OYUN GİBİ

Oyun gibi başlar her şey, bir tiyatro sahnesi,
Yaşamlarımızı yutar tozlu sahne gerisi.
Seviyorum dediğinde inanmıyorsa erkek,
Aşktan ölüyorum dese asla inanmaz kadın,
Bir ömür sürer böylece karşılıklı bu oyun!

İnceden bölerim kalbimi, her köşesi sevgidir,
Tüm parçalar sahibinin sevmesine özgedir.
Tüm parçalar sahibinin almasına özgedir.
Vazgeçemem hiçbirinden ne yardan ne serimden,
Her birine yetişecek sevgim var yüreğimden!

Çünkü benim tüm gerçeğim değerli sevgilerim,
Her birinin yeri ayrı yaşarım tüm gönlümle.
Çiçeklerimi severim, severim dostlarımı,
Yaşam oyun desem bile gerçektir sevgilerim!

Gebze, 27.3.2006-2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 22.5.2025

UMARSIZ

Dokunsanız yıkılırdı bir anda,
Üstünkörü çattığım çatı, ördüğüm duvar,
Öylesine derme çatma, baraka.

Büyüttüğüm sevdamı barındırsa,
Saklamazdı yalnızlığın yükünü,
Dağılırdı tüm bulutlar havada.

Ağırlaşan yükümü taşımıyorlar artık,
Toprağımı harmanlarken bir yanda
Kırılıyor kanatlarım, kolum da.

Ayarsız mengenesiyle umarsız umutlarım,
Sıkıyorlar her gece aysız kalan gecemi,
Göz bebeklerimi çalıp uçuşuyor yıldızlar.

Bir bilseniz üşüyor dünya bensiz kalınca,
Derman diye umduğumuz odlar küle dönüyor,
Altında köz kalmıyor körüğü yırtılınca.

Kırılan düşlerime çarpıyor tüm duvarlar,
Yine de su ekliyorum içimdeki kuyuya,
Çekebilsem doymak için çorak topraklarıma.

Gebze, 25.1.2009- 2025, Ünsal Çankaya
KIYI Dergi, Nisan, Mayıs, Haziran 2025, Sayı:324

EL EMEĞİ GÖZ NURU

İğne ile kazdığımız kuyuysa ömür denen,
Kanaviçe işler gibi gül koymalı her gününe,
Danteline bir motif, çemberine gül oya,
Tersi yüzü bir şiir olsun rengarenk heceleriyle.
Söküvermek kolay olmaz öylesi büyüdükçe.

Öğrencelik deniyordu işlediğim ilk mendile,
Dürüp de saklamış annem, bohçadaydı benimkisi.
Çağla yeşili bir ipi bin yaprağa döndürmüşüm,
Bulduğumda göz yaşımı kuruttuydu gündüz gece.

Ustalığıma ördüğüm örtü oldu bir yatağa,
Metrelerce beyaz motif eklendiydi diğerine.
Suyuna gitti çarşafın, bembeyaz ketenliğine,
Zincirlenip dantel olan 'Ören Bayan'ın ipleri, 
Göz nurumla yetişmişti ablamın çeyizliğine.

Öyle uzak ki o yıllar, hayli zor anımsıyorum,
Ayrıntılar uçup gitmiş ve belleğim sis altında.
El emeği renklerimiz çoktan sarardı sandıkta,
Kimse beğenmiyor artık, fabrikasyonu revaçta,
Hayatımız roman değil, olamayacak zamanla.

Ama bizlerdik yaşayan, hepsi de bizde kalacak,
Çünkü hepimizin vardır ezberinde bir şiiri,
Gül kokulu kâğıtlara inci harflerle yazılan.
Kalbinin ta köşesinden, belki çocukça, acemi,
İmge, simge, ironi ve metafor nedir bilmeyen.

Elbet içtenlikle dolu ve sevdamızla büyüyen,
Cümlecikler dizmedik mi, devrik, düzgün, az ezgili,
Bu yaşamda izi kalan, birkaç dostta anı olan.
Her dizesi yaşanmışsa kime ne ki biçiminden,
Muhteşem olamayışı pek göreceli değil mi?

Gebze, 27.8.2023, Ünsal Çankaya
Gerçek edebiyat com,  26. 3. 2025


BU ÇAĞ ANIMSAMA İÇİN HIZLI

BU ÇAĞ ANIMSAMA İÇİN HIZLI

Kimse kimseyi duymuyor artık görmüyor musunuz?
Duymak için dinlemek gerek, dinlemek için duymak,
Anlamak, anlamlandırmak gerek sesi ve dediğini.
Anlayıp, anlamlandırıp, belleğe almak gerek, anımsamak ilerde,
Anımsayıp anlamı çözümlemek elbette.

Bu çağ öyle hızlı ki anımsama zamanı olmuyor insanların,
Anıları belleğe aktarma zamanları,
Anlamlarla saklama belleğin haznesinde,
Koruyup kollayarak dondurma zamanları.

"Sesimi duyan var mı?" çığlıkları boşuna,
Ne yönetenler duyuyor ne enkazdan duyan var,
Ne heyelan toprağında, maden galerisinde, ne uçurum dibinde.
Onlar hep afetzede, sesleri az çıkıyor diyenler olacaksa,
Duymayışa bahane...
Haykırın bakalım durup bir yerde, deneyin kendinizce.
Bozkırın ıssızlığında, kalabalık sokakta, yüz katlı işyeriyle yaşadığınız evde,
Kimse sizi duymayacak, çaresizlik eklenecek seslerinize.

Anlayın artık kimse kimseyi duymuyor yer yüzünde, bu çağ böyle bir çağ,
Herkes kendini dinliyor, içi dingin, gönlü şen duyguları zenginse,
Kendini duymayan da var deyip varken şükrederek haline.

Bağırmayın boşuna, haykırmayın boşuna, yutuyor sesleri çağ,
Sessizlik olsa bir an belki duyan olur zayıflayan son çığlığı,
Gören olur sesin söze dönüşmeden yazılmış olanını.
Yoksa bu çağ hız kölesi, herkesin belleği boş, ezber edeniyse yok,
Aynı evde, tek sokakta, gökyüzünde, bir dergide kitapların çeperinde.

Yavaşlayın, akmayın, artsın susuzluğunuz,
Yavaşlayın, dinlerken suları unutmayın.
Anımsama kuyusunda arayın kayıpları,
Bulursunuz açlığı dindiren pınarları.

Duyduğunuz her sese anlam bulabilmeyi,
Bulduğunuz anlamla baş etmenin yolunu,
Gidilecek yerlerin sırlanmamış dilini,
Anlamın aynasında kalbinizle arayın.

Gün olur anlaştığınız insanı bulursunuz.

Gebze, 8.11.2024, Ünsal Çankaya
Artemis Dergi,  Nisan,Mayıs, Haziran 2025, Sayı:28

HEMEN ÖNCE BİRAZ SONRA

HEMEN ÖNCE BİRAZ SONRA

Yıldızların yalnızlığında, ufkun ıssızlığında,
Dinleyip anıları özgün fısıltısında,
Anımsar mısın, düşlerimi, anlattığımı sana?

Ne çok konuşmuştuk, ölüm öncesi ölümden,
Aşk öncesi aşklardan, ayrılıklardan.
Ne el ele tutuştuk, ne söylendi sevgimiz,
Bir ukde kalmış mıydı o günden aklımızda,
Sormadım, sormadın, yüz yüze bakışınca.

Yağmurdan önce yağmuru konuşmuştuk,
Kavuşmalardan önce buluşmaları.
Yitirdiklerimizi konuşmuştuk acıyla,
Dökülen gözyaşımız kururken pınarında.
Sonra sonbaharları, yaprakların kızıllığını,
Bilinmezliği konuşmuştuk bilinçle, bilimle,
Dostluğun saran sıcaklığında.

Ölümle yaşam arasına sıkışan ruhlarımızla,
Sevişmeler bundandı, koşarcasına.
Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağında,
Islanan topraktan yükselen o kokuyla.
Aklığında kartopunun, kışın uzunluğunda,
Sobanın alevinde, demli çay buğusunda,
Tutunmak yaşamın o titreten hazzına.

Yıldızların yalnızlığında, ufkun ıssızlığında,
Dinleyip anıları özgün fısıltısında...
Yaprakların damarlarına yürüyen özsularda,
Yorulmuş gibi yaşamanın hızıyla,
Vurulduk nedensiz, karıştık durgunlara.

Anımsar mısın, sevgili bile olmadan daha,
Birden bire ayrılmıştık, uzaklaşıp, dostlukla?
Ölümden az önceydi, kalımdan biraz sonra.

Gebze, 4.7.2009- 2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 8.3.2025

BİR GÜN BİR YERDE -1- 2-

BİR GÜN BİR YERDE
 
-1-

Ürperiyorsun, tüylerin diken diken,
Korkutulmuş kirpiye dönüşüyorsun hemen,
Duyduğun sözcüklerden.

Yine de kaçma, dokunamaz kimseler,
Savunma kalkanından sağlam senin okların,
Bakışın, şimşeğinden!

Söylenmedi say söylenmemiş olursa, 
Saklanan yine saklanır hecelerine,
Uyuyamadığın gecelerine.

Bulmak istediğinde bulacaksın hepsini,
Oklarının deldiği, sevginin yetmediği, 
Goncanın kırıldığı bahçelerinde.

Bekliyor olacaklar çözmeni bilmeceler,
Bir gün bir yerde sevgili, bir gün bir yerde,
Sevgin göverdiğinde.

Gebze, 30.7.2008

-2-

Sakla maviliğini demiştim yarınlara,
Mavileri yitirip umutsuz kaldığımda.
Hiçbir şeyi unutmadığımı biliyorsun sevgili,
Gerektiğinde ver diyeceğimi, aradığımda.

Kendi maviliğimi taşıdım günden güne.
Kırılan düşlerimi onarmak için değil,
Yokluğun ağırlaşıp eğildiğimde,
Bir kuyuya düşürürsem çıkamaz belki diye,
Gökyüzüm yankılansın istedim derelerde.

Artık hayal görmüyorum, isteklerim uykuda.
Doğduğumuz sularla örttüm üzerlerini,
Öylece akıyorlar uzak denizlerime.
Uyuyup uyansalar, koşup çok yorulsalar,
Hepsi bizim düşümüz, yaşanan gerçeğimiz,
Birlikte içeceğiz şerbetse, eceli de.

Ne senden sonram var sözüm üstüne,
Ne senden önceyi koydum içine.
Zerre zerre doluyorken içime,
Ellerini sıcak tut sevgili, ellerini,
Tutup uyanacağım maviliğine.
Bir gün bir yerde sevgili,
Bir gün bir yerde!

Gebze, 4.9.2023, Ünsal Çankaya

Eliz Edebiyat, Mart 2025, Sayı:195

SAVAŞIN KAYBEDENİ

Yalnızlığı çoğaltarak içimiz
Durmadan savaşıyor içindeki yalnızla.

Harfler yanlış dizilip, düşünüp duruyorlar,
Sözcüklerse anlamı yitirmiş, aramıyor.

Yeni yeni karmalar, kurallar bulunsa da
Cümlemiz sözcüğünü yalnız kullanamıyor.

Sen ve ben bile değil o giriyor savaşa,
Onun girdiği yerde düş gerçeğe dönmüyor.

Kanımız kaynar yaşın miadı milat olsa,
Can sıkarak geçilen ömre ömür denmiyor.

Kazananı olmuyor bu savaşın, iç barış kurulmuyor,
Kaybeden yenildikçe, yalnızlık tükenmiyor.

Gebze, 14.7.2023, Ünsal Çankaya.
Maraşantiya Ocak-Şubat-Mart 2025, Sayı:15

KALIR MI?

Onca sevdiğim türküyü niye sevdim bilen yok,
Hangi duygumu taşırdı daha ilk nağmesinde,
Olmayacak hangisine hangi sesle eşliğimin belgesi.

Nice kitaplar okudum, şiir, öykü, deneme,
Bilime giriş diliyle, kurguyu, bile bile,
Yaşanmış olmalı dedim, çok benzerse gerçeğe.

Nicesini bitirmedim, sevmedim akışını, bırakırken bir yana,
Nicesinde olsa dedim mümkün olsa hiç bitmese bu kitap.
Nicesinde okuru say, sandığınca ahmak değil dedim onu yazana,
Kızdım parsa toplayışa, yayınevinin hırsına kasten ortak olana.

Bunları bir tek ben bilsem kalmayacak ki yarına,
İnsan ölür, adı kalır ardında, belki yazdıkları da,
Ben duyguları da kalsa ne iyi olur derim.

Turabi dost ‘bir gülüş kalır mı’ yı soruyordu gitmeden, 
"Kalır elbet!" demiştim, çok da inanmayarak, dalıp fotoğraflara.
Erkenden çekip gitti, sessizce ve dervişçe, ölüme hoş bakarak,
Şiiri kaldı bize, sesiyle sazı kaldı, gülüşü fotoğrafta neredeyse kahkaha,
Kendisinin yokluğuysa anımsadıkça sızı.

Bir yıl sonra aynı dertle kardeşim de yıkılacakmış meğer,
Meğer ondan da bize son gülüş kalacakmış.
Anımsadıkça yüzünü canımız yanacakmış,
Bilmiyorduk o zaman, umutluyduk her zaman,
Öğretti yine devran.

Gülüşünü aldı gitti fotoğrafları duruyor,
Canımın içi kardeşim yerini hiç tutmuyor.
Ama insan tuhaf bir şey, artık yaşamam sansa,
Günler, aylar, yıllar geçse aynı ateşle yansa,
Kalpte kalana tutunup, sürünüyor, ölmüyor...

Gebze, 22.1.2025, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 24.1.2025.


GÖL KIYISINDA

Göl kıyısında yine hüzün yine bun,
Ölüyor gece.
Yağmurun özü bulutlardan süzülüp
İniyor göle.

Sektirdiğin taş kırmış fotoğrafını
Sevdiklerinin.
Göremiyorsun artık yüzlerinin aksini
Göl aynasında.

Umduğun kadar özlemle aramıyor
Özlediklerin.
Suçlu zamandır, kurduğunuz hayaller
Yitip gittiyse.

Aykız'ım, ay ışıklım, gece bakışlım,
Bak geçti ömür.
Ağlama boşa, deva değil göllere
Tuzlu yaşların.

Üstelik üzgün ülkenin her yerinde
Çekilen sular.
Dolacak elbet ölmeyen özlemini
Taşımak için.

Yağmur çağıran bin ağaç dik elinle
Besle gölleri.
Bulutlar ağsın, onlar ağlasın artık
Senin yerine!

Göl kıyısında mehtaba baktım diye
Şiir yazılsın.
Bestelesin bir udi, sesini armağan ver
Göl perisine.

Seni söyleyip dursun salındıkça göl,
Yankını, gölgeni, ışığını sakınma,
Bırak kendini med ve cezire.

Sapanca, 4.11.2012- 2024, Ünsal Çankaya
Patika, Ocak,Şubat,Mart 2025, sayı:128

SAVAŞIN ADI OLMASIN!

İnsanın insana zulmü, gamsızlara bedava film,
Kurşunlar, obüsler, füzeler uçuşuyorken havada,
Karışıyor birbirine kopan kollar ve bacaklar,
Acımıyor ki hiç kimse gerçekten gerçek olana.
Paralı askercikler savaşta gönüllü adıyla.

Dünyada savaş hukuku, hukukun kuralları var,
Oysa ne asker namusu ne de kural kaldı çağda,
Keskin nişanla vurulu sivilleri, okulları, çocukları.
Tanklar, toplar parçalarken ayırmıyor ki kimseyi,
Sonrası virane kentler, babasız çocuk gözleri.
Ölüm aynı dinden diye, dilden diye ayırmıyor, kollamıyor,
Irk diye söze başlayıp başkasını kul saymıyor.

Ekonomiler hep dipte, insanlar yaşam derdinde,
Ama semirenler de var, her bir savaştan beslenip,
Kan dökmeyi azmettirip, kenarda seyre dururlar,
Onca savaş silahını boşuna mı yapıyorlar, satmaları da gerekli,
Savaşlar ve savaşanlar ihaleyle seçiliyor, tek günlüğü üç otuza.

Savaşlar başladığında, kuralsızlık taçsa başa,
Herkes top çevirse bile kimse kaleye geçmiyor,
Bu yüzden işlenen suça insanlık suçu demiyor,
Soy kırmanın dehşetini duyurmuyor insanlığa,
Yaşananlara bir anlam, ad vermek çok olanaksız.
Adı olursa savaşın kanıksanıyor ölümler,
Bu yüzden adı olmasın, giremesin kitaplara.

Ülkesini bırakarak terke kalkmasın insanlar,
Yurtsuz yuvasız kalmayı göze almasın hiçbiri,
Ele muhtaç olmasınlar, olmasınlar sığınmacı!
Savaşı oyun sanmasın o ülkenin çocukları,
Oyuncak hiç sanmasınlar, silahları, ölümleri,
Kapat oyun konsolunu, biter sanmasınlar artık!
Yayınlanmasın haberi, izlenmesin evimizden,
Kapandığında o ekran savaşlar sürmüyor gibi.

Kıyıma karşı çıkmalı, savaşta neden sormalı.
Nedende gerekçe ve hak...
Nedensiz savaş olursa eğer ne hak kalır ne de hesap,
Zaman aşamaz üstünden, gün olur bulunur Bağdat!

Adı belli yaşananın, acının adresi insan, pasaporta işlenmiyor,
Vizesiz geziyor ölüm, flu değil net karede insanın gördüğü zulüm!

Gebze, 24.3.2022, 8.11. 2024, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 8.12.2024




SERAP

Serap ki çöl sıcağını buza döndürür görme,
Buzullar içinde canın eştir yalnızlığına.
Ne serap gör ne çölde gez, mümkünse bir vadide dur,
Yeşilliği, sularıyla cennet bura desin kalbin,
Zor gelmesin yalnızlığın ıssızlığın ortasında.

Dağlar yükseldiyse vadiler derin, yükseklik ki dağın dermanı değil,
Başındaki duman sis olur iner, sisler bulutlanır göğe varınca.
Suların özlemi büyük denizler, yokuşları aşar dere olunca.
Kavuşmayı diler bahar dalıyla, uzanıp toprağa sızmadan önce.

Derler ki ilkbaharlarda güneş aldatmasa kimi ağacı,
Daha mevsimi olmadan çiçeğe durdurmasa,
Günü gününde tomurcuk her dalda bin patlasa,
Çekirdeği, ballarıyla meyve meyve donansa,
Dünya açlık mı çekerdi Afrika'da, Asya'da?

Heyhat! Tüm çiçekler ilkbaharda çok cahil,
Ağaçların gördüğünü bilmiyorlar gülerken,
Çiçeğe duruşlarını bekletmiyor Nisan'a.
Bilmiyorlar ilk baharla kış geriye dönüyor,
Dökülüyor tomurcuktan meyve özü çiçekler.

Mart kapıdan baktırır diyor bizden eskiler,
Kazma kürek yakmayı öneriyor deyimler.
Bir serabın ettiğini bilseydi tüm erenler,
Ne susuz bırakırlardı çölleşirdi yürekler,
Ne buzları eritmeyi düşlerdi kor ateşler.

Doğa dengeyi kurardı her zamanki döngüyle,
Doğal seleksiyon derdi kalpleri yaksa bile.

Gebze, 17.3.2013-2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 7.11.2024

AVUNTU

Serçeler, kargalar, kumrular, martılar, kırlangıçlar,
Çığlık çığlık haykırsalar, sokaklarda, çatılarda,
Duymuyoruz seslerini, şehirler çok gürültülü.
İnsan diğerini değil kendini bile duymuyor,
Kuş cıvıltısı duymayan kulaklarsa esrimiyor.

Güneşe çıkmalı dedim... Uzanmalıyız köylere.
Vitaminim dolsun diye, hem de bayram öncesinde.
Gölgesine o ağacın, taşınır sandalyemizle,
Oturup sere serpile, kapayarak gözümüzü,
Neşeli sığırcıkların ötüşünü dinlemeye.

Özlediğimiz aslında doğduğumuz köy elbette.
Gidemiyoruz onlara, uzak diye, ama ne gam!
Evimiz barkımız yok ya buralardaki köylerde,
Hısım, akrabamız da yok, çıkmaz birkaç tanışımız.
Fazlası olur yine de, yaşanır zaman diliyle.

Yılda iki ürün alıyorlar buralardaki insanlar,
Elbet ehven oluyorsa havalar ve de yağmurlar.
Büyük şehre bağlanmışlar, bunun artı - eksisi var,
Sağlık için bol kuyruklu kuruluşların yanında
Pazar pahası aratır market sayılan bakkallar.

Tazecik diyor tezgâhlar, dalından diyorlar hemen,
Halden gelmedi inanın, hepsi organik diyorlar.
Organik sevdiğim dünya, yine yalan bu masallar,
Yazanlar öyle yazıyor,  inananı kalmasa da.
Tarlayı dolanan çitler gözlerimizin önünde,
İçlerinde ne arıyor gübre yazılı çuvallar?

Yine de koşturuyoruz toprağına basmak için,
Yeşiline doymak için, kuşlarını duymak için.
Vitaminde D bulmaya, taze sağım süt almaya.
Köyümüzde sanmak için.
Kendimizi kandırmaya.

Güneşe çıkmalı dedim, çıktık işte, gün güzeldi!
Gönlüm bugün güneş ile hemdert oldu a dostlarım.
Dinleniyorken altında meyve vermeyen ağacın,
Yuvalarındaydı, gördüm, yavrulu eş sığırcıklar.
Mutluluğumsa katlandı, sevinçle cıvıldıyorlar!

Gebze, 26.6.2023, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 14.10.2024

BOŞLUK VE SONSUZLUK

İçimize bir boşluk açıp gidiyor dostlar
Derin mi, yüksek mi anlamıyoruz.
Gözyaşlarımız gölleniyor oraya
Gidişin acısıyla duvarlar örüyoruz.

Kimi derin, kimi yüksek
Kimi kuyu, kimi kule.

Korunmak istiyoruz
Saklanmak istiyoruz
Ölümün kanlı eli
Değmesin diye bize.

Sonsuzluk umuyoruz
Sayılı günümüze.

Anılar denizine iskele kursak bile
Mendireğin ucuna kuşlar kondursak bile
Sonunda akacağız o boşluğun içine
Yaralı kalbimizle, sonsuzluğun yerine!

Gebze, 21.3.2017. Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Aralık 2024, Sayı:192

KENDİNİ SÖYLÜYOR

Şarkıların diliyle, Bozkır Tezene'siyle
Ulaşırdı merhabam her yere senkronize.
Zülfümü döküp yüze çatsam da kaşlarımı,
Çoktan unuttuğumuz küslüğün kederiyle
Yükselen hıçkırığı vermedim kimselere.
Delilik mi gülmeyi arzulayışım böyle,
Anlarsam anlatırım, yargılamadan söyle!

Sustum artık ne şarkı ne türkü söylüyorum,
Gidiyorum kendimi kaybettiğim yerlere.
Yalnızlık davul çalıyor sessizliğin sesiyle,
Tenekeler bağlanmış ay bensiz ağlamıyor.
İç geçiren rüyalar kalbimi durak sanıp
Neden güze evriliyor durmaksızın Aykız’ım,
Anlarsam anlatırım, yorumlamadan dinle!

Bil ki artık kimseyi aysız bırakmıyorum,
Üstelik de kendini tekrarlıyor şarkılar.
Kutusu çoktan kapanmış sarı tamburalarda
Pesten tize yükseliyor notalar.
Bir sarı çiğdem tanıktı baharın coşkusuna,
Bir de ben biliyorum, kimseler anlamıyor.
Anladığımı anlattım sorgulamadan ölme!

Gebze, 15.08.2013, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Ekim 2024, Sayı:190

Narin'li Haiku'ya Nazire

Narin'li Haiku'ya Nazire
dere yatağı
bağrına dikilenin
dili olmamış

o narin yaprak
bölmemiş uykusunu
asırlık suyun

ne dağ ne de taş
nasıl yıkılmamış ki
utanç ölümden

asırlık sular
nice kötülük görüp
kanıksamış mı?

Gebze, 9.9.2024, Ünsal Çankaya

.................

Narin'e Haiku

dere yatağı
bağrındaki taşların
dili olsaydı

narin bir yaprak
bölmüyor uykusunu
asırlık suyun

Necati Albayrak
(Gerçek Edebiyat com, 9.9.2024)

Narin kim sorusu sorulacak yıllar sonra bu haikular okunduğunda...
Diyarbakır'da, ağalık düzeninin sürdüğü, marabaların ise ağadan izinsiz konuşamadığı bir yer olduğu keşfedildi yine... Gülemiyorum bu trajediye.
Narin 19 Ağustos 2024 gününden bu yana kayıp sanılan, yaz gününde oyun oynaması yerine kuran kursuna yollanmakta sakınca görülmeyen, din diye belletileni o da öğrense yeter, devlet okulunda okumasa da olur denilen binlerce köy kızından farksız, sekiz yaşındaki bir kız çocuğu..
Dün bir cinayetle canının alındığı ortaya çıktı...
Üstelik köyünde bir derede, çuval içinde, üzerine taşlar yığılmış halde...
Hangi gün öldürüldüğünü otopsi bilimi ortaya koyacak mı bilinmez... Ama o günü o saati ve nasıl olduğunu o sular bilmeli insanlar söylemese bile...
İçine koyulduğu o coşkun dere, taşlarıyla bir olup konuşmalı... Anlatmalı gerçeği o minik bedenden aldığı bilgilerle.
O dere ki debisi yüksek diye iki kez akışı yavaşlatıldı on dokuz günlük arama sürecinde...
Sır vermediydi düne kadar kimseye...

(Gerçek Edebiyat com sitesinde
Narin'e Haiku başlıklı haikulara nazire olarak yazıldı.
Yorum olarak yollandı, ancak henüz yorum alanı aktif değil sitenin.
Bu yüzden facebuktaki kişisel sayfamda ve bu bloğumda ikisi bir arada paylaşıldı kamuya.)

İÇİMDE BİTEN

İÇİMDE BİTEN

Soldum ilk maviyi yitirdiğinde, soldum gül gibi.
Sanki ekmek, gaz, tuz bitti gibi içim de bitti,
Sen de gelme öyleyse çabucak unut beni.

Ellerim çok üşüdü, sensiz, yüreğimse buz gibi,
Dağlar denizlerine kavuşmuyor yıllardır,
Daldığım bu derinlikte aradığım sevgiydi.

Artık tüm sahillerde yalnız beklesem olur,
Ufuk sonsuzluğunda kaybolan gemileri.
Beklesem ölümü de ölen soy filler gibi.

Kalbim fil mezarlığıdır sanacaksın şimdi de,
Oysa bin bir duygumu aynı yürek taşıyor,
Yüküm ağır değil bana yorulsam da uzak dur.

Çıkmaz sokakta değilim, sesim uçurumlarda,
Sensizliğe yol alırken yankım dinliyor beni.
Unut dedim ya unut, içimdeki sen bitti.

Gebze, 3.1.2009, 2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 7.9.2024

KARANLIK GECE

Kork artık!
Bir kez kavradı ya kökü toprağı,
Bu ülke,
Bu gençlerle durur ayakta,
Yıkılmaz artık.

Bağnazsın, yeşeren umudu biçen.
Aymazsın, Gezi`de Park`ı görmeyen.
Bir karabasansın, geçici ömrün,
Uyanınca artık hiç görülmeyen.
Karanlığıyla çöken gece;
Kork artık!
Aydınlık yakın.

Aydınlık ekmek ve su,
Aydınlık kitap ve gülüş,
Aydınlık umut ve düş,
Yüreklerinde.

Suyuna direnirken,
Gazına direnirken,
Tozuna direnirken,
Bu gençler ülkesini sevmekte,
Ülkeyi sahiplenip,
Kurtuluş derlemekte
Biçtiğin her çiçekte!

Karanlık gece
Kork artık!
Umut var her yürekte!
Umut ki karanlığa direnen tek ışıktır,
Süt olarak emdiler anaların göğsünde.
Kork artık ey karanlık
Aydınlığı kurmakta bu gençler o ak sütle!

Gebze, 16.06.2013, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 4.8.2024

FİT MİSİN ÖMRÜM?

FİT MİSİN ÖMRÜM?

Yasaklıydın, girilmeyen sularca,
Bir saten elbisenin büklümünce yumuşacık,
Ne yapsan tutamazsın, uzak kalır ellerin, cezalı.
Bakışların mahcuptur, kirpiklerin fırtınada yağmursuz.
Ardı ardına saklanır, tenin tenimden bitik, yenin yenimden,
Umutların kırık aynalara dağılırken yaralanır gözlerin.

Kuşlar uçamaz olur kanadından aldığınca kalemi,
Yaz dostum, yaz ki soğusun yüreğim hiç böyle yanmamıştı.

Aldanış bu, yetmiyor ki kandırsın sular içinden akıp dağlara,
Koyaklara vurulacak, çavlanlara düşecek iz bilmeyen kurşunlar,
Yavrusundan ayrılacak ceylanlar.
Ah o ceylan gözlü ceylanlar, ah!
Yavrusundan ayıracak ceylana yar oluyor okları avcıların,
Gözlerinden tanıyorum ağ oluyor serpilip, yay oluyor kirişinden gerili.

Kuşlar konamaz olur kanadından aldığınca kalemi,
Yaz dostum, yaz ki soğusun yüreğim hiç böyle yanmamıştı.

Geçmediysen yollar yol olmuyor, uzanıp serilmiyor ayaklarına,
Bir kez dokunduğum o ince ipten, bağladığım düğümlerim hep yitik.
Aklında tutmaya düşlerin yetmez, ömrüm kaç yerinden kesik, kaç kez dikildi,
Delik deşik oldu ruhum, soyundukça giysisini, görüyorsun her köşesi yamalı.

Birbirine yamalarken unuttuğum hesabı soruyorsun,
Ödeştik mi, fit miyiz diyorsun da…
Can pahası bu dünyada mal ile ödenmiyor.

Ödemek zor, ödetmek zor, ödeşmekten ten yerine
Tin zararlı çıkacak bir ömürdür yüklendiğim,
Sayamadım yamasını, abasını, kebesini, hırkasını dervişçe.

Sayamadım, yaşadım mı yaşanmış mı o yıllarım, borç hanem çok kabarık,
Neyi öder bilmediğim alacaklar hanemdeyse varım yoğum bir candır,
Vermeye hazır olduğumu söyleyemiyor dilim, yazamıyor kalemim,
Fit değiliz canım dostum fit olunmaz, can pazarım zarar ziyan içinde,
Görmedin mi kalbim dahil tüm kepenkler tadilatta, kapalı.

Gebze, 24.10.2006, 1.2.2024, Ünsal Çankaya.
Şiiri Özlüyorum, Eylül, Ekim 2024, Sayı:121

KİRAZ KIZ*


Hasat zamanı
En sevdiğin mevsimdir
Aylar içinde.

Karakışlar yok,
Mevsimlerse şaşıyor
Yıllar geçtikçe.

Dengeler altüst
Sanki bilmiyor insan
Kırık fayları.

Nice baharın
Yeşilliğine inat
Kiraz dalları.

Ah Kiraz kızım
Alsam kirazlarını
Yüreğin sızlar.

Pembeleşmezse
Yanağındaki gamze
Suç saklıdadır.

Kimse utanmaz
Çığ, heyelan, sel olsa,
Sorumsuzluktan.

Sen gülümse ki
Erisin güneşinden
Kalplerde buzlar.

Çok dik kirazı
Dünya yıkılsa bile
Kızarsın dallar.

Gebze, 20. 2. 2012- 12.2.2024, Ünsal Çankaya, 
(*Kiraz Kız Muzaffer İzgü kitap adı.)
Çağdaş Türk Dili Dergi, Temmuz 2024, Sayı:437

TAB TAB TABACIK

TAB TAB TABACIK

Düşlerim uzun yıllardır karlı dağların ardında,
Azıksız azıttım diye bir masalın ormanında,
Son trenin vagonunu ayırıp sonsuz durakta,
Sağ kalıp da bir yerlerde çıksalardı karşınıza,
Beni değil onları mı anımsar ve yanarsınız?

Ellerinizle dokunur, sımsıkı sarılıp belki,
Sevinirsiniz bir dostu yıllar sonra görmüş gibi.
Gönenen kalbiniz o an beni de anımsıyorken,
Görür görmez yiterlerse sonsuzluğun yamacında,
Tez yitirme acısıyla belki çok sarsılırsınız!

Ah, neydi o günler konamadan dil ucuna,
Neler de paylaştık akar sözcüklerin damarında.
Yitseler de bulunmuştu duygusu ağır basınca
Uçsuz bucaksız sonsuzda aramalı der misiniz,
Bulmalı tüm kaçakları düşler sahipsiz kalsa da?

Bir kedi bile buluyor kaç şehir öteye atsan,
Yuva saydığı son evi, sahibi olan insanı,
Düşlerim geri dönmedi, aramaya kalkışmadı!
Onların terk edişiyle belki inancım kalmadı,
Belki de kalbim onlara dönüş kanadı takmadı.

Unuttuğunuz sesimle, küskün gözlerimi çalıp,
Çığlığımı çıldırtarak kaçtılar belki de benden.
Ormancı üvey anneden aldığı sert son emirle,
Tutup iki çocuğunu azıttı orman içinde.
Tab tab tabacık der o masalın nakaratı,
Ne çocuklar ne de düşler terk edilmez, yapma demez...

Çocukları cadılar yer kayboldukları ormanda,
Düşleriyse seller alır kurulamaz bir insanda.
Her masalda mutlu son yok, elmalar artık çürüdü,
Terk ediş istasyonlarına gelemeyen boş trenler,
Rayların tıkırtısını eklemez kederinize!

Gebze, 15.9.2008, 2024- Ünsal Çankaya
9 Temmuz 2024, Gerçek Edebiyat com.

SANAL DÜNYA YALAN DÜNYA

SANAL DÜNYA YALAN DÜNYA

Sanma ki görmediğinde olmuyor olacak olan,
Duymadığın söylenmemiş değildir ki yeryüzünde.
Demesen de biliniyor bilinmeyesi kör gerçek,
Gün gelecek ve insanlar sevgileri tüketerek,
Sevgisizce yaşayacak, sevilemeden ölecek!

İşte çarkları dönüyor yeni çağın ve devranın,
Ekonomi diyorlar ya e-komik de oldu dünya.
Sanaldan kazanıyorlar parayı puldan sayanlar,
Varsayımla harcıyorlar içte güzel duyguları.
Öğütüyor insanı çağ, kıyması da ayrı eza,
Ezilerek un olmaya gönlü yok artık kimsenin.

Eski gücünde değil ki değirmene akan sular!
Dokunmuyor suya rüzgâr, taşlara su,
Buğday ile bulgura taş!
Dökme akıl sığsa bile omuz üstündeki başa,
Emekle yenmediğinde olamıyor şifalı aş.
Ne yeşeriyor tohumlar ne baharlara umutlar,
Geçip gidiyorken yıllar an saptıyor fotoğraflar!

Kapanıyorsa gözümüz, uykudan uyanmıyorsak,
Sevgiyle direnmiyorsak sanalda yitip gitmeye,
İnsanlık beklenen sona tezden bile tez varacak.
Ezilerek un gelmeye, bir giderek bin gelmeye,
Sevgi yeter insanlıkta bilinmeli bu tek gerçek,
Sevgi yaşatır insanı, sevgiyi verilen emek!

Gebze, 14.12.2008, 2024, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Temmuz 2024, Sayı:187
(Yayımlanan hâli bundan iki dize eksik, bir sözcük değişik.)

YANKISI ULAŞIR MI?

YANKISI ULAŞIR MI?

Sesimiz hep ötelerden duyuldu,
Ötelerde, ötelerden yankılar bekleyene,
Ses oldu, yankı oldu.
Bekleyip gelmeyene, eşlik edemeyene,
Ulaşmadı sesimizin ne aslı ne yankısı,
Ötekiyiz çoktandır ülkemizde.

Berilere ulaşmayan sesimiz, ulaşsa,
Kesinlikle gürültüye boğarlar ilk avazda,
Ezber ettik bunu her denemede.
Duymadılar, duymayacaklar.
Görüp bilmeyecekler,
Düşmanız kalplerinde.

Yine de susmayacak kalbimiz, çarpacak.
Ötelerden berilere yankıyı sürdürecek,
Duyulsun, görülsün diye, bilinsin diye.
Yankılanıp uzaklardan yakınlara,
Yankılanıp ötelerden berilere,
Kesin kere, keskin sefer, yol diye.

Yol olursa her defada yorulmaz,
Yankısıyla söyleşirken durulmaz,
Uçurumlar sesimizi unutmaz.
Öteki sayılmayana dek, hem de artık
Öteki kalmayana dek düşlerimizde.

Ülkemizi kuran ve yaşatan bizdik,
Özü ve yankısı bir seslerimizle.
Gelin artık!
Haykırın!
Haykıralım!

Haykırın, ama haykırdığımız gibi,
Özlemlerimiz bir, arzularımız bir,
Karışsın sesiniz sesimize.
Duyulsun artık!
Görülsün artık!
Bilinsin artık!

Biz kalmayı isterken böldüler kan emenler,
Ayırdılar sesimizle yankımızı,
Duymasın kimse diye.
Gelin artık!
Yitmeyin!
Çoğalalım!

Sesimizi birleyelim yine,
Yankısı bir olana, yankısı duyulana,
Bir olanı kalbiyle herkes anlayana dek.
Biz olmayı deneyip, biz olmayı başarıp,
Biz insanız, insan kalırız diyen,
İnsanlık yerleşene dek zalimlerin kalbine.

Gebze, 23.1.2024, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili, Mayıs 2024, Sayı:435


UNUTAN DENİZ

UNUTAN DENİZ

Bir yalancı bahardı beklediğim yıllarca,
Tuzunu yitirmenin korkutan kışlarında,
Saklamıştım düşlerimi mercan kayalarına.

Geleceksiz gözlerinden kayan kum taneleri,
Bir dizi siyah inciye dönüşünce koynunda,
Kanatlanıp varmıştın yıldızlar arasına.

Rengarenk dalgalarla aktın uçan yıllarda,
Kan kırmızıya döndü şavkın yakamozlarda,
Sevincini paylaştın çoğaltan martılarla.

Ondan yazdıydım şiire “sular unutmaz” diye,
Ondan haykırdıydım göle “sen de unutma!” diye,
Sırları ben mi unuttum, emanetlerim nerde?

Neden anlayamadın yitince mavilerim,
Ne zaman tükendiğimi zorlu ayrılıklarla,
Ay ışığımla dolarken dondun anımsayınca.

Artık çözülemezsin, düğümlerin köreldi,
Dalgaların tsunami aklımın kıyısında,
Buz dağısın, görünenle avutamazsın beni.

Aldığını ver yeterli, fazla şey isteyemem,
Bütün pınarların ölüp çöle mi döndün sanki,
Özümü unutan deniz neden unuttun söyle!

Gebze, 23.11. 2008, 28.2.2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 3.6.2024

SESSİZLİK ve SENSİZLİK

Anla, dilsizliğim bile küstüydü sana,
O kadar yoksunluk yok oldu bitti.
Ne kadar da ıssız kaldın gördün mü,
Susup büyüttüğüm sessizliğimde?

Sustuğumu haykırmaya gerek yok,
Varlığında yokluğun üzmüyor artık.
Sensizliğin acısı da koymuyor,
Yokluğunla varlığın derdim değil.

Sensiz uğrunduğum dün bile değil,
Aynam artık sırsız, çoktan yankısız.
Yansıyamaz sandığın her şey içinde,
Bilsen ne fark eder, hiç bilmesen ne?

Ne ağlama hissim ne de gözyaşım,
Bitmiyordu seni düşündüğümde.
Ama bil ki artık düşünmüyorum,
Sensizlik de öldü sessizliğim de.

Gebze, 4.4.2023, Ünsal Çankaya
Maraşantiya,Nisan,Mayıs, Haziran 2024, Sayı:12

ANA RAHMİ BİR DÜNYA

Ana rahmi dünyasıdır denizler ülkesinde damla varlık olanın,
O deniz ki her damlası ab-ı hayat bir anne!

Ben anneden doğumda beş, yaşamda üçüncüyüm,
Ardım sıra iki can var, yedi de hiç doğmayan.

Onlar da üzülmüş müdür başaramadık niye,
İçmedik anne sevgisi bir yudum bile diye!

Onlar için çok üzgündü, canından can gitmişti,
Yine de çok sevdi bizi onların da yerine.

Kalbindeki yara idi sevgisine doyamadan ölenler,
Kabuksuz bir yaraydı hem çok uzundu ağladığı geceler.

Çok özlemiş olmalıydı erken giden oğlunu ve kızını,
Onlar alıp gitti o yıl güzelim annemizi.

Ablam aktardıydı bize " bacağına dolanmış iki melek!"
Annem anlamış olanı, yolu cennet, çağıran çocukları.

Sonra babam, önce torun sevdi, annemin görmediği,
Biri benden, ikişer de Ömer ile Ali’den.

Gün oldu unuttu bizi, gidiverdi sessizce, sessizliği yanında,
Annem çağırmışmış güya, ilk inanan ağabeyim, o da artık onlarla.

Annem bu yıl bir oğlunu daha aldı yanına,
Şubat bizi çok üşüttü ölümün acısıyla.

Ah benim güzel annem, ölüm de güzel demişsin bize son öğüdünde,
Korkmayın çocuklarım, zaman gelir buluşuruz o asude ülkede!

Bir anneler günü daha sensiz geliyor annem, sesin kulaklarımda,
Üzülmeyin desen bile kalbim üzgün, tek oğulun özlemiyle kıskaçta.

Gebze, 10. 4. 2017, 2024, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 4.5.2024

KALBUR SAMAN İÇİNDE

 Zaman saydam, insan kırılgan dünyasında,
Ama geçirgen de insan zamanının ortasında.
İnsanın geçirgenliğinin kanıtıdır ışıkları,
Asırlardır anlatılan masal sanılan aşkları.

Akan zaman içinde, duran zaman içinde,
Kalbur saman içindeyken salınmıyor mu mavallar?
Vurdukça dökülmüyor mu kapçıklı kavuzla taşlar,
Kalburun üstünde ise kalmıyor mu kahramanlar?

Zamana kalmanın yolu bir masala kapılanmak,
Aşıp gelmek asırlardan, resmedilmek kitaplara.
Bir çocuğun düş dünyası yıkılmasın diye zordan,
Kaçabilmek hep okunan, yaşatılan zamanlara.

Saydamlığı apaçıkken, her dilde, benzeşen tipler,
Yazılırken sayfalara, ne kaynar kara kazanda?
Cenneti bulan da olur, cehenneme yaraşan da,
Ezberleriz kaynağından, iyi kötü namlarıyla.

Kırmadan kül kedisini, kazları ve tavşanları,
Sallayıvermeli bir gün kalburu dünya diliyle.
Her çocuk mutlu olmalı düşerken kalbur altına,
Cadılar, kötü krallar, üveyden üvey anneler.

Anneler ağıt yerine mutlu ninniler ırlayıp,
Sarılmalı gülüşüne, çocuğunun her yaşında.
Yoksulluklar tükenmeli, eşitlik olmalı varda,
Süzgecinden geçilmeli, iyiliğin, tüm çağlarda.

Gebze, 16.5.2023, Ünsal Çankaya.
Patika Dergi, Nisan, Mayıs, Haziran 2024, Sayı:125

BENİ ARA YÜREĞİM DURSUN

Beni ara!
Beni ara bir çalıntı zamanda,
Zaman dursun!
Yanılsam, yanılsa zaman, sonsuza varsam,
Yanılmasam, yanmasam, dursa yüreğim,
Durmam!
Sevgi uçmaktır her zaman, yanılsamayla!

Biliyorsun, söylenecek sözüm çok,
Seninle sevineceğim güzellikler çok.
Ara beni, ara, aradığın zamanda durmadan,
Uçmayı öğretiyorum kanatlarıma!

Beni ara!
Aydınlığımı gören güneş erken doğmasın.
O çalıntı zamanla mavileşsin geceler.
Güneşe küssün dünya, mavi aylarla dolsun,
Uzay yitiversin kara delikte,
Zaman kaybolsun!

Ara beni! Ara! Mutlu şiirler oku.
Şiire kesilelim dolunay dolanırken.
Kalbimin atışına uyak olsun sözlerin,
Dize dize kan olsun, aksın damarlarımda.
Yaşadığınca yaşat bu dünyada iyiyi,
Yaşat ki kaygılarım bitsin kısa zamanda. 

Ezberim sevgi benim, şiirimle beslerim,
Şiirimden kalplere sevgi taşır sözlerim.
Ara ki yüreğimde büyüyen umutlarım,
Aksın, aksın durmadan, çağlarken sular gibi,
Can versin şiirime, zaman kendini bulsun!

Ara ki gözlerimde büyümesin yokluğun,
Ellerin kanat çırpsın, şaşırtsın ayrılığı.
Bil ki kalbim göç sonu beklendiğin yuvadır,
Bir çöp olsun ekleyip, karışıp toprağıma,
Onarmazsan içimi zaman benle vurulsun!

Gebze, 21.10.2007-2023, Ünsal Çankaya.
Artemis Edebiyat, Nisan, Mayıs, Haziran 2024, Sayı:24

BAHAR SANDIĞIMIZ

Ve sonra Nisan iki oldu gün.

Üç de olacak, beş de, yedi de.
Mayıs da gelecek çiçekleriyle,
Bahar sandığımız yaza dönecek. 

Uyuduk, uyandık, uyuduk, uyandık. 
Ne Nisan balığı imiş ne serap çölde.
Uyandık ve önce inanmadık olana,
Elimizde umut kalmış sadece. 

Ama gördük ki bu umut yeni umut.
Yine tükenir belki, azalır yine belki,
Yine de bu umut taze, tomurcuğuyla,
Umutlandırıyor doğacak güne.
Öylesine değil, çok sahi, pek öylece! 

Bahar dallarımız çiçekle doldu,
Toprağımız yağmuru beklemekte.
Umduğumuz yağmur sele dönmezse,
Gelen zaman hep beklenen bahardır,
Bereketi bol olası harmanın ve hasatın.

Gebze, 2.4.2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 2.4.2024



IHLAMUR KOKUSU

Yenilme dediğimde hep başaran kardeşim Ali Türkmen'e. Bir kez daha sesleniştir, son çaba...

IHLAMUR KOKUSU

Bahçemizde bir ağaç var, pencereme çok da yakın,
Onca yılda ne kokladım ne de gördüm çiçeğini.
Kocaman yaprakları var, çiçeğini saklıyorlar,
Getirmedi hiç odama kokusunu çalan rüzgâr.

Dündü, parkın bir ucunda bir ağaçta bir adam var,
Elinde çok uzun çubuk, ucunda bağlı bıçaklar.
Dokundukça dallarıyla yere iniyor yapraklar.
İşte o an kokusuyla burdayım dedi ıhlamur,
Şehriniz çaldı kokumu, gelemedim sana kadar.

Birkaç dalı aldım yerden, üstünde çiçekleri var.
Tek tek ayırdım dalından, koydum serdiğim örtüye,
Sabaha dek kokusuyla mutlu etti ıhlamurlar.

Benim kazanç hanem zengin, evimde çiçekleriyle
Kokusuyla sarhoş eden taze ıhlamurlarım var,
Park kamuya ait elbet, ben bir kamu üyesiyim,
Her dal her çiçeği zaten helâl anam sütü kadar.
Hem de biraz budanınca küsmüyormuş ıhlamurlar.

İntizar söylüyor hâlâ, kalbe dokunuyor hâlâ,
Çok yıllar geçti albümden, 'nazar boncuğu' çatladı,
Eskisi gibi huzurla dinlenmiyor ki şarkılar.

Dizi dizi ağlıyordu, üzülüyordu insanlar,
Diziye özel şarkılar, dizilere dertli aşklar...
Çünkü yalnız dizilerin, filmlerin yönetmeni var,
Son yazmadan son sahneye mutluluğu onlar koyar,
Yönetmenin istediği mutlu sonda ödüller var.

Artık ayrılıklara değil sevince söyle İntizar!
"Kar tanesi gibi nazlı, kuş kanadı gibi kırık..."
Koptular ya ağacından, düşüp orda kalmadılar.
Her ayrılıkta hüzün yok, sevdiğine kavuşma var,
Sevincimizi artırsa evimize dolan bahar.

Gebze, 27.6.2023, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili Dergi, Mart 2024, Sayı:433

Not 1: Kardeşciğim bu kez de direndi çok... Ne çok umudu, hayali vardı gerçekleşecek. Ama Kansere değil hastane enfeksiyonlarına yenildi. Dergiye onun yoğun bakıma girdiği gün, erken saatte yollanmıştı bu şiir :"Kardeşciğim hastanede, kanser... Son demleri belki de...İçimden ona bir bahar sevinci yollamak geliyor... Dayansın diye... Dirensin diye... Bir kez daha kazansın diye..." notu eklenip.
Sonrasında haber geldi, aceleyle yola çıktık, yetiştik hastaneye, bizim gidişimizden az sonra girdi yoğun bakıma, veda için gittiğimi bilmiyordum o zaman, ama son dokunuşummuş meğer yanaklarına... Son öpüşümmüş elinden, uyu, dinlen, çok yoruldun deyişim... Huzurla uykuya dalışı da bu cümlemden sonraydı...
Not 2: İntizar, Nazar Boncuğu albümünden bir şarkı, aynı adla bir televizyon dizisi ve o dizide jenerik müziği.

ŞİİR NE İSTER

Şiir yaşamak ister, yaşatmak mutluluğu
Ne varsa insan için hazırlamış olduğu.

Sevgi için yaratır sözcüklerde duyguyu,
Hüznü, belki acıyı, sevinci elbet, çokça.

Ama kan ve kin değil, öfke, intikam değil,
Barışı ister yalnız, çoktandır unuttuğu.

Kutsamaz ki ölümü, erken bulur her zaman,
Asla savaş haykırmaz, yıkımları çağırmaz.

Bebekler ölürken de sessiz çığlıklarıyla,
Yeter öldürmeyin der, yeter bitsin bu keder.

Unutmayın der şiir, insanın doğurduğu,
Şiir gibi yaşayıp bulmalı her doğruyu.

Gebze, 7.1.2023, Ünsal Çankaya
Edebiyat Nöbeti, Kasım-Aralık 2023, Sayı:49

HANGİMİZ? *

Yıllar boyu dinlesek bıkmayız sanıyorduk,
Hangimizin çığlığı çoğalırdı gecede, hangimiz,
Çoğalırdık şarkıda, nakaratlar olmasa?

Neyi biliyorduk ki sandığımız şeyler olmasa,
Şarkılar hepimize onu anımsatmasa?
Bilmediğimizi biliyorduk elbette, o başka!

İnsan özgürlüğünü umursamaz mı yaşamda?
Yaşamak varken, kanatlanıp uçmak da varken,
Ölünür mü, kalbi sevdasıyla çarpıştığında?

Ya kuşlar, özgür mü sanıyoruz havada, yoksa,
Kendilerini besleyenlere vefalı mı acaba?
Kafese niye dönerler gökyüzüne salındığında?

Güvercin besleyen o adam öldü, beklemiyorduk,
Şarkılar söylerdi, her dizede ruhumuzu dağıtan sorular.
Hangimiz diyordu o, hangimiz yanıt bulduk sorularına?

İyi olmayan aşklar var madem, iyi gelmeyen yaşlar,
Yalnızlığın ürküttüğü insanlar kaçmayı seçtiyse çok uzaklara,
Yetimlerin salıverin havaya, veda uçuşuna eşlik etsinler!

Gebze, 7.3.2014. Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com. 9.3.2024

*Dinlemekten bıkmadığımız bir şarkıydı Hangimiz. Söyleyeni güzel insandı, müzisyen Hasan Hüseyin Demirel. Sevdası uğruna kendini 22.2.2014 tarihinde üzerine tiner dökerek kendini yaktı. Kurtulamadı. Şiirin yazıldığı gündü, uçmağa vardı.  Ruhu şad olsun.

SEN YOKKEN KARANLIKTIR

Dünya deyip geçiyoruz olana olmayana,
Olmayanı oldurmayan dehrin kırık çarkına.
Bir kırlangıç hüznü taşan ömrün sayfalarına,
Konar göçerlik biçseler çığlığını sakınma!

Kuşlar geçe uçamaz diyenlere inanma,
Ayla yıldız yoldaş olur gece yol alanlara.
O nasıl dönüyorsa dünyanın yamacında,
Ebabiller de dönermiş, göğümüzde, boyuna!

Aşklarını masmavi yapmayı hiç unutma,
Karanlık gecemize dolunay ol Aykız'ım.
Ol ki çobanaldatan ya da keçisağanlar,
Dağ kırlangıcı olsun eleğimsağmalarda!

Haydi gel, umutlara ışığın kanat olsun,
Kelebekler ölmesin, ağlamasın gelincik.
Gel yürüsün can suyun can ol yuvalarına,
Sevgini almadıkça kuşlar bile ötmüyor!

Hem yıldızlar üzülüyor sensiz gecelerinde,
Gel de ışığını dök, göğümüz aydınlansın.
Sonsuzluğu umarken gök kubbenin altında,
Yorgun maviliğinle ellerimiz boyansın.

Beyaz hep kederlidir biliyorsun değil mi,
Biliyorsun elbette, doğmadığın her gece.
Gel boynunu bükmesin seni özleyen güller,
Yokluğunla kaybolmasın gece içinde renkler.

Sensizken zifirlerden daha karanlık dünya,
Hep gökkuşağı boya yağmurların ardına.
Ne çok şiirler yazdım ay aydın olsun diye,
Okundukça okunsun, sevgiyle, kaldığında.

Gel ki apaydın olsun, yaşanır olsun çağ da,
Çünkü kırlangıçlara yetmiyor artık dünya!

Gebze, 29.9.2007-2020 Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Mart 2024, Sayı:183

BU ÖLÜME ŞİİR DEĞİL!

Ali kardeşimin gidişinedir,
Yattığı yer uçmağ olsun diyedir.

BU ÖLÜME ŞİİR DEĞİL!

Bu gidişle sözüm tükendiğinden,
Ağlamaktan özüm tükendiğinden,
Yaşlanmanın kitabıdır yazdığım.

Yaslandığım dağlar yıkıldı hepten.
Yaslanmayıp ne'tsin şu deli gönlüm?
Yaşlanmayıp ne'tsin şu iki gözüm?

Çarpına çırpına yoruldu dizim,
Yetmiyor kendime yarım nefesim,
Kanat çırpmayaysa kalmadı özüm.

Göç mevsimindeymiş canım kardeşim.
Kalbimdeki kuşun kanadı kırık,
Köyümün toprağı yüzünde şimdi.

Gebze, 13.2.2024, Ünsal Çankaya.
Gerçek Edebiyat com, 28.2.2024

İSKENDERUN SÖYLESENE FIRAT VE JALE NEREDE?

Kış gecikti deyip durduk aralık, ocak boyunca,
Birden geldi, her yere geldi ve oturdu soğuk,
Olanca ayazı, uğul uğul fırtınasıyla.
Batı ve Trakya'da uçtu çatılar, yattı ağaçlar,
Ki gözümle gördüm, uzanıvermişti avlumuzdaki,
Kökü hepten dışarda, tahterevallinin yanı başına.

Karla birlikte ayaz da indi doğuya ve güneye,
İnsanlar erken yattılar, ısınmak için, sarınarak,
Battaniyeler altına, su torbası sıcağına,
Uyanacaklardı güya kardan adamlar yapmaya.
Bir kez daha anladık ki doğa kendini okuyor,
Bildiğini yaşıyor ve yaşatıyor insanlığa.

Fırat, Jale, arkadaşım, avukattı, İskenderun.
Neşeyle uyansalardı kahvaltı filan derdiyle,
Haftaya başlangıç için biraz telaş yaparlardı.
Dosyalar, telefonlar, dizüstüler sığışırken çantaya,
Çayları yarım kalırdı bardaklarında,
Doyan kedi mırlayarak dolaşır ayak altında.

Uyanmadılar. Ne Fırat, ne Jale, ne kedi.
Gece yarıyı geçmişti, çoktan ağarmalıydı tan,
Ağarmadı,  karanlıktı, yaz ve kış saati değil,
Nasıl sabaha sayarız 4.17 hançerini?

Ben uyumuyordum zaten fırtına çıldırtan ıslığıyla,
Kulaklarımda çınlıyor, camlarımı dövüyordu.
Saymaya çalışıyordum çarpışan tüm şimşekleri,
Göğe fırladıklarında, homurtusunu duyarak
Ürkmeyeyim, çocuk gibi.

On bir il birden, ilçeleri, köyleriyle,
99 depreminden büyük vuran darbelerle,
Sarsıldı, silkelendi, buruldu ve doğrulmaya çalıştılar,
Binlerce ev sahibiyle derin uykuya teslimdi.

Ne evler doğrulabildi ne de içindeki canlar,
Uyananların birazı çıkamadı sokaklara.
Maraş kahraman değil, Antep gazi, Urfa şanlı,
Malatya, Adana, Osmaniye, çöktüler deprem önünde.
Eşlik ettiler onlara, yolları, köprüleriyle, Diyarbakır,
Adıyaman, Hatay ile Kilis bile.
Sivas’ın adı listeye Gürün yüzünden eklendi.

Bildik tanıdıklar için, tüm yurttaşlar için aynı,
Yıkım olmasın dileği, ölüm olmasın dileği.
Sevinçli haberler almak umut verdi herkese de,
Fırat, Jale bir de kedi düne, güne uyanmadı.
Umutla dedik ki keşke onlar ölmüş olmasalar,
Kedileri kucaklayıp yine pozlar verseler ve
Duyunca da gülseydiler öldüler haberlerine.

Kime soralım ah Fırat, sen yoksun ya Jale de yok,
Eviniz enkaz, kara kedinizi arayan soran olmaz.
Kaçabilmiş midir dersin sizin öldüğünüz evden,
İskender’in küçük yurdu yaşatmış mı kuzunuzu,
Oğulcuğun geldiğinde sığınmış mı son canıyla?

Komşun Meclis’te konuştu, Fırat enkazda diyordu,
“Yok mu kurtaran!” çığlığın ikinci güne susmuştu.
Ölüm haberinden geçtim, sözcük kendisi yakıyor,
Ne sana yakıştı ölüm ne de sevgili Jale’ye,
Çocukluğunu bildiğim doktor ile ikizlere.

Hiçbir önlem alınmamış, deprem yine ölüm demek,
Kurtarmada her yetkili bizden sıfır aldı demek.
Oysa ilk gün yetişseler binlerce canla kurtulur,
“Lan Jale!” derdin elbette, “Yaşıyoruz, yanımdasın,
Yine kurarız her şeyi, yaşam mücadele demek!”

Enkaz altındaki her can haber olacak mı bir gün,
Sökülen ağaçlar bile girecek mi bir şiire?
Umudumuz sizsiz kaldı, ama sürüyor yine de,
Bu düzeni değiştirmek olası mı bir seçimde?
Olur belki, kazanırız, akar sevinç göz yaşımız,
Böyle yıkımlar olurken timsahlar ağlasa bile.

Gebze, 7 Şubat- 26 Mayıs 2023, 6 Şubat 2024

(Not: Şiirin ilk hali Üvercinka dergide yayımlandı. Bu hali Akatalpa, 284 içinde yarım yayımlandı, editöre iletiyle bilgi verildiği halde depremin yıldönümünden önce sitede yayımlanan Şubat 2024 sayısı dahil hiçbir sayıda ne tümü ne de özür yayınlanmadı ve dergi geleneğine aykırı olarak Akatalpa Aralık 2023 indeks sayısında da yarım da olsa ne şiirin ne şairin adı geçmedi.
Birkaç sözcüklük farkla şimdi depremin yıldönümü için Gerçek Edebiyat sitesindedir.)

Gerçek Edebiyat com, 10.2.2024.
Üvercinka, Mayıs -Haziran 2023, Sayı: 103-104
Akatalpa, Ağustos 2023, Sayı:284 

( Akatalpa yayını sonrasında altına eklenen notu da buraya taşıyorum:
"İki kez uyarı yazılmasına rağmen editöre, şiirimin tümü halen yayımlanmadı.
Kusur hatadan kaynaklıysa bağışlanır da hatada ısrarın adı nedir acaba? İnsan kendindeki hatayı gidermek için çabalamazsa başkaları için ne yapsa ne eylese 'bir kusura' sığmıyor işte!)
(Kusur: Deney tüpü)"
Blogda üç farklı hali olması yerine son halini blogda tutmak uygun geldi kalbime. 

HORONDAN HALAYA

Dağların doruğuna sensiz mi çıkacağım,
Alıp da yüreğimi güneşe kaçacağım!
Ah leyli leyli yar, ah leyli leyli yar!

Bir bulutun üstünde seninle uçacağım,
Dolanıp kollarına, sarılıp yatacağım!
Ah leyli leyli yar, ah leyli leyli yar!

Ege'de doğdum ama Karadeniz’i gördüm,
Gercüş’te buluşmaya tesadüf dedi ömrüm!
Ah leyli leyli yar, ah leyli leyli yar!

Güneydoğu sıcağı karıştı kalbimize,
Askerliğe giderken geri dönemem sandın!
Ah leyli leyli yar, ah leyli leyli yar!

Nasıl inandın buna nasıl aldandın bilmem,
Sensiz yaşamadım ki seni de alacağım!
Ah leyli leyli yar, ah leyli leyli yar!

Halaya baş olmaya, ömrüne düş olmaya,
Söz verdim kalanında ömrüne eş olmaya!
Kış bize uğramasın, sen de yavaşla ey yar!

Gebze, 21.1.2006, 2024, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 26.1.2024

DELİCE- ACININ ŞİİRİ-

Yeteneği yaşamaya ait sınırlar içindeyse insanın, yaşaması zor olmaz.
Zor olan yeteneği sınırlayıp yaşamaktır, ardından mutsuzluk gelir,
Böyle anlar çoğaldıkça aylar, yıllar, bütün yollar acıya anlam ararlar.

Ayrık değilsen herkesten, çoğun anlamı sendeyken,
Delice uçmayı unut, kendi masalını dinle.
Anlamıyla koy kalbini, yeteneğinin içine,
Koymadığında olanlar geliyor sözün peşinde.

Susuz ırmağa dönersin, çoraklaşırken toprağın, kalakalırsın çöllerde vahan bile olmaksızın.
Yolların yola bağlanmaz, akar yıllar, akar yollar, kapanır tüm kapıların.
Kalakalırsın kapanda, kalakalırsın çıkmazda, kilitlerin olmaksızın.
Kapanın elinde kalmaz sende kalır yalnızlığın!

Bütünüyle çıkmaz olur umar umduğun sokaklar.
İçine oturur durur bu kapana kısılışın.
İçinde kalanlar derttir, derttir orda yaşattığın, 
Engellenen, es geçilen, unutuşa hapsedilen düşlerindir hep delice.
Belleğini tazele ve unutuşuna yenilme!

Delice sözcüğü rehber, her anlamı senin olsun,
Bu dünyada var olmanın süreci de süremi de gizli sözcüğün içinde. 

(Delice diye köylerde at arabası ardına, sadece harman zamanlarında, tarladaki biçilen sapları ve hayvanlar için kurutulacak yonca ve biçili otları yükleyip, sapların saman ve tahıl olacağı harman yerine, otları kışın kullanmak için dam üstlerine yığmak için taşımakta kullanılan özel yapım geniş ve parmaklık kıyılı yük aracına denirdi. Yaşayan, modern hali kamyon ya da römorklarda aynı amaçla kenarlarında yükselen tahtalardır.)

Bir tür sınır denilebilir deliceye, açıkça bir tür sınır!
Yeteneğin sınırlanması değil ama amacı.
Çünkü taşımak eylemi insanlar için kurallara bağlıdır da sap ve saman için de vardır aynı sınırlar.
Tüm dünyada en, boy, yükseklik gibi ortak istiab sözcüğüyle yasalarda tanımlıdır.
Güncel dilde biraz varken şiirde yer almayandır.
Ancak insan her sınırı zorlayan ve başarandır.
Deliceyi yedeğine alışı da sadağına koyuşu da bundandır.

Delice bazı ağaçların, aşılanmamış yabani hallerine de denir.
Bilirsiniz, melodisiyle eşlik edin hemen!
Boşuna mı "Delice, delice, delice zeytin!" der Ezginin Günlüğü ile sevdiğimiz türküler.
Ahlat da öyle! Delicedir ağacı, dirençli ve özgürce.

Delice aynı zamanda yararlı otlar içinde büyüyen dikene denir.
Delice biraz bu tanımından el alarak toplumsal yaşamın içindeki aykırılıkların her türüne ad olur.
Delice iş, delice hareket tanımında olduğu gibi normalin dışı, cüretli olana denir...

Normalin ne olduğu kadar delice olmasının ne olduğu da farklı farklıdır.
Muhteşem mi yoksa küçümsenen mi, inanılamayan mı olduğu zamana, zemine ve bakışa göre şekillenir.
Örneğin Hezarfen'in uçmayı denemesi delicedir.
Kimi inanılmaz bulduğundan der, kimi küçümsediği için, kimi muhteşem bulduğundan o delice uçuşu.
Ancak uçmasını ve rasathaneyi yasaklatmak da o dönemin kıskanç bağnazlarının en delice eseridir.
Acıdır bu. İnsanlıktan çağlarca geri kalışın nedenidir.
Matbaanın gecikmesi aynı acılıktan beslenmiş, kalbimizdeki kederle acısının yeri berkitilmiştir.

Kimi şiirler delice yazıldığından başa döne döne okunmalıdır.
Döne döne, sonu ile başı birbirine dönüşene dek.
Yüksek sesle ve vurguları güzel Türkçemiz ile.

Bu okuma böyle delice yapıldığında çoğu şiir acının şiiridir.
Normale isyanın şerh düşülmesi.
Çıkmazlara yol açmak, peynirini çaldığın kapandan kurtulmaktır.

Çünkü delice olan gereksiz değil, tam yerinde, tam zamanında gerekendir belki de.
İnsanı insan eden de şiirine vardıran da bu yol ve akan zamandır.
Akan zaman durana dek delice olan ne varsa yaşanmalıdır.

Öyleyse yaşanmayan hiçbir şey kalmasın, kapılar kapanmasın.
İçlerinde yalnızlıklar, yılgınlıklar, umutsuzluklar birikemesin,
Delice zeytinler, ahlatlar rant için aşılanıp dönüşmesin iyiye.

Armudun iyisini ayılar yerken küsmesin doğa.
Yenileyip dursun kendini düşlendiğince.
Kapanlara kısılıp tükenmeyelim diye!

Mutluluksa amaçlanan, huzursa ömür adanan,
Delice yükselsin umut, korusun kendini gerçekleşene dek,
Dikenleriyle!

Gebze, 12.11.2006- 2023, Ünsal Çankaya.
Çağdaş Türk Dili Dergi, Ocak 2024, Sayı:431

YARIM YAŞAMALAR ÜZERİNE

Umarsız zamanlara bağlıyken yollarımız,
Çıkmazında karanlığın beklediğimiz bir damla ışık.
Aydınlatsın yolumuzu, tükenmesin, arta arta kadiminden bol olsun,
Çünkü yaşamaktan ibaret dileğimiz, değmesin aşımızı yalan ve dolan.

İmarına uysun geleceğimiz, geleceğimize set olmasın geçmiş zamanlar,
Bağımızda bağ olsun, dilimizde çağ, vurulmasın ağzımıza gem, sırtımıza kolan,
Yük çekmeye koşumlanan hayvanların çaresizliğine yakalanmadan.

Tadilatı yarım kalan ev gibiyiz hepimiz, yaptıkça sökülen, çaktıkça dökülen,
Tozlarına bulanıyor ömrümüz, odalarda kıyılıp atılmayan nice eski biriken.
Ayıklayıp atmalıyız hepsini, anısıyla ağır yükler olmadan, yeğnileşip, tetikleşip,
Rüzgâr olup esmeliyiz, gönle sızı, kalbe acı dolmadan.

Üstümüze serptikleri karmakarışık toprak iyilikten mayasız ve marazlı,
Silkinelim öyleyse, çıkmak vakti değil midir düştüğümüz kuyudan.
Güneş olup çıkmak vakti, ay olup dolun olmak, soyunuyorken gerçeğe,
Savurmak vaktidir yıldızımızı, kaydığında dilekleri çoğaltan.

Yaşamak inatla sade, elbet içten, fazlasıyla sevinçli olmalı ki,
Her gününde örmeliyiz geleceği, düşlerimiz solmadan.
Yaşamak avcıya tuzak, hüzne yağmur, endişeye sağanak ve kahır mı,
'Ümitli şey' olmalı, vakur olmalı yaşamak şiirlere sığmayan.

Olmalı ki, yaşananlar insanı insandan utandırmasın,
Yormasın, incitmesin, menekşe açar gibi usulcacık yaşansın,
Mevsimler uçsa bile ömürler tüme varsın ölüm gelip almadan.

Gebze, 28.10.2006-2023- Ünsal Çankaya.
Şiiri Özlüyorum, Mart -Nisan 2024, Sayı:118

BAĞ BOZUMU

Canını alıp eline, yanını yöreni seyran.
Üşüyen toprak üstünde, börtü böceğin diline,
Düşmeden önce, cehennem bu diyecekler.
Korkma, sağlam tut yüreğini bu dünyada,
Elbet gidilmedi, gidilmeyecek.

Gülüm sevdadır dikene, diken özüne özüne.
Gül büyütür didesine, dökülür nazenin yaprak,
Can dökülür ellerine.
Nefes almak değil hayat, canı almaktır bedene,
Solar diyecekler, korkma, can suyudur sevildiği hem,
Daha solunmadı, solunmayacak!

Aynalar olsa içinde, bize sır kim, çözülen ne,
Sırrın en dibine bilim erecek.
Bakışlar zehir zemberek mıhlanıp keser diline,
Ölüm gelir diyecekler, korkma, doğa sırasını bilir,
Henüz ölünmedi, ölünmeyecek!

Kan çanağı olup gözler, dökülmeden toprak
Buharlaşmadan su, çarpılıp yüzümüze.
Tane tane sözcüklerle ezil diyecekler.
Korkma, şarabadır ezildiğin, kana değil,
Üzüm üzüm üzülmeye yeter denecek!

İremdir her billur tane, ölüm bize, cehennem ne,
Sır kime, ayna kime, özüm özüne, üzüm gözüne eştir.
Kana kana içelim ki demine, yasak diyecekler.
Korkma, doğum bir kez, bir kez ölüm,
Korkusuna boyun eğilmeyecek!

Ölüm dediğimiz zulüm özgülendiyse bedene,
Bir zamanı, biçimi var, gelemez o andan önce.
Korkular yazı bilmiyor, yazılarsa sır dilinde,
Vakt ve saat kara yazın, oku diyecekler bir gün,
Korkma, bir kez öğrenince dili, unut deseler gam değil,
Olur mu sır olup kalmak, bağ bozulsa yaşar gerçek!

Gebze, 22.10. 2011-2023,  Ünsal Çankaya
Artemis Dergi, Ocak Şubat Mart 2024, Sayı:23

TERZİ DEĞİLİZ AMA

Terzi değiliz ama dikiyoruz boyuna gökyüzümüzü,
Yırttığında şimşekler maviliğini.
Yamalar gibi teyellenmişken ömrümüz ömrümüze,
Ayrılık olmasın diye ellerimizde.
Dilimize dişimizle hapsedilen sözlerimizi,
Söküyoruz ağzımızdan iğne oyası işçiliğiyle.

Dağlar kavuşsun diye dikiyoruz vadi ve ırmakları,
Dünya hep yeşil kalsın diye dökülen yaprakları.
Sevgisizlik ölüm diye eşleyip insanları,
Sevelim ve koruyalım diye doğuruyoruz çocukları.

Bunca özen sonrası yine de deliniyorsa gök
Boşalıyorsa yağmurlar ömrümüzün üstüne,
Yaprakları çalıyorsa sonbahar,
Yamalar sırıtıyorsa aynı kumaşı bulmadık diye,
Çocuklarımızın geleceğini çalıyorsa siyaset,
Duracak mıyız?

Kan içinde bile kalsa dilimiz haykıracağız,
Yırtıp dudağımızı bir ıslık salacağız göğün yüzüne.
İşte o zaman işe yarayacak terzilik hevesimiz,
İnsanlığımız tam olacak, diktiğimiz eksiksiz!

Sonra oyun sayacağız gölge teyellemeyi.
Dağda taşta izi kalmayan sözümüzü,
Hiçbir kalpte izi kalmayan yüzümüzü,
Yüksüğümüze doldurup düğmelerken maviye
Ustalığımızı çekeceğiz insanlık gönderine,
Sonsuzluğa ulaşıp yenilmez kalsın diye!

Gebze, 24.10.2021, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Ocak 2024, Sayı:181

MÜKEMMEL DEĞİLİM

https://www.youtube.com/watch?v=GiLSIYSm0Jw&t=6s

Üzgünüm, mükemmel değilim, hiç de olmadım.
Elimden gelen bu, dilersen azımsama, sana aşkla gelişimle,
Dönüşün senin bana buluşmalı diyorum yüreğin ortasında.

Üzülüp ağlasak da yarış değil ki sevmek sen geçince yenesin.
Gönlün benle sevinsin, sil eski yıllarını,
Ömrüm sevginle dolup sana yoldaşım desin.

Yorgun atlar gibiyim üzgün ve terli, çabalarla örselendi yüreğim,
Sık dişini, unut gitsin demek yetmedi bazen, bundandır üşümesi.

Kırılsak dökülsek de emek istiyor bu yol, çokça da umut, belli.
Hayat bağımız candır, canımızsa gayretli,
Ayırt edilemez artık en çok çaba kimindi.

İnan mükemmel değilim, olamazdım da gerçi, 
Sevdim işte, içten sevdim, bu dünyana değmez mi? 

Gebze, 29.1.2006- 2023, Ünsal Çankaya

1=Dil Nehri E- Dergi, Kasım-Aralık 2023, Sayı:5

2=Honar ve Jamee/Hüner ve Camia (Sanat ve Toplum) (Üç aylık) (İran, Tebriz'de basılıyor) dergisinin 13. sayısı çıktı. Mojtaba Nahani çevirisiyle bu şiirim var içinde. 1.10.2024

















Google lens-fotoğraftan otomatik çeviri hizmetinin ilk belgesi:
onsal changaya tarjmeh: mojtabi neyani rafiq tavam man mosl asbi khasteh am ghmgin ve aragh kardeh dalam az taghalanpana kharashideh shodeh est. gangi oqat goftan dandan bah jegar begozar ve dar gozareh kafayat nakard. baraye cpehmin est keh az sarma bah khod mi larzad. onsal chankaya dar sal 1̱9̱5̱8̱ dar afionkar akhisar amirdagh bah dania amad. dar hal hazar dar sheerestan ghabzeh az tavabe kojali zandegi mi kand. bad az etmam tahsilat daneshgangi baraye ehraz mogham ghazavat 8̱ sal dar ankara zandegi kard 5̱ sal bah onvan dadastan ve 2̱3̱ sal bah onvan qazi dar dadegah cpehei tarkieh enjam vazifeh nemud. sherehya ve eshkara hati eger khard ve khakeshir npam shvim dastan cpehayesh az sal 2̱0̱0̱6̱ ta bah aknon dar majleh cpehei motabar adbi bah chap resideh est. in rah mostelzam talash ve amid faravan est. peyvand zandegi man az jan est ve baraye jan man ghirtmand. digar ghabel tashkhis nist keh bishtarin talash az an kist. fogh oloadeh nistam motesfam man fogh oloadeh in taneya kari est keh az dastam bar mi aid nistam, npargoz nabudam bavar kne man fogh oloadeh nistam, npar chand nemi eger mikhaehi kam ve kuchkesh neshmar ba eshghi keh bah to daram tavanstam npam basham bah npar hal dostet dashtam, samimaneh dostet dashtam aya cpehmin bah in dania nemi arzad? man mi guyam keh bazgasht to bah man bayad darest dar mianeh ye del bashod. npar chand ghmgin mi shvim ve garieh mi konim ema dost dashtan mosabagheh i nist keh vaghti az khat payanesh gozashti barandeh bashi begozar dalat ba man shad gardad. khaterat sal cpehei pishin ra pak kon bah man bego keh zandegi am sarshar az tost ve 12 Art & Society Summer 2024
Onsal Changaya tercümesi: Mojtabi Nahani, 

arkadaşın, yorgun bir at gibiyim, üzgün ve terliyim, mücadelelerden yüreğim sızlıyor. Bazen “dişinizi karaciğerinize bırakın” demek yeterli olmuyor. Bu yüzden soğuktan titriyor. 

Çankaya o yıl 1958 yılında Emirdağ'ın Afionkar Akhisar ilçesinde doğdu. Halen Kocalı ilçesinde yaşamaktadır. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra 8 yıl Ankara'da yaşadı, 5 yıl savcı, 23 yıl Türk mahkemelerinde hakim olarak çalıştı. Şiirleri ve vahiyleri, her ne kadar bilge ve acı olsak da, öyküleri 2006'dan bu yana saygın edebiyat dergilerinde yayınlanıyor. 

Bu yol çok çaba ve umut gerektirir. Hayatımız ruhumuza bağlıdır ve biz ruhumuzu kıskanırız. Kimin en çok çabaladığını ayırt etmek artık mümkün değil. Harika değilim, üzgünüm, harikayım, yapabileceğim tek şey bu, hiç olmadım, inanın bana, harika değilim, küçük küçük saymasanız da , sana duyduğum sevgiyle, yine de dostun olmayı başardım. Seni içtenlikle sevdim, bu dünyalara değer değil mi? Bana dönüşün yüreğin tam ortasında olmalı diyorum. Her ne kadar üzülüp ağlasak da aşk bitiş çizgisini geçtiğinizde kazanacağınız bir yarış değildir, bırakın kalbiniz benimle sevinsin. Geçmiş yılların anılarını sil, hayatımın seninle dolu olduğunu söyle ve 12 Art & Society Yaz 2024

 اونسال چانکایا ترجمه: مجتبی نهانی رفیق توام من مثل اسبی خسته ام غمگین و عرق کرده دلم از تقلاها خراشیده شده است. گاهی اوقات گفتن دندان به جگر بگذار و در گذره کفایت نکرد. برای همین است که از سرما به خود می لرزد. اونسال چانکایا در سال ۱۹۵۸ در افیونکار اخیسار امیرداغ به دنیا آمد. در حال حاضر در شهرستان قبضه از توابع کوجالی زندگی می کند. بعد از اتمام تحصیلات دانشگاهی برای احراز مقام قضاوت ۸ سال در آنکارا زندگی کرد ۵ سال به عنوان دادستان و ۲۳ سال به عنوان قاضی در دادگاه های ترکیه انجام وظیفه نمود. شعرها و داستان هایش از سال ۲۰۰۶ تا به اکنون در مجله های معتبر ادبی به چاپ رسیده است. اشکارا حتی اگر خرد و خاکشیر هم شویم این راه مستلزم تلاش و امید فراوان است. پیوند زندگی مان از جان است و برای جان مان غیرتمند. دیگر قابل تشخیص نیست که بیشترین تلاش از آن کیست. فوق العاده نیستم متاسفم من فوق العاده این تنها کاری است که از دستم بر می آید نیستم، هرگز نبودم باور كن من فوق العاده نیستم، هر چند نمی توانستم هم باشم اگر میخواهی کم و کوچکش نشمر با عشقی که به تو دارم به هر حال دوستت داشتم، صمیمانه دوستت داشتم آیا همین به این دنیا نمی ارزد؟ من می گویم که بازگشت تو به من باید درست در میانه ی دل باشد. هر چند غمگین می شویم و گریه می کنیم اما دوست داشتن مسابقه ای نیست که وقتی از خط پایانش گذشتی برنده باشی بگذار دلت با من شاد گردد. خاطرات سال های پیشین را پاک کن به من بگو که زندگی ام سرشار از توست و 12 Art & Society Summer 2024
Onsal Çankaya tercümesi: Mojtabi Nahani arkadaşın, yorgun bir at gibiyim, üzgün ve terliyim, yüreğim mücadelelerden tırmalanıyor. Bazen “dişinizi karaciğerinize bırakın” demek yeterli olmuyor. Bu yüzden soğuktan titriyor. Çankaya o yıl 1958 yılında Emirdağ'ın Afionkar Akhisar ilçesinde doğdu. Halen Kocalı ilçesinde yaşamaktadır. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra 8 yıl Ankara'da yaşadı, 5 yıl savcı, 23 yıl Türk mahkemelerinde hakim olarak çalıştı. Şiirleri ve öyküleri 2006 yılından bu yana saygın edebiyat dergilerinde yayımlanıyor. Açıkçası akıllı ve kuru olsak bile bu yol çok çaba ve umut gerektiriyor. Hayatımız ruhumuza bağlıdır ve biz ruhumuzu kıskanırız. Kimin en çok çabaladığını ayırt etmek artık mümkün değil. Harika değilim, üzgünüm, harikayım, yapabileceğim tek şey bu, değilim, hiç olmadım, inanın bana, olamasam da harika değilim. istersen sana duyduğum sevginin yanında sayılmaz, ben yine de seni seviyorum, seni içtenlikle sevdim, bu dünyalara değer değil mi? Bana dönüşün yüreğin tam ortasında olmalı diyorum. Her ne kadar üzülüp ağlasak da aşk bitiş çizgisini geçtiğinizde kazanacağınız bir yarış değildir, bırakın kalbiniz benimle sevinsin. Geçmiş yılların anılarını sil, hayatımın seninle dolu olduğunu söyle ve 12 Art & Society Yaz 2024

ÇELİŞKİSİZ ÇELİŞKİ

"Oy benim özgürlüğüm, savaşım senin uğruna,
Bir ömür yalnız sana köleyim!" demişim yıllar önce,
Fakülte günlerimde. Ders kitabımda buldum.
Kölelikten söz ederken yalan mı söylemişim,
Tüm çevremiz bağlıyorken kurtuluş yollarını,
Özgürlükten söz edişim çelişki değil de ne?

Cila çeksem faydası yok iyi sıfatlarımla,
O bağları çözüp geçmek kılıç mı istiyordu,
İskender'in kördüğüme ettiğini etmek mi?
Mutluluktan payım yoksa akan gözyaşım niye?
Birey oldum yasalarda, bir eş oldum, bir anne,
Üstüne bir de yargıç, hepsi ayrı mahpusluk!

Başkasına suç yüklemek kolaylar kurtuluşu,
Yine de kabahatin hepsi bendedir gözüm!
Gardiyanıydım hepsinin hükümlü olan bendim.
Kararlarım hep kesindi, infaz yapanı kalbim!
Her durumda çarpıyorum hücre duvarlarıma,
Çığlığımsa kelepçeli, bakma sayhalarıma.

Oy benim özgürlüğüm devranın çepeçevre,
Ne semazen oldun güce, ne de oldun pervane.
Ömrümün son baharında salıverirsem kendimi,
Kırık umutlarım için kal yitik düşlerimde!

Gebze, 6.11.2006 - 2023, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat com, 5.12.2023

HAYDİ İNSAN KALMAYA

İnsan olarak doğduk ya insan kalmak emek ister, aşk ister.
Emek ise yürek ister insandan, yanılmayan, yenilmeyen hırslara.

Aşkla yaşanmalı elbet, aşk eksikse her şeyinden eksiktir insan dediğim,
Eksik kalan yanlarını iyilikle tümlemeden artırıyorsa tamahı çoktan yenilmiştir ama.

Gökyüzünde uçan kuştan, evcilleşen her canlıdan, ağaçlardaki meyveden,
Öğrenmiyorsa o insan yaşamak bölüşmek diye, topraktaki bereketten.

Hem yaşamak hem yaşatmak doğasını zorluyorsa,
Henüz tam değildir insan, yarımıysa fazlaca ham.

Umudun acı meyvesi düşlenenin iğnesidir,
Kanatır gerçekleşince, zehirler çok tüketince.

Unutulur şey değildir bir kez açıldıysa yara,
Dokunsan da kabuk tutar dokunamadan baksan da.

Her yarayı insan otar sevgisiyle, aşkıyla,
Haydi insan olmaya der ateşi yakan kavıyla.

Ürettiğimizde dünya, bölüştüğümüzde sevda,
Haydi davran, üşenme der, çabala insan kalmaya!

İnsan olmak arzu ister emek ister gürz değil,
Başarmaya zorlu çaba, çabası kârsız değil!

Gebze, 1.3.2022, Ünsal Çankaya
Gerçek Edebiyat, 9.11.2023

AĞITLAR DA AĞLARDA

Kimse bilmez denizlerin nice eskidiğini,
Nasıl yıkanacağını dalgaların.

Denizatlarına binip gitmez iyi balıklar,
Kötüleri yutsa da kendinden küçükleri
Hiçbir balığın gözyaşı parlamaz yakamozda.

Yıldızlar yandığında aydınlanıyor gece,
Ay düşünce denize, ağıyor gün ışığı terazi kefesiyle.
Sabahlar dökülünce maviliğin üstüne,
Gün ve gece dengesiyle buluşuyor denizde.

Fırtınalar çıkmayan aylarında yılların,
Sevinçle uğurluyor gidenleri kalanlar.
Dönsünler umuduyla sallanıyor mendiller,
Yol alıyor tekneler, ağlarını salıyor derinliğe avlakta.

Balığa çıkan sağ dönse sevindirir bekleyeni,
Ya da uzaklara çakar umuttan yorgun gözleri.
Azıcık bir esintide elleri boş gelinmez de,
Fazlasında hem açlık var hem de yokluğun kaygısı,
Büyük küçük diyemeden hepsi düşerler kedere.

Sorulur mu tekne batsa nerede yatar batığı,
Atılan ağlar dolduysa, toplanmazsa zamanında,
Balıklar da ölür mü ki unutulan ağlarında?
Ya da ağıtlar çıkar mı balıkların avazından,
Sessizliğini yırtar mı koyulaşan derinlerin?
Ağlar mı deniz anası ağları yırtıldığında,
Sarılır mı birbirine ağ içinde ahtapotlar?

Bu denizler niye eski, niye kirlendiler birden,
Sorular yanıtsız artık, bilen tüm balıklar ölmüş,
Belleğimizi çalmışlar, ben bile yaşlandım zaten.

Nice zaman geçmiş çünkü denizlerin denizliği üstünden,
Yamaları bile yama istiyor minicik derelerden!

Gebze, 5.2.2022, Ünsal Çankaya.
Eliz Edebiyat, Kasım 2023, Sayı:179

(Not: Yayıma giden hali daha farklıydı, yayıma göndereli çok zaman geçtiği için ben bir kez daha dokundum ve şiirin içime sinen son hali buradadır. )

EL İZİM OKUNUR MU?

Alın yazısı mı varmış, yazılır da kalır mıymış, okunmuyor ki yine de okumayı öğrensek de.
Ve ayak izimiz nerde, sağlam mı basmıyoruz ki, kalmıyor izler geride?

Emekle yaşıyor insan, emeğimiz elimizde, büyüttüğümüz umutlar kırılır el kapısında.
Nice baksak  kör aynaya yansımızı almıyorsa kalır mı ki el izimiz aynamızın ayasında?
Kalsın dileğimi tutup basıyorum avucumu, minicik bir esinti var siliyor tüm buharını,
Aynalar bile almıyor el izimin taslağını.

Bahar olsun istiyordum, bademler çiçek açsın, elmalar, ayvalar da.
Ama yazlar gecikiyor kışlar çokça uzasa da buharlaşınca dileğim,
Üstüne yazdığım değil kederim kalmış aynada.

Ey dünya! Yetmedi mi yıkıldığın, yıktığın,
Yetmedi mi çektiğimiz acılar, doymadın mı ölüme?
Kiraz mevsimi geliyor, geçene dek dursana!

Gebze, 14.3.2023, Ünsal Çankaya
Eliz Edebiyat, Ekim 2023, Sayı:178

KAYNAK

Geldim işte, sırasıyla yazacağım, olanı olmayanı, elbet sınırlamadan.
Perilerim söylüyordu, hemen değil, zamanı var, sırası var, acele etme diye.
Geldi sıram, yazdım, yazacağım, belki sıradan ama sırlamadan aynamı.

Yazmıştınız, okudum, anladım, anlatacağım, artık sıranın başındayım.
Yazacağım, beni de anlasın herkes, herkes gibi yazdığımı görsünler.
Ben de sıradan yazabilirim, belki sıradışı yazdıklarım da olur.
Unuttuklarım neydi, nasıl oluyordu diye anımsayabilir,
Sırasına dizebilirim sözcükleri, herkes kadar anlatabilir,
Anlaşılabilirim de, buradaysam sıramda kalmalıyım.

Ama siz, orada durun bayım, öne geçmeyin lütfen,
Aramız bozulmasın, sıradasınız, sırada, herkes gibi sıradan.
Burada her şey sırayla, adım atalım, ama çizgiyi aşmayalım.
Sıradayız, kayacaksa da kaysın bastığımız zemin, 
Yeter ki sıradan taşıp haksızlık yapmayalım.

Bu sıra ne kuyruğu mu, kuyruğun ne sırası mı,
Bunlar nasıl soru bayım, uzaydan mı geldiniz siz?
"Yaşamak sırası" işte, dünyamızda, hep birlikte,
Bunu da bilmiyorsanız beni boşuna yormayın.
Herkese yeten dünyada kapladığım yer şuncayken,
Niye cürmüm kadarıyla kalbimi avutmayayım?

Sizse satır arasında yazdınız kör dünyanızı,
Kendi payımı alırken gördüm satır yaranızı.
Madem acımasız dünya, madem onca vuruldunuz
Empati edineydiniz de bari siz vurmayaydınız.

Oysa hesapsız vurdunuz, öldü sandım gönül kuşum,
Sırf onu yaşatmak için, yarasını sarmak için,
Yara bandı niyetiyle, belki şiir olur diye,
Kalbimden geçeni yazdım, gönlümden akanı yazdım,
Susuzluğa derman değil, isterseniz okumayın.

Hem sıramdı, hem sıramda, yazdım bayım,
Yazacağım, göçüp kurusa kaynağım!

Gebze, 4.8.2008, 1-3.2023, Ünsal Çankaya
Üvercinka Eylül-Ekim 2023, Sayı:107-108

DİLBİLGİSİ DERSİ

Ey şair, ey yazar, ey yurdumun okur yazar yurttaşı,
Dilini sev, dilini koru, ana dilin bu.
Sokma yadı yabancıyı, var onun da biz olanı,
Kırma gururunu sözcüklerinin.
Doğru yaz, hatasız söyle, çok şivelenme,
Utanmasınlar.

Gebze, 29.6.2023, Ünsal Çankaya.
Dil Nehri E-Dergi, Eylül-Ekim 2023, Sayı:4

YAŞARKEN ÖLÜNMESİN

Bir kuru dal gibi kalakalırsın, yitenin ağacın, kökünse eğer,
Sararır, gazele döner, yanarsın, hazanda dökülen yaprak misali.

Dağını kaybetmiş kar gibisindir, çağını kaybetmiş bir ömür gibi,
Yetmez teselliye dünya dilleri, bağları bozulan güle dönersin.

Bazen yaşıyorken ölür büyükler, yiter bellekleri, görmez sevgiyi.
İncinir yüreğin, gidişine mi, seni mutsuzluğa terk edişe mi?

Acısı ölümle eşit değil ki, unutulmaz bu nedenle kederi,
Ah babam, ölmeden unutuverdi, anıları yitti, öldürdü beni!

Gebze, 19.1.2006, Ünsal Çankaya.
17.10.2023, Gerçek Edebiyat.com