KÜSMEDEN

Sen beni hiç mi hiç unutmazsın sanırdım.
Bakmasan da solgun resimlerle dolu albüme.
Unutmazsın sanırdım gözlerimi, sesimi,
Bir türküyü şakımazsam gönlünce.

Yittim işte ölmeden!
Hay siya! Hay siya! Hay!

Yittim gelip giden belleğinde.
Unutuldum bu deli fırtınanın med cezirinde.
Dönemem ki artık denizlerime,
Kumsallarda çırpınırım sessizce.

Hay siya hay! Hay siya hay!

Yaşanmışlık izlerini resmettiğim mağaraları,
Kimseler gelmeden keşfe yanımdaydın hep.
Artık tutmuyorsun ellerimden diye,
Kayboldum bak dehlizlerinde!

Hay siya! Hay! Hay belleğine!

Ben yüzmeyi hiç tam öğrenemedim!
Açıklara başımı alıp da gidesim geldiğinde,
Sen dur demeyi unutuverirsin belki diye,
Yalnızca ayaklarımı ıslattım,
Yalnız kabuk topladım tüm sahillerde.

Bir boy verin hele göreyim dediğim seyirlerimle,
Elini tutana dek yürüyerek içinde,
Döndüğüm denizimsin babam,
Boğma sensizliğinle!

Hay siya! Hay siya! Hay!

Beynin duymuyor mu babacığım şu yüreğimi,
Bakışlarında yittiğimi görüp kahroluyorum!
Kim bu dediklerinde uzunca bakıyorsun yüzüme
"Kızım benim!" dediğin gururun sesindeyken,
"Evet!" dediğim saniyeyle öpüşürken sevincim,
Gitme babam, bana küsmeden gitme!

Hay siya hay! Hay güzel günlerime!

Dön diyor denizciler korosu denizlerde,
Özleyince evini, seveni, sevdiğini.
Kürekleri çekerek, heybetli sesleriyle.

Hay siya! Hay siya! Hay, evimize!

Dön babam belleğine, çekelim kürekleri,
Beni hep kolladığın çocukluk günlerime.
Dön babam dön, derinler tehlikeli,
Boy verenler kalmadı denizimde!

Hay siya! Hay siya! Hay babam!
Unutuşu yenelim gözlerinde!

Gebze, 6.8.2006, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat, 16.12.2021

EKONOMİYE ESKİZ

Kalbiniz vardır umarım,
Dünyaya onla bakalım!
Doğayı korumuyorsak
Doğanları koruyalım!

Üzgün yaprak, kara toprak,
Alı aldırmadıysak da,
Moru köşeye koyalım,
Tohumları zıplatalım!

Su ağlarsa biteviye,
Bitmez belki bitesiye.
Bitse bile ad verelim,
Akarsuyu bulsun diye!

Hesap ince kitap kara,
Kat edilen yollar kısa!
Katledilen dağlar, sular
Gözden ırağa gitmeli!

Korumazsak ağaçları,
Kalamata zeytinleri,
Onları yok edenleri,
Soğuk sıkmada ezmeli!

Ekonomi ölmez deme,
Can verirken o rakamlar.
Niçin düştü grafikler,
Yükseldikçe yükselmeli!

Batarsa da batsın deme
İçindesin benim gibi!
Doğru yönetilsin ülkem,
Eskiz olmaz ekonomi!

Gebze, 13.11.2014, Ünsal Çankaya.
Üvercinka, Aralık 2021, Sayı:86

ÇOKTAN GEÇTİK ORADAN

Çoktan geçtik oradan dönülmez ufuktayız.
Geçtik işte yabanından, yazısından, yazından,
Sarıkız'ın kazlarından, Hasan boğan suyundan.
Karabiber ağacının kızaran tohumundan,
Sabahların çıldırtan yasemin kokusundan.

Saklanacak yer kalmadı rüzgâr uğuldayınca,
Kış oturdu kalbimize, oysa hazır değildik,
Güzelim gönlümüzü yıktı savrulan boran.
Atılırsa köprüler, yakılırsa gemiler,
Ölmediyse de ölür gördük güzel duygular.

Sözleri sakınmayıp kurşunlar gibi atan,
Bencilliği hak sayıp surlara saklandıysa
Uçmadan sönmez imiş yalan yüklü rüzgârlar.
Yağan yağmurlar silse, karlar örtse kirleri
Yaşanmamışa dönüp unutulmazmış olan.

Olmuyor, biliyoruz, bilmeli tüm insanlar,
Sözleri, sanrıları, öfkeyle saldığında
Yıkılmakla yetinmez kopar kurulan bağlar.
Çünkü biz çok yaşadık ve duyduk kalbimizde,
Tanığıydık, bilinmeli, böyle oldu olanlar.

Bu yüzden geçip gittiydik saatinden, kumundan,
Unutursak yağmur olsun buharlaşıp ağanlar!

Gebze, 4.12.2017, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 5.12.2021

ÖYLESİNE

Kimden aldın sesindeki ayazı,
Kimdi bizi gecelerce kahreden?
Ya şimdiki sensin ya dündeki sen!

Sesinin ayazıyla savrulduğum gecede
Üşüdü içim, saçıldı incilerim.
Saçılsın!
Toplar, yine dizerim, düzelse içim.
Giden gitsin, dönen dönsün kime ne!
Kime ne ki depreşen acımızdan!
Aynı karın, aynı süt, aynı acı mı büyüttü bizi!

Gurbet dili, hasret dili ezberime girmişken,
Bilinsin ki yok edildi bildiğim hukuk dilim.
O yüzden öğrendiğim o dili unuttum ben,
Hukuk dense, nerde diyor, panikliyor yüreğim.
Hak diyorken biliyordum özünü
Hukuk derken sakınmazdım sözümü.
Şimdilerde kaktüse döndü dilim.

Ölsem üzülürsün diyorum duymuyor musun?
Ölsen üzülürüm, kıyamete dek!
Isıt şu sözlerini yağmura döneceğim!

Yaşananları silip, çözemiyorsa yağmur,
Sarılmıyorsa yaram, yoksa dünyada yerim,
Yine de sesimi ayaza döndürenlere kahrım
Sesini ayaza bulayana.
Sana değil! Sana değil a canım!
Kahrım kendime benim!

Gebze, 24.11.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 24.11.2021

BEYAZ, SOĞUK VE KİRLİ

Kar beyazken güzel, ama soğuktur yine.
Dünya buza keserken uçuşarak yağsa da
İnsafsızdır keskide, vurur evsiz olanı.

Güzelliği tez geçer, çünkü kısadır ömrü.
Asaf demişti hani 'birincilik beyazın!!
Kirle kapar zirveyi tüm renklerin içinde!

Kar beyaz kalacak kadar güçlü değildir.
Basıldıkça çıkar karanlıkları,
Basan ayak donar yoksa botları.

Evi barkı olmayan yoksullar çaresizdir,
Gönülleri yalnızdır, sevgisiz şu dünyada,
Sıcak çorbayı geçin su bile bulamazlar.

Onlar donar yalnızca uzayan zemheride,
Terk edilen canlarla, saçakların altında,
Evliya Çelebi der ki buzken uçar kediler.

Üşümez markaya, kürke bürünen sırtlar,
Üşümez fıçıya dönen yağlı suratlar.
Zemheri üşütmez evi olanı!

Üşüyen sokaktır kar altındaki
Üşüyen yürektir kar altındaki.
Beyaz, soğuk ve kirli!

Gebze, 11.12.2013, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Aralık 2021, Sayı:156

GİTTİN

Otobiyografine birkaç sözcük eklenecek
Yazılan biyografilerinde;

Gitti o şair
Dört ağustos iki bin on üçte öldü diye.
Kalsan çiçek götürürdün kendi mezarına bir demet

Üniversite yıllarımdan kalan ses
Ahmet Bozkurt
Erhanların Ahmet'i şiirlerinde.

İlk kitabın hepimizde ezberde.
Karanlığı delmek istiyoruz
Seninle.
Şiirinle.

Yıllar sonra yeniden bulduğumda sesini
Yitirmiştin gerçekte.

Ama şiirin duruyordu yerinde.
Her güne günaydın çaktın
Her geceye hoşça kal

"Evimizin kızı" dedin içtenliğinle.
Güzel insan, iyi dost, yürekli şair.
Rahat uyu.
Çektiklerinle.
Kahrettiklerinle.
Dinlenmeyi hak ettin Silivri'de.

Özlenecek duruşun, sesin, ölesiye.
Özlenecek insanlığın, sevgiyle.

Gebze, 4.8.2013
(Silivri'ye adı park oldu sonra, ama son ikameti Ankara, Karşıyaka...)
Pelerin Fanzin, Aralık 2021, Sayı:5.

AĞUSTOS GÜNDEMİ

Ah! "Alacakaranlıktaki Ülke" nin karanlığı sürmekte.
İyi ki görmedi dünü şair adıyla Ahmet Erhan.
(Kayden Erhan Bozkurt'tu ki unutulmasın)

O Ankara'daki "kenar mahallede bir pazar günü" nü bırakıp, İstanbul’a yerleşmişti.
Hani şu hepimizi beş yıldır kahreden Silivri'ye...

Bir zamanlar sap ve samanı ayırabilen insanlar vardı yargıda, siyasette, ekonomide, dinde.
Bir zamanlar umutla aydınlığı beklerdik biz her gece; doğardı gün, ısıtırdı güneş bedenimizi ve yüreğimizi.
Şimdi yaşadığımız hiçbir şeye anlam veremez oldum artık.
Silivri bir hukuk çıkmazı oldu.
Ağustos'un beşinde tescilledi bunu bir mahkeme ilamı ile.
Hem Ahmet Erhan'da Ankara'ya döndü yeniden, uzanıp yattı ölümüne.

Üzgünüm, ikisine de.
Ve bugün Hiroşima'yı unutmayın diyeceğiz yine de.
Nükleere kucak açan siyasilerin fink attığını bilerek.
Belediye meclis kararı ile "fay hattının yeri birkaç metre kaydırılarak!" yapılaşma planları yapılan deprem kuşağındaki ülkemizde.

Tesadüfen yaşadığımızı bile bile...
Tesadüfen ölmeyeceğimden ise emin olarak.

Gebze, 06.08.2013, Ünsal Çankaya
Pelerin Fanzin, Aralık 2021, Sayı:5.

YAZILDIYSA DA

Ak kağıtların
Sakladığı sevdalar
Dile gelemez.

Bellek kamaşır
Ulaşılmazlık miti
Yaralayınca.

Kanar anılar
Gülümseyebildikçe
Otanır gönül.

Pembe kurdele
Bağlıdır destesine
Çocuk aşkların.

Anımsadıkça
Çözülür düğümleri
Eski yaşların!

Gebze, 20,8.2014, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 16.11.2021

DEMİR DAĞ

Yazılıp kalan
Öyküler okunmayı
Teğet geçiyor.

Kaybolmuş dağlar
Özelleşen madende
İşçiler yorgun.

Dağlar bitince
Artlarında saklı köy
Görünür olmuş.

Uçsuz ve ıssız
Mavi göğü buluttan
Kuşlar bölüyor.

Göç mevsimine
Katılınca çocuklar
Konaklar tarih.

Yaşlılar öldü
Anılar paylaşacak
Kimse kalmadı.

Ahşap kapısı
Unesco'dan belgeli
Ulu Cami boş.

Dededen kalma
Sit damgalı evimiz
Unuttu bizi.

Anımsamanın
Yöntemini öğrettim
Canım oğula.

Yazarsan kalır
Şiirdir tüm anların
Okunduğunda!

Divriği, 1.9.2014, Ünsal Çankaya
SUJE E- Dergi, Kasım 2021, sayı:49

ATA'MIZI ANARKEN

Nüfusumuz bir avuç,
Ölüm nefes kadar yakındı,
Hiç yılmadı zafere dek savaştı.

Aydın aklına, apaydınlık fikrine,
İnanan yoldaşlarıyla Cumhuriyeti kurup,
Kurtardığı vatanı bize kalıt bıraktı.

Bağımsızlık ülküsünü öncü ödevden saydı,
Haklıydı güvenmekte gençliğin direncine,
Kalıt Cumhuriyeti onlar yaşatacaktı.

Ölmese yarım kalan her işi tamamlardı,
Ömrünü bu yurt için düşünmeden harcadı,
Payidar olur dedi sahip çıkar Türk halkı.

Günü karanlık bastı, aymazlıklar çoğaldı.
Yaşasaydı diyoruz, görse olan biteni
Asla bağışlamazdı doğruluktan sapanı.

Erken ölümlü bedeni bıraksa da dünyayı
Yaşıyor dört bir yanda Ata'mın fikriyatı!
Özlem artıyor aydınlığına, artıyor saygı!

Gebze, 10. 11. 2013, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 7.11.2021

UNUTTUĞUMUZ

Toprak üstüne kırağı düşen günler
Kasımla başlar.
Ürpertiler her zaman aşktan değildir.

Unuttuğumuz mevsimleri arıyor
Ağaran saçlar.
Gözlerin dalgınlığı eski günlerden!

Başkaydı elbet gönlün ilk titreyişi
Gülen bakışlar.
Ağırdı bilinmezlik, aşk platonik!

Yağmur arttıysa doğa ve özümüzde
Ömür sonbahar.
Ne köz kalır ne ateş, kış da kapıda.

Sevgi tükenmez ama sevmesek ölür
Kediler bile!
Kediler bile bağışlamaz ki!
Küskün bakışları özünü aşar!

Gebze, 1.11.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 30.10.2021

BEKLİYORDUM

Uzun sürdü bekleyiş, hiç gelmezdi habersiz,
Ne bir belirti verdi ne de ben buldum bir iz.
Adım adım yaklaşırken sonsuz barınağıma,
Aşktı, buldum, korunaksız, kalkansız.

Kaçamadım, kaçınamadım, eyvah,
Aklıma dert yanarken suç üstü yakalandım!
Bütün hücrelerimde aşkını sorguladım,
Ömrümce bitmez imiş, sonucu doğruladım!

Anladım ki sevgiler böyle düşüyor dile!
Seni anlatıyorum yine deli gönlüme,
Nasıl özlediğimi, masalsı dilim ile.
Öyle daldım ki derine, zor olacak çıkması!

Yine de aldırmayıp kurdum yüce divanı,
Aklımla suçladım ama yüreğimle akladım.
Akla ziyan dünyada hükümden kaçınmadım,
Bu masalda ömrümce yaşamaktı kararım!

Gebze, 26.5.2008 Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 20.10.2021


GECESİZ

Bir umutmuş varlığı var olan gamsızlığa,
Geleceğe bir sevdaymış, bir rüya,
Ay denirse gündüzden, şavkı vururmuş suya!

Yankısıyla parlıyormuş yıldızlar,
Hızla yanıyormuş gök o doğduğunda.
Bulmayı umuyormuş gecenin sonsuzunu,
Yüreğinin puslu sokaklarında!

Duydunuz mu gecesini yitirmiş ay?
Divane olmuş diyorlar dünya karanlığında,
Ellerini sımsıkı bağlamış kollarına!

Deliler gibi kararan bulutları itiyormuş sabaha,
Yürüyerek yayan, sürünerek yapıldak, koşarak hızla,
Yakalasa yıkanacakmış yağmurlarıyla!
Umuyormuş ki bitecek hasret,
Geceyi bağlayacakmış gök kuşağıyla!

Hem ondan başka ışık düşmeyecekmiş
Döktükçe yapraklarını sonbaharınız,
Üşüyen dallarınızdaki kırağılara!

Gebze, 13.09.2008, Ünsal Çankaya.
Patika Dergi, Ekim, Kasım, Aralık 2021, Sayı: 115

SABAHLAR OLMAZ

Geceler niçin uzundur görecelikte
Tüm hastalar bilir, bir de aşıklar.
Hastalar ben gibi özler uykuyu,
Aşıklarsa isteyerek kovarlar.

Benim uykum sakar, bilmez yolumu,
Bulup gelemiyor gecelerime.
Gözlerimse onu bekler yollarda,
Dönüp yerleşmiyor bebeklerine.

Ah Aykız'ım ay dolunca yükselip
Dolaşırsın göğü tükenesiye.
Aradığın nedir bulsan ne olur,
Uykuysa bir avuç alsan ne olur!

Alıp kapatırdım göz kapağımı,
Uyurdum uykunun en koyusunu.
Sabahlar olmasın der ya ironi
Uyunmadan başlamıyor sabahlar.

Gebze. 25.2.2020. Ünsal Çankaya.
Patika Dergi, Ekim-Kasım-Aralık 2021, Sayı:115

KAPIYA NAZIR

Kapanırsa kapılar sağır olur dört duvar.
O kapılar ardında bilinmez ki kim kimle,
Çok acılar mı yaşar ve belki mutluluklar?

Kapanırsa kapılar sağır olur dört duvar.
Ne rüzgâr sızabilir artık içine ne yağmur,
Ama nasıl yol bulur çıldırtır yalnızlıklar?

Kapıların ardına ulaşamaz ki dünya,
Ne cıvıltısı kuşların ne coşkusu çocukların.
Bir ağaç kurdu bile duyurmadan iş yapar.

Kapanırsa kapılar sağır olur dört duvar.
Bağır, bağır bağrı yandığını haykırabilse
Bir canı yoksa yanında çığlığını kim duyar?

Gebze, 6.2.2006, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 19.10.2021

BİLİNMEYEN

Ağaçların dili olsa,
Taşların, uçan kuşların,
Gözyaşlarının.

Denizin dili olsa,
Issız ovaların, yangın çöllerin,
Akarsuların.

Anlatsalar bize,
İnsana ilişkin tüm hikâyeyi,
Eksiği gediğiyle.

Gün olup düzelecekmiş her şey,
Bitecekmiş kötülük üretenler,
Kıran girip köküne.

Masallara mutlu sonlar eklenip
İnanacakmış insan,
Gerçekliğine.

Olur mu ki?
Olsa bu dünya yaşamaya
Daha mı çok değer ki?

Aşılmayan ne çok dağ,
Geçilmeyen yollar var,
Doğrusu seçilir mi?

Gebze, 11.4.2006, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 12.10.2021

ESKİYEN GÖZYAŞLARI

Güneş soluğuydu saçı ipek akışı
Bakışları duru, bakışları su.
Ana kucağıydı sanki baba ocağı.

Masallara inanıp büyüyen hayalleri,
Sevgileri sevinçle kaydetti yüreğine,
Birer birer yerleştirdi albüme.

Yeni dost yüzlerin dost bakışları,
Kıvançla eklenip sayfalarına,
Isıttı kalbini buz kestiğinde.

Önce hayalleri aldı zaman kuyusu
Bir hüzünlü gülüş koydu yüzüne,
Acı perçinledi gülen gözüne.

Gördükçe albümden eksilenleri,
Bugünden o güne seslendiğinde,
Yankıyla dönmüyor sesi geriye.

Şimdi her sayfası dolu albüme,
Ne yeni fotoğraf ekliyor artık,
Ne yağmur arıyor boş ellerine!

Gebze, 17.2.2009, Ünsal Çankaya
Tuna Dergi, Ekim 2021, Sayı:12

VASİYET

Dostlarım canlarım benim
Üzülmeyin ben ayrıldığım için
Sıra benimdi,
Duramazdım ki...

Anımsayıp eski güzel günleri
Ağlamıştı da deyin,
Hep gülemem ki...

Sağ kalın esen kalın dostlarım
Güzel günleriniz olsun mutlanın
Ben olamam ki...

Ankara, Mayıs 1982, Ünsal Çankaya
AÜHF 1982 Yıllık ve Ceride-i Kantar Dergisi

GÜZ DÖNÜMÜ

Bağda bostanda
Emek veren insanlar
Sevinç üretir

Harman hasatta
Konu komşu badaşır
Bağlar içinde

Taraşlamadan
Yapmak en iyisidir
Bağ bozumunu

Bozulan bağda
Kuşlara yem kalmalı
Neferge salkım

Kuşlar yemezse
Bir garip bağban bulur
Doyar sevince!

Gebze, 19.8.2014, Ünsal Çankaya
Süje E- Dergi, Eylül 2021, Sayı:48

FESLEĞENLER UNUTUR

"Bir çiçek mi koparacaksın,
Çiçekle vedalaşmalısın." İhsan Üren

Her gün konuştum onunla, çabucak büyü diye
Okşadım yaprağını, avucumla, sıkmadan.
Yerleşti saksı boyunca, uzandı göğe dalı,
Kıyamazken dokunmaya çiçeğe durdu biraz.

Susuz kaldığında yandım, nasıl unuttum diye,
Sevincimdi fesleğen, vedasız soldu gitti.
Toprağında kuru dallar, yaprakları çürüdü.
Saksısıyla ağladım kırılıp, dökülünce.

İnsan öldüğü zaman da işte böyle oluyor.
Ardında ürkek bakışlı fotoğraflar kalıyor.
Yaşamla değil de sanki bağı bizle kopuyor,
Kalan ölüm denen şeye bu yüzden inanmıyor.

Son bir diyeceği bekler artta kalan kim ise,
Bir gülüşe eklenecek sevgi, özür ve bakış.
Birçok soru kalır sonra keşke ile büyüyen,
Giden sonsuza uçmadan sorulsaydı denilen.

Özledikçe bilenen bir hançerdir eldeki,
Anımsanır ukdeler, bellektir yenilenen.
Oysa zaman galiptir, insanın soruları
Unutulur zamanda, mevsimlik çiçek gibi!

Fesleğenler tez küsermiş susuz kaldıklarında.
Kokusunu yitirirmiş, unuturmuş seveni.
İnsanlar da unutuyor son sözler edilmezse,
Vedasız unutuyor, hançer kalbe girmeden!

Gebze, 12.10.2014, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Ekim 2021, Sayı:154

SONBAHARLI HAİKULAR

HÜZÜN

Issız kumsalda
Kumdan kaleler yıkık
Yapanlar gitmiş.

Dalgalar yorgun
Kumsala seriliyor
Dinlenmek için.

Terk edilmişse
Sataşmıyor köpekler
Kediye bile.

Taşmıyor artık
Yazlıkçıdan neşesi
Bomboş evlerin.

Bahçeler susuz
Çimler, çiçekler solgun
Kışı bekliyor.

DÖNÜŞÜM

Kuşlar gidince
Ormandaki yapraklar
Ölmeye hazır.

Sararır çoğu
Kahve renkten ürkerek
Toprak öncesi.

Karıştığında
Can olur ağacına
Ölü yapraklar.


DÜĞÜMSÜZ

Deli rüzgârlar
Vurunca yaprakları
İlmeklerinden

Savrulacaklar
Çakırdikeni gibi
Güzleye doğru.

Duldasındayken
Birikip kalacaklar
Ağaç dibine.


SOLGUN

Karanfillerde
Hüzün vurgunluğudur
Kararıp kalan

Boşuna değil
Kokusunun yitmesi
Susuz kalınca.

BAĞSIZ

Göçme telâşı
Başlayınca kuşlarda
Boşalır yuva.

Geri dönüşe
Kilitlenmez kapısı
Kuş yapısının.

Göçemeyenler
Dinlenir diye belki
Yem bile kalır.

NAZENİN

Yağmur yüklüyken
Dokunmalı buluta
Ağlasın diye.

Şimşekleriyle
Öfkenin gürültüsü
Patladığında.

ÖZLEMESE DE

Parkın içinde
Yaşlılığın yalnızı
Gözler ölümü.

Gebze, 15.9.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat.com, 15.9.2021

ÖLÜM SON PERDE OLMAZ!

El yordamıyla gelip tutunduğum bu hayat,
İlk perdesini çekmiş bedenimin içine.
Açmak mümkün değildi özgürlüğün eliyle!

Düşlerin yordamıyla yürüdüğüm yollarda,
Perdeleri eller çekti gözlerimin önüne.
Bakmak mümkün değildi perdenin ötesine!

Kapanırken örtüler kafes gibi çevreme,
Çırpınarak uzandım bir nefes özgürlüğe.
Soyundum çırılçıplak ruhumun köşesine!

Yırttım tüm perdeleri her yırtışım cinayet,
Kanamadık tek zerre kalmadı düşlerimde.
Yine de düşlerimi yaşattım bildiğimce!

Ardımda kalacaklar, sonsuzu bulacaklar.
Neyi tamamladıysam ölümün öncesinde,
Son perde olmayacak ölüm benim üstüme!

Gebze, 3.11.2008, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 25.8.2021

GİBİ

Sanki günün aydınlığı güneşin gitmesine bağlı.
Değilmiş gibi üşüyor gece!
Titriyor bir serçenin suya değen gagası,
Ne zaman ki buluyor ellerini, ısınıyor tünekte!

Sanki denizin güzelliği ırmağın gelmesine bağlı.
Değilmiş gibi azalıyor renkleri!
Soluyor ufkun kırıldığı noktada ışık,
Ne zaman ki buluyor gözlerini, mavileşiyor yine!

Sanki yağmurun inişi bulutların ağmasına bağlı.
Değilmiş gibi duruluyor fırtına!
Sessizce yaprakları düşüyor ağaçların,
Ne zaman ki duyuyor nefesini, çıldırıyor sevinçle!

Sanki ayrılıkların hüznü umutların tükenmesine bağlı.
Değilmiş gibi saklanıyor yalnızlık!
Anlamsızlık yankılıyor uçurumdaki güller,
Ne zaman ki görüyor geldiğini, kayboluyor sesinle!

Gebze, 11.1.2009, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Eylül 2021, sayı.153

REVA MIDIR YANGINLAR?

Öyle bir hâle gelmiş ki ülke, başka canları düşünen bir avuç insan kalmış.
Haksızlık deyip yürürken canını dişine takan onlarmış!

Kurumların iş belleği sıfırla, insanları eksi birle çarpılıp,
Yangın niye çıkar, nasıl söner çabucak bilen kimse kalmamış!

İhaleler hep verilmiş yancıya, yangına "gün başı" hesap kesilmiş,
Sürsün diye dualar ediyorlar galiba, söndürme işine gayret olmamış!

Yangın bakanı yok ormanlar için, orman bakanında derman aranmış,
Önle, kolla diyorken amir yasa "Yanmaya bıraktık!" derken yananla kızarmamış!

Sönsün artık diyenlerin yetkisi yok elinde, yetkililer iş bilmiyor, iş havale tanrıya,
Eşeği kazığa bağla, gözetir tanrı der ata, yakarırlarken yalandan ne kazık ne ip bağlanmış!

Onca canı esirgemek kolay iş değilmiş sanki, yakan taş olmamış çünkü söndürmeyen çarpılmamış!
Karıncaya can verdiği dört kitapta yazan tanrı verdiğini sakınmadan yangınlara bağışlamış!

Gebze, 2.8.2021, Ünsal Çankaya.
3.8.2021, Gerçek Edebiyat com

HER ŞEY ESKİR

Her şey eskir
Verildiğinde,
Sözler de.

Ölüme gider sır
Verilmediyse.

Sır olursan içinde dur,
Kalbin çatlasa bile.

Sese dönüşme Aykız'ım,
Ayna önünde.

Aynalar çok konuşur
Dile gelince.

Sır dökülür aynadan
Çıplak kalır bakışın
Gözler önünde!

Sır giyinme eynine,
Yokluğunu varlık say
Sakın eskime!

Gebze, 25.7.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 26.7.2021

GÜNEŞ GÜLÜ

Çoğu pembe beyazdır, doğduğu yerde muttur,
Yaprağı yaşın dökmez, damlasıyla çiy kuttur.

Yaprakları ilaçtır, karınları hep açtır,
Yapışkandır uçları, böceklere icaptır.

Etobur bitki sayıp kötülemek gerekmez,
Börtü böcek görünce davranıp bıçak çekmez!

Kökü batakta, kırda, boyu santimle onda,
Üç türü birden biter kara toprağımızda!

Kokusuyla tadıyla aranıp biliniyor,
O rayiha tuzak ya doğa uygun buluyor!

Bulsam ne güzel olur bir nefeslik kokusu,
Astıma şifa derler bir yudumu can suyu.

Gebze, 6.2.2018, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 26.7.2021

BULUŞAMAYAN

1-

Durdum, durmuyordu ellerimdeki gergi,
Yüreğimdeki ha bitti ha bitecek diyen
Öldün, öleceksin diyen ürperti.
Bir türlü bilemiyordum başlamış mıydı
Sende de sevgi, bendeki gibi.

Ben o sevinci kendime istiyordum sesindeki,
Coşkuyu gözlerindeki, o akışı şiirindeki.
Koşup yetişmeni istiyordum tükendiğim yıllara
Yaşatmanı yaşanmayan günleri.

Sen
Gelemem artık, çok yoruldum,
Koşamam inan bir umut geride diyordun.
Bir umut gençliğinde, tazeliğinde goncaların,
Sekişlerinde ceylan gibi.
Buz gibi pınarların akışlarında!

Kaldıramam diyordun ağan bulutlarını,
Dindiremem fırtınaları karlı dağlarının eteğindeki,
Bekleme diyordun,
Bekleme, yasınla kal, kederinle, yüreğindeki!

Bastır taşlarını bağrına, salma nehirlerini,
Yoksa boğulacağım çaresizlikten, şimdiki gibi!
Hem bak yağmur var, yollar berbat, ben uykusuz,
Ama yağmur var işte, bekleme,
Gözlerinden silip götürür belki özlemlerini!

2-

Anladım gelmeyeceksin!
Gelme!
Bir ıslık yolla, çığlık çığlık bir ıslık,
Uçuruma düşerken tutunacağım, haykırır gibi.
Hiç unutmadığım sesinle şarkı söyle,
Yalnız senin bildiğin bir melodi,
Yalnız benim dinleyeceğim bir ağıt gibi.

Bir şiir söyle, bir şiir daha, bir şiir daha!
Hızla karışsın canıma, hızla karışsın kanıma!
Yoksa bitmeyecek bu acı,
Başka türlü kesilmeyecek sancı.

Bir şiir daha! Söz! Söz! Söz artık!
Yeni şiirler yazmayacağım bu ayrılığa!

Gebze, 5.5.2008, Ünsal Çankaya
Tuna Dergi, 2021, Temmuz, Ağustos, Eylül, Sayı:11

Sağlık Dileği

Gönlümde özlem
Yüreğimde göl olur
Dostun acısı.

Uzak olsun ölümler
Yakından duyulmasın.

Duyulan sevgi
İyi gelsin yüreğe
Erken durmasın

Açılıyorsa güller
Unuttursun ölümü

Geçilen handa
Paylaşsın şarabını
Ölümsüz tanrı

Göğsümüze takılan
Karanfil ağlamasın.

Ölsek bir yana
Ölümü duymayalım
Dünya durdukça

Karanfil göğsümüze
Takılıp, ağlatmasın!

Gebze, 23.1.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 9.7.2021

( Ne kadar yazılsa olacak olur, ölecek ölür ve iyi insanlar bir karanfil yağmuruyla sızar toprağa.

Olur Öyle demişti başlığında ve “ölür öyle!” diye bitirmişti bir şiiri yıllar önce. Turabi Tomur tutarlı bir sosyalist, düzgün bir hukukçu, dünya iyisi bir baba, bir o kadar iyi dost,
arkadaş, kardeş idi dünyamızda.
İki şiir kitabı bıraktı arkasında Toprak Tomurcuk adıyla, bir de hukukçu dünya güzeli kız.
Kardeşimizdi. Anlayan ve dinleyen arkadaşımız.
Karanfiller atıldı toprağına ve göğsümüze gülüşünden bir acı iliştirdik yokluğunda.
Ah sevgili Turabi, sağlık dileğimiz yetmedi sana. Rahat uyu! 7.7.2021)

AŞK İÇİNDE

İlk ten aşkı oymalı desenlere işlendi,
Sonra kayboldu resim, patatesler bozuldu!
Kayboldu kenar süslü defterde mektupları.
Unuttu, tez unuttu çocuksu düşlerini,
Soldu yemyeşil gülen gözlerin hareleri!

Sonra arastalarda avarece gezildi,
Sorarak ağaçlara sonsuz aşkın dilini.
Kör testere kılıyla, keskiyle deneyledi,
Yaktı yüreklerini kor alevli şiş ile,
Ses vermedi hiç biri, acıyla gülümsedi!

Zor cevizin suyunda, kestane oymasında
Görünmüyordu biçim, yitip gidiyordu ad,
Vermiyordu rengini kiraz avuçlarına!
Akçaağaçlar kırgın, palamutlar neşeli,
Mobilyaya döşenen türkülerse meşeli,
Fındıklar sepet olup kaçıverip gitmişti.

Aşk nerede gizliydi, nasıl bulunur imi,
Söyleyin bana dedi, lütfen söyleyin haydi
Nasıl çözülür dili, aşk kimlerden gizliydi!
Sorduğu tüm ağaçlar bir ağızdan inledi,
Aşk içinde değil mi, aşk içinde değil mi!

Nakkaşa çırak olup, taşlara sormalıydı,
Kavuşur muydu dağlar, bulunur muydu izi?
Kalmamış taş ustası, nakışlar dökülmedi,
Ferhat deldi dağları, su verdi sevdiğine,
Coşkun aksa da sular aşkı ele vermedi!

Bembeyaz oldu mermer yapınca heykelini,
Söküldü parça parça yüreğindeki gizi!
Dağlara ağaçlara haykırdı çırılçıplak,
Aşk içimde değil mi, aşk içinde değil mi?

Gebze, 20.1.2008, Ünsal Çankaya
Süje E- Dergi, Temmuz 2021, Sayı:47

http://www.yersizyurtsuz.com/suje/temmuz_2021/sayfalar/suje_kapak.htm

BEYAZ KEDER

 

BEYAZ KEDER

Yine bir şilep geliyor, kırmızı,
O koyu gri bulanıklığı altında gökyüzünün,
Karanlık lacivertinde denizin, ıssızlığında yapayalnız geliyor!
Dilderesi'nden akan zehirlerden ölümcül
Can çekişen Körfez'in acılı bakışları
Karşılıyor bakışlarını, görüyorum!

Ah ben böyle havalarda yalnız seni özlüyorum!

Yürüyorum adım adım yaklaşıyorum sahile,
Kumsalda çıldıran sarılarına inat bembeyaz kederiyle,
Zarifçe eğiliyor yeşil bir elbiseyle, çok özlemiştik seni,
Bir de güneşi, bir de güneşi diyor papatyalar,
Senin özlediğin gibi aydınlık maviliği!

Topluyorum sevgiyle, okşuyorum yumuşacık,
Denizi okşar gibi, saçların elimin altında gibi,
Dalıyorum yine engine, o şilepte gelenim varmış gibi.
Yine bin umut, hemen doğacak günü bekler gibi,
Bekliyorum, içimde büyüyor özlemlerim!

Ne olur gelebilsen, desen ki kalk gidelim,
Silinirdi yüreğime çöreklenen kederim!

Dilovası, Gebze, 4.3.2008, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 5.6.2021
Gerçek Edebiyat com,  30.4.2025

MADIMAK

Nasıl yakılır insan, nasıl seyre durulur,
Binlerce yıl yaşasam olanı anlayamam!

Tanrılar hiç kin tutar mı,
İnsana inanç diye o kinini satar mı?

Ne cüretle kıydılar insanlara o zaman,
Hangi dine kurban oldu onca can?

Cana kıyma demiyor mu dört kitabın dördü de,
Hiç mi korkmadı yakanlar tanrılarından?

Gebze, 8.3.2021, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 1.7.2021

ESKİYEN DOĞUM GÜNÜ İÇİN SONE


Güz ömre gelir, tene değil ve tine.
Yaprağımız yol alırken toprağa.
Ruhumuz bile üryan artık.

Güz üşütüyor!

Gebze, 24. 9.2015, Ünsal Çankaya
Önce twitter, sonra da bugün ( 23.6.2021) instagram sayfamda.

UMUT DÜNYASI

İpek gibi işlerde incelikli işçiysen
Emek gerek o işe zoru aşkla yenecek.

Bu yüzden kurumadan ter
Almalıdır bedelini her emek.

Beden tükenmeden ruh yenilmeden
Doymalıdır düşlerini desteleyen kelebek.

Oysa ödemekle bitmiyor artık
Alınıp verilenlerin hesabı yazık!

Dökülen yaş kurumuyor, toprağında nem,
Yatağında hem, nehirce doluyor insana zulüm.

Ondan donuyor güller, ondan soluyor mavi
Umut umut doğmuyor ki gelecek!

Gebze, 11.6.2008, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 16.6.2021

ÖZELLEŞTİK

Kâr amacı taşımadan kurulmuştu zamanında,
İğneden ipliğe türlü fabrika.
'Devletlû' geleneğini rehber sayan utanmazlar
Taş üstüne taş ekleyip gülleri dermek yerine
Geldiler, sattılar, mirasyediler!

Satılacak yer kalmayıp sıra insana gelince,
Çalışan her fabrikada, işleyen her makinada,
Bir bir kapıya koydular insanları umuduyla,
Umutla karın doymuyor, düşlerimiz çoktan soldu.
Direnmek hak olurdu ya insanlar, ah insanlarım,
Umutları giysi diye çekmişlerdi sırtlarına!

Çadırlar dolusu açlık, insanlık kör yoklamada,
Onlar üşür, biz üşürüz, zemheri uzar dışarda,
Çocuklarla ekmek bekler, unuturuz oyunlarda!
Dostlar ölürler arada, yağmur alır ellerini,
Dilinde bir mahzun türkü, 'Arap kızı' kalır camda!

Bir çınardık masallarda, güçlüydük ve umutluyduk,
Bak oydular kalbimizi sinsi sinsi kuytularda!
Ne dallarımız yeşerir ne de patlar tomurcuklar,
Yüzümüzde açmaz güller, ömür döner kırlangıca!

Ah ne çok azaldık yine, ne çok azaldık biz kuzum!
Döküldük hep yaprak yaprak, savrulduk her fırtınada.
Neden, niçin kavuşmuyor insanlık güzel günlere?
Nergisler bile açmıyor, erişmek zor baharlara!

Gebze, 28.2.2010, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 4.6.2021

ŞİİR ŞAİRE BAĞIŞTIR

Şairdir kırılır, inceciktir canı.
Dallarıdır kollarıdır şiir, kırılır,
Sonra yine bir şiire sarılır şair.

Şair inceliklidir, şiir bir inceliktir,
Şair yüreği ışıklı incecik bir şiirdir.
İncelikli okunmazsa kırılır şiir,
İncelikle okunmazsa kırılır şair.

Kötülükler girmez dizelerine,
Hiçbir şiirine sığmaz karanlık.
Yüreğine ise sığmaz kırgınlık,
Yakıştıramaz ki inceliğine,
Sığınır da şiire,
Bağışlar!
Sevgisiyle!

Kanayan yanların sıkılsa canı,
Yalnız şiir bulur derman olanı.
Yaraları açan nobran insanı
O zaman bağışlar şair,
Şiiriyle otar yaralarını!

Şiirdir şairin yüreğindeki pınar,
Saklayamaz onu gizli yerlere,
Götüremez onu geldiği yere.
Aktıkça bağışlar şair.
Aktıkça çoğalır şiir.

Çünkü şiir şairine bağıştır.
Bağışlar bize!

Gebze, 8.1.2021, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 2.6.2021

MENEKŞE YILLARIN ANIMSADIĞI

Her tomurcuğunu gözlüyorum gizlice,
Mırıldanarak açıyor çiçeğini menekşe.
Güneşe uzanıyor, aydınlığa, özlemle.
Doğam doğallık diyor çiçekliğin diliyle.
Boynum bükülüyor deyişlerine.
Kuralların hiçlendiği ülkemde.

Karanlığa asfaltlandı sokaklar.
Ön tekerin peşinde zıplıyor arka teker,
Ana kural kitabına uymaya en yeminli
Baş çekiyor o kitabı delmede!

Git gide zorlaşıyor ülkemizde yaşamak
İnsan değil, hayvan olsan, bitki de...
Doğayı unutanlar artıyor yükseklerde.
İnsanı unutanlar artıyor hükümlerde…

Zamanaşıyor karanlık aydınlığın üstünden,
Zamanla tükeniyor yürekteki umutlar
Fer kalmıyor gözlerde.

Menekşelerimin çıldırdığı bir zamanda oluyor bunlar
Menekşelerimin rengarenk açtığı mevsimlerde.

Bu yüzden unutuyorum yalnızlığımı,
Solarken gün sarısı, eriyorum maviliğin içine.
Ben yabanım, menekşem hercai değil, her deminde,
Çok mahzun ve anımsıyor bunu yıllar geçtikçe.

Gebze, 15. 8 2020, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Haziran 2021, Sayı:150

EHİL ÖFKE

Nereye gitsem; içimdeki öfkeyi de alıp götürüyorum.
Yararı olduğundan değil, çok sevdiğimden değil, ayrılmaz parçam değil!
Bırakırsam bir yerlerde başı boş ölür korkusu taşımıyorum,
Bırakırsam bensizliğe kahrından dağıtmaz da kendini.

Öfkem sahipsizliğe alışık değil!
Açılıverirse kabak çiçeklerince, denetlenemez akışı,
Bir an olsun içinde tutmayı bırakanlar deneyledi sonunu,
Volkan olur bensizse, yakıcı külleri savrulur kalbinize!

Benden başkasına zarar vermesin diye, ehlileşsin diyorum yüreğime!
Emek ver hislerine, sabır ekle içine, her biri senin madem, sahip çık her birine.
Keskin sirke zararlıysa küpüne, sirkeyi çevirmeli zararsız bir nesneye.
Üzümünü ben ezdim, şarabını ben içeyim diyorum, köpüklenen sirkeme!

Gebze, 10.8.2006. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 25.5.2021

SOMA İÇİN MERKEZİ YAYIN

Sela okunuyor, şimdi, şu anda;
Kurtuluş sayılıyor tende ruh için,
Soma'da ölen madenciler ardına!

İsimleri okunmuyor, soyları, sopları da!

Devletin gücü önlem almaktır her yerde kurallara karşı durana.
Özelleşip, taşeronla maksimum kâr, sonsuz iktidar, ihtiraslar uğruna;
Bizde önlem ülkenin her camisinde okunacak bir sela!

Buyurun cenaze namazına!

Tanrım....
O insanlar zaten suçsuz-günahsız.
Onlar için rahmet istemem senden.
Onlara mağfiret filan dilemem.

Tez elden...
Tanrım tez elden gör hesaplarını neden olanlarının.
Bin amin diyeceğim bu duanın ardına!
Çünkü kalbim Soma'da!

Gebze, 14.5.2014, Ünsal Çankaya.
Yedi yıl önce, o gün yazıldı ve Facebook sayfamda herkesin okumasına sunuldu.

(Derde deva değildir gerçi şiir, ama geçen yedi yıl içinde içinde yaşayanlar bile unuttu Soma'yı, şiir unutmadı, unutmaz, çünkü yazılmıştı!)

ÜTOPYA

Neyse ki kalktı idam! Yargıya güvenler tam!
Çok yaşasın ütopya!

Bir demokrat ülkedeydik, bütün yollar hukuklu!
Düzen sürsün istiyoruz, güven sürsün istiyoruz!
Başar bunu ütopya!

Yargıcı da kanunu da güçlü madem bu güzelim dünyanın!
Kimse karşı çıkamaz, konuşmaz da nasılsa!
Muhteşemsin ütopya!

Uyan diyor kalbim bana şu yazdığınsa rüya!
Gerçek böyle değil artık yaşadığın dünyada!

Birden dalga yükseliyor, getirdiği seslerle doluyor sağım solum,
Dalga geçiyor sanki muhteşem ütopyamla!

Artık sorular tekel! Bütün yanıtlar cepte!
Cem Karaca'yı dinle!

"Kır kalemi, kes cezamı, yaşamayı neyleyim!"
"Kır kalemi, kes cezamı, yaşamayı neyleyim!"

Kimse karşı çıkmamış, konuşmamış sonunda!
Yargıcı ve kanunu yitmiş yalan dolanda!

'Namus Belası' değil, rant ve güç kavgası bu!
Çok yaşar mı ütopya?

Cem Karaca çoktan öldü!
Çünkü sorular tekel! Yanıtları yandaşta!

Bir acayip ülke olduk, bütün yollar yokuşlu!
Düze insin istiyoruz, bize insin istiyoruz, ne fayda!
Yargıya uzanan eller yanlı hüküm kurmakta!

Yaralandı ütopya!
Yargıya güven azaldı! Neyse ki idam kalktı!

Gün olur düzelir ya tüm o yanlı kararlar,
İnfaz olan idam ise dönülse de ne fayda!
Uzun karanlık çağında yaşamıyor ütopya!

Gebze, 14.10.2017, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 14.5.2021

AYKIZ - SARIKIZ

Özlemiş, çok özlemiş, ayağıma serildi önce, sonra ellerimi okşadı deniz.
Dert yandı peşi sıra kucakladığım anda,
Ağladı turkuazım yansıyan yakamozla,
Anlattı, iç çekişleri derin.
Ağladı hıçkırıkla, anladım, yaşanmaz artık buralarda,
Üşüdü içim, yüreğinde buz, elleri serin!

İda' dan Madra' ya mandalina kokuları arasında
Gözlerim zeytin ağaçları ormanında, ay suda, gün suda,
Bedenimde tuz rüzgârla fısıldanan öykülerin acısı, kulaklarımda.
Yandı yüreğim yakılan ormanlara, dikilen betonlara

Bir de altın sevdasına tutulmuş birileri;
Oysa her dağın incisi gerdanından kekik kokusuyla iniyor
Masmavi denizlerin tuzuna karışmaya.

Ah, siyanür salgılanıyor yasaklı Koza’larda!
Bir sevinç çığlığı duymadım bu yaz, uçuşan martılarda.
Sarıkız'ım ağlıyor Hasan Boğuldu'larda yok olan kazlarına.
Ağlıyor Spil'de Niobe, görmüş günümüzü, bilgeliğin başladığı çağlarda!

Gebze, 3.9.2006, Ünsal Çankaya.

Kadı Burhaneddin'den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi
3. Basım, Sayfa: 587. TBB. Yayın no:238, Derleyen VEYSEL GÜLTAŞ.
(Aynı antoloji 4. ve 5. basımlarında da yer almıştır. Bilge Yayınevi yayınları arasında)

YOL YORMAZ YOKUŞ YOKSA

YOL YORMAZ YOKUŞ YOKSA

Zor günlerden geçiyorsak eğer o zor günler geride kalacak demektir belki.
Belki de daha zor günler de ileridedir, bilmiyoruz bunu, görünmüyor henüz gidilen yolun sonu.
Ama iyi, ama zor, durmadan yürünen bir yoldayız işte.
Yürüyoruz. Ömrünü bize yoldaş edenler ile. Yolunu yolumuz bilenler ile.
Eğrimiz, doğrumuz, korkularımız, kaygılarımız, düşlerimiz, umutlarımız ile.

Kimi hızlı, kimi yavaş, kimi yorgun argın, kimi kez şevkle…
Yolumuz hep iyiye olsun, hep doğruya, hep güzelliğe diyoruz kalbimizle.
Yolumuzun sonu aydınlık, ferahlık olsun.
Değsin bir ömrü bu yolda yürümeye.
Arayan, soranımız olsun hâllerimizi, o hâllerimiz dünden iyi olsun her günümüzde.

Çok değil, az değil, kararında denilecek sürede ses alıp ses vermeyi bilmeliyiz her demde.
Hem de çok özletmeden, özlediklerimiz duyursun sesini, duysun sesimizi…
Sevmek çoğu zaman sadece özlemek ile yoldaş olmasın diye.
Uzaklarda yaşayanlara ulaşıp seslerimiz sevinçli, kahkahalı konuşmalar yapalım.
Çocuk zamanlarımızda kalan oyunlar gibi seslerimizle yankılanmaya hâlimiz olsun diye.

Çok ama çok uzaklara, uçmağa gidenlere ulaşmaz ki sesimizin sedası.
Ömrümüzde, gönlümüzde acılaşır yankısı.

Yol işte bu yankı varsa yokuştur.
Yokuşumu düze döndür ey tanrı.

Gebze, 12.5.2019, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 12.5.2019

OYSA BAZEN

Var oluşu sorgulamak neyse ne!
Yokluğumuz eş değilse soruda
Var mıyız, yok muyuz kimin umuru?

Çünkü bazen kaçar gider insanlar.
Bulutların altında, uzun vadiler aşıp.
Dağlar bile kavuştu, biz neden kavuşmadık
Sorusu kalplerinde kıvrılırken yılansı,
Buz koyunca üstüne sanki ölmezmiş gibi,
Kavlarını atarak, kaçar gider insanlar!

Farkımızı sorgulamak neyse ne!
Sıradanlık peş değilse soruda
Dost muyuz, düşman mıyız kimin umuru?

Çünkü bazen susar gider insanlar.
Gökyüzü maviyken de, sislere saklıyken de.
Kuşlar bile dönmüşken biz niye dönemedik
Sorusu kalplerinde büyütürken sılayı,
Tuz basınca üstüne yara olmazmış gibi,
Yüreğe umut ekip, susar gider insanlar!

Derdimizi sorgulamak neyse ne!
Çare bulmak düş değilse soruda
Yaşadık mı, öldük mü kimin umuru?

Çünkü bazen uçar gider insanlar.
Kanatları olmadan, kuşlara öykünmeden.
Bulutlar yağmur oldu, biz niye ıslanmadık
Sorusu kalplerinde yargılarken aşkları,
Köz bulunca külünde ocak sönmezmiş gibi,
Aşkları tazeleyip, uçar gider insanlar!

Gebze, 4.6.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat, 4.5.2021

OYA

Yokluğunun boşluğunu örüyorum günlerdir.
Ruhum oyalanırken ilmekler karışıyor.

Sonsuzluğun ucunda tükeniyor bedenim.
Toprağı bir duaya açmaktan korkuyorum.

Kaçınca kötücül düşler görüyorum arada
Dahası karanlığa gece zincirliyorum.

İlmek ilmek oyalıyorum elimde yokluğunu.
Hayır olmuyor, olmuyor, olmayacak!

Bu boşluk kapanmıyor, kapanmayacak!
Ördükçe sökülüyor söküldükçe büyüyor!

Gebze, 7.8.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Şubat, Mart, Nisan 2021, Sayı:167,168,169

GÜL DİLİ

Gül değil ki aranan
Gülümüzün kokusu.
Diken değil can yakan
Gülümüzün soluğu.

Dikeni bileyen tav
Gülün durulmuşluğu.
Söz tüketir dikende
Gülün yorulmuşluğu.
Gül bahar, goncası har
Yaz şiir olmuşluğu.

Solgun güle kaç dize
Kaç şiir düşer dilsiz?
Dünyanın bir ucundan
Kaç gül açar kedersiz.
Günlerde şavkıyan gül
Gecelerde adressiz.

Çünkü renktir kaybolan
Sabaha çiy gül suyu.
Doymak için bir yudum
Ağlamaya bir nefes.

Gebze, 23.1.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat Com, 10.5.2020.
( Gül Bizde Anne Ömrüdür başlıklı yazı ile birlikte)

SAÇLARIMDAN ÖLDÜM BİLİYOR MUSUN?

Yılın bu uzun gecesinde
Yoğunlaşınca yürekte ağırlığı
Dayanılmaz olunca
Ölsem diyorsun, ölsem, kurtulsam
Biter mi acı?


Denemeye cesaretin olmuyor
Cesareti sınamanın yolu değil ölüm diyorsun
Yaşamak daha zor, başar bunu, başarabileceksen
Asıl cesaret bu diyorsun.

Vuruyorsun duvarlara
Yumrukların parçalanıyor
Bakıyorsun yetmiyor
Biraz daha ölmek lâzım!
Biraz daha ölmek lâzım!
Biraz daha tüketmek acıları.

Kıyıp atmak istiyorsun
Yüreğini, çıkartmak zor geliyor
Parça parça ölmek en iyisi diyorsun.

Üstelik
Üste bedel ödeyip
Saçlarından ölüyorsun.

Ben saçlarımdan öldüm biliyor musun?

Gebze, 21.12.2006, Ünsal Çankaya.
TUNA DERGİ, Nisan, Mayıs, Haziran 2021, sayı:10






BİLDİĞİMİZ DÜŞ DİLİ

Her şeyi bilmeye yetse çabamız,
Görürdük doğruyu, gerçek midir hız.
Kendi ömrümüzün ankasıyız hem,
Uçmaya yeterdi kanatlarımız.

Sevgi bir yük olsa ömür boyunca
Herkes çok alırdı kanatlarına.
Yurt, yuva ararken dünya hanına
İnmeye korkmazdı insanlarımız.

Bilsek kuş dilini, kanat ilmini,
Gökyüzünde salınmayı günlerce.
Öğrenirdik ölümden öte ne var,
Sormaya yeterdi düş dillerimiz.

Şimdi yetmiyor.
Şimdi yetmiyor.

Gebze, 17.4.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 17.4.2021

ATLI KARINCA

Babaları taze ölen kızlara,
Atlı karınca alın, atlı karınca alın!
Dönsün dursun karıncalar
Müzik döndürsün başını!

Babası havada uçurmuş gibi,
Uçsun sevinçle yaşları.

Bir çığlık olsun coşkuyla,
Bir kahkaha ki aşk dolu!

Dönsün dursun karıncalar
Atlar şahlanı şahlanı!
Dönsün unutsun acıyı,
Baksın unutsun sancıyı!

Babaları taze ölen kızlara,
Atlı karınca alın, atlı karınca alın!
Dönsün dursun karıncalar,
Müzik döndürsün başını!

Yoksa unutamaz kızlar babaya olan aşkını!

Gebze, 30.12.2011, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 14.4.2021

Yeni yıl eskisini bile aratmasın; hepimize sevinç getirsin, kederler, acılar uzak olsun hepimizden dileğim ve sevgimle... babaları çoktan ölen kızların da yaşları duruyor biliyorum...
bir müzikli oyuncak... minicik... ama aldı götürdü beni, ne yaş kaldı ne acı... şimdi babamın beni havalara uçurup döndürdüğü yaştayım... babacığımla yaşanan o en sevgili aşktayım... özlemle.


FAYDASIZ

Neye yarar ki
Üzüldüğünü bilmek
Kırdıktan sonra?

Olan olmuş, kıran gülmüş,
Af dilense olur mu?

Neye yarar ki
Üzüntüyü bilemek
Kıran öldüyse?

Olan olmuş, ölen ölmüş,
Bağışlansa gelir mi?

Neye yarar ki
Kırgınlığı beslemek
Üzen üzgünse?

Gün devrilip devran dönmüş
Ağlayana şifa mı?

Gebze, 25.3.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 10.4.2021

GÜNEŞSİZ

İnsan yaşadığı kadar candır
Öldüğünde kara toprak.

Zamanın işi de zaten,
İnsanı toprağa karmak.

Toprağın varlık nedeni
Yokken var olanla doymak.

Ne yalan ölüm korkusu
Ne sevinçtir toprak olmak.

Ah Aykız'ım, ömrün belli
Yaşıyorken güneşe bak.

Yağmura yaşa aldanma
Onlar bitip gün kalacak.

Ardına bir isim bırak
Sonsuza dek anılacak.

Günsüz güneşsiz kalmanın
Tarihini yazmaya bak.

Yaz ki okunsun Aykız'ım!
Gün yazdığınla doğacak!

Gebze, 27.6.2020, Ünsal Çankaya
Patika Dergi, Nisan, Mayıs, Haziran 2021, Sayı:113

İÇ BARIŞ

Ölüm her anına eşlik eder insanın
Beni unutma der kalp atımında.
Ondan kaçış yoktur doğumdan sonra.

Uzun yolda yolcular uyurlar otobüste,
Çoğu kez konuşmadan bakılır sağa sola.
Pusup kalmışsa hepsi, bagajdadır sanduka.

Uçaklar kalktığında inecektir mutlaka,
Konuşmaya değmeyecek zamanda.
O da taşır bir tabutu gökteki ak bulutla.

Bir tren kaç çığlık atar son durağı öncesi,
Kaç istasyon yolcular, karşılar onu ya da?
Rayların tarrakası ninnidir sandukaya!

İnsan yolculuğunda konuşur iç sesiyle.
Gelmişiyle... Geçmişiyle... Geleceğiyle.
En çok şimdisiyle yapar kavgayı,
Şimdisiyle barış yapar sonunda.

Bütün yolculuklar yol istemez ki,
Yolsuz kalır dünya ölüm anında!

Gebze, 5.12.2012, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 23 Mart 2021

ORMANDA

Dikili ağaçların ormanlığı tevatür.
Kolay mıdır ormanlık birey olunmadıysa?
Başı dik kökü sağlam birlik olmalı önce!

Birliğin özgürlüğü çokluğun dirliğidir.
Dirlik ise kurallı yaşamaktır birlikte.
Üretip bölüşmeye hazır olmaktır orman.!

Dervişliğin zirvesi bir hırkaya bir lokma.
İnsanda töz aramak kusur, günah değildir.
Orman sadeliğini seçmek yürekliliktir!

Bunca yılda parça pinçik olup da,
Kaynayan kazana tuz olmadıysak,
Küllenen ocağa köz olmak gerek!

Yaşamaya değmeyecek ömürler,
Kaybolmayı bilmiyorsa ormanda,
Kaydolmayı ummasın tarihine!

Gebze, 26.10.2020, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, 2021 Şubat, Sayı.146

KUŞLAMA -3-

Artık şiir yazamıyor kadınlar, bütün o çocukları kendileri doğurmuş,
Emzirip büyütmüş sanki, ölüm haberlerine kanıyor yürekleri.

Hem kuşlar da şakımıyor, kentlerin tüm acısı vurmuş ki dillerine.
Tükenmiş sözcükleri, bitmiş tüm şarkıları.

Denir ki ‘Hayat kısa!’, bu saptama doğru da ‘Kuşlar uçuyor!’ yalan,
Yavrular palaz değil, hevesli ve acemi, kanatlanmaksa çok zor!

‘Sen uçuşu anımsa!’ diyordu Füruğ ama
Uçmak zaman isterdi, yangınlarsa eceldi.
Öncesiz öğrenmeli anımsanacak şeyi
Ölü kuşlar uçmuyor!

Yuvalar darmadağın, alevler ava çıkmış, avlıyor yavruları!
Dallarını, dağlarını yakanları iflah etmese tanrı!
Yararı yok kuşlara, ölen geri dönmüyor!

Ana kuşlar baba kuşlar ateşlere düştüler ve pustular.
Kuşlar ağlayamıyor, bu sancı kuşlanmaz mı?

Gebze, 21.7.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat, 7.3.2021

KADIN SESSİZ İSE NEFESSİZ DEMEK

8 Mart Sesimizi duymayanlara, bizi öldürmek isteyen tüm insanlara tarihte varız biz, emeğimiz, canımızla varız denilen gündür dünya coğrafyasında.
Tarihte 129 kadını ücret artışı için direndikleri fabrikada yakmıştır emeğini bedenini sömüren zihniyet çünkü…
O gün direnme günü seçilmiştir ölenlerin ruhuna saygı için. Onları anma günü.
Öyleyse…
Susmayalım günde, geriye döndüremesin kimse kazandığımız haklardan yana.
Ruhumuzla, bedenimizle göz önünde olmayalım istiyorlar ve o kadar açık ki niyetleri…
Dövüyor, öldürüyor, sözle, davranışla şiddete maruz bırakıyorlar her ortamda.
Kapatmak isteyenlere ev değil dünya bizim yaşam alanımız diyelim, emeğimizi hiçe sayanlara boyun eğmeyelim…
Üreten, bölüşen sevgi dolu yüreğimizin değerini bilmeyenlerden uzak duralım.
O halde…
Sessiz kalmayalım.
Varlığımıza sahip çıkalım.
Çünkü yazmıştım çok zaman önce… Ben varım!

KADIN SESSİZ İSE NEFESSİZ DEMEK

Sessizce geldiğim dünya ünü koymuş ya adıma
Hiç duyulmazdı ki sesim o çocuk çağlarımda.
Uslu dendi, hanım dendi, çalış dendi sıklıkla.

Sustum, oturdum, çalıştım, ama okudum da.
Çokça dayandım zorlara, biriktirdim öfkemi,
Umduğum aydınlık yarın gelsin diye mutlaka.

Oldu da, bunca yılın sonunda dünlerime bakınca,
Varım diyorum, sesim bu diyorum duyanlara.
Doluyum söylenecek sözlerden yana.

Söylüyorum, yetmiyor anlatmaya,
Şiir yazıp, şarkı yapıp, şakıyorum ezgiyle.
Varım, buradayım diyorum tüm dünyaya,
Her şeyimle ün saldım, sözüm bu, avazım da.

Gebze, 8.3.2019, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 7.8.2021
Üvercinka, Mayıs, Haziran, 2023, Sayı:103-104

Sadece şiir bölümü:
Gerçek Edebiyat com, 25.11.2023
Gün Dünya Kadına Şiddeti Önleme Günü.

ESKİ HİKÂYE

Rüzgârın bildiği gönlünce esmek,
Yelkene yem olmak eski hercailiği.
Okşamak sevgi için ya da gül serinliği.

Öfkesiyle fırtına, kasıp kavurmasıyla
Sırtlanır şu dünyayı düzene koymak için,
Taşımaktan yorulur, çöl olur sakinliği.

O eski hikâyeden dostu çakır dikeni,
Midas kulaklarını kuyuya sakladı der,
Alıp uğultularla paylaşır gizliliği.

Esinti deyip geçsek unutmaz bildiğini
Kuşlara da anlatır ağaç dallarına da.
Yankı olur yarlara düşerken seher yeli.

Gebze, 2.1.2019, Ünsal Çankaya.
2.3.2021, Gerçek Edebiyat com.

GÖLGELİ

(Ölümün aldığı dost anısına)

Ah rüzgâr ah!
Bırak peşimi artık saçlarımı dağıtma!
Belki kök salacağım, burada kalacağım,
Dokunmasan dalıma!

Belki savrulacağım menekşeler ağlarken
Dipsiz uçurumlara!
Belki de bulacağım sesimi yankılarda,
Aklımı karıştırma!

Ah rüzgâr ah!
Pek fena vuruyorsun yorgun umutlarıma!
İnce dallarında dur, ki yaramı sarayım
Gölgeli bir ağacın taze yapraklarına!

Dur rüzgâr esme artık!
Ölmüşüm, ağlayanım, yok figan eyleyenim!
Öylece çekip gitsem giderim yol sonuna,
Vurma karda boranda!

Gebze, 27.2.2010, Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat com, 28.2.2020.

AL BENİ DE

Haydi gidelim, çıkıp geldin ya birden
Buradasın, buradayım, gidelim,
Kalırsam yangın çıkacak yine arkandan.

Beni de al yanına, almazsan
Kırılacak faylarım.
Kalbimi çatlatacak seni özleyen yanım,
Bırakma kırılmaya!

De haydi gidelim de haydi!
Rüzgâr sonbaharı taşırken takvimlere,
Yağmur geldim iniyorum derken şimşekle,
Gök henüz kararmadan gidelim,
Gidelim karakışlar inmeden ömrümüze.

De haydi gidelim de haydi!
Bu kez unutma ellerimi ardında.
Yollarımız bağlanır mı bilinmez
Böyle bir daha, böyle umutla.
Kalbim vedalara alışır sanma,
Bırakma ağıtlara.

Gel ne olur gidelim,
Bu kez bırakma kalbimi ateş altına.
Henüz hiç hazır değilim unutulmaya!

Gebze, 10.7.2008, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 13.2.2021

GÜZEL YAŞAMAK

Son anımız gelmeden doğayadır dileğim,
Ömrümüz güzel olsun, güzel kalsın adımız.
Güzel insanlar ansın güzelse varlığımız.
İstemem yüzde güzel özde çirkin olmayı,
Anlayıp yaşamalı güzel kalmak ne imiş.

Aklım, ruhum, bedenim
Unutmasın bilmeyi, görme ve anlamayı...
Elim hep kalem tutsun yazsın olan biteni,
Ayaklarım taşısın yaşlanan bedenimi,
Şaşırmasın yönünü, bükmesin dizlerimi.

Doğanın düzenince uyuyup uyansın da
Konuşsun ağzım dilim, beynim yine düşünsün,
Bilsin yeme içmeyi, düşmesin boşluklara,
Hiç yitmesin belleğim varsın ölüm anında
Filmi en başa sarıp izlesin mutlulukla.

Sayılı gün tez biter saymaya başlanınca
Tam sayı bilinmeden her gün azalıyorsa
Her anını güzel kılmak yaraşmalı insana
Gülümsemek yaşarken acılar karşısında
Sonunda güzel varmak ömrün son atımına.

Ne kırmak sığmalı güne ne de kalbe kırılmak
Bence budur yaşıyorken tümüyle insan olmak
Budur elbet yaşlanırken insan diye anılmak
Sadece buna denir ömrü güzel yaşamak
Sadece budur işte güzellikle yaşlanmak.

Çünkü bence yaşamak her şeyi anımsamak,
Ama hep insan olup sona da insan kalmak.

Gebze, 9.12. 2018. Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Aralık 2020, Ocak 2021, sayı:167, 168

ÖLMELİ DEĞİL

Mevsim kış, güneş ısıtmıyor, ay zaten deli.
Ah sana elimle seçtiydim o gümüşleri,
Mavi alevli hani sarı benizli.

Ayrılığın bulutu gözlerimde,
Unutmadım, hiç unutmadım, yükseldiğinde,
O küçük kum saatim ölçüyor hasretimi.

Oysa sana bir çift kadeh vermeyi düşünmeliydim.
Aşk şarabın bir yudumun sen içseydin ölüme,
Son yuduma can verseydim kan diye şiirime!

Gitmek dediğin ne, ayrılık da ne?
Kalıp da sevmeli ölmeli değil!

Gebze, 12.1.2006, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat, 28.1.2021

ÖLÜMÜNE GURBET TÜRKÜSÜ

Onların Yerine dilekler için.
Gün gelir insan köyündeki çakırdikenlerini bile özler.

ÖLÜMÜNE GURBET TÜRKÜSÜ

Bir gün dönecekler diye umulan
Kimseler dönmüyor köyüne gayri.
Yaşam gailesi, ekmek parası
Kazandığı yerde ölüyor erler.

Köyünde birine düşerse gönlü
Kızlar bile ancak ölünce döner.
Ömrü bağladığı gurbetten ise
Ölse bile hasret kalır köyüne.

Gelenek ki gelinlikle yollarken
Kefen giysen orada kal demekte.
Yakılan ağıtlar türküleşir de
Bilirim o kızlar dönmez köyüne.

Ay kızım bildiğin hâl böyle işte
Çayırı çimeni boşa özleme.
Yaylası dağı da yıkılsa bir gün
Yerin olmayacak bir karış bile!

Gebze, 27.1.2021, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 27.1.2021

GÜNSÜZ

Güneşin çekildiği
Belliydi ürperişinden.
Üşüdüğü titrek ışıklarından.

Işıklar bulutların aklındaydı,
Çarpıştığında,
Alev almadan ağdılar.

O an korkunçtu.
Korktu gerçekten gerçek.
Çığlık çığlıkla yarıştı.

Ah işte!
Ay da kayboldu!
Ay da!
Ay!

Gel de üzülme Aykız!
Gel de ağlama şimdi!

Aysız kalmanın tarihi
Güneşsiz solmaya eş!

Gebze,7.12.2009, Ünsal Çankaya.
Patika Dergi, Ocak Şubat Mart 2021, Sayı:112

KIŞ KONUĞU

Kış gelir yüreğine ellerin buz kesilir
Çaresizce üşürsün, üşürsün, titrer için!
Ne yarının kalmıştır ne yarına düşlerin
Kışa konukluk ise yaşamın simgesidir!

Tunalı'dan sohbetle inerken Kızılay'a
Heyecanıyla artan sevgiler tükenmiştir.
Elden ele geçerken yırtılan torbasıyla
Kebaplık kestanenin sıcağını özlersin.

Özlersin, dünya hali, nice yaşansa ömür
Film sarılmaz en başa, ama sarılsa dersin.
Kurduğun hayallerle büyüyen umutların
Ömrünü bir kez daha aydınlatsa dilersin.

Beklendiğini bilmez özlenerek beklenen,
Kimseler koşup gelmez yılların ötesinden.
Yollar çoktan ayrılmış dünyalar ayrılmıştır,
Konukluğa son verir aman bilmeyen ölüm!

Gebze, 23.10.2020, Ünsal Çankaya.
Tuna Dergi, Ocak, Şubat, Mart 2021, Sayı:9

https://open.spotify.com/episode/6fXdC6eOZdjq5G7WBN1IVK

BEN AĞUSTOS BÖCEĞİ

Karınca çalışırken çalışmıyor sanılan
Dalgacı bir böceğim arada şiir yazan.
Dünya başımdan aşkın filan falan demeden
Pasaportsuz çıkarım hayal gezilerime.

Göçmen kuşlar misali vardığım onca ülke
Kucaklamış herkesi, dönmüyorlar geriye.
Konarsam yurdum olur, ah sılam diyenleri
Turna sesi avutur uzak geçmişleriyle.

Pek şanlı bir tarihi okurken kıyısında
Osman Paşa destanı canlanır belleğimde.
Ne atlarım yorulur ne bölünür şehirler
Akmam demez ki Tuna, eşlik eder eşkine.

Sınır ve yasaklar yok, balıkların peşinde
Özgürce dökülürüm derin sakinliğine.
Çırpınır Karadeniz, inanmaz bu dönüşe,
Taşır akıntısıyla boğazlardan Ege’ye.

“Öl Ağustos böceği, karınca yesin seni!”
Dediysem de gam değil, o eski şiirimde.
Ağustos’la yaşarım, ömrüme kış gelmeden
Süzülür tuz olurum parlayan gözlerime.

Gebze, 6.5.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 7.1.2021

ZOR DEĞİL BİR DİKENİ ÇIKARTMAK

Kanıyorsun, görüyorum, kanın sızıp, ortaya dökülmese de.
Ne zaman battığını bilmediğim bir batağın içinde, bir diken, tam kalbinde.
Bu nasıl bir dikense, kanırıyor içinde, böyle, kendince, kanatıyor yaranı, iyilik görmeyince.

Bu diken, içindeyken çürümüş, anlıyorum, bu dikenin zehri yüreğine yürümüş.
Diline dur, diline sus denilmiyor, yıktığı köprülerde geçilecek yol bırakmıyor, ileniyor, zem ediyor kötülük zirvesinde, insanı ezip geçmek isteğiyle. Oysa ezilip geçilecek yürekler ince.
Kırılıverecekler, kırılıverecekler günle birlikte.

Sus, dinle, bir kez olsun kötü söyleme! Bir kez siliniversin kin ateşleri, sönsün.
Sönsün de yürekler yeniden bir araya geldiğinde sönen yangınları tazeleme., yelpazeleme!
Yelpazele, savur küllerini, savur ellere, saçılıp gitsin ötelere, kaybolsun esen yelde!
Dostluklar vefa bekliyor ömürde, hem şiirle doğan dostluklar her an tazelenecek demde.

Sevgi emek ister diyor o hikâye, o film, o filmdeki unutulmayan replik. Dikenlerini sök yüreğinden!
Sök at, yok olsun zehriyle. Yargılamalar yükü herkesin kendine, her yürekte kendince.
Zor değil bir dikeni çıkartmak. Yeter ki iste!

Gebze, 20.3.2007, Ünsal Çankaya
27.12.2020, Gerçek Edebiyat com.

DOĞA ÖĞRETİR

Neferge deriz
Dalında bırakılan
Meyveler için

Kurtlar kuşlar yolcular
Uçar göçerken yerler.

Gebze, 28 Ocak 2020, Ünsal Çankaya.
Ekşi Sözlük- Neferiye sözcüğü altında.

Nefer, Nifirge, neferiye, Nifirne dahil her yörede adı başka...
Daha çok üzüm bağında, bağ bozumu sonrası bırakılan ya da ikinci ürün olarak çıkan seyrek salkımlar için kullanılıyor.
(Haiku sonrası yedili iki dize eklenecek tankalar gelir ve sonra dahası da var bu şiir türünün.
Bir deryanın kıyısında güzel haikucuklar tutuyorsak av yasağına giren boyuttaki balıklar denize, ırmağa, göle geri atılır, büyüsün, avlanacak hâle gelebilsin diye.
Bazılarının değil kalanların hepsinin tam haiku olduğu daha iyi görülür o zaman.
İyi bir haiku nazire yazdırır genelde. Ben onu öyle değil şöyle söylerdim dedirtir en azından.)

YARGI - SIZ

Yazılmıyor yazmayınca erenler!
Yürek anlamıyor öldürmek için;
Büyüten kararı yazan kalemi,
Emirle tutana yargı denmiyor!

Dara çekmek için yaş büyütenler;
Emir kesemiyor demiri niçin?
Tarih bir çocuğu astılar derken,
Adınız yok sizin, Erdal ölmüyor!

Gebze, 15.12.2013, Ünsal Çankaya
Facebook Sayfamda.

BOŞLUK

Su sızdıran bir testinin boşluğuna doluyorum,
Boşluğuna, avuç içinin.
Gölgeler uzanıyor yarınıma, güne, geceye.
Sığamıyorum sensiz, anlamıyorsun!

Bir balonun içine doluşan ezginin hoşluğuyla,
Yokluğunun omuz başına geliyorum yıllardır.
Şarkılar eksiliyor içimden, sözler yitiyor,
Müziğim bitiyor, duymuyorsun!

Maskelere gizlediğin anlamsızlığa çarpıyor yüzüm,
Kaç dilde solduğunu anlatmaya üşeniyorum.
Yine de yüreğimi veriyorum yalnız gününe, almıyor,
Ardından bir yaşam daha veriyorsun, biliyorum!

İçim tersine döndürülmüş kaplumbağa çaresizliği,
Özlemin doluyor kabuğuma, dönmeye gücüm yok.
Esse diyorum, gürlese, yağsa, dönerim elbet,
Rüzgâr duruluyor birden, içimde öleceğim!.

Korkuyorum, soluğumun her zerresi bir hançer ciğerime,
Yılanlar atıyor kavlarını, dağlarım yıkık, ırmağım taşkın.
Parmakla sayılsa da mutlu günler yaşadım, yaşamalıyım.
Bu belki son baharım olacak, unutulmaz, son, aşkın!.

Uzanıyorum toprağına, telaşımda serçe şenliği,
Dağılıyor elimde yokluğunu imleyen boşluk.
Toprak bu, nasıl da biliyor yaşam emen testiyi.
Çözülüyor hecede sensizliğim, çözülüyor ölüme.

Gebze, Nisan 2006, Temmuz 2020, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2020, Sayı.167

YURTTA YOK DÜNYADA YOK

Sınır komşular
Bölündükçe bölündü
Paylaşım kanlı!

Boşalan kentler
Yaylasız kalan köyler
Mülteci kampı!

Artar üzgünlük
Dünya barış gününde
Savaşanlar çok!

Ülkemiz aynı
Her günü gamsız olan
Siyasi körlük!

Barış umudu
Dilden, dinden geçmiyor
Orta Doğu'da!

Yaşanabilse
Kutlanırdı bir tek gün
Savaşsız diye!

Divriği, 1.9.2014, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Kasım 2020, Sayı.167

GEMİ BENİM NUH TUFAN

Nuh peygamberdi, gemi benim, tufan sen
Bir türlü bilmediğin bu.
Nuh peygamberdi deyip öteye hiç geçmedin.
Yıktığın kalelerin altında kalacaksın,
Yaktığın gemiler batacak elbet!

Hep buradayım, ay aydınlık, su berrak, gün ışıklı.
Gün ışığım aydınlatacak karanlığı sen değil!
Gör, görmüyorsan gönlün kör, gözün değil,
Özründen değil!
Değil, varlığınla yokluğum eş değil, hiç değil!

Balçığa bulanmış senin her yerin,
Balçık ellerinden yüreğine bulaşmış,
Balçık ellerinden ciğerine ulaşmış,
Sıvanmış duvarlarının içine.
Akıyor damarlarının içinde.
Bulaşmaz ki güneşe, sıçratma çirkefini!

Özün salgılandığın özesidir çamurun
Yoğrulduğun teknesi,
Doğduğun, doğurulduğun!
Ezbere okuduğun sözlerin insancıl değil,
Kalbin sokulgan değil.
Kör dikenin, kel köpeğin,
Baldıranı aşan zehrin dokunulmaz değil!
İçine ördüğün kalelerin saklamaz karanlığını,
Savuşturamazsın aydınlığımı.
Dokunduğunda yanarsın!

Aydınlığımdan bilirim!
Ay aydınlığında yüreğim, gün bilincimde,
İşte şurada apaydınlığım, şurada peygamber sabrım,
Nuh der ardından peygamberdi diyebilirim,
Bildiğimce Eyüp de peygamberdi diyebilirim!

Nuh dediğin inadın biliyor Eyüp sabrımı,
Keskince bileniyorum, ilenmiyorum ahımdan,
Ömrümü verdiğim adalet hesabıyla gelecek,
Bilmediğin bu, bilmediğin bu, bildiğin değil!

Algıladığın özüm, algıladığın gözüm panzehirimdir,
Nuh peygamberdi der, ötelere geçerim.
Tufan sensin, gemi ben, yıktığını yapacak olan benim.
Sen bildiğime bilmediğim diyemeyensin!
Ben bilmediğimi bilmiyorum diyebilirim,
Nuh peygamberdi diyebilirim!
Peygamberdi çiçeğim!

Unutturmaya çalıştığın büyülü çiçeğim.
Özüm büyülü diyebilirim, büyüdü diyebilirim.
Büyüdü sabrım, uyutmayı başaramadın!
Varlığım etki alanında değil,
Yıkılası mahpuslarında değil!
Büyüdü sabrım, uyutmayı başaramadın!
Al çık, bal çık, benim oyunumda yer yok sana,
Saydım, saydım, saydım, sen çık, ben değil!

Gecelerin gecesindensin, bilmece kuyusu, karanlığın koyusu!
Gecelerin harman senin, savrulup hecelerle dökülen zehirlerin
Sökülsün kerpiç kerpiç, dökülsün çamur saman, sıyrılsın ateş,
Seyrelsin duman, boğulsun duvarında bacaların,
Ulaşmasın gökyüzüne, tükensin!

Bal çok, bal dilim, arı dilim, saf gülüm,
Arınmışlığım ezel, arınmışlığım ebet, her yanım ışık,
Her yanım ay, her yanım aydınlık, her yanım gün güneşlik,
Tufan öncesi yapılan gemi benim!
Yıkıp geçen sözlerini dilime değdirmedim.

Bildiğim hep iyilik hep güzellik hep doğruluk, gerçeklik.
Hepsini sonuna dek insana böleceğim.
Bilmediğin bu, bilmediğin bu, bildiğin değil!

Gebze, 16.6.2008, 25.11.2020, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 10.12.2020.

BİTSE ARTIK CENAZEYE TÖRENLERİN RESMİSİ

Bitse Artık Cenazeye Törenlerin Resmisi
Çocukluğuma dönsem, görmesem bu günleri
O küçücük kentimin daracık sokağına.
Oyunlar oynamaya, elbet, yaşıtlarımla
Dönsem çocuk saflığa, en gamsız yalınlığa.

Sabahları andımızla başlasak yine derse
Rolümüz olsa rontta, şiir olsa sesimiz.
Bayram diye coştuğumuz şekerleriyle gelse
Çocuklara armağan hep Nisan'dır, bilinse.

Cumhuriyet dense yalnız bayramı kutlamaya
Spor bayramlarımız Samsun'dan çıksa yolla.
Unutmasak 'On Kasım'da' vatanı kurtaranı
Nisan çocuklarından tek yaş o gün süzülse.

Olmasa her gün böyle ülkenin her kentinde bir cenaze töreni
Anaların bağrına kor ateşler düşmese.
Tören yürüyüşünde, marşın cenazesinde taşınmasa tabutlar
Tören giysili erat barış şafaktır, bilse.

Ne çok cenaze marşı, ne çok ağıt var oysa, ecel ile ölüm az.
Kan kan ile yunamaz, kandan beslenen onmaz, yazılsa yüreklere.
Bayram gül ile olur, gülmekle olur bayram, yeşerse bilinçlerde
Tören giysilerine renkler kelebek olsa, gönlümüz hep gönense.

Gebze, 4.3.2016, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat.com, 11.3.2016

KUŞLAMA -2-

Şuraya bir kuş koyalım şakıyan, oğulları asker olan annelere teselli,
Onları sağ görünce yaşanacak sevince eşlik diye!

Şu martının çığlığını silelim, annelerin gözyaşıyla beraber,
Oğulları el almasın, tüm çocuklar okusun, yaşasınlar sevgiyle.

Şurdaki kuş havalansın, şiir yazan kadınların şiirine konsun da,
Yazıldıkça güller açsın, hasetlensin bülbüller, sığmasın kafeslere.

Toprak sıcak, dal yeşil, gökyüzümüz masmavi olacaktır o zaman.
Olmasın mı bir daha, dolmasın mı maviler umutlara?

Olsun, hem de çabucak olsun!
Kızlar, oğullar gülsün, sevinsin anneleri!

Gebze, 21.7.2019, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Aralık 2020, Sayı:144

SAĞLAMA

Buralardayım diyorum. Buralardayım!
Yaşam izin verdikçe yıllar uçup gitse de.
Buralardayım. İçimdeki üzgüyle!

Oysa sevinç doluydum bir zaman.
Gamdan haliydim haliyle.
Mutluydum, umutluydum, uzaktı güz.
Yenilmezdim acılara, savaşırdım yüzde yüz!

Özgürce yaşamalıyken birden sınıfta kaldım.
Derkenara yazılmadan bir kenara atıldım.
Özgürlüğüm için değil kaldığıma ağladım!
Silkindim kimi zaman umut dağları yığdım,
Kar yağdı üstlerine çığlar altında kaldım.

İnsanca duyarlıydım, şefkatliydim içimle,
Sıcaklık bekliyordum elimi verdiğimde.
Buz kesince düşlerim kahrettim gecelere,

Üzüldüm gözlerinin aysız kalmışlığına,
Günlerinin umarsız hesap kitaplığına.

Gözleye gözleye göz göz oldu yaram da
Ne merhem sürmeye vardı uzandığım el
Ne gördü ateşimi ateşine köz diye,
Külümü karmaya gelen olmadı!

Artık gamsızlığı buldum inanması zor.
İnsan yaşlandıkça bencilleşir diyorlar.
İçimi çarptım dışımla, toplayıp böldüm anlara.
Baktım ki çıkanlarına kalan sav sözler doğruymuş!

Gebze, 27.12.2012, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 14.11.2020

GÜZ DE GEÇER

Tamam, sarardı doğa, olan oldu,
Gelen geldi, geldi sonbahar.
Anladık, yağmurundan, yaşından.
Ayazından anladık.

Anladık, ölüm de var.
Toprağa düşüyor canlar,
Düşüyor sarı yapraklar kadar.

Ama toprak olamazlar.
Hepsi gazel değil çünkü,
Ölüm güzel değil çünkü,
Güzel değil gördüğümüz rüyalar.
Bazısı çok üzer bizi,
Üzer tüm karabasanlar.

Anladık işte, arkasına kar yağar.
Ama her güz içine bir yeni bahar saklar.
Her kış kar altından canlanır yeni bahar.

Öyleyse, olan olsun, gelen gelsin,
Varsın düşsün, sararıp solsun yapraklar.
Bu güzün içinde benim canım var.
Benim umudum var, sonsuza kadar.

Gebze, 3.11.2015, Ünsal Çankaya.
3.11.2020, Afyon Kültür Sanat com











PASTIRMA YAZI

Şiirlere sığmayan
Güzlerin biten günü
Nara değmeli.

Sonbahar yağmurunda
Islak ve üşümüşken
Nar ağaçları.

Damla damla süzülen
Kan kırmızı suları
Toprak emiyor.

Nar günü har günüdür
Nice sert esse rüzgâr
Yazdır dostlar, yanmalı!

Gebze, 25.10.2020, Ünsal Çankaya.
28.10.2020, Gerçek Edebiyat com

HİÇ SEVDİN Mİ?

Boşa mı çabaladı sen de onu sev diye
Onun sevdiği gibi ve bir kerecik olsun
Son nefesinde söyle; mutlu ölünsün diye.
Bekliyor…
Bu şiir eksik kalacak duyulmayan sevgiyle!

Hep boşa mı bağlandı, yalvardı, gelse diye
Güneş bile duymadı ki gölgenin hükmü olsun
Ah ölüm var dünyada, her şey anlamsız işte!
Bekliyor…
Bu şiir eksik kalacak gelinmeyen günüyle!

Eğer hiç sevmediysen artık seveyim deme
Yaklaştığı son demde neden pişmanlık olsun
Vazgeçiyor sevginden, bari sen yanma diye!
Bekliyor…
Bu şiir eksik kalacak savrulmayan külüyle!

Bir bir soluyor renkler bilsen yıllar geçtikçe
Dur, yokla yüreğini varsa orda, aşk olsun
İstersen susma yine, zaten küle döndüm de!
Bekliyor…
Bu şiir eksik kalacak söylenmeyen sözüyle!

Gebze, 4.6.2009, Ünsal Çankaya.
Tuna Dergi-Viyana, 2020 Ekim, Kasım, Aralık , Güz Sayısı, Sayı:8

YAŞASIN CUMHURİYET

Sonsuz olsun Cumhuriyet
Hep var olsun var olası
Onunla geldi hürriyet
Kutlu olsun hepimize.

Yaşasın ve yaşansın hep
Hürriyet içinde kalsın
Güzelim cennet ülkemiz
Cumhuriyet’le emanet.

Bayram yalnız buna denir
Unutmasın tüm aymazlar
Hesap sorar unutandan
Toprakta yatan atası.

Gebze, 28.10.2010, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür sanat com, 20.10.2020.

Küçük çocuklarımız gelir şiir ister bizden.(En azından benimki zamanında öyle yapardı )
“Cumhuriyet bayramı için bir şiir bulmam gerek, kimsenin bilmediği, anne-baba yardım edin” der.
Çocuğunuz size böyle dediğinde elinizde ona verecek bir şiiriniz olsun.
(Benim her yıl her özel kutlama haftasında ona verecek bir şiirim oldu)

Şiirim geleceğimizin umudu çocuklarımıza armağan olsun.
Hepimize kutlu olsun.
Biz elimizden geldiğince yaşatıyoruz.
Çocuklarımız ve çocukları ve çocukları da en az bizim kadar Cumhuriyet’te nefes alsın.
Çocuklarımız, çocukları, çocukları… da Cumhuriyet’le yaşasın.

KUTLU OLSUN DOĞUMUN

(Canım ağabeyimin aziz ruhuna.)

Yaşadığın kadar mutluyduk senle,
Gülüşün sevdiğim yaşın kalmadı.
Kutlamaya dilimde söz çok ama,
Arayıp duyacak sesin kalmadı.

Yaşarken ömrünü çaldılar senden
Gönlümüzü viran ettin giderken.
Niye uydun ecelin çağrısına
Gittin bizden gayrı yasın kalmadı.

Giden canlarımız hoş tuttu seni
Kalanların özledikçe kavruldu.
Özlemine derman salaydın ordan
Avunurdum belki, özüm kalmadı.

Gebze, 20.10.2020, Ünsal Çankaya
Onun ve benim facebook sayfamızda.

NÜKLEER YANIK

Ah Hiroşima
Ağustos parçalıyor
Atomlarını

Kız çocukları
Büyümüyor ki artık
Nazım'dan beri

Şekersiz kaldı
Dünyanın çocukları
Paylaşmayınca

Pamuk helvalar
Alevinde kavruldu
Yaz ateşinin

Nükleer yanık
Ünitelerimizden
Dehşet öyküsü

Ohta nehrine
Atlayan da ölüyor
Atlamayan da

Biten savaşı
Bir susuzluk heykeli
Anımsatıyor

Ağustos sonu
Veda ederek giden
Böcekleriyle

Susmalı birden
Yazın bittiği gibi
Bitmeli akşam

Gebze, 19.8.2014, Ünsal Çankaya.
Üvercinka, Eylül Ekim 2020, Sayı:71-72

SARARINCA

Sonbaharın suçu yok, yağmurların da.
Kaç mevsimdir gökyüzü is doluyor,
Nefes alamıyor insanlar ve ağaçlar.

Bu yüzden düşüyor sarı yapraklar.
Güzün avucunda ölüyor kuşlar.

“Hayat kısa, kuşlar uçuyor!” dese de şair,
Unutmak derin kuyu, anımsamaksa sudur.
Ne uçmak unutulur ne anılar aslında
İçilmeli suyumuz bellek isle dolmadan.

Ama insan unutkandır, unutkandır tüm kuşlar
Maskesizdir ne yazık serçeler, kırlangıçlar.

Doğa doğup her bahar doğursa da kendini,
İnsan bir kere doğar, yaşarsa bir kez yaşar.
Umutları, anları anımsanıyorsa var.

Unutuşla yok oluş karındaştır varlığa
Çünkü yokluk yoksulluk kapı açar ölüme
Ağlatır insanları. Cabasıdır ağıtlar.

Gebze, 14.11.2017. Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 7.10.2020.

GÜNEŞTEN İADE

(ŞİİRLE D'İNLEYENE)

Alfabeyi öğrendiğinde
Ne çok tümce biriktirmiş içinde.
Tüm suskunluğunu söküp kökünden
Şakıdığı 'Bülbül Ağırlığı'nı dinledik şaşkın.

İyi saklamış ‘Harfleri', tümcesinden saklamış yüreğine,
Ödünç almış her birini, dokumuş ince ince.

'İadesi İçindir' dediğiydi içindeki ipeğin.
Dokunduğu yerlere değil, dokunmadığı ellere.
Dağıttı bir zaman sonra inleyen şiirlerle.

Anımsadıkça fotoğraf karelerine hapsedilen yüzleri,
İnsanın içine dokunan yüz yıllık kederleri
Bu kederle gülümseyebilmeyi, renklerin soluvermesini '
Öylesine' diye başlayıp anlattı isteyene.

İğde kokularıyla koşulan 'Denizler Ötesi'nden
Denizler ötesine 'Kırık Ses'ler yoğunlaştı sesine.
Soluk mavi bir gökyüzü altında
Özlemi arttıkça arttı, aynı güneşte kavrulup,
Farklı tuzdan derine işleyen serinliklere.

Çalmazken kimseden sevinç, kaybetti kalbindekini
Yağmuruyla yıkarken o 'Mavi Gece'leri
Yalnızlık dökülüyordu boş 'Eller'ine.

Bir "Beni sev!" saklasaydı keşke dağarcığında,
Bir "Seni seviyorum!" diyebilmek, ipeksi bir güneşe.
Aynı denizin sevgiyle okunduğunu bilmek bir de.

'Yanılgı'lar vurgunu, 'Kendinde Kalan'ın rengiyle
İade etti tüm sözcükleri 'Harman' zamanı,
'Kankalem Resimler'in 'Ahşap Sessizliği'ne.

Şimdilerde hırkasını sırtına çekti, bulutları özlüyor
Ve haikular yazıyor salyangoz sessizliği, işçiliğiyle.
İzi kalacak gümüşten, izlemeyi bilene.

Öyleyse, 'Sözcükleri yeniden gözden geçirelim',
Onun hep yaptığı gibi, tuzumuz olsun denizine.
Şair gönensin diye, hem de şiiri ölmesin diye!

Gebze, 25.8.2008, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Eylül 2020, Sayı:155

TEREKE

Evvelden ahire bir Neşet Ertaş
Türküler bıraktı sazın ustası
İnsanlık bıraktı
İnsan olana.

Gebze, 25.9.2012, Ünsal Çankaya.
Facebook sayfamda.

RAHAT UYUSUN.

SÜRÜNEN GÖLGE

SÜRÜNEN GÖLGE

Gölgem dile geldi ve güneşe çıkma dedi,
Sensiz hiç bile olsam sakın ha küçümseme.
Peşinde sürünürken dermanım kalmıyor ki
Kaçıp giderdim yoksa özgürlük ülkesine.

Sabahtan başladığın o bitmeyen koşuda
Öğleyin nefes alsam,
Tükeniyor nefesim akşam karanlığına,
Ayağına sarılıp dalıyorum uykuya.

Sonsuzluğa varacağım sansan da
Yaşam değil kazandığım seninle,
Yaşam değil kazandığın senin de,
Hep ölüm, hem her gece.

Güneşe çıkma artık, boşuna umut verme,
Bulutta solarken gün ay yansılar keyfince,
Tükenir gölge ömrüm tüm aysız gecelerde.

Anla artık olanı, bensiz sen de bir hiçsin,
Benimle yaşıyorsun, öleceksin benimle.

Gebze, 9.1.2019, Ünsal Çankaya.
18.9.2020-Afyon Kültür Sanat com
Sarmal Çevrim, Kasım -Aralık 2020, Sayı:18

BUGÜN DOKUZ EYLÜL

adın izimdir
adın bizimdir izmir
sana selam olsun

önceki kadar “gavur”
tarihin kadar umutsun
sen eylülde hep dokuz,
karanlıktan kurtuluşsun

yüreğin izimdir
yüreğin bizimdir izmir
koy yüreğini ortaya
sımsıcak bir güneş doğsun

aynasını çaldırdı halkım
belleğini yitirdi sonra
aç yüreğinin kapısın
ışığın yüzüne vursun
yüzün ışık olsun izmir
ışığın bizim olsun

ıslık çal, ıslık çal, ıslık çal izmir
çoban ateşleri dolsun dağlara yıldız yıldız
sesin edirneden ardahana yine duyulsun
yine umut ol halkıma, dağılsın hüzün,
aynamız ol bizim izmir,
aynamız olsun yüzün
yine dokuz olsun eylül
her gün dokuz eylül gibi
eylül bayram olsun izmir
bayram bizim olsun

Gebze,9.9.2010,Ünsal Çankaya
Afyon Kültür Sanat.com

PAYLAŞILMAYANA ZEYL

İnsanın kederi dağılır,
Kaderi dağılır,
Paylaşılınca
Yakınında kim varsa.
Ölümü dağılmaz,
Yanında dünya olsa da.

Ölüm toptan, tüfekten olsa
Cinayetle, vadeyle gelse
Gelenin varlığı kesindir
Olması mutlak.

Aşk yaşamdır ve uzaktır ölümden
İki gönlü yakıyorsa aynı dem.
Meşk de öyle, hoş gönülle hoş olur.
Dağıtılır bin duygusu yaşamın
Paylaşmaya kalbimizle hazırsak.

Yalnızlık dahil buna,
Hiç bencil olmayanla.

Oysa ölüm bencildir.
Haristir varlığıyla.
Tutkundur canlılığa,
Paylaşmaz kaptığını,
Olup olanı götürür
Karanlığına.

Gebze, 17.11.2019, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 4.9.2020.

ÇINARLARIN ÖLÜMÜ

( Y. Kemal, F. Otyam, M. Başaran, Tarık Dursun K, A. Sayılır, O. Akbal anısına)

-1-

Ülkenin dev çınarları
Birbiri ardına yıkılıyorlar.
Güzel atlara binip, güzel ülkelere gidiyor
Sevdiğimiz insanlar
Gidiyor, bir daha gelmiyorlar.

Güzel ülkeler diyorum, gülümsüyorum
Aslında buna hiç inanmıyorum.
Gidip dönen de olmadı, dönüp öyküleyen de
Bizim tüm bildiğimiz bu dünyada ölüm var.

Her ölenin ardında kalıp tümcelerimiz
Onlar nereye gitse ışıkları bizimle
Bütün çınarlar gibi kalbimizde yaşarlar!

Ah o güzel insanlar umutlanmayın
Sözümüz sonsuza kadar değil, umudumuz sonsuza
Kalbimiz sizi ancak ömrümüz kadar saklar.
İyi ki hep yazdınız, yazıldınız kitaba
Bir okuyan oldukça varsınız sonsuzluğa.

-2-

BU ÖLÜMLER İÇİN SAPTAMALAR

İlk saptama: Som damardı hepsi, vermeden son nefesi,
Aydınlatıp bizleri, aydınlığa aktılar.

İkinci saptama: Yalnız bir tuhaflık görüyorum hepsinin gidişinde, çok sakar bu çınarlar!
Ölüm öncesinde başlıyor olmalı o belleğin yitimi, hayatı ellerinde tutamıyorlar sanki.
Dünyayı, insanı bunca çoğaltıyorken kendi hayatlarını nasıl kaybediyorlar?
Haberlerde anlatım şu: "Nefes darlığı, kalp yetmezliği bir araya gelmişti. Tıpta çare tükendi, elden bir
şey gelmedi; Hayatını kaybetti!"

Üçüncü saptama: Madem yaşayacaklar, unutmayalım, iyice saklayalım kalbimize gireni.
Gün gelir, bulurlar da izini, götürürler yerine vefasız kalbimizi!

28. 8. 2015. Gebze. Ünsal Çankaya.
Sunak Dergi, Temmuz 2016, Sayı:46

( Yaşar Kemal anmak için yazdım, dergi isimleri kendince açıklamaya çalışınca Yahya Kemal anılmış oldu basılı halinde.)

KORONAYA RAP ATMA

Dağlardan denize iniş yeşilin ellerinde,
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Kıvrım kıvrım dolanan yol uçuruma kardeş mi?
Hayde hayde bu yana, yok olasın korona!

Karadeniz dalgasına kapılırsa sesimiz,
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Çeliğe mi döner gelir yankısı türkülerde?
Hayde hayde bu yana, tez ölesin korona!

Koyuldukça koyulmuş laciverti suların,
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Bulutlara çıkıp çıkıp sert inişi ondan mı?.
Hayde hayde bu yana, yok olasın korona!

Horona kalkan ayaklar kömüre de iniyor,
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Fındığından, çaya kadar toprağa dokunmaz mı?
Hayde hayde bu yana, tez ölesin korona!

Öfkesinde hoyrat olan sevdasında solsa da,
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Kavşak suyu içenlerin gönlü orda kalmaz mı?
Hayde hayde bu yana, yok olasın korona!

Karadeniz söyle bize suların yorulmaz mı?
Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!

Rap atmaya kalksa gençler, yaşlılar darılmaz mı?
Hayde hayde bu yana, tez ölesin korona!

Hayde hayde bu yana, gelemesin korona!
Hayde mesafe, maske, toplaşalım horona!

Gebze, 10.6.2020, Ünsal Çankaya.
Ekin Sanat, Ağustos 2020, Sayı:154

KARANTİNA GARANTİYSE

Gün ortası güneş almalı insan
Sabahın mahmurluğunu üstünden atıp
Gecenin esrikliğine prim vermeden.
Sevinçler taşımalı ki odalarına
Duvarlar ve tavan büyüklenmesin
İsteyen bölüşsün sevdiği ile.

Çünkü herkesin gecesi kendine artık
Kederi ve mutsuzluğu kendine.
Çünkü herkes bilmiyor çoğaltmayı umudu
Çoğaltıp da koymayı kederlerin önüne
Herkese dağıtmayı çıkan seher yeliyle.

Bir türkü uydurayım bilmezlerin yerine
Ezgilenip ırlansın ninniler niyetine.
Çünkü uyanmak çok zor karabasan bastıysa
Uyutmak daha da zor masal öğrenmeyeni.

Esme bre deli rüzgâr gönül hoş değil
Gönlü hoş eyleyen günler tükenmiş.

Karanlığın elleri uzanıyor her ana
Günler ve gecelerin farkı güneşte değil.

Karanlığın elleri uzanıyor uzaya
Uzay bile hem uzak hem de boşlukta değil.

Anasının ninnisini zaten unutur çocuk
Masal masal matitastan geçmediyse gecesi
Irladığı ezgi der ki annem, gönlüm hoş değil.!

Gebze, 16.4.2020, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Temmuz 2020, Sayı:139

AĞUSTOS

İşte Ağustos!
Ortalıkta böceğinin sesleri,
Kendisinin yarı ömrü kış!

Gebze, 2.8.2020, Ünsal Çankaya
3.8.2020, Gerçek Edebiyat Com

SENET SEPET İŞLEMİYOR ÖLÜME

Kimi zaman azımızı çok sayarlar, pek gönenir gönlümüz.
Dilşen, bir şe'n, gülşen olur gülistan ve bağımız.

Kimi gönül kördür gözden, gonca sürse her dalına dirimiz
Onu değil bağban ister yaprağımız, dalımız!
O nobrandır, evvel eski, değer bilmez yediveren gül olsak,
Kırılır dalımız, solar gülümüz.

Bu dünyanın bir sonu var arza düşen can için,
Bazen erken diyoruz ya geç olan da bitiyor.
Yaşlı, hasta sırasıyla olmuyor ki gidişler,
Vade uzatmıyor ecel, çok sırasız alıyor!

Doğmayı istemediysek bile ölmek ömür borcumuz.
Malın mülkün hükmü dersen ancak dünyada geçer,
Öteye gitmiyor gram, atlas kefenler cepsiz!

Kalmayacak, biliyoruz, kimse sonundan sona,
Kalmayacak yine kimse sonda taşsız, topraksız!
Azımızı çoğa sayan gidince çok yakacak,
Çoğumuza göz dikenin vadesi de dolacak.

Yaşamın çarkı dönüyor doğum, ölüm arası,
Sayılı gün tükeniyor, tekrarı yok, biline!

Gebze, 10.2.2020, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat Com, 11.7.2020

DEDİKODU

Ortaköy'de kediler var,
Kuyruklu ve bıyıklılar.
Martılardan balık çalıp,
Caka için sokaktalar.

Ama hepsi entel kedi,
Beğenmezler kimseleri.
Bir de çapkın erkekleri 
Ah nasıl da havalılar.

Sırnaştılar koklaştılar, 
Öpüşüp, utanmadılar.
Gittim yüzüme baktılar,
Çağırdım, tınlamadılar.

Epeyce kirliydi hepsi.
-laf aramızda ama- 
Duyup alınmasınlar!

Gebze, 1,12. 2009, Ünsal Çankaya
27 Haziran 2020, Gerçek Edebiyat . Com

EMİRDAĞIM

Sana emanetim her yıl artıyor
Ecel geldi diyen gidip yatıyor
Hepsine iyi bak, onlar senindir
Sevdiklerin köyümüze dönüyor

Emirdağım kollarını büyük aç
Gölgeni kaçırma üzerlerinden
Yazına pınar ol, kışına yorgan
Aç susuz kalmasın, üşümesinler.

Emir Baba ta zirvende ad almış
Eriyen karların pınarda donmuş
Derdi hoş olası sevdiklerimin
Özü toprağında, bize köz kalmış.

Avucumda yarpuzların kokuyor
Anılarım pınardan su içiyor
Karyatağın kör dumanın altında
Koca gölgen yüreğime düşüyor.

Sere serpe koşsam çocukluğuma
Deli dolu yağsam her andığıma
Gurbetten sılaya yolum dönmüyor
Dönsem karışırım sonsuzluğuna...

Gebze, 24.6.2020, Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat.com- aynı gün-

KAF DAĞI

Emek emek çıkmadıysan oraya
Bilemezsin emek demek ne demek.
Mirasyedi gibi saçıp savurmak
İş değildir, birikeni yok etme!

İyi ve güzele emek verenle,
Kendini bileni saymalı insan.
Yoktan yokuş üretenle bir tutup,
Varından böleni küçümsemek ne!

İnsan unutur mu geldiği yeri?
Çalıp çırpma! Aksın alnının teri.
Emeğiyle karnı doyan hak yemez,
Hak yiyene doğru insan denemez.

Aslına bak diyordu bilge atalarımız,
Yaraşma da yakışma da aslını bilenedir.
Mesellere konudur özünü inkâr edip,
Olmayanı oldurmaya özenmek.

Ne kurbağa öküz oldu onca şişinmesiyle,
Ne sarmaşık kavak oldu göğe uzanmasıyla.
En bilinen meseller ki insana ders olmalı
İnsan insan olup, öyle kalmalı.

Unutmaz mı karga eski adımlarını
İmrenip sekişin dersini alsa.
Kekliğin sekmesi boşuna değil,
İçindeki güzel, sızıyor dışa.

Kabuğunuz kapçık olmuş, şurada,
Çürümüş içiniz yalan dolanla.
Ne emeksiz yemekten utandınız
Ne değer bildiniz insan olanda.

Hele durun, sizden çok büyükler var,
Büyüklüğü mihenkte sınananlar.
İnsan olmak, insan kalmak diyerek
Yaşam sınavını başaranlar var.

Ders olmalı doğruların yaşamı
Güzel isim sonsuza dek kalmalı.
Sadelik ve tevazudur baş tacı.
Gönlün alçağıyla karışmamalı.

Ah kendini bir şey oldum sananlar,
Aslından görmeyen azıtır kışa.
İnsin o bakışlar o Kaf dağından
Kötülük akmasın oyuklarından.

Gebze, 9.6.2020, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat.com, 15.6.2020

KORONA ZORUNDA

Oğlumu gördüm, beş ay sonra.
Nasıl da güldük...
Değdi beş ay ayrı kalmaya!

Gebze, 13.6.2020, Ünsal Çankaya
İnstagram sayfasında, aynı gün.

BAYRAM DEDİĞİN

Bayram dediğin
Kavuşması insanın
Dostlar yaşarken

Koşup ölümden önce
Sımsıkı sarılmaktır.

Yığınla şeker
Olsa çocuklar mahzun
Buluşmak yasak.

Gönle bayram düşmüyor
Virüs ölüm saçarken!

Gebze, 26.5.2020, Ünsal Çankaya

Aynı gün facebuktaki haiku atölyesi bekçilerine.
Ekin Sanat, Ekim 2020, Sayı:166

ÖLDÜREN NE?

Mayıstaki kar
Koronadan ölümü
Saklayamıyor.  

İnsanlar cahil
Öleceğini bilse
Kucaklaşıyor

Bilimden uzak isen
İlim bizde deme hiç!

Gebze, 28.5.2020, Ünsal Çankaya.

Aynı gün, instagram sayfasında.
Ekin Sanat, Ekim 2020, Sayı:166

YAĞMUR MEVSİMİ

Hak geldi batıl gitti
Diyordu ya eskiler

Hak bitince olana
Ömrümü verdiydim ben

Hak dediğin su
Tertemiz akmayınca
İçilemiyor.

İnsan kanatsız,
Yine de Hezarfen pir
Uç demiş bize.

Uçulmaz mı hiç
Özgürlüğün beratı
Kalbimizdeyse.

Ömrü hakka vermişken
Geçilmez mi dünyadan?

Geçtim ve gidiyorum
Bulutlar kararmadan.

Gebze, 28.5.2020, Ünsal Çankaya.
28.5.2020, Gerçek Edebiyat. com

Hukuksuz ve haksız hiçbir şeye tahammülüm yok.
Usul esasa göre önceliklidir. Hak ve yetki ancak hukuksal kaynağı, dayanağı varsa kullanılabilir.Doğru bir şey yapılmak istenmesi mazereti olamaz haksız-yetkisiz işlemin.
Kurucusu ölen bir facebuk haiku grubuna 'el koyan' ve gönderilerimize onay kısıtı getiren ' yönetici sıfatlı' birilerine " Bunu yapmaya asla hakkınız yok, yetkiniz yok, yetki veren öldü, ölenle vekalet yetkisi de, yöneticilik sıfatınız da biter, açın kapıyı, herkes eskisi gibi açığa, rahatça paylaşsın!" dedim...
Açıkça, açıkta.
Sanki bu itirazı yönetici olsam yapmayacak sandılar.
"Siz de yönetici olun, uzatmayın, geriliyoruz" dendi 'özel alandaki' yanıtla.
Onca kodaman 'şair' isimden bir destek gelmedi ya... Yazık!
Stockholm sendromu boşuna değil galiba. "Yazdıklarını eleştiriye, açıkça, açıkta sunmak yerine birkaç kişinin 'deli Dumrul misali kapıda bekleyip, hangi ' bilirkişi' sıfatıyla hareket ettiklerini bile sorgulamadan, onayına sunmayı seçenler ve bu ' el koyan' güvenlikçiler kalabilir içerde!" dedim...

Çıktım ben, çıkarken de içeriye hukuk itirazlarım yanında bu ilk dersi bıraktım.
Hak ve hukuk deyince akan sular durur çünkü benim kalp ve akıl kitabımda.
Hak ve hukuk da bu dünyada öğrenip, uyguladığım.
Öte dünya benim işim değil, alanım değil.
Hakkından fazlasını isteyene, el koyana da her zaman hukuk dersi özenle verilir böyle.

Gebze, 28.5.2020, Ünsal Çankaya.

ACININ HUKUKU YALNIZ İNSANA

Acı nasıl çöreklenir diyerek bir yüreğe
Bir soru sorulsa, günün birinde,
Yanıtımız belirsiz, bilgimizse yoktur ahir zamanda.

Bunun dersi verilseydi öğrenirdik okulda.
Kursu olsa katılırdık, parayla.
Kaçınırdık, kaçardık, almazdık hiç olmazsa.

Acılar katarından pay düşse payımıza,
Kaçınırdık, kaçardık, yaşamın her anında.
Yoktu, olmadı, olmayacak zamanla,
Vurup girmektir işi, hiç olmadık anlarda.

O yüzden savunmamız kale duvarı değil,
O yüzden kaçınmayı bilmiyoruz yaşarken,
Çünkü hayat bilgisiyle sunulmuyor insana.

Kılavuzu yok yaşamanın,
Mutlu ölmenin rehberi,
Ölmeninse tekrarı yok silip baştan bu yana.

Sevgiye doğmalı insan, iyilik ve doğruluğa
Tüm diğer duygularını çevreden alıp verse de
Kırılmasa çemberimiz olumsuzca olanlarla.

Hasetlik, kin, kan isteği nasıl sığar bir yüreğe
Duymasak hiç, ömrümüzce anlamasak
Güzel yaşanırdı dünya mutlu olurdu vedalar,
Oysa hepsi var dünyada, çıkar mutlak karşımıza.
Yine de külüne muhtaç insan insanın
Çünkü insan diyoruz bunları yaşayınca.

İnsan insanın acısını almanın bir yolunu bulmalı,
O çığlığı duyduysa, set olmalı önüne acının ateşinin
Ağlayan düşman olsa, su ver demiyorsa da.

Gebze, 16.3.2020, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com-13.4.2020.

ONA DEĞİL BİZE KOR İÇİMİ YAKAN ATEŞ

Mart ayının yirmisi, günlerden Cuma idi.
Öldü can ağabeyim, kanserdi akciğeri.
Çok hızlı ilerledi o sinsi, o melun dert
Üç ayı az geçti zaman, o dert göçürdü onu.
Göçtü dağım, düştü kalem ve burcum.

Dünyada ve ülkemizde ‘Karantina Günleri'
Ölümcül bir virüs çıktı, bulaşıyor herkese.
Salgındı, yaygın adlandı, kıran olmuş insanlığa
Bilim mesafe diyor, mesafe tek kurşundur,
Uzak durun topluluktan, değin suya sabuna.

Bir cenaze kalkmalıdır, kalamaz ortalıkta,
Toplulukla, toplanmadan, girer kara toprağa.
Kalanlara son ödevdir, son istek öğrenilir ve
Elden gelenler yapılır acımasız son sınavda
Korona nam alan virüs engel olamadan daha.

Küsmeyiz hiç “evde kalın!” demiştim çok yaşlılara,
Gençlerden gelecekler varsa maske alsınlar mutlaka.
Çoğu uymuştu çağrıma, azdı gelen kavim, hısım.
Yıkadılar, giydirdiler, o an dokundum yüzüne.
Bana hep yaptığı gibi incecikten gülümsedi.
Benim canımın içini kasıp kavuran ateşi
Yaktı ölüm, çok yıkıldım, yine de bir avuntum var
Korona değildi neden, dokundum, yasak değildi.

“Köyüme götürün demiş, anam atam sarsın beni”
Uyuldu son arzusuna, düşüldü köyün yoluna.
Gün güzeldi, güneşliydi, ama maskeler taktık biz.
Köyümüzde akrabalar maskeleriyle hazırdı.
Kazılan derin mezarda yatırdık son uykusuna
Çağıldayan gözyaşımız gizlenip, gizlide aktı.

Evine insan toplamak bayramı olurdu onun,
(Ama bu son törenini görse acıyla gülerdi)
Aramızda birer metre, namazında elli kişi
Uzak durarak izledik tabutunu musallada.
Sayan ve sevenler gelip tamamladılar ödevi
Hakkımız helal diyen sesleriyse çok içtendi.

Sonra yığıldı toprağı, altında kaldı ciğerim.
Orada kalsın istedim kardeşimi çalan ölüm.
Su döktüm kansın diye, orda uslansın diye
Hiç mi uslanmaz ölüm?

Gebze, 1.4.2020, Ünsal Çankaya.
2.4.2020, Gerçek Edebiyat.com

ESİYOR RÜZGÂR

Ama sizin kapınız bütün açık
Anahtarsız, kilitsiz ve tavlanız
Düşmanlığa bilerek açılmış gibi sanki.
Şeşe beş değil dermesi, menteşesi düzensiz
Oynamadınız belki, hiç mi izlemediniz?

Bunca kırıp dökmeyi başaran yüreğiniz
Dostlukları ölümden önce azaltıyor ya
Dostlar ve yürekleri sizle olmadığında
Ölümden sonrasına nasıl kalır sesiniz,
Anlamadınız tamam, hiç mi düşünmediniz?

Sizin bütün pencereniz perdesiz
Ama içerdesiniz, yaralı, savunmasız
Kaldığından geceniz esiyor rüzgâr.
Yanlış gördünüz diye nasıl da kırıldı zar
Onarılmaz, artıyor durmadan geleleriniz.

Hastalıktır eni sonu cereyanda kalmanın
Kapılar kapanmalı, perdeler inmelidir.
Esirek denecek belki düşüp savrulmanıza
Ruzigârı kesmez esmek, kuytuluğa giriniz
Rüzgâr esiyor çünkü, esecek, kesintisiz.

Gebze, 28.3.2018, Ünsal Çankaya
Sarmal Çevrim, Ocak-Şubat, 2020, Sayı:13.