KESKİN KURŞUN KALEM

(Hulki Aktunç anısına.)

Biz burada Temmuz'u bekliyorduk yangınıyla, kül kül, savuran
Pul pul dökülen şiirlerimiz vardı, yanan şairlerimiz,
Alevinde semah duran gönülleri yıkılmış elleriyle
Gencecikti o güzelim çocuklar
Çocuklarımız,
Temmuz ölümdü.

Oysa
Cinnetti
Bağnazın, yobazın kinini
Caniliğini
Tanım için ortalığa atılan sözcük.

Bindokuzyüzdoksanüç nasıl yazarsan yaz, insanı yakan
Yıl diye anımsanıyordu, daha yanına Sivas koymadan.
Ve Madımak utanıyordu, kuruyordu, kahroluyordu
Ot olmak ne kadar iyiydi oysa, türkülerde oylumlanmak
Otel olmadan.

İkinci bin bitti, üçüncü binden yürüyoruz
Hâlâ aydınlığı bekliyoruz
İnsanlığı bekliyoruz
İnsanı arıyoruz.

Temmuz diyoruz, her yıl, yakıyor bizi
İkibinonbir geliyor işte, geçiyor işte, yarısı bitti bile
Diyemeden
Haziran ders çıkartmamış arkasından gelecek ayın yıllanmış utancından
Kendi vurgununu yapmış sözlüğün argosuna!

Ölüm ve yangın yan yana duruyordu yıllardır
Temmuz ve yangın yan yana.

Haziran direnişti
Üretken ellerin nasırlarında.

Bozuldu gündelik dizini sözcüklerin
Argonun dili tutuldu
Şiirin yası!

İki ucu da sivriltilsin tüm kurşun kalemlerin
Saplansın yaprağa ve toprağa.

Uzanırken dalları ve gülleri
Küfürlerden geçsin
Güzel sözlerden geçsin
Tüm heceler, harfleriyle dökülsünler yollara.

Eksik olanları tamlamak için
Yazılmayanları da yazmak için
Şimdi, gerçekten, tam da altından sesleniyor Hulki ağabey
"Bir kalem dikin toprağıma,
Yan yana gelmemiş sözcükler var daha" dünyada!

Gebze, 30.6.2011, Ünsal Çankaya.
Akatalpa Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ekim-2011, Sayı:142