek diye böylesine karar vermişlerdi.
Yani poz için mizansen üzerine epey düşünmüşlerdi.

Fotoğraf işi şimdiki gibi bakıp, "A! Olmadı yeniden çekelim!" mekanikliğinde değildi ki o yıllar... Filmin yanma riski var, bayatlama riski var, makine bozulup, içinde hapsolma riski bile var. Yani neredeyse yuvarlarsak elli beş yıl, yuvarlamazsak elli iki koca yıl öncenin teknolojisindeyim...

Son olarak...
Fotoğraf çekerken deklanşöre (Ya, evet, deklanşör; bu sözcüğü de bilmiyordum o yaşta ama yıllar geçince öğreniyor insan) basarken sıkı tut, sallama diyen dayıma nasıl sıkı, nasıl sağlam sorularını sormayan ve o düğmeye bastığında her nasılsa titretmeden beni ve boz eşeği çekebilen kuzene çok teşekkür etmeliyim!

Çünkü yıllar sonra hangi insan olsa o fotoğrafı görse ne güzel bir anı der, gülümserdi onlar tam çıkabilse. Ama o karede asla böyle güzel bir anı, kırk belikli bir küçücük köy güzeli olamayacağını sadece ben biliyorum; o benim en küçüklük sonrası ikinci fotoğrafım çünkü, şansım var ki o yaşımı da görsel olarak görebiliyorum. Anım belgeli, hikayem yalan değil.

Bende yalan yok! Onu bilir, onu söylerim!

23.10.2015. Gebze. Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 12.4.2022

( Yazımın üzerinden yedi yıl geçmiş.
Ancak yayımlanmadı bir dergide, henüz bir kitapta toplayamadım yazdıklarımı. Ancak yazdığım yerde de unutulup yitmesin, artık dijital yayın da etkili tercihim basılı dergi olsa da, bu da sanal mecrada yerini bulsun, ana görsel anne köyümden, gölgem o köyün mezarlığındaki otlar, çiçekler, dikenler ile kalsın istedim. )
Dil Nehri Dergi, Ocak-Şubat 2024, Sayı:6

GÜL KIRIMI

GÜL KIRIMI

Gül dalındayken kırıldı ve dalıyla kırıldı,
Dindirmedi acısını bülbülün şakıması.
Daha goncayken kırıldı tomurcuk umutları,
Yaprakları hep döküldü, sevda yaşayamadı.

Yakan gelip söndürmedi büyüyen yangınını,
Hiç durmadı gül yangını aksa da göz yaşları.
Kaç bahar geçti sevgisiz açmadı gül ağacı,
Tek mevsimde biten aşkı bülbülü yaşatmadı.

Gül derimi, gül sarımı sarmaşıklar içinde,
Al güllerin gülen yüzü gülümseyip kalmadı.
Hangi hoyrat el değdiyse soldu dalı yaprağı,
Mutluluğu arıyorken güllere kırım başladı!

Gebze, 18.2.2008, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 30.3.2022

HOŞÇA KAL ÖMRÜM

HOŞÇA KAL ÖMRÜM

Kim öldürse anlardım, duyup da üç gün sonra, anlardım öldüğümü,
İnanırdım ölümün eli uzunluğuna!

Buz gibi sulara meylim kalmadı, susuzluğumsa dinmez suya boğulduğumda.
Doğduğum suları unutmazdım ya kim öldürse inanırdım, anlardım,
Ölümü bekliyordum yalnızlığımla!

Bir muavin defteri heceliyorken dilim işletmesi kapandı dediler sonsuzluğun.
Oysa yarılamadım düşsel hesaplarımı, Z raporu almadım canlı çarpışmalarda.

Sanmam kimsem kalmamış arkamdan üzülecek, ağlamasın denilecek kimsem de!
Duyulmuyormuş ama yalnızların ölümü, üç günden önce kesin, fazlası da olası.

Öyle umarsızım ki beni terk ettim bana, kitaplarım olmadı, şiirim unutulur,
Yatmaya yer aramadım yıkılası dünyada, ne kuş tüyünden yatak ne yıldızlar altında.

Anlasana kaçılmıyor düşte bile kendinden, yakaladığım benim, yargıladığım da ben.
İnfazımda hücrelere mahkum edip kendimi, kır kalemi diyorum indirimler yerine!

Delice çırpınırken karabasan içinde, uyanıp da hayra yorup gördüğümü kendimce,
​Yaşıyorum diyordum, oğlum var, sevdiğim var, asıl şiirim onlar!

Hoşça kal ömrüm benim, vedasız gidemem ki, uyanınca anladım infazım eksik benim,
Hesapladım hepsini, tamamladım günleri, geceleri unutup uykumu öldürdüm ben!

Gebze, 27.8.2008, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 6.3.2022

ÖMRÜ ÖMRÜNLE OLSUN

ÖMRÜ ÖMRÜNLE OLSUN

Güneşi seyret günde yıkılıyorsa dünya,
İnandığın yarımlar tamlaşsın dolunayla.
Bulutların üstünde yaşanıyorsa rüya
Kalmaz ki eksikliği, ürkekliği düşlerin.

Yaşanıyor sayılmaz sevgisiz geçen yıllar,
Burulup kalır insan solar karanfil gibi.
Ömrü ömrüne değmez, katılmazsa canına,
Ölüm diye bildiğimiz vazgeçtiğin tek andır.

İnsan ömrü hayaliyle sınırlıysa inanma,
Ne kırılan düşler kırar yaşamak inadını
Ne yıkılan hayallere bel bağla şu dünyada
Ömür dediğimiz şey çalıntı bir zamandır.

Isıtıyorsa kalbi sıcak gülücükleri,
Son çalıntı zamanda yaşanıyorsa sevgi
Ömrü ömrünle olup can kattıysa canına,
Yaşam diye bildiğimiz yaşadığın o andır!

Gebze, 18.3.2006, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 19.2.2022

AY DÜŞÜNCE

AY DÜŞÜNCE

Acılardan çıksaydı ellerimiz sevdamızla toplanırdı gecemiz,
Güne güneşe doyardı açan çiçeklerimiz, yorulan bedenimiz.
Anlatmaya yeterdi basit aritmetikler, dertleri, sorunları,
Dört işlemle çözerdik artardı sevincimiz.

Bir üçgende iç açılar noksan canım çemberden,
İç acılar fazla değil yine de yüz seksenden.
Üç doğrusu üç köşeden kavrayıp insanlığı
Yaralara kabuk olur zaman deyip geçerken.

Bir kareye kaç üçgen sığar diye sorarsan
Dört doğruya bir çift yanlış eklenir her çizimde.
Deler geçer dört köşeyi çarpılan iki doğru,
İkisi de yalnız kendi gerçeğini taşır özünden.

Tam ortaya hançer gibi saplanarak büyür de
Bir daha kesişemez doğrular kör noktayla,
Kocaman iki yara yerleşir üçgenlere.

Gel seninle bölmeyi unutalım çemberimizde,
Varsın kalan bizden olsun eskiyen iki hece.
İncecik bir sızıyla anarken acıları
Sığınırız şiire ölmeyen düşler ile.

Şiirdir, çarpar bizi sevdalıysa dizeler,
Ay çıktıysa geceden, düşecekse denize,
Çarparsa çarpsın dalgalar kum taşısınlar engine,
Sedef kaplansın yaralar git gel olsun mevsimlere.  

Daireyi küre yapıp dönüp duruyorken dünya,
Ellerimiz çıkmıyorsa acılardan, ağıtlardan,
Kaç ölümsüz sevda doğar dağılır enlem boylama,
Yakmayan kaç sevda ölür ulaşamaz sonsuzluğa,
Kim sayacak ay düşünce denizin derinliğine? 

Gebze, 4.7.2008, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 12.2.2022

ANNELER GİDER Mİ HİÇ ÖZLENİYORKEN

 ANNELER GİDER Mİ HİÇ ÖZLENİYORKEN

Siz annenizi özlerken deliler gibi geçer zaman sallayarak çıngırağını.
Yıllarca ezberlediği çukurlara basmayan atların temkini gibi değil.
İpini koparan danalar gibi!

En çok yüzünü özlersiniz, yaşasaydı daha, nasıl güzelleşeceğini düşünüp.
Çizgilerin en güzeliyle hayal edersiniz.
Elinizde kalan solan fotoğraflarda bakmaya doyamazsınız gözlerine.
Koklayabilmek istersiniz gül rayihaları.

Sımsıkı sarılabilmeyi düşlersiniz en çok, tıpkı çocuğunuza sarılır gibi.
Karşılıksız seven tek yüreğin anneniz olduğunu anlarsınız.
Ölüm gelse dersiniz.
Sevgiliden bile çok düşlersiniz anneye kavuşmayı!

Ah anneciğim ah dersiniz, ne vardı sanki bırakıp gittin böyle erkenden...
Daha senin gibi sevebilmeyi öğretmemişken beni sevdiklerime...

Gebze, 10.5.2009, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 30.1.2022

YİTİP GİDEN

YİTİP GİDEN

Daha geçen uğramış sanki kız kardeşine,
İyi diyordu halam, çok iyi artık baban,
Sen de fazla düşünme!

Nasıl düşünmezdim ki sesi hâlâ içimde,
Gözlerini unutmuş giderken gözlerimde.
Hırkası kalmış bakın pencerenin önünde,
Kim bilir nasıl üşür uzayan zemheride!

Yalan nedir bilmezdi, değildi hüneri de,
Habersiz çıkıp gitmez bilmiyor mu hiç kimse?
Şu saatte dönerim derdi her gidişinde,
Dönerdi ellerinde güllü şekerleriyle.

Yüzünde koskocaman sıcak bir gülümseme,
Ağzında sigarası, bir saksı da menekşe,
Açmış çiçekleriyle.

Söz verdi mi tutardı.
Döneceğim demişti evden son gidişinde.
Sizler görmediniz mi, sağ mı söylesenize,
Mıhlanıp kalmayayım mezarların üstüne!

Gebze, 7.12.2008, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 21.1.2022

DAYANAMAM VEDALARA

DAYANAMAM VEDALARA

Dayanamam vedalara, gitmiyormuş gibi dur,
Dayanamam yokluklara sevdiklerim olmazsa.
Ellerimle yetiştirdim sevdiğim çiçekleri,
Üzüntüden kahrolurum tek bir yaprağı solsa!

Susuz kalmasın karanfil, cam güzeli, menekşem,
Bin bir emek verdim inan tüm sevdiklerime ben.
"Terk etmedi sevdan beni" diyorsa sevdiklerim,
Hiçbirinden vazgeçemem, terk edemem sevda bu!

Sen de vazgeç gitme sakın vedaları hiç sevmem,
Gözlerin gölgelenmesin, ömrün sevgimle dolsun.
Yıldız yıldız yanıyorken gözün gözümde olsun,
Mutluluğumuz da artsın, seninleyken hep güldüm!

Vedaları sevmem ama bahsetme hiç ölümden,
Ömrümden eklensin sana kalamam senden sona.
Gönül zulam sevgi dolu sunduğum yalnız sensin,
Sarılalım kalalım ki bu aşk bitimsiz olsun!

Gebze, 26.3.2006, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 11.1.2022

HER KIŞ AYNI HİKÂYE

HER KIŞ AYNI HİKÂYE

Yağacak karı
Bekliyor kömür, havuç
Yerde yatarak.

Kar yapılı adama
Burun ve göz olmaya.

Gebze, 21.1.2020, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 5.1.2022

HOŞ GELDİN IŞIK SELİ



HOŞ GELDİN IŞIK SELİ

Öyle beklenmedik
Öyle sevecen
İçten
Geliyor ve vuruyorsunuz
Her yıl
İçim bahar oluyor.

Dönüyorum o çıldırtan rayihanın içine
Gülümsüyorum, içime çekiyorum
Hazine gibi gizlemeye kokuyu.
Anılarım hep en güzel günlerle
En unutulmaz sevgilerle
Canlanıyor içimde.

Işıldayan gözlerle izliyorum
Bembeyaz kanatlarla
Sarılmış safran
Gibi
Yeşil dallar üstünde neşeli nergisleri.

Bir sevgili geliyor hayaliyle
Kış günlerinin tüm ayazını uzaklaştırıp
Isıtıveriyor içimi yine.

Bir dostluk geliyor içtenliğiyle
Kendiliğinden güzelleşip büyüyen
Karaburun' dan imbat gibi esen yeliyle.

Öyle mutlu oluyorum ki her gördüğümde
En doyulmaz sohbetlere dalıyorum günlerce
Buzlu sularda yaşatıyorum nergislerimi.

Işık ışık gülümsüyorlar içime
Ölmeyecek bir umut yerleşiyor
Ege diyor yaşamın başladığı yer işte
Yaşatıyor, yaşatacak seni düşündeki sevgiyle!

Gebze, 10.1.2008, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 23.12.2021

GECE VE GÜNDÜZ BİLGİSİ

 GECE VE GÜNDÜZ BİLGİSİ

Umutlu bir şey, bir söz, bir oluş...
Gerekiyor, insana
Bunaldığında,
Su niyetine, çölde, bir damla!
Kısa bile olsa gündüzü var mutlaka, iç yakan gecelerin.
Hep gece kalmıyorlar, unutmayalım.
En uzun olanı dahil
Ulaşıyor sabaha.

Kararıp kalanı çıkmadı daha!

Bu günler de kurtulacak geceden
Buna umut diyoruz,
Buna umut.

Gerçekleşmesi yayılsa da zamana!

Gebze, 21.12.2019, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 21.12.2021

( Nasıl da çaresizce tutunup, beslediğimdi, gerçekleşse dünyaya değecek olan.
Ama olmadıydı, üç ay -ah olsa diye diye- oyalayıp, ağabeyimi çaldıydı umut!)

DERT OLUR BANA

DERT OLUR BANA

Önce sarı çiçeğe sorular soran Yunus,
Sonra sarı tamburası düşer aklıma.
Perde perde yükselirken nağmeler.

Kulağını büker, telin çarparak,
Mızrabına can verirken bağalar,
Bir Cemil Bey ad alır ustalığa.

Yunus ile söyleşmek gelenektir,
Tamburi Cemil’e selâm da öyle.
Tamburları sevinir mi duyarsa?

An gelir tambura inler notayla,
Cananın ardında, deşik bağrıyla,
Ölüşü Pir Sultan, dert olur bana!

Gebze, 26.08.2013, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 14.12.2021

KRALSINIZ!

KRALSINIZ!

Kendinden menkulse de krallığınız, yeter!
İnanın çıplaksınız, artık duyunuz bayım!

Her şeyi görüyoruz, sanmayın uykudayız,
Çırılçıplak oynadığınız oyununuz perdesiz!

Durmayın, örtün yine üstünü hakkımızın,
Doymazsanız ne kaygı, çalın, utanmazsınız!

Gidişat sürer sanıp olmazları ummayın,
Çünkü derman halktadır, tencere tava halkta.

Taş kaynatıp doyacağız çoluk çocuk evlerde,
Haykıracağız sonra, çok çirkinsiniz bayım!

Madem ki topladınız muhteşem muhbirlerle,
Kamplaşıp, kamplar aşıp tencere tavamızı.

Yeter bunca aymazlık, yeter bunca pişkinlik,
Ayıbınızla kalın, kapaklarla kapanın!

Gebze, 20.07.2013, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 14.12.2021

SENDEN ÖNCE

SENDEN ÖNCE

Senden önce kendimden gitmeyi öğrenmiştim.
Derleyip topluyordum düşünceleri,
Kesip biçiyordum yalnızlığımı.

Ölçüsü, kalıbı belli, dikişi kolaydı gidişlerimin.
Banaysa kayboluşum, yalnız banaysa hele,
Çarçabuk dönüyordum içime,
Yitmiyordum ki!

Seni gördüğüm anda ellerimi ürperten
Derecesiz sevinçler bulduydum içlerine.

Ne iz sürdüm öncene ne giz koydum sonraya,
Ne söz aldım önceden ne düş kurdum sonraya.
Sensin dedim, seni deyip de geldim,
Hazırlıksız çıktım da geldim!

Gözlerin gülümsüyordu alamadım kendimi.
Ellerin sıcacıktı, dokundum, dağılıp kaldım.
Yol iz bırakmadım arkamda, git desen de gidemem,
Her gülüşüm sen oldun inan sende kayboldum!

Gebze, 9.7.2008, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 13.12.2021

HİÇ İYİDİR ASLINDA

HİÇ İYİDİR ASLINDA.

Hiç.
"Hiç!" dedim "Ne yapıyorsun abla?" diyen genç meslektaşıma.
"Hiç olur mu hep!" dedi, "Artık biraz başka şeyler yap, ciddi bir iş düşün, olmazsa otur dilekçe yaz!"
"Yoksa altın günlerine mi katılmaya başladın, komşularla börek-çörek, çay, muhabbet filan?"

Yahu kardeşim, emekliyim ben, hiçten daha güzel yapılacak ne var ki? Çalışacak olsam emekli olmazdım ki zaten….
Arada sokağa çıkıyorum; sokakta tesadüfen karşılaştığım dostlarla merhabalaşıyorum.
(Dün banka sokağında şair Hüseyin Alemdar ve eşi ile karşılaştım örneğin, ilk kez yüz yüze denk düştük üstelik onun deyimi ile bu ‘yok şehir’ de ve sanki hep aynı sokakta karşılaşıyormuş gibi görünce “merhaba” dedik ve sonrasında “görüşürüz” diye ayrıldık.)

Arada siparişim kitapları almaya kitapçıma gidiyorum. Genel dağıtımdaki bir kaç aylık ya da iki aylık süreli dergilerimi alıyorum.
Dün dört dergi aldım örneğin. Bir de benim kitaplığıma uygun düşüp, yerini bulacak diye benim için ayrılmış bir kitap aldım.
Berkant Çolak’ a ait MÜBADELE isimli, şiirlerle mübadil fotoğrafları alt başlıklı bu kitap ve benim bu kitapla mutlu olacağımı düşünen kitapçının varlığı inanılmaz mutlu etti beni. 2005 baskı kitaptaki fotoğraflar ayrı güzel, şiirler ayrı güzel, şairlerin hepsi özeldi. Kimi doğrudan fotoğraf için yazılmıştı şiirlerin, kimi o fotoğrafa uygun düşen şiirlerdi.
Hele bir şiirle karşılaştım ki burnumun direği sızladı, içim cız etti. Seyhan Erözçelik Bartın ağzı ile yazmıştı bir fotoğrafa şiirini.
Benim iki yılımı mesleğin başında, tek başına ve çok yoğun çalışmama karşın çok da güzel dostluklar edinerek geçirdiğim, o zaman ilçe olan Bartın’ın bir çok yeri kadar o doğal şivesini de özlediğimi anladım ve Bartın üzerine yıllar sonra bir kez bile sohbet edemeden Seyhan Erözçelik’i 21.8.2011 tarihinde kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yeniden duydum.
O şiiri şuraya ekleyeyim ben… O kitaptaki hali de yazı görseli olsun ve kalsın tarihe.

BARTINLI BİR RUM SORUYOR

Oturuvaryoduk, gonuşuvaryoduk
Irmag’gıysından haç atıvaryoduk
Ney oluvadı ki?
Bize gidiy dedileğ.
Ağlaya ağlaya gidivedük.
Mezarlarımızı daşıyamadılağ.
Oraya Gâvur Daşı deyelağ.
Anamuy, babamuy, dedemiy kemikleri o’llada hâlâ duruya.
Duruya mı, duruvarya mı?
Gavşak suyu yok mu anam-

(Gâvur daşı; Bartın’daki Rum mezarlığı.
Gavşak Suyu: Bartın’ın en lezzetli suyu. Gavşak Suyu içen, bir daha Bartın’dan ayrılamazmış.)

Seyhan Erözçelik. (MÜBADELE- sayfa 42)

Bir öğle yemeği saati, mesailerine zarar vermeden sevdiğim meslektaşlarımla beraber oldum. (Bu da dün oldu.)
İşte bunlar iyi, iyi hissediyorum bunlarla, bırak, sürsün iyilik. Hayır! Şeytan diyor ki “başka bir iş yap!” deyin, “mutsuz olsun sizlerle bir araya geldiği ve biraz mutlu olduğu için!”
Uymasana kardeşim şu şeytana, bak ablan ” böyle iyiyim!” diyor her defasında sana.
Niye iyi olmayabileceğimi düşünüp – kuruyorsun kafanda?
Hayır anlayamıyorum, niye illa ki bir şey – yani bir başka ücretli iş- yapmam gerekiyor, kitap okumam, bir şeyler yazmam ve kendim için dinlenmem niye uğraş görünmüyor kimseye?

Anımsamışken, Facebuk üzerinde yıllar sonra sayfa arkadaşı olduğumuzda Ben onu Mustafa adı ile anımsamıştım, o beni anımsamadı elbette, çünkü tanıştığımızda adımı değil “Savcı Hanım” kimliğimi öğrenmesi yetmişti galiba. Bir gece bir grupta Labelladonna adı geçti şiirli bir tartışma sırasında, Unutma Beni çiçeği niye Unut Beni iken Unutma Beni olarak tercüme edilmiştir acaba konusu ardında.

İki yıl önce bugünlerde Moctaba Nahani tarafından Farsça çevirisi yapılıp, İran-Tebriz kentinde Ekonomi ve Sanat adlı dergide de yayımlanan Ayışığım Unutmasın başlıklı şiirimi paylaşmıştım ve Cem Uzungüneş “şiirin çok dokunaklı” demiş, Seyhan “şiir güzel.” diye beğenisini yazmıştı sonrasında.

Şubat ayıydı ve hepimiz ölüm bizden uzak sanıyorduk galiba… O yıl ağustos ortasını geçmişken henüz kırk dokuz yaşında olan Seyhan’ın ölüm haberini aldık ve ben bir yakınımı kaybetmiş gibi üzüldüm onun ardına. Gültekin Emre ağabeyle bir yazışmada o ve ben karşılıklı üzüntümüzü paylaşmıştık ve ben benzeri ölümler üzerine yazdığım şiirleri Ağıtsamalar başlığında bir dosyada toplamaktan söz etmiştim ilk defa…

O şiiri de getireceğim bu yazıyı yeniden bulmuşken sanal dünyada… Yazının tarihi bir önceki yıl, şiir sonraki yıldan.
Bartın’dan -1985-1988-yılları arasında Cumhuriyet Savcısı olarak gelip-geçen diye tanımlamıştım kendimi ve bir Bartın şairi ardına yazdığım şiiri adına açılan grupta paylaşırken.

YILDÖNÜMÜNDE

Unutmadık ki
Aramızda yaşıyor
Bartın’lı şair

Yorgunyokuşa
Şiir Atı yapardı
Dergicilikte

Mustafa Seyhan
Bartın Çayı akışlı
Şiirler yazdı

Gül ve Telve’yi
Türkçe’mizle bezedi
Dünyalı kıldı

“Unutmabeni
Çiçekleri mavisi
Pek içli ” dedim

“Unutmabeni
Çiceğin mavisini
Olurum “dedim

Okudu bir gün;
“Labelladonna” dedi
“Çokça zehirli,

Uzak durmalı
Pıtrakları yüzünden;
Şiirse güzel!”

Bartın Ağzı’mız
Kavuşamadı güne
Gün yetim kaldı

Erözçelik’e
Nereye diyemeden
Ağustos aldı

Unutmadık hiç
Yarışır şiiriyle
Şiir atları.

Gebze, 21-08.2014

Durup durduğum yerde hiç bir şey yapmamam bile sanki göze mi görünüyor ki?
Böyle iyiyim. İyi. Bunda bir kötülük görmüyorum ben.
İyi olmanın neresi kötü olabilir ki?
Hiç işte! Hiç!’ 3.12.2013,

HİÇ İYİDİR yazımı yazalı, hiç yapalı ya da hiçbir şey yapmayalı iki yılı geçti.
İyiyim böyle. Artık huzurum da biraz daha çok. Kendim oluyorum her geçen gün yeniden, kendime bile yenilmeden.
Çünkü hiç olmadıkça hiçbir şey yapmama özgürlüğü var insanın. Yazıyor, okuyor ve düşünüyorum.
Yemek yiyor, kendim yapıyorum yine. Ev işlerini de yine ben... Canım istediğinde yine.
Sağlıklı kalmaya çabalamak yoruyor sadece. 3 Aralık 2015

HİÇ İYİDİR yazalı üç yıl geçti. Hiç dediğim güzel şeyler yapmaya devam...
Üstelik artık haftada bir ya da iki tiyatro ya da konserler için gece bile çıkıyorum dışarı.
Okuduğum kitapları saymıyorum... Yazdıklarımı da. Artık yayınlananlar için bile sayım yapmayı bıraktım...
Dergilerini biriktiriyorum sadece, ileride bir gün kitaba dönüşmek isterlerse yayımlanmış halleri derli toplu olsun diye elimde...
Arada dikiş yapmaya devam...
Çünkü elime iğne saplandıkça unutmuyorum ata sözünü ve umuyorum saf saf, çuvaldız da sahibine saplanmalı artık diye... Oysa umurlarında bile değil bizi güne getirenlerin her şey... Oy alırken de onu kullanıyorlar, sorumluluktan kurtulurken de....
Ülkede ölene kalana ağlamaktan yoruldum...
Artık her işin sorumlusu olan (ben değilim sorumlu tutan- kader deyip, fıtrat deyip işin içinden sıyrılan iktidarın yetkilileri) Tanrı'ya madem ki her işi sana havale ediyorlar bari garibanlara acı diye sitemleniyorum... Hiç duymuyor! Hiç! Ama bu defa hiç çok iç acıtıyor! 2 Aralık 2016

İşte böyle… Bu da sonu olsun hiç yazılarının.
Yaşadıkça yaşamımın bir yerinde yüz yüze ya da yazdıklarıyla ömrüme dokunmuş insanlar için yazmaya devam edeceğim.
Yazınca da niye yazıyorsun diye sorulmasını, sorgulanmasını filan da asla umuruma almayacağım.
Çünkü başka hiçbir yazara niye yazdın, niye yazıyorsun diye soramayanların sorgulama hakkını kabul etmeyeceğim ve beğenip beğenmeme haklarını kabul ve saygı duyma dışında yargılamalarını dikkate almayacağım.

Hiçbir şey yazmasam bile okuyup, gelişip ve insan kalmaya devam edeceğim.

Gebze, 3.12.2021, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 3.12.2021





SU GİBİ AKSA DA

SU GİBİ AKSA DA

Öyle bir an olur ki
Sadece bakışırız.

Bakıştığımız an bile
Yalnızdır zaman,
Biz yalnız.

Ah zaman!

Geçtiğini bilir,
Kaldık sanırız.

Ve aldanış!

Geçtiğimizi bilir
Yalnızlığımız.

Avunur zaman,
Akar su.

Çok yaşlanırız.

Gebze,14.3.2019, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 29.11.2021

AHMET ERHAN İÇİN EK BİYOGRAFİ

Ahmet Erhan İçin Ek Biyografi

Ağustos sıcağına dayanması çok zordu,
Bıraktı direnmeyi "ölmek yasak!" diyorken
Daldı derin uykuya.

Alacakaranlık ülke uyanmıyor şafağıyla,
Ama şair toplar diye çiçekler yetiştiriyor
Koysun diye mezarına.

Şimdi zaman bir deli ırmak, bir deli taşkın,
Silip süpürdüğü canlar akıyorsa aka dursun,
Adlarını mermerine çoktan kazıdı Filinta.

Ölüm girince araya artık soru da sormayız,
Filintanın kayığında salınırken baba oğul
Kimdi Ahmet, niçin sildi Erhan'ı,
Niçin yattı babasının koynuna?

Gebze, 4.8.2015, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 17.11.2021

OLMADIĞIN

OLMADIĞIN

Senin olmadığının yangını alev alev
Yakar düşlerimi külüm tüterken.
Durmadan kanar yüreğim umutsuzlukla
Ölüm gibidir!

Yüzümün beyazlığı, alnımın teri,
Katılığım yazılsa otopsi raporuma
Sensiz ölmem ki derim atardamarlarımla
Sırtımı dayadığım gelişine umudum
Hayat verendir!

Senin olmadığının acısı hançer dili,
Bıçaklar düşlerimi peş peşe serer yere.
Kan sızar ellerinden göllenir avucuma,
Ölüm mutlaka böyle bir şeydir derim
Sensiz ölmem yine de bütün kanım çekilse!

Yüzümün saydamlığı, alnımın aydınlığı,
Kalbimin canlılığı yazılsa romanlara,
Sensiz girmem ki derim bin gecelik masala.
Küllerim közlerimle uzaklara savrulsa
Bir sönüp bin yanarım kalbinde tükenmeden!

Gebze, 7.9.2008, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 15.11.2021

YAŞANTI

YAŞANTI

Doğan gülseydi, gülen bahar olurdu
Soy ağacı dalında gamzelerimiz.

Sonbahar doğuyoruz,
Yağmur, yaş oluyoruz,
Yapraklarla çürüyor
Ömürlerimiz.

Tükenirken yağmura eş yaşımız,
Silinir gözümüzden
Sürmeler ve anılar.

Nereye atsak fark etmez adımlarımız
Yalnızlığı götürür kara toprağa.

Gebze, 7.11.2016, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 5.11.2021

KÜSMEDEN YAŞA

 KÜSMEDEN YAŞA

Haydi yitirdiğin dostlarını bul desem,
Bıraktığın yerdeler mi acaba?
İncittiğin her kalbi onar desem,
İlk haline dönerler mi bir daha?

Haydi, kasılma, sakın utanma, ara, bağışlat,
Gurur daha kötü yıkar insanları, sonunda,
Kor olur yüreğin keşke ormanlarında!

Onaracak olduğun yürek çok ise
İşin elbet zor. Zor! Ama gülümse!
Gülümsemek zor değil ki, başlangıç.
Bir merhaba yeter, uzat elini,
Güç olan başlamak değil ki zaten
Sürdürebilmektir bağışlanmayı.

Gel önce kendinle barış, bitir kavganı,
Sonrası çok kolay, geri dönmek zor!

Gebze, 9.1.2007. Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 30.10.2021.