ünsal çankaya şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ünsal çankaya şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KUYULARDA

Kuyudaki Yusuf'u çıkartmaya nazire,
Kendimizin içinde, kendimizi aramak,
Buluşmak ümidiyle,
Bir kuyunun içinde su olmayı dileme!

Olunmuyor, öğrendik, zor olanın diliyle.
Nasıl oldu ki deme, fark bile edemedik,
Serabı görülmeyen vahasız çor çöllerde,
Kaybolunca birlikte.

Kum tanesi oluyoruz denizler özlemiyle,
Yel savursun istiyoruz çöl yanığı tenlerle,
Çıkıp da kendimizden gidiyoruz meçhule.
Aradığımız kalbimize iyi gelen yaz,
Ardımızda kalan geçtiğimiz güz!

Belki de bulurduk günlerimizi,
Hayra yorumlayıp düşlerimizi,
Yağardık ilk yağmurla çöl suya doysun diye.
Aynı biz olsaydık rastladığımız,
Ama değiliz!

Çünkü ateşlerle kavruluyoruz,
Küllerimiz sıcacıkken savruluyoruz,
Kırgın gönüllerle avunuyoruz,
Yaşamadıysak bile henüz ölmedik diye!

Arayıp bulamadığımız sular düş,
Susuzluktan kırılışımız gerçek.
Bir kuyuyuz, dipsiz,
Susuz ve ipsiz!
Bu kuyuya kova olsak çıkrık yok,
Çıkrık olsak ip kopar,
Orda ölürüz!

Aramaz kimse, bulamaz kimse,
Aranmak ister miyiz o da mesele.
Çokken kaybolduk, azda yokuz biz!

Gebze, 14.2.2011, 2024, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Haziran 2025, Sayı:198




OYUN GİBİ

Oyun gibi başlar her şey, bir tiyatro sahnesi,
Yaşamlarımızı yutar tozlu sahne gerisi.
Seviyorum dediğinde inanmıyorsa erkek,
Aşktan ölüyorum dese asla inanmaz kadın,
Bir ömür sürer böylece karşılıklı bu oyun!

İnceden bölerim kalbimi, her köşesi sevgidir,
Tüm parçalar sahibinin sevmesine özgedir.
Tüm parçalar sahibinin almasına özgedir.
Vazgeçemem hiçbirinden ne yardan ne serimden,
Her birine yetişecek sevgim var yüreğimden!

Çünkü benim tüm gerçeğim değerli sevgilerim,
Her birinin yeri ayrı yaşarım tüm gönlümle.
Çiçeklerimi severim, severim dostlarımı,
Yaşam oyun desem bile gerçektir sevgilerim!

Gebze, 27.3.2006-2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 22.5.2025

EL EMEĞİ GÖZ NURU

İğne ile kazdığımız kuyuysa ömür denen,
Kanaviçe işler gibi gül koymalı her gününe,
Danteline bir motif, çemberine gül oya,
Tersi yüzü bir şiir olsun rengarenk heceleriyle.
Söküvermek kolay olmaz öylesi büyüdükçe.

Öğrencelik deniyordu işlediğim ilk mendile,
Dürüp de saklamış annem, bohçadaydı benimkisi.
Çağla yeşili bir ipi bin yaprağa döndürmüşüm,
Bulduğumda göz yaşımı kuruttuydu gündüz gece.

Ustalığıma ördüğüm örtü oldu bir yatağa,
Metrelerce beyaz motif eklendiydi diğerine.
Suyuna gitti çarşafın, bembeyaz ketenliğine,
Zincirlenip dantel olan 'Ören Bayan'ın ipleri, 
Göz nurumla yetişmişti ablamın çeyizliğine.

Öyle uzak ki o yıllar, hayli zor anımsıyorum,
Ayrıntılar uçup gitmiş ve belleğim sis altında.
El emeği renklerimiz çoktan sarardı sandıkta,
Kimse beğenmiyor artık, fabrikasyonu revaçta,
Hayatımız roman değil, olamayacak zamanla.

Ama bizlerdik yaşayan, hepsi de bizde kalacak,
Çünkü hepimizin vardır ezberinde bir şiiri,
Gül kokulu kâğıtlara inci harflerle yazılan.
Kalbinin ta köşesinden, belki çocukça, acemi,
İmge, simge, ironi ve metafor nedir bilmeyen.

Elbet içtenlikle dolu ve sevdamızla büyüyen,
Cümlecikler dizmedik mi, devrik, düzgün, az ezgili,
Bu yaşamda izi kalan, birkaç dostta anı olan.
Her dizesi yaşanmışsa kime ne ki biçiminden,
Muhteşem olamayışı pek göreceli değil mi?

Gebze, 27.8.2023, Ünsal Çankaya
Gerçek edebiyat com,  26. 3. 2025


BU ÇAĞ ANIMSAMA İÇİN HIZLI

BU ÇAĞ ANIMSAMA İÇİN HIZLI

Kimse kimseyi duymuyor artık görmüyor musunuz?
Duymak için dinlemek gerek, dinlemek için duymak,
Anlamak, anlamlandırmak gerek sesi ve dediğini.
Anlayıp, anlamlandırıp, belleğe almak gerek, anımsamak ilerde,
Anımsayıp anlamı çözümlemek elbette.

Bu çağ öyle hızlı ki anımsama zamanı olmuyor insanların,
Anıları belleğe aktarma zamanları,
Anlamlarla saklama belleğin haznesinde,
Koruyup kollayarak dondurma zamanları.

"Sesimi duyan var mı?" çığlıkları boşuna,
Ne yönetenler duyuyor ne enkazdan duyan var,
Ne heyelan toprağında, maden galerisinde, ne uçurum dibinde.
Onlar hep afetzede, sesleri az çıkıyor diyenler olacaksa,
Duymayışa bahane...
Haykırın bakalım durup bir yerde, deneyin kendinizce.
Bozkırın ıssızlığında, kalabalık sokakta, yüz katlı işyeriyle yaşadığınız evde,
Kimse sizi duymayacak, çaresizlik eklenecek seslerinize.

Anlayın artık kimse kimseyi duymuyor yer yüzünde, bu çağ böyle bir çağ,
Herkes kendini dinliyor, içi dingin, gönlü şen duyguları zenginse,
Kendini duymayan da var deyip varken şükrederek haline.

Bağırmayın boşuna, haykırmayın boşuna, yutuyor sesleri çağ,
Sessizlik olsa bir an belki duyan olur zayıflayan son çığlığı,
Gören olur sesin söze dönüşmeden yazılmış olanını.
Yoksa bu çağ hız kölesi, herkesin belleği boş, ezber edeniyse yok,
Aynı evde, tek sokakta, gökyüzünde, bir dergide kitapların çeperinde.

Yavaşlayın, akmayın, artsın susuzluğunuz,
Yavaşlayın, dinlerken suları unutmayın.
Anımsama kuyusunda arayın kayıpları,
Bulursunuz açlığı dindiren pınarları.

Duyduğunuz her sese anlam bulabilmeyi,
Bulduğunuz anlamla baş etmenin yolunu,
Gidilecek yerlerin sırlanmamış dilini,
Anlamın aynasında kalbinizle arayın.

Gün olur anlaştığınız insanı bulursunuz.

Gebze, 8.11.2024, Ünsal Çankaya
Artemis Dergi,  Nisan,Mayıs, Haziran 2025, Sayı:28

HEMEN ÖNCE BİRAZ SONRA

HEMEN ÖNCE BİRAZ SONRA

Yıldızların yalnızlığında, ufkun ıssızlığında,
Dinleyip anıları özgün fısıltısında,
Anımsar mısın, düşlerimi, anlattığımı sana?

Ne çok konuşmuştuk, ölüm öncesi ölümden,
Aşk öncesi aşklardan, ayrılıklardan.
Ne el ele tutuştuk, ne söylendi sevgimiz,
Bir ukde kalmış mıydı o günden aklımızda,
Sormadım, sormadın, yüz yüze bakışınca.

Yağmurdan önce yağmuru konuşmuştuk,
Kavuşmalardan önce buluşmaları.
Yitirdiklerimizi konuşmuştuk acıyla,
Dökülen gözyaşımız kururken pınarında.
Sonra sonbaharları, yaprakların kızıllığını,
Bilinmezliği konuşmuştuk bilinçle, bilimle,
Dostluğun saran sıcaklığında.

Ölümle yaşam arasına sıkışan ruhlarımızla,
Sevişmeler bundandı, koşarcasına.
Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağında,
Islanan topraktan yükselen o kokuyla.
Aklığında kartopunun, kışın uzunluğunda,
Sobanın alevinde, demli çay buğusunda,
Tutunmak yaşamın o titreten hazzına.

Yıldızların yalnızlığında, ufkun ıssızlığında,
Dinleyip anıları özgün fısıltısında...
Yaprakların damarlarına yürüyen özsularda,
Yorulmuş gibi yaşamanın hızıyla,
Vurulduk nedensiz, karıştık durgunlara.

Anımsar mısın, sevgili bile olmadan daha,
Birden bire ayrılmıştık, uzaklaşıp, dostlukla?
Ölümden az önceydi, kalımdan biraz sonra.

Gebze, 4.7.2009- 2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 8.3.2025

BİR GÜN BİR YERDE -1- 2-

BİR GÜN BİR YERDE
 
-1-

Ürperiyorsun, tüylerin diken diken,
Korkutulmuş kirpiye dönüşüyorsun hemen,
Duyduğun sözcüklerden.

Yine de kaçma, dokunamaz kimseler,
Savunma kalkanından sağlam senin okların,
Bakışın, şimşeğinden!

Söylenmedi say söylenmemiş olursa, 
Saklanan yine saklanır hecelerine,
Uyuyamadığın gecelerine.

Bulmak istediğinde bulacaksın hepsini,
Oklarının deldiği, sevginin yetmediği, 
Goncanın kırıldığı bahçelerinde.

Bekliyor olacaklar çözmeni bilmeceler,
Bir gün bir yerde sevgili, bir gün bir yerde,
Sevgin göverdiğinde.

Gebze, 30.7.2008

-2-

Sakla maviliğini demiştim yarınlara,
Mavileri yitirip umutsuz kaldığımda.
Hiçbir şeyi unutmadığımı biliyorsun sevgili,
Gerektiğinde ver diyeceğimi, aradığımda.

Kendi maviliğimi taşıdım günden güne.
Kırılan düşlerimi onarmak için değil,
Yokluğun ağırlaşıp eğildiğimde,
Bir kuyuya düşürürsem çıkamaz belki diye,
Gökyüzüm yankılansın istedim derelerde.

Artık hayal görmüyorum, isteklerim uykuda.
Doğduğumuz sularla örttüm üzerlerini,
Öylece akıyorlar uzak denizlerime.
Uyuyup uyansalar, koşup çok yorulsalar,
Hepsi bizim düşümüz, yaşanan gerçeğimiz,
Birlikte içeceğiz şerbetse, eceli de.

Ne senden sonram var sözüm üstüne,
Ne senden önceyi koydum içine.
Zerre zerre doluyorken içime,
Ellerini sıcak tut sevgili, ellerini,
Tutup uyanacağım maviliğine.
Bir gün bir yerde sevgili,
Bir gün bir yerde!

Gebze, 4.9.2023, Ünsal Çankaya

Eliz Edebiyat, Mart 2025, Sayı:195

SAVAŞIN KAYBEDENİ

Yalnızlığı çoğaltarak içimiz
Durmadan savaşıyor içindeki yalnızla.

Harfler yanlış dizilip, düşünüp duruyorlar,
Sözcüklerse anlamı yitirmiş, aramıyor.

Yeni yeni karmalar, kurallar bulunsa da
Cümlemiz sözcüğünü yalnız kullanamıyor.

Sen ve ben bile değil o giriyor savaşa,
Onun girdiği yerde düş gerçeğe dönmüyor.

Kanımız kaynar yaşın miadı milat olsa,
Can sıkarak geçilen ömre ömür denmiyor.

Kazananı olmuyor bu savaşın, iç barış kurulmuyor,
Kaybeden yenildikçe, yalnızlık tükenmiyor.

Gebze, 14.7.2023, Ünsal Çankaya.
Maraşantiya Ocak-Şubat-Mart 2025, Sayı:15

KALIR MI?

Onca sevdiğim türküyü niye sevdim bilen yok,
Hangi duygumu taşırdı daha ilk nağmesinde,
Olmayacak hangisine hangi sesle eşliğimin belgesi.

Nice kitaplar okudum, şiir, öykü, deneme,
Bilime giriş diliyle, kurguyu, bile bile,
Yaşanmış olmalı dedim, çok benzerse gerçeğe.

Nicesini bitirmedim, sevmedim akışını, bırakırken bir yana,
Nicesinde olsa dedim mümkün olsa hiç bitmese bu kitap.
Nicesinde okuru say, sandığınca ahmak değil dedim onu yazana,
Kızdım parsa toplayışa, yayınevinin hırsına kasten ortak olana.

Bunları bir tek ben bilsem kalmayacak ki yarına,
İnsan ölür, adı kalır ardında, belki yazdıkları da,
Ben duyguları da kalsa ne iyi olur derim.

Turabi dost ‘bir gülüş kalır mı’ yı soruyordu gitmeden, 
"Kalır elbet!" demiştim, çok da inanmayarak, dalıp fotoğraflara.
Erkenden çekip gitti, sessizce ve dervişçe, ölüme hoş bakarak,
Şiiri kaldı bize, sesiyle sazı kaldı, gülüşü fotoğrafta neredeyse kahkaha,
Kendisinin yokluğuysa anımsadıkça sızı.

Bir yıl sonra aynı dertle kardeşim de yıkılacakmış meğer,
Meğer ondan da bize son gülüş kalacakmış.
Anımsadıkça yüzünü canımız yanacakmış,
Bilmiyorduk o zaman, umutluyduk her zaman,
Öğretti yine devran.

Gülüşünü aldı gitti fotoğrafları duruyor,
Canımın içi kardeşim yerini hiç tutmuyor.
Ama insan tuhaf bir şey, artık yaşamam sansa,
Günler, aylar, yıllar geçse aynı ateşle yansa,
Kalpte kalana tutunup, sürünüyor, ölmüyor...

Gebze, 22.1.2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 24.1.2025.


GÖL KIYISINDA

Göl kıyısında yine hüzün yine bun,
Ölüyor gece.
Yağmurun özü bulutlardan süzülüp
İniyor göle.

Sektirdiğin taş kırmış fotoğrafını
Sevdiklerinin.
Göremiyorsun artık yüzlerinin aksini
Göl aynasında.

Umduğun kadar özlemle aramıyor
Özlediklerin.
Suçlu zamandır, kurduğunuz hayaller
Yitip gittiyse.

Aykız'ım, ay ışıklım, gece bakışlım,
Bak geçti ömür.
Ağlama boşa, deva değil göllere
Tuzlu yaşların.

Üstelik üzgün ülkenin her yerinde
Çekilen sular.
Dolacak elbet ölmeyen özlemini
Taşımak için.

Yağmur çağıran bin ağaç dik elinle
Besle gölleri.
Bulutlar ağsın, onlar ağlasın artık
Senin yerine!

Göl kıyısında mehtaba baktım diye
Şiir yazılsın.
Bestelesin bir udi, sesini armağan ver
Göl perisine.

Seni söyleyip dursun salındıkça göl,
Yankını, gölgeni, ışığını sakınma,
Bırak kendini med ve cezire.

Sapanca, 4.11.2012- 2024, Ünsal Çankaya
Patika, Ocak,Şubat,Mart 2025, sayı:128

SAVAŞIN ADI OLMASIN!

İnsanın insana zulmü, gamsızlara bedava film,
Kurşunlar, obüsler, füzeler uçuşuyorken havada,
Karışıyor birbirine kopan kollar ve bacaklar,
Acımıyor ki hiç kimse gerçekten gerçek olana.
Paralı askercikler savaşta gönüllü adıyla.

Dünyada savaş hukuku, hukukun kuralları var,
Oysa ne asker namusu ne de kural kaldı çağda,
Keskin nişanla vurulu sivilleri, okulları, çocukları.
Tanklar, toplar parçalarken ayırmıyor ki kimseyi,
Sonrası virane kentler, babasız çocuk gözleri.
Ölüm aynı dinden diye, dilden diye ayırmıyor, kollamıyor,
Irk diye söze başlayıp başkasını kul saymıyor.

Ekonomiler hep dipte, insanlar yaşam derdinde,
Ama semirenler de var, her bir savaştan beslenip,
Kan dökmeyi azmettirip, kenarda seyre dururlar,
Onca savaş silahını boşuna mı yapıyorlar, satmaları da gerekli,
Savaşlar ve savaşanlar ihaleyle seçiliyor, tek günlüğü üç otuza.

Savaşlar başladığında, kuralsızlık taçsa başa,
Herkes top çevirse bile kimse kaleye geçmiyor,
Bu yüzden işlenen suça insanlık suçu demiyor,
Soy kırmanın dehşetini duyurmuyor insanlığa,
Yaşananlara bir anlam, ad vermek çok olanaksız.
Adı olursa savaşın kanıksanıyor ölümler,
Bu yüzden adı olmasın, giremesin kitaplara.

Ülkesini bırakarak terke kalkmasın insanlar,
Yurtsuz yuvasız kalmayı göze almasın hiçbiri,
Ele muhtaç olmasınlar, olmasınlar sığınmacı!
Savaşı oyun sanmasın o ülkenin çocukları,
Oyuncak hiç sanmasınlar, silahları, ölümleri,
Kapat oyun konsolunu, biter sanmasınlar artık!
Yayınlanmasın haberi, izlenmesin evimizden,
Kapandığında o ekran savaşlar sürmüyor gibi.

Kıyıma karşı çıkmalı, savaşta neden sormalı.
Nedende gerekçe ve hak...
Nedensiz savaş olursa eğer ne hak kalır ne de hesap,
Zaman aşamaz üstünden, gün olur bulunur Bağdat!

Adı belli yaşananın, acının adresi insan, pasaporta işlenmiyor,
Vizesiz geziyor ölüm, flu değil net karede insanın gördüğü zulüm!

Gebze, 24.3.2022, 8.11. 2024, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 8.12.2024




SERAP

Serap ki çöl sıcağını buza döndürür görme,
Buzullar içinde canın eştir yalnızlığına.
Ne serap gör ne çölde gez, mümkünse bir vadide dur,
Yeşilliği, sularıyla cennet bura desin kalbin,
Zor gelmesin yalnızlığın ıssızlığın ortasında.

Dağlar yükseldiyse vadiler derin, yükseklik ki dağın dermanı değil,
Başındaki duman sis olur iner, sisler bulutlanır göğe varınca.
Suların özlemi büyük denizler, yokuşları aşar dere olunca.
Kavuşmayı diler bahar dalıyla, uzanıp toprağa sızmadan önce.

Derler ki ilkbaharlarda güneş aldatmasa kimi ağacı,
Daha mevsimi olmadan çiçeğe durdurmasa,
Günü gününde tomurcuk her dalda bin patlasa,
Çekirdeği, ballarıyla meyve meyve donansa,
Dünya açlık mı çekerdi Afrika'da, Asya'da?

Heyhat! Tüm çiçekler ilkbaharda çok cahil,
Ağaçların gördüğünü bilmiyorlar gülerken,
Çiçeğe duruşlarını bekletmiyor Nisan'a.
Bilmiyorlar ilk baharla kış geriye dönüyor,
Dökülüyor tomurcuktan meyve özü çiçekler.

Mart kapıdan baktırır diyor bizden eskiler,
Kazma kürek yakmayı öneriyor deyimler.
Bir serabın ettiğini bilseydi tüm erenler,
Ne susuz bırakırlardı çölleşirdi yürekler,
Ne buzları eritmeyi düşlerdi kor ateşler.

Doğa dengeyi kurardı her zamanki döngüyle,
Doğal seleksiyon derdi kalpleri yaksa bile.

Gebze, 17.3.2013-2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 7.11.2024

AVUNTU

Serçeler, kargalar, kumrular, martılar, kırlangıçlar,
Çığlık çığlık haykırsalar, sokaklarda, çatılarda,
Duymuyoruz seslerini, şehirler çok gürültülü.
İnsan diğerini değil kendini bile duymuyor,
Kuş cıvıltısı duymayan kulaklarsa esrimiyor.

Güneşe çıkmalı dedim... Uzanmalıyız köylere.
Vitaminim dolsun diye, hem de bayram öncesinde.
Gölgesine o ağacın, taşınır sandalyemizle,
Oturup sere serpile, kapayarak gözümüzü,
Neşeli sığırcıkların ötüşünü dinlemeye.

Özlediğimiz aslında doğduğumuz köy elbette.
Gidemiyoruz onlara, uzak diye, ama ne gam!
Evimiz barkımız yok ya buralardaki köylerde,
Hısım, akrabamız da yok, çıkmaz birkaç tanışımız.
Fazlası olur yine de, yaşanır zaman diliyle.

Yılda iki ürün alıyorlar buralardaki insanlar,
Elbet ehven oluyorsa havalar ve de yağmurlar.
Büyük şehre bağlanmışlar, bunun artı - eksisi var,
Sağlık için bol kuyruklu kuruluşların yanında
Pazar pahası aratır market sayılan bakkallar.

Tazecik diyor tezgâhlar, dalından diyorlar hemen,
Halden gelmedi inanın, hepsi organik diyorlar.
Organik sevdiğim dünya, yine yalan bu masallar,
Yazanlar öyle yazıyor,  inananı kalmasa da.
Tarlayı dolanan çitler gözlerimizin önünde,
İçlerinde ne arıyor gübre yazılı çuvallar?

Yine de koşturuyoruz toprağına basmak için,
Yeşiline doymak için, kuşlarını duymak için.
Vitaminde D bulmaya, taze sağım süt almaya.
Köyümüzde sanmak için.
Kendimizi kandırmaya.

Güneşe çıkmalı dedim, çıktık işte, gün güzeldi!
Gönlüm bugün güneş ile hemdert oldu a dostlarım.
Dinleniyorken altında meyve vermeyen ağacın,
Yuvalarındaydı, gördüm, yavrulu eş sığırcıklar.
Mutluluğumsa katlandı, sevinçle cıvıldıyorlar!

Gebze, 26.6.2023, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 14.10.2024

BOŞLUK VE SONSUZLUK

İçimize bir boşluk açıp gidiyor dostlar
Derin mi, yüksek mi anlamıyoruz.
Gözyaşlarımız gölleniyor oraya
Gidişin acısıyla duvarlar örüyoruz.

Kimi derin, kimi yüksek
Kimi kuyu, kimi kule.

Korunmak istiyoruz
Saklanmak istiyoruz
Ölümün kanlı eli
Değmesin diye bize.

Sonsuzluk umuyoruz
Sayılı günümüze.

Anılar denizine iskele kursak bile
Mendireğin ucuna kuşlar kondursak bile
Sonunda akacağız o boşluğun içine
Yaralı kalbimizle, sonsuzluğun yerine!

Gebze, 21.3.2017. Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Aralık 2024, Sayı:192

KENDİNİ SÖYLÜYOR

Şarkıların diliyle, Bozkır Tezene'siyle
Ulaşırdı merhabam her yere senkronize.
Zülfümü döküp yüze çatsam da kaşlarımı,
Çoktan unuttuğumuz küslüğün kederiyle
Yükselen hıçkırığı vermedim kimselere.
Delilik mi gülmeyi arzulayışım böyle,
Anlarsam anlatırım, yargılamadan söyle!

Sustum artık ne şarkı ne türkü söylüyorum,
Gidiyorum kendimi kaybettiğim yerlere.
Yalnızlık davul çalıyor sessizliğin sesiyle,
Tenekeler bağlanmış ay bensiz ağlamıyor.
İç geçiren rüyalar kalbimi durak sanıp
Neden güze evriliyor durmaksızın Aykız’ım,
Anlarsam anlatırım, yorumlamadan dinle!

Bil ki artık kimseyi aysız bırakmıyorum,
Üstelik de kendini tekrarlıyor şarkılar.
Kutusu çoktan kapanmış sarı tamburalarda
Pesten tize yükseliyor notalar.
Bir sarı çiğdem tanıktı baharın coşkusuna,
Bir de ben biliyorum, kimseler anlamıyor.
Anladığımı anlattım sorgulamadan ölme!

Gebze, 15.08.2013, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Ekim 2024, Sayı:190

İÇİMDE BİTEN

İÇİMDE BİTEN

Soldum ilk maviyi yitirdiğinde, soldum gül gibi.
Sanki ekmek, gaz, tuz bitti gibi içim de bitti,
Sen de gelme öyleyse çabucak unut beni.

Ellerim çok üşüdü, sensiz, yüreğimse buz gibi,
Dağlar denizlerine kavuşmuyor yıllardır,
Daldığım bu derinlikte aradığım sevgiydi.

Artık tüm sahillerde yalnız beklesem olur,
Ufuk sonsuzluğunda kaybolan gemileri.
Beklesem ölümü de ölen soy filler gibi.

Kalbim fil mezarlığıdır sanacaksın şimdi de,
Oysa bin bir duygumu aynı yürek taşıyor,
Yüküm ağır değil bana yorulsam da uzak dur.

Çıkmaz sokakta değilim, sesim uçurumlarda,
Sensizliğe yol alırken yankım dinliyor beni.
Unut dedim ya unut, içimdeki sen bitti.

Gebze, 3.1.2009, 2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 7.9.2024

KARANLIK GECE

Kork artık!
Bir kez kavradı ya kökü toprağı,
Bu ülke,
Bu gençlerle durur ayakta,
Yıkılmaz artık.

Bağnazsın, yeşeren umudu biçen.
Aymazsın, Gezi`de Park`ı görmeyen.
Bir karabasansın, geçici ömrün,
Uyanınca artık hiç görülmeyen.
Karanlığıyla çöken gece;
Kork artık!
Aydınlık yakın.

Aydınlık ekmek ve su,
Aydınlık kitap ve gülüş,
Aydınlık umut ve düş,
Yüreklerinde.

Suyuna direnirken,
Gazına direnirken,
Tozuna direnirken,
Bu gençler ülkesini sevmekte,
Ülkeyi sahiplenip,
Kurtuluş derlemekte
Biçtiğin her çiçekte!

Karanlık gece
Kork artık!
Umut var her yürekte!
Umut ki karanlığa direnen tek ışıktır,
Süt olarak emdiler anaların göğsünde.
Kork artık ey karanlık
Aydınlığı kurmakta bu gençler o ak sütle!

Gebze, 16.06.2013, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 4.8.2024

FİT MİSİN ÖMRÜM?

FİT MİSİN ÖMRÜM?

Yasaklıydın, girilmeyen sularca,
Bir saten elbisenin büklümünce yumuşacık,
Ne yapsan tutamazsın, uzak kalır ellerin, cezalı.
Bakışların mahcuptur, kirpiklerin fırtınada yağmursuz.
Ardı ardına saklanır, tenin tenimden bitik, yenin yenimden,
Umutların kırık aynalara dağılırken yaralanır gözlerin.

Kuşlar uçamaz olur kanadından aldığınca kalemi,
Yaz dostum, yaz ki soğusun yüreğim hiç böyle yanmamıştı.

Aldanış bu, yetmiyor ki kandırsın sular içinden akıp dağlara,
Koyaklara vurulacak, çavlanlara düşecek iz bilmeyen kurşunlar,
Yavrusundan ayrılacak ceylanlar.
Ah o ceylan gözlü ceylanlar, ah!
Yavrusundan ayıracak ceylana yar oluyor okları avcıların,
Gözlerinden tanıyorum ağ oluyor serpilip, yay oluyor kirişinden gerili.

Kuşlar konamaz olur kanadından aldığınca kalemi,
Yaz dostum, yaz ki soğusun yüreğim hiç böyle yanmamıştı.

Geçmediysen yollar yol olmuyor, uzanıp serilmiyor ayaklarına,
Bir kez dokunduğum o ince ipten, bağladığım düğümlerim hep yitik.
Aklında tutmaya düşlerin yetmez, ömrüm kaç yerinden kesik, kaç kez dikildi,
Delik deşik oldu ruhum, soyundukça giysisini, görüyorsun her köşesi yamalı.

Birbirine yamalarken unuttuğum hesabı soruyorsun,
Ödeştik mi, fit miyiz diyorsun da…
Can pahası bu dünyada mal ile ödenmiyor.

Ödemek zor, ödetmek zor, ödeşmekten ten yerine
Tin zararlı çıkacak bir ömürdür yüklendiğim,
Sayamadım yamasını, abasını, kebesini, hırkasını dervişçe.

Sayamadım, yaşadım mı yaşanmış mı o yıllarım, borç hanem çok kabarık,
Neyi öder bilmediğim alacaklar hanemdeyse varım yoğum bir candır,
Vermeye hazır olduğumu söyleyemiyor dilim, yazamıyor kalemim,
Fit değiliz canım dostum fit olunmaz, can pazarım zarar ziyan içinde,
Görmedin mi kalbim dahil tüm kepenkler tadilatta, kapalı.

Gebze, 24.10.2006, 1.2.2024, Ünsal Çankaya.
Şiiri Özlüyorum, Eylül, Ekim 2024, Sayı:121

KİRAZ KIZ*


Hasat zamanı
En sevdiğin mevsimdir
Aylar içinde.

Karakışlar yok,
Mevsimlerse şaşıyor
Yıllar geçtikçe.

Dengeler altüst
Sanki bilmiyor insan
Kırık fayları.

Nice baharın
Yeşilliğine inat
Kiraz dalları.

Ah Kiraz kızım
Alsam kirazlarını
Yüreğin sızlar.

Pembeleşmezse
Yanağındaki gamze
Suç saklıdadır.

Kimse utanmaz
Çığ, heyelan, sel olsa,
Sorumsuzluktan.

Sen gülümse ki
Erisin güneşinden
Kalplerde buzlar.

Çok dik kirazı
Dünya yıkılsa bile
Kızarsın dallar.

Gebze, 20. 2. 2012- 12.2.2024, Ünsal Çankaya, 
(*Kiraz Kız Muzaffer İzgü kitap adı.)
Çağdaş Türk Dili Dergi, Temmuz 2024, Sayı:437

TAB TAB TABACIK

TAB TAB TABACIK

Düşlerim uzun yıllardır karlı dağların ardında,
Azıksız azıttım diye bir masalın ormanında,
Son trenin vagonunu ayırıp sonsuz durakta,
Sağ kalıp da bir yerlerde çıksalardı karşınıza,
Beni değil onları mı anımsar ve yanarsınız?

Ellerinizle dokunur, sımsıkı sarılıp belki,
Sevinirsiniz bir dostu yıllar sonra görmüş gibi.
Gönenen kalbiniz o an beni de anımsıyorken,
Görür görmez yiterlerse sonsuzluğun yamacında,
Tez yitirme acısıyla belki çok sarsılırsınız!

Ah, neydi o günler konamadan dil ucuna,
Neler de paylaştık akar sözcüklerin damarında.
Yitseler de bulunmuştu duygusu ağır basınca
Uçsuz bucaksız sonsuzda aramalı der misiniz,
Bulmalı tüm kaçakları düşler sahipsiz kalsa da?

Bir kedi bile buluyor kaç şehir öteye atsan,
Yuva saydığı son evi, sahibi olan insanı,
Düşlerim geri dönmedi, aramaya kalkışmadı!
Onların terk edişiyle belki inancım kalmadı,
Belki de kalbim onlara dönüş kanadı takmadı.

Unuttuğunuz sesimle, küskün gözlerimi çalıp,
Çığlığımı çıldırtarak kaçtılar belki de benden.
Ormancı üvey anneden aldığı sert son emirle,
Tutup iki çocuğunu azıttı orman içinde.
Tab tab tabacık der o masalın nakaratı,
Ne çocuklar ne de düşler terk edilmez, yapma demez...

Çocukları cadılar yer kayboldukları ormanda,
Düşleriyse seller alır kurulamaz bir insanda.
Her masalda mutlu son yok, elmalar artık çürüdü,
Terk ediş istasyonlarına gelemeyen boş trenler,
Rayların tıkırtısını eklemez kederinize!

Gebze, 15.9.2008, 2024- Ünsal Çankaya
9 Temmuz 2024, Gerçek Edebiyat com.

SANAL DÜNYA YALAN DÜNYA

SANAL DÜNYA YALAN DÜNYA

Sanma ki görmediğinde olmuyor olacak olan,
Duymadığın söylenmemiş değildir ki yeryüzünde.
Demesen de biliniyor bilinmeyesi kör gerçek,
Gün gelecek ve insanlar sevgileri tüketerek,
Sevgisizce yaşayacak, sevilemeden ölecek!

İşte çarkları dönüyor yeni çağın ve devranın,
Ekonomi diyorlar ya e-komik de oldu dünya.
Sanaldan kazanıyorlar parayı puldan sayanlar,
Varsayımla harcıyorlar içte güzel duyguları.
Öğütüyor insanı çağ, kıyması da ayrı eza,
Ezilerek un olmaya gönlü yok artık kimsenin.

Eski gücünde değil ki değirmene akan sular!
Dokunmuyor suya rüzgâr, taşlara su,
Buğday ile bulgura taş!
Dökme akıl sığsa bile omuz üstündeki başa,
Emekle yenmediğinde olamıyor şifalı aş.
Ne yeşeriyor tohumlar ne baharlara umutlar,
Geçip gidiyorken yıllar an saptıyor fotoğraflar!

Kapanıyorsa gözümüz, uykudan uyanmıyorsak,
Sevgiyle direnmiyorsak sanalda yitip gitmeye,
İnsanlık beklenen sona tezden bile tez varacak.
Ezilerek un gelmeye, bir giderek bin gelmeye,
Sevgi yeter insanlıkta bilinmeli bu tek gerçek,
Sevgi yaşatır insanı, sevgiyi verilen emek!

Gebze, 14.12.2008, 2024, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Temmuz 2024, Sayı:187
(Yayımlanan hâli bundan iki dize eksik, bir sözcük değişik.)