Translate

ÇÜNKÜ BARIŞ SADECE ÇOCUK ADI DEĞİL

Çünkü Barış Sadece Çocuk Adı Değil!

“Yurtta sulh cihanda sulh!” diyen bir dünya liderimiz vardı, yüz yıl önce, bir savaşın ortasında “hakimiyet milletindir!” deyip Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmıştı.
Çünkü savaşın milletin kaderini korumak için mecburiyet haline dönüşmediyse cinayet olarak tanımlanması gerektiğini biliyordu.
Asker milletiz denir yeri geldikçe. Asker olmak yerli yersiz savaşmayı değil akılla kurulmuş barışı sağlamayı ve ancak mecburiyet haline dönüşürse yurt savunması için hep hazır olmayı gerektirir.

Geçen yıl oğlum askerdi, kısa süre, ama gel de o süreyi kısacık diye anlatabil ana yüreğime…
Anlatamadım… “Aman birkaç akşamda bir uğrayıp, bir ihtiyacı olursa yardımcı olun!” diye haber bıraktım oradaki birkaç dosta…
Bana böyle bir sorumluluk yüklenince o sorumluluğu üstlenir, gereğini yerine getirir, geceleri uykusuz kalırdım gecikmeyeyim diye…
Oğlumu arayıp soran olmadı iyi mi? Telefonu bozulmuş, oğlum da arayamadı. Bunu onunla konuşabildiğimde öğrendim zaten…
O zamana kadarki on gün içinde kalbimdeki çarpma hızı ile yepyeni bir endişe pardon enerji santrali kurulur ve ülke uzun süre başka enerjiye muhtaç olmadan, kimseye borçlanmadan çalışırdı.

Çünkü bazen belki der insan… Herkes aynı anlayıştadır der. Yanılır. Öyle değildir.
Bunu her anladığımda – ki insandan umudu kesmeden yanılgı kolay kabul edilmiyor – yine yanıldın diyor hayat.
Her defasında kıydım saçlarıma.
Çünkü çıkışsız kalınca o çıkışsız kalanla hesaplaşıp, ödeşip, olabilirse değişmeli insan.
Başka bir açıdan bakıp demeli ki… Yanıldım, evet, ama… Denedim. Ben yine ben kaldım!”
Öyleyse… Yansa dünya… Yanarım içinde ve… Minnet eylemem.
Her zaman olduğu gibi.
Oğulun sesini kendim duydum. Yanına gidemesem de. Askerdi oğul. Sağdı, sağlıklıydı.
Bu kadar. Yetti bu haber. Analara hep yeter.

Deprem olduydu da ilk üçüncü gününde. Tam o bölgede. Aklım uçuyordu… İyiyim diyebildiydi telefonu bozulmadan önce…
Ne savaşa gidecek bir birlikteydi ne savaşa sürülenlerin olduğu yerlere yakın…
İşte oralarda oğulları olan anaların neler hissettiğinin binde biridir bendeki bu beni öldürecek kadar sarsan endişe…
O yüzden bu ülkede aklı selim tüm analar tüm kalpleriyle sever “Yurtta sulh cihanda sulh!” diyen kurucu liderlerini. O yüzden Atatürk sevgileri gerçektir ve sonsuz saygı içerir bu sevgi, ömürleri boyunca.

Güncel hayatımıza dönersek…
Kovit 19 adını alan, ölümcül korona virüsü yüzünden evlerimize kapandık TBMM’nin yüzüncü yılında…
Biz alıştık, evde kalmak sağlıklı kalmanın adımı… Öğrendik… Uyuyoruz bu kurala. Uymalıyız, tüm ülkede.

Ama bu ülkenin kuruluş ilkesi “hakimiyet milletindir!” sözünün somut simgesi TBMM kendine hiç tatil mi verir kuruluş gününde?

Önlem almak zor olmasa gerek kutlamak ve sonsuza varmasını dilemek için…
Altı yüz millet vekili kurucu lidere saygı sunmak için mutlaka gitmeli Meclise ve Anıtkabir’e.
Evlerimizde kapalı, sağlıklı kalma ödevine katkı veren biz Türk Milletini temsil için, TBMM’nin varlık sebebini anladıklarını, koruyacaklarını bir kez daha tekrar için, oy ile verdiğimiz ödevi tamamlamak için elbette…

Henüz çarşambadayız, sel almaz, yel çalmazsa günü…
Yani henüz yarın, perşembe ve 23 Nisan olmadı tarih… Bekliyorum. Yüzüncü yıl şanına yaraşır şekilde kutlanır belki de…
O çocuk halimizle kutladığımız günlere döner, neşe dolarız hep birlikte.

Yoksa… Çok üzüleceğim, kesin!

Bu aralar üzülmeye, ağlamaya yer arıyorum… Çünkü canımın içi ağabeyimi kaybettim bir ay önce… Çok yandım. Çok. Duygusallığın zirvesindeyim yani. Yine kıyacağım saçlarıma da! Yapamıyorum. Çünkü kuaförler kapalı, hepsi zorunlu karantina mağduru… Onca insan günlük geçiniyordu, şimdi nasıl geçiniyorlar deyip, bir de onların üzüntüsü oturuyor içime…

Gebze, 22.4.2020, Ünsal Çankaya.
AFYONKÜLTÜRSANAT COM