Translate

BENDE YALAN YOK


 Çocukluk özlemle dönülen tek adres, herkes için.


 
BENDE YALAN YOK.

Ortanca dayım Doğan öğretmen okulunu kazandı, yatılı, bir iki yıl da okudu, dedem onu ödüllendirdi galiba, isteğini kırmayıp, o yaz fotoğraf makinesi ile geldiydi köye.
Anlaşılacağı üzere annemin köyündeyim.
Bu cümleyi özellikle kurdum böyle; bu her zaman olmazdı çünkü. Kırk yılda bir, bayrama, seyrana, düğüne filan... Çünkü genellikle ben babamın köyündeyim, babaannem beni bırakmadı ilkokula başlayana dek. Anneye, babaya, kardeşlere özlem ile büyüdüm. Onlar 'İstasyoncu babamız' ile şehirdeydi hep.

Neyse... Fotoğrafın hikayesine döneyim.
Görüldüğü üzere beş, en fazla altı yaşındayım. Bir eşeği yularından tutuyorum. Fotoğraftan çekim ve aslı da avuç içi kadar olduğundan fotoğrafın, ancak bu kadar netleştirebildim.
Fotoğrafın bana göre solu, fotoğraftaki benimse sağımda, o eşek niye uzakta duruyor izah etmeliyim.
Yakınında değilim çünkü, hani ikimizin bir pozu çekilsin filan diyebilecek durumda değilim. O yaşta, onca büyüğüm varken sıra bana gelene dek söz hakkım olmadığı kadar o yaşlarda konuşkan da hiç değilim.
Ablam dört yaş büyüğüm, dayım da ondan üç dört yaş büyük. Yani öğretmen okuluna yatılı gidişinin ilk yılları olmalı, ya da biz öyle bilelim.
Fotoğrafı çeken benimle akran kuzenim, büyük dayımın oğlu.
Makineyi şimdi bile anımsıyorum, sonra edindiklerimle karşılaştırıyorum da Rus yapımı olmalı, kahverengi deri bir kılıfı vardı, objektifi demeyi o yıllar nereden bileceğim tabi, ama amatör çekimler için ideal, otuz altı siyah-beyaz poz çekebilen bir mucize...
Eminim.

Bakıyorsun ve o küçük camın ardında nereyi görmek istiyorsan görüyorsun, onu hapsedip, kağıda basılacak ve elimde tutacakmışım, onu öğrendim. Ben dokunamadım, herkes dokunursa bozulur diye de o film dolduğunda dayım yüklükte muhafaza etti, söz verdi herkese gönderecekti, ama ancak okul açılınca ve ancak banyo ve tabedilip gelecekti bize fotoğraflar...

Sonra babamın köyüne döndüm ben, anne dedem at arabasıyla ilçe pazarına giderken beni babaanneme bırakıp geçti. Bu fotoğrafı ilkokula başlamak için şehre gittiğimde görebildim. Dayım hatıra olsun demiş, mektup yazmış, çok güldüm demiş ve yollamış.

Ha... Niye uzakta bu eşek? Yine mi söylemedim?
Söyleyeyim...

Ben fotoğraf çekilene dek eşeğin kıpırdamadan durmasını sağlama görevindeyim. Üzerine atılan çulun kayma riski var, çulun da üzerinde yan yana oturan (semere ise ikisi dilediklerince oturamıyor diye indirildi kıyıya, o nedenle her ikisinin de ayakları eşeğin bu yanında sarkan) dayım ve ablam var... Tam oturup bacaklarını iki yana sarkıtsaydılar aynı güneş, aynı poz olmayacaktı, eşek sahipsiz dursa ve kıpırdasa ikisi de arka üstü yere düşecek diye böylesine karar vermişlerdi.
Yani poz için mizansen üzerine epey düşünmüşlerdi.

Fotoğraf işi şimdiki gibi bakıp, "A! Olmadı yeniden çekelim!" mekanikliğinde değildi ki o yıllar... Filmin yanma riski var, bayatlama riski var, makine bozulup, içinde hapsolma riski bile var. Yani neredeyse yuvarlarsak elli beş yıl, yuvarlamazsak elli iki koca yıl öncenin teknolojisindeyim...

Son olarak...
Fotoğraf çekerken deklanşöre (Ya, evet, deklanşör; bu sözcüğü de bilmiyordum o yaşta ama yıllar geçince öğreniyor insan) basarken sıkı tut, sallama diyen dayıma nasıl sıkı, nasıl sağlam sorularını sormayan ve o düğmeye bastığında her nasılsa titretmeden beni ve boz eşeği çekebilen kuzene çok teşekkür etmeliyim!

Çünkü yıllar sonra hangi insan olsa o fotoğrafı görse ne güzel bir anı der, gülümserdi onlar tam çıkabilse. Ama o karede asla böyle güzel bir anı, kırk belikli bir küçücük köy güzeli olamayacağını sadece ben biliyorum; o benim en küçüklük sonrası ikinci fotoğrafım çünkü, şansım var ki o yaşımı da görsel olarak görebiliyorum. Anım belgeli, hikayem yalan değil.

Bende yalan yok! Onu bilir, onu söylerim!

23.10.2015. Gebze. Ünsal Çankaya.
Afyon Kültür Sanat com, 12.4.2022

( Yazımın üzerinden yedi yıl geçmiş.
Ancak yayımlanmadı bir dergide, henüz bir kitapta toplayamadım yazdıklarımı. Ancak yazdığım yerde de unutulup yitmesin, artık dijital yayın da etkili tercihim basılı dergi olsa da, bu da sanal mecrada yerini bulsun, ana görsel anne köyümden, gölgem o köyün mezarlığındaki otlar, çiçekler, dikenler ile kalsın istedim. )
Dil Nehri Dergi, Ocak-Şubat 2024, Sayı:6